13 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/02

Dinci faşist iktidar çark etmeye devam ediyor
Türkiye’nin İncirlik’le imtihanı
Darbe fırsatçılığı sürüyor: OHAL 3 ay daha uzatıldı
Kamu Çalışanları Birliği: İhraçlara karşı direniş mevzilerine!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-2
Kölelik ve sefalet dayatmasına karşı tek seçenek mücadele!
20 Ocak grevi kıvılcım olabilir
Kazanmak için sınıf dayanışması
Petro kimya işçilerinin mücadele tarihine giriş - 1
Günsan Elektrik direnişinin ardından…
Emperyalist güçler arası hegemonya mücadelesi
NATO’dan Doğu Avrupa ülkelerine askeri yığınak
Dünyada işçi eylemleri
Hollanda genel seçime hazırlanıyor
Hollanda’da esnek çalışma ve olmayan grev yasası
Kapitalizm, kriz ve kadınlar
Emperyalist savaşlar ve kadın
“Vardım, varım, varolacağım”
Devrimci kadın önder Rosa Luxemburg’u saygıyla anıyoruz
Nükleer enerji ne kadar güvenli? – I
Asgari ücret değil insanca yaşayacağımız ücret istiyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Krizin faturası öfkeyi büyütürken;

20 Ocak grevi kıvılcım olabilir

 

Ücretlerin bu kadar kısa zamanda erimesi uzun zamandır rastlanılan bir durum değildi. Zira ücretlerde son üç ayda %20 civarında bir erime yaşandı. Bu oranın kısa zaman sonra dolara bağlı olarak gelecek zamların etkisi ile %40’lara varacağı görülüyor.

Asgari ücrete yapılan zam %10 bile olmazken, EMİS ile Birleşik Metal-İş arasında süren toplu sözleşme görüşmelerinde EMİS % 15’i bulmayan bir zam oranı dayatmakta. Asgari ücrette gerçekleşen artış enflasyon oranının altında kalırken, TİS süreçlerindeki fabrikaların zam talepleri de erimiş oldu. TİS taslağında talep edilen toplam zamlar %30 civarında idi. Daha alınmadan talep edilen zamlar erimişken, EMİS bu oranın erimiş olmasına karşın, bu zam oranının yarısına bile imza atmaktan uzak duruyor. Son üç aydır ABD dolarındaki artışlar, metal işçisine grev iradesini sonuna kadar götürmekten başka çare de bırakmıyor. Zira, TİS’e başlamadan önce saat ücretlerine yönelik zam oranları belirlenirken dolar 2,80 civarında idi. Şimdi ise 3,90’ın üzerinde. Dünya kapitalizminin parası, hükümet kabul etmese de 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'ndan sonra dolardır. Aynı zamanda EMİS fabrikaları üretilen malları dolar üzerinden fiyatlandırma yapmakta, dolar artışından herhangi bir zararı olmamaktadır. İstenilen zam oranının süreç içerisinde erimiş olması ise işine gelmektedir. Bu nedenle işçiler açısından %12+2 TL saat ücretlerine zam talebinden geriye düşmek demek, krizin faturasını zaten ödeyen metal işçisinin yükünün daha da artması demektir.

Sermaye düzeni krizin faturasını emekçilere kesmek için gerek ücretler, gerekse diğer konularda plan üzerine plan yapıyor. Uzun yıllardır işçiler bu faturayı sosyal hakların budanması ile ödüyor, artan vergilerle ödüyor, sermayeye hibelerle, peşkeşlerle ödüyor, işsizlikle ya da düşük ücretlerle ödüyor, iş güvencesinin ortadan kalkması ve iş cinayetleri ile ödüyor…

Krizin yükü artıyor, öfke mayalanıyor

1999 yılından itibaren hızlandırılmış ve kural tanımayan bir şekilde süren sosyal yıkım politikalarının geldiği eşik ve eriyen ücretler birkaç senedir sınıf cephesinde ciddi hareketlenmelere neden oluyor. Sendikalaşma eğilimi artıyor, hak alma eylemlerinde yükselen bir eğri göze çarpıyordu. Son olarak doların yükselmesi ile birlikte temel ihtiyaçlara yapılan, yapılacak olan zamların da aynı etkiyi yaratacağı beklenmelidir. Buna göre de bir hazırlık içerisinde olmak gerekmektedir.

Son üç ayda yaşananlara krizin ilk etkileri diyebiliriz. Belirtilere, verilere ve farklı ciddi analizlere göre kapitalizmin krizi kısa süre içerisinde daha da derinleşeceğe benziyor. Şok etkisi denilen etki ile devalüasyona doğru yol alınıyor. Bağımlı bir ekonominin diğer kapitalist ekonomilere göre sınırı daha dardır. Türkiye ekonomisindeki uzun süreli yükseliş eğrisi doğal sınırlarına dayanmış bulunuyor. Tabi ki, yükseliş derken sermaye ekonomisindeki yükseliş kastediliyor. Zira, bu dönem içerisinde sermaye ekonomisi büyürken işçilerin payına hep sömürü ve sefalet koşulları düştü.

İşçilerin ve emekçilerin yaşamları 2001 yılından itibaren krizi fırsata çeviren sermayedarlar tarafından tam anlamıyla cehenneme çevrildi. Ekonomiden sorumlu bakanlar yabancı sermayeyi çekmek için ‘bizim ülkemizde işçi ücretleri diğer yerlerden daha ucuz, gelin burada yatırım yapın’ diyerek, boşuna çağrıda bulunmuyorlardı.

2001 krizi sermayenin uzun yıllardır tasarlayıp da gerçekleştiremediği projeler için en önemli fırsatlardan biri haline geldi. 12 Eylül darbesi ile gerçekleştirilemeyen sosyal yıkım politikalarının çoğu Kemal Derviş’in ekonomi politikaları ile gerçekleştirilme imkânı buldu. AKP hükümeti bu ekonomik programı noktasına, virgülüne dokunmadan uyguladı. Taşeron köleliği, ücretlerin eritilmesi, özelleştirmeler, sermayenin önündeki engellerin kaldırılması, artan vergiler, tarımın bitirilmesi vb…

Birkaç yıldır sınıf hareketinde yaşanan ileriye çıkışı güçlendirerek sermayenin uzun yıllardır devam eden sosyal yıkım politikaları geriletilebilir. Siyasal süreçlerin ağırlığı, önyargılar, gericilik sınıfın belli bölüklerini daha da geriletse de, güçlü bir enerji sınıf hareketinde mevcuttur ve sorunların ağırlaşması sınıfı doğal bir bir şekilde harekete geçirmektedir.

Bu açılardan 20 Ocak’ta başlayacak olan metal grevi önemli bir yerde duruyor. Güçlü bir grev süreci ön açıcıcı ve sarsıcı olabilir. Kaynayan bir dizi fabrika ve sınıf bölüğüne örnek olabilir. Bu açıdan greve hazırlanan bilinçli ve ilerici işçilerin daha fazla sorumluluk alması, sömürünün, çürümenin, yasakların karşısına cüretli bir şekilde çıkması büyük bir önem taşımaktadır.

 

 

 

 

Fabrikalarda işçi kıyımı

 

Krizi fırsata çevirme peşinde koşan patronlar işçi kıyımına devam ediyor.

DESA Deri’de 60 işçi işten atıldı

Krizi fırsata çevirmek için kolları sıvayan DESA Deri patronu geçtiğimiz günlerde 60 işçinin işine son verdi. Fabrikada işçi kıyımının devam edeceği ise gelen haberler arasında yer alıyor.

DESA yönetiminin işten atma saldırısını “istikrarsızlık” ve “ekonomik kriz” üzerinden gerekçelendirdiği ifade ediliyor. Buna karşın işçiler DESA’nın her geçen gün büyüdüğünü belirtiyor.

Balıkesir Best’te kıyım

Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu olan Best Transformatör fabrikasında işçi kıyımı yaşandı. Yaklaşık 800 işçinin çalıştığı fabrikada 300 işçinin işten çıkarıldığı bilgisi veriliyor. Fabrikada Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu belirtiliyor.

Kayseri’de işçi kıyımı ve ücretsiz izin saldırıları

Krizi bahane eden patronlar ülke genelinde olduğu gibi Kayseri’de de tensikatlara ve ücretsiz izin saldırılarına hız verdiler.

Kaysu adlı metal fabrikasında son 15 günde 20 işçi işten çıkarıldı.

Boydak grubuna ait İstikbal Mobilya fabrikasının TMSF’ye geçmesinden sonra işçi çıkarmalar arttı. Altmış işçi işinden, ekmeğinden oldu.

Has Çelik’te ise son bir haftada 53 işçinin işten çıkarıldığı belirtiliyor.

Eraslan metal fabrikasında çalışan 40 işçi ücretsiz izin dayatmasına maruz kaldı. Ücretsiz izin dayatmasından Cıngıllıoğlu fabrikası işçileri de payına düşeni aldı. Fabrikada çalışan 60 işçi ücretsiz izne gönderildi.


 
§