27 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/20

Kölelik saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı
AKP şefinden emperyalistlere yeni çağrı
Muhalif basın yok edilmek-susturulmak isteniyor
Yeni bir Maraş planlaması
Yeni hükümet saldırı programını sürdürecek
“Birliğimizi sağlarsak, ne istersek alırız!”
AVON’da direniş başladı: #1AmaçİçinGüzellik
“İnsanca yaşamak, insanca çalışma koşulları istiyorum”
Madenci direnişi güncesi
Madenlerden yükselen mücadele ateşini büyütelim!
TKİP V. Kongresi sunumlarından - Sendikal bürokrasi ve bağımsız sınıf sendikası
Filistin halkını “Zafere kadar devrim” programı ve intifada özgürleştirir
Brezilya’da “Amerikancı sivil darbe”
Kapitalizm insanlığa ait hiçbir soruna çözüm bulamaz
Ahlaki çürümenin panzehiri devrim ve sosyalizm mücadelesidir!
“Aile bütünlüğü” adı altında kadına ve çocuğa dayatılan sefalet!
Sizi çok iyi tanıyoruz!
Moda ile tutsak edilen kadınlar
Nurhak şehitlerinin devrettiği kızıl bayrak onurla dalgalanıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP şefinden emperyalistlere yeni çağrı;

“Suriye’ye saldıralım!”

 

Kapitalist/emperyalist sistemin kışkırttığı yıkıcı savaşların kurbanı olan on milyonlarca mülteci, halen dünyanın dört bir yanına saçılmış durumda. Bir bölümü Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteciler de bu gerici savaşların kurbanlarından. Milyonları mültecileştirip basit insani gereksinimlerden bile yoksun bırakan düzenin efendileri, utanmadan “insani yardım zirvesi” adı altında organizasyonlar düzenliyorlar. Konferanslarla kanlı sicillerini örtmeye çalışan savaş suçluları, yerinden yurdundan ettikleri mültecilerle pervasızca alay ediyorlar.

Bu riyakarlık seremonilerinden biri bugünlerde İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Bunu fırsat bilen dinci-gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan, İngiliz gazetesi Guardian’da bir makale yayınlatarak mülteciler sorununa nasıl da “duyarlı” olduğunu Avrupa kamuoyuna anlattı. Ne var ki, dinci şefin mülteci sorununa önerebildiği yegane “çözüm” yolu, “Suriye’ye saldıralım” çağrısı oldu.

Bu fütursuzluk yeni değil; Tayyip Erdoğan’la müritleri 2011’den beri bu arsızlığı yapıyorlar. Emevi Camisi'nde namaz kılma hevesinin ancak emperyalist orduların Suriye’ye saldırmasıyla mümkün olabileceğini düşünen bu zihniyetin temsilcileri, döne döne, Libya’ya saldıran savaş aygıtı NATO’nun Suriye’ye de saldırması gerektiğini savundular. Guardian’daki makale, kandan beslenen bu zihniyetin temsilcilerinin nasıl da hezeyan içinde olduklarını bir kez daha gözler önüne serdi.

Yüzlerce kilometrelik sınırı cihatçı katillere açan AKP iktidarı, yüz binlerce Suriyelinin öldürülmesi, milyonlarcasının yerinden/yurdundan sürülmesinin baş sorumlularından biridir. Bu savaş suçunu işlemeye devam eden dinci iktidar, savaşı sona erdirmek için yapılan girişimleri baltalamak için Suudi Arabistan’daki ortaklarıyla birlikte çalışıyor. Mülteciler sorununun devasa boyutlar kazanmasına rağmen IŞİD, El Nusra gibi cihatçı teröristlere sınırsız destek veriyorlar. Son günlerde sivil halkı hedef alan katliamları arttıran cihatçı teröristler, halen Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlü şer ekseni tarafından finanse edilip silahlandırılıyor.

Beş yıldan beri Suriye halkına karşı savaş suçu işleyenlerin, mültecilerin sorunlarından söz etmeleri riyakarlığın dik alasıdır. Onlar mülteciler sorununu sefil çıkarları için kullanılacak bir “kart” olarak görüyorlar. Mülteci sorununa gerçek çözüm yolu ise, ancak Suriye’deki savaşın sonlandırılması ve yurdunu terk eden milyonların evlerine dönüşleri için gerekli koşulların sağlanmasıyla açılabilir. Oysa mülteciler sorununa “çözüm” öneren AKP şefi, savaşın daha da şiddetlendirilmesinden başka bir yol olmadığını vaaz ediyor:

Daha önceki safhalarda müdahale edilmiş olsaydı, Suriye kaynaklı sorunların büyük bir kısmı yaşanmazdı. Ancak eğer Avrupalı liderler gerekli sorumlulukları almaya kararlıysa hala geç değil... Suriye’de demokrasinin filizlenmesine bir şans verebilmek için kimin daha tehlikeli olduğu hesabından vazgeçip IŞİD ve Esad’ı yenilgiye uğratmalıyız...”

Savaş çığırtkanlığından başka bir anlam taşımayan bu sözler, BBC’nin Türkçesini yayınladığı söz konusu makalede yer alıyor. IŞİD destekçilerinin “Esad’ı yenilgiye uğratmalıyız” çağrısı, “Suriye’ye saldıralım” anlamına geliyor. Zira beş yıldır besledikleri cihatçı çetelerin Esad’ı yenilgiye uğratamayacakları belli olduğuna göre, geriye kalan ve AKP şefinin beş yıldan beri önerdiği tek seçenek NATO’nun Suriye’ye fiilen saldırmasıdır.

Suriye’ye saldırmanın bölgesel bir savaşa, hatta 3. Dünya Savaşı'na yol açabileceği kimse için bir sır değilken, halen “Esad’ı yenilgiye uğratmalıyız” çağrıları yapmak, ancak ihtirasları için halkları katletmekten çekinmeyenlerin işi olabilir. Bu zihniyetin pervasızlığı dış politikada Suriye’ye karşı yürütülen savaşı körüklemesinde kendini gösterirken, iç politikada ise Kürt halkını katletmek, mahallelerini yakıp yıkmak ve tek adam güdümünde dinci-faşist bir dikta kurmak için attığı adımlarla kendini gösteriyor.

Görünen o ki; içeride kirli savaşla ayakta durabilen dinci-faşist iktidar, emperyalist efendileri nezdinde uğradığı itibar kaybını bölgesel savaşla yeniden kazanmayı hedefliyor. Oysa bu politikada ısrarın dinci iktidara güvence sağlaması bir yana, onu rezil bir çöküşe doğru sürüklemesi kaçınılmazdır.

 

 

 

 

Savaşa “milli” yatırımlar da emekçi halkları tehdit ediyor

 

ABD’nin kirli savaşlara yaptığı yatırımlarda önemli ortağı, bu alandaki en büyük ikinci ithalatçısı Türk sermaye devleti, savaşlara yaptığı yatırımlarla kirli çıkarlarına ulaşmayı amaçlıyor. “Milli” projelerle övünerek, “büyük güç olma” hedefiyle işçi ve emekçileri de kirli çıkarlarına alet etmeye çalışan sermaye devletinin son dönemdeki kirli savaş yatırımlarından biri de “milli denizaltı projesi.”

HAVELSAN, ASELSAN, TÜBİTAK, STM AŞ, AYESAŞ, Milsoft, Meteksan Savunma, Koç Bilgi Savunma adlı savaş sanayisinin önde gelen şirketlerinin işbirliği içerisinde hazırlanan 2.7 milyarlık “milli denizaltı”, Gölcük Tersanesi’nde inşa ediliyor. 22 Haziran 2011’de savaşa yatırım yapan ortaklarının sözleşmeyi imzalamasıyla başlayan projenin 2023 yılına kadar tamamlanması planlanıyor.

Kirli çıkarlarına ulaşmak için içeride ve dışarıda savaşa yaptığı yatırımları arttıran sermaye devleti, bu projeyle de “güçlü silahlı sistemler ve savunma sanayisi” alanında “güçlü ülkeler” arasında yer almak hedefini ileri sürüyor.

Yerli sanayi katılım oranı ve “milli” yönüyle, su altından ABD’ye kadar gidip gelmesi vb. özellikleriyle burjuva basında kirli propagandası yapılan savaş yatırımı; sermayeyi güçlendirmekten, işçileri ve emekçi halkları kıyımdan geçirmekten başka bir amaç taşımıyor. Ülkeyi ve dünyayı altüst eden kirli savaşlarla “güçlü olmayı”, bunu “milli silahlarla” yapmayı hedefleyen sermaye iktidarı, işçi ve emekçilerin geleceğini her geçen gün daha fazla tehdit ediyor.

 
§