7 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/37

Emperyalist savaşın “aktif tetikçiliği”ne hazırlanıyorlar
Etkin tetikçilikte durmak yok, yola devam!
Muhalif basın neden hedefte?
Basına “terör” baskısı
15 Temmuz sonrası hapishanelerde yaşananlar
Silivri Hapishanesi’nde OHAL keyfiyeti
1. yılında Ankara Katliamı ve katil devlet gerçeği
Yeni Türkiye’nin “yeni kapısı”
Greif işçilerine bildiri dağıtımı
55. Vicdan ve Adalet Nöbeti
Kapitalizmin özel bir aşaması olarak emperyalizm - V. İ. Lenin
TKİP Programı'ndan... Emperyalizm ve dünya devrimi süreci
Enternasyonal mücadelenin maddi temeli güçleniyor
Komünistler yurtdışında merkezi geceye hazırlanıyor
ABD: Rusya ile Suriye’de ateşkesi askıya aldık
Emperyalistler arasında Halep çatışmaları ve yansıması
Dev-Genç 47 yaşında!
DGB: Ne kadar saldırırsanız saldırın boşuna!
Bahçelievler Katliamı
Çocuklarımız değil, istismar güvencede!
1917 Ekim Devrimi göstermiştir ki işçiler ülke yönetebilir!
İlk köle isyanı ve Spartaküs
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Muhalif basın neden hedefte?

 

Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’den güç alan dinci iktidar, yalnızca dünkü yol arkadaşı cemaate yönelik olarak değil, tüm muhalif güçlere yönelik saldırılarını ardı ardına hayata geçiriyor. Her türlü demokratik hak ve özgürlüğün askıya alındığı bu dönemde, muhalif basın da saldırıların ilk hedefleri arasında.

Suruç Katliamı’nın ardından kirli savaşın dozunun yükseltilmesiyle birlikte basına yönelik saldırılar artmış; sansür, engelleme, basın çalışanlarının gözaltına alınması vb. saldırılar hayata geçirilmişti. 15 Temmuz’un ardından saldırıların boyutu gazete bürolarının basılması, kapatma, yayın durdurmaya vardı, hedef skalası genişletildi. Gelinen yerde, yazılı basın ve internet basınının yanı sıra, ilerici-muhalif radyo ve televizyon kanalları da dinci iktidarın saldırılarıyla karşılaştı.

Burjuvazinin medya gücü

Sermaye düzeninde egemen gücün muhalif basına yönelik saldırılarının kendi içinde bir mantığı var kuşkusuz. İktidar gücünü elinde bulunduran sınıf, toplumsal bilinci dumura uğratmak, işçi ve emekçileri manipülasyonlarla aldatmak, bu sayede sınıfsal çelişkilerin ve her türden kirli icraatının üzerini örtmek istemektedir. Burjuvazinin egemen sınıf olduğu bir düzende, en bilindik ifadeyle, toplumu uyutmanın işlevsel yöntemlerinden biri budur. Elbette ki bu yöntemin en etkili aracı da medyadır.

Tam da bu önemi ve işlevinden dolayı, geçmişten bugüne burjuvazi medyaya özel bir önem vermiş, bugünkü haliyle medya gücünü muazzam boyutlara ulaştırmıştır. Gazeteler, televizyon kanalları, radyolar, internet siteleri ve bu alandaki tüm araçları, burjuvazinin toplumsal denetimi elinde tutması için çalışmakta; tüm işleyişlerini emekçi kitleleri manipüle etme ve düzene yedekleme üzerine kurmaktadırlar. Bu ülkede on yıllardır yayın yapan ve burjuvazinin sesi olan ana akım medyadan, AKP dönemiyle birlikte palazlanan gerici-yandaş medyaya kadar tüm düzen medyası bu amaca hizmet etmektedir. Hepsi sermaye düzeninin bekasını korumak, burjuvazinin ve hükümetlerin kirli işlerinin üzerini örtmek konusunda bir örtü görevi görmektedir.

Tümü de aynı zamanda bir sermaye gücüne sahip olan düzen medyasının bu “olağan” tutumu, işçi ve emekçiler nezdinde bir karşılık da bulmaktadır. Henüz kendisi için sınıf olma bilincine kavuşamayan emekçi kitleler, medyanın manipülasyonu nedeniyle ters yönlü bir politizasyon yaşamakta, burjuvazinin her türlü gericiliğinin etkisi altına girmektedir.

Yandaş basın: Yalan makinesi

Burada gerici-yandaş basının durumuna ilişkin özel bir vurgu yapmak gerekmektedir. Zira gerici basında riyakârlığın, demagojinin ve açık yalanın sınırı yoktur.

Dinci gericilik, bugün için kitlesini oluşturan emekçileri kendi çizgisinde kemikleştirmek istemekte; koşulsuz, tam biat etmesini sağlamaya çalışmaktadır. Bu hedef doğrultusunda en aşağılık yalanları atmakta, türlü düzenbazlıklar yapmakta bir beis görmemektedir.

İşte gerici-yandaş medya da yayın çizgisinde dinci gericiliğin bu politikasını eksen almaktadır. Adlarını anarak sayfalarımızı kirletmek istemeyeceğimiz gerici-yandaş medyanın yalanlarının sınırı, okur kitlesini, demek oluyor ki dinci gericiliğin kitle gücünü oluşturan emekçileri kandırabildiği kadardır. Açık bir yalanı dile getirir ve okur kitlesini buna inandırmaya çalışır. Bu çarkta, Hitler’in “ünlü” propaganda bakanı Goebbels’in yalan ve inandırıcılık ilişkisi tezi işler.

Haziran Direnişi’nde popüler hale gelen 'Kabataş yalanı' bunun açık bir örneğidir. Gerici-yandaş basının sayfalarında her gün buna benzer bir dizi yazı ve haber bulunmaktadır. Kullandıkları üslup da aynı çerçevede saldırgan ve karalayıcıdır.

Saldırının asıl gerekçesi

Yaratılan bu atmosfer içinde, sis bulutları ilerici-muhalif basın tarafından aralanmaktadır. Burjuvazinin ve dinci-gerici AKP hükümetinin karanlık yüzü, ilerici basın tarafından gün yüzüne çıkarılmakta, topluma anlatılmaktadır.

Burjuva liberal muhalefet ekseninde yayın yapan basın, sis perdesini aralarken sınıf çelişkilerini gün yüzüne çıkarmamaya özen gösterir. Bu hassasiyeti koruyarak, dinci-gerici iktidarın yalanlarını ve kirli icraatlarını teşhir etmeye çalışır. Fakat amacı emekçi kitlelerin ilerici politizasyonunu sağlamak değil, dinci-gerici iktidar karşısında temsil ettiği burjuva kliğin çıkarlarını korumaktır.

Sol hareket içindeki politik platformları temsil eden basın-yayın organları ise dinci-gericiliğe karşı ilerici bir mahiyet taşımaktadır. Her ne kadar reformizmin etkisi yayılsa da, ilerici basının emekçilerle buluşabilmesi, toplumsal mücadelenin gücü ve kazanımlarıyla ilgilidir. Burjuvazinin sınıf iktidarında her türlü demokratik hak ve özgürlük olduğu gibi, basın özgürlüğü de dişe diş verilen toplumsal mücadelelerle kazanılmıştır.

İşte bugünkü iktidar gücünün ilerici-muhalif medyaya saldırmasının gerisinde bu politik nedenler vardır. Ana akım medya ve dinci-gerici medya aracılığıyla yaratılan manipülatif atmosferin etkisini bozacak, kirli işlerini açığa çıkaracak her türlü muhalif ses susturulmak istenmektedir.

İlerici basın sahiplenilmeli

Dinci-gerici iktidarın ilerici basına yönelik saldırıları karşısında bir direnme kapasitesi ortaya konuyor. Saldırının hedefi olan ilerici yayınlar çalışmalarını sürdürmek ve hedef kitlelerine ulaşmak için çaba harcıyor. Saldırılar arttıkça, basın alanında dayanışma da artıyor.

Fakat basına yönelik böylesi kapsamlı saldırılar, yalnızca basın çalışanlarının çaba ve inisiyatifiyle püskürtülemez. Saldırıya karşı koyuşun en etkili yolu, işçi ve emekçilerin ilerici basını sahiplenmesidir.

 

 

 

 

İMC TV’nin ekipmanları TRT’ye

 

Sermaye devleti kapattığı kanalların ekipmanlarını da kendi güdümündeki “devlet kanalı” TRT’ye devrediyor.

OHAL kapsamında kapatılan ilerici basın/yayın organlarından İMC TV, Hayatın Sesi, TV10 ve Özgür Radyo’ya 4 Ekim’de polis baskını yapılmıştı. Televizyon kanallarının binalarında reji odaları mühürlenirken polis ve maliye ekipleri tarafından işlemler yürütülmüştü.

Ertesi gün de İMC TV’nin binasına devletin güdümündeki TRT kurumundan gelen 3 kişi maliye ekipleriyle birlikte malzemelerin sayımını yaparak TRT’ye devir işlemlerini başlattı. Devir işleminin tamamlanmasının ardından reji ve sistem odalarının tekrar mühürleneceği kaydedildi.

 
§