22 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/03

“Teröre karşı mücadele” yalanıyla devlet terörünün önü açılıyor
Ödenek örtülü, vurgun aleni!
Zulüm sınır tanımıyor
Fiili sıkıyönetim!
Onurlu direniş güçleniyor
Soruşturmaların ve linç kampanyalarının hedefinde işçi ve emekçiler var
“Kirli savaşları bitirecek yegane güç emeğin kavgasıdır”
Hedefte “kıdem” var!
Devletin görmediği işsizler ordusu!
Çetinkaya işçisi: Direneceğiz!
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
Kırıntılar sizin olsun, gelecek bizim!
Sınav hayatları eliyor!
İran sistem içinde yerini alıyor!
Emperyalizmin “krizle savaşacak cephanesi” tükeniyormuş
Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
Hrant Dink katledilişinin 9. yılında anıldı
Kirli savaş ve batının suskunluğu tartışmaları
DEV TEKSTİL 1. yılında!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hedefte “kıdem” var!

 

Asgari ücrette sergilenen orta oyununun ardından sermaye sınıfı işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp etmek için kolları sıvadı. Geçtiğimiz haftalarda önce “Çalışma Meclisi”ni, ardından ise “Üçlü Danışma Kurulu”nu toplayan AKP Hükümeti, böylece seçim öncesinde patronlara verdiği sözleri hayata geçirebilmek için harekete geçti.

Her iki toplantıdan çıkan sonuçlara bakıldığında, ortada işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik saldırıdan başka bir şey görmek mümkün değil. Özellikle yıllardır hayata geçirilmeye çalışılan, ancak sürekli ertelenen kıdem tazminatı “reformu” başta olmak üzere bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları gibi saldırıların 2016 yılının ilk üç ayı içinde meclis gündemine getirilerek yasalaştırılması planlanıyor.

AKP hükümeti her fırsatta kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemenin işçilerin çıkarlarını korumak adına gündeme getirildiğini iddia etse de, yasa değişikliğinin seçim sonrasına bırakılması bile gerçekte yapılmak istenen hakkında açık bir fikir veriyor.

Her iki toplantıdan sonra yapılan açıklamalarda halen kıdem tazminatında yapılması planlanan düzenlemenin ayrıntıları yer almıyor. Ancak iktidara geldiği günden beri kıdem tazminatı gündemini sürekli sıcak tutan AKP Hükümetinin geçmiş tasarılarına, 2003 yılında hayata geçirilen 4857 sayılı “modern kölelik” yasasındaki ilgili maddelere ve sermayenin bu açıdan ortaya koyduğu taleplere bakıldığında, yapılmak istenen değişiklikler de ortaya çıkıyor.

AKP hükümeti hortumlaya hortumlaya bitiremediği devletin kasasını besleyebilmek için “fon” uygulamasını öne çıkartırken, sermayenin temel talebini ise halen bir yıla karşılık 30 günlük ücret tutarında hesaplanan kıdem tazminatının bir yıla karşılık 12 veya 15 güne düşürülmesi oluşturuyor.

Çalışanların %86’lık kesiminin kıdem tazminatı alamadığı söylemi arkasına gizlenen sinsi planda, devletin kaynak açığını kapatacak ve ihtiyaç halinde sermayeye “teşvik” adı altında peşkeş çekilecek bir havuz yaratılmak isteniyor.

Ekmek, elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere temel tüketim maddelerine gelen zamlarla, sözde asgari ücret zammı daha ele geçmeden eridi.  Böylece “devlet teşviği” ile yapılan zam emekçilerin sırtına yıkılırken, kıdem tazminatında yapılmak istenen düzenleme ile de patronların sırtındaki “yükü” önce hafifletmek, ardından ise bütünüyle ortadan kaldırmak hedefleniyor.

“Ulusal İstihdam Stratejisi” belgesi içinde kıdem tazminatına ilişkin düzenleme planlarında orta vadede kıdem tazminatı miktarının OECD ülkeleri seviyesine indirilmesi planlanıyor ki, bu da bir yıllık çalışmaya karşılık yaklaşık olarak 8 günlük ücret ödenmesi anlamına geliyor.

Yani, “bu yasayla tüm çalışanlar kıdem tazminatı alabilecek” masalıyla emekçilere yutturulmaya çalışılan bu sinsi plan ile, kazanılmış bir ekonomik hak olan ve aynı zamanda “iş güvencesi” anlamına da gelen kıdem tazminatının bütünü ile yok edilmesi hedefleniyor.

Yıllardır işçi sınıfında biriken tepkiler ve ardı ardına yaşanan seçim süreçleri nedeni ile bu sinsi planı bir türlü devreye sokamayan AKP hükümeti, önümüzdeki dört yıl boyunca seçim olmayacağına güvenerek bu kez gündeme getirdiği saldırı paketleri konusunda daha kararlı davranacaktır.

Kaldı ki, etkileri her geçen gün daha fazla hissedilen ekonomik darboğaz karşısında, içine sürüklendiğimiz savaş ekonomisinin ihtiyaçları çerçevesinde ve her gün yeni “ceza”larla aşmaya çalıştıkları devletin sıcak para sıkıntısı koşullarında, sermaye düzenini ayakta tutabilmek için başka bir şansları da bulunmuyor.

Kısacası bu kez çok daha planlı bir şekilde başta kıdem tazminatı olmak üzere kazanılmış haklarımıza göz dikilmiş durumda. Bu da demek oluyor ki, Renault işçilerinin çaktığı kıvılcımla ve halen “ücret iyileştirmesi” temel gündemi ile devam eden sınıf savaşı önümüzdeki günlerde daha da sertleşerek büyümeye devam edecek.

 

 

 

 

Kapitalizm sağlığa zararlıdır

 

Türkiye, dünyanın en iyi ekonomisine sahip 17. ülkesi. Ekonominin bu kadar iyi olması ise, emperyalist kuruluşların ortaya koyduğu sömürü politikalarıyla uyumlu bir çizgi ve pratiği yakalamakla mümkün hale gelmektedir. IMF, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü vb. emperyalist kuruluşlar, yüksek kar getirisi için işçi maliyetlerinin düşürülmesini, bunun için esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasını, kıdem tazminatının fona devri uygulamasını, sağlıkta özelleştirmeyi şart koşmaktadır.

Yani, Türkiye’nin G20 gibi emperyalist tekellerin, şirketlerin dünya kaynaklarının nasıl bölüşüleceğine ve karların nasıl dengede tutulabileceğine dair planlamaların yapıldığı zirvelerde temsil edilmesi, kendi ülkesinde bunları ne kadar yapabildiğine, işçi maliyetlerini ne kadar düşürülebildiğine, esnek ve güvencesiz çalışmayı nasıl yaygınlaştırabildiğine, sağlıkta vb. alanlarda ticarileşme adımlarını ne kadar attığına bağlıdır.

Bu adımlardan birisi de, milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücret zammının işsizlik fonu kaynaklarından karşılanmasına ve patronların ödeyeceği primlerin devlet tarafından ödenmesine yönelik düzenlemedir. Aslında “zam” dedikleri tam bir aldatmacadır. Ki asgari ücrete yapılan zam üzerinden yeni saldırıların zemini de döşenmekte, “Kıdem tazminatının gaspı” “Özel İstihdam Büroları’nın açılması” gibi patronların istedikleri “reformlar” hazırda bekletilmektedir.

Asgari ücrete yapılan zam, halihazırda işçinin bir cebinden aldıklarını diğerine aktarma şeklinde yapılırken, işçinin cebinden kesintiler ise misliyle sürmektedir. Temel tüketim ihtiyaçlarına günübirlik getirilen zamlar asgari ücrete yapılan zammı aşmışken, şimdi de Genel Sağlık Sigortası primlerine % 30 oranında bir zam geldi. Sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen, ancak çalışmayan ve isteğe bağlı olarak prim ödeyenler Şubat ayıyla beraber %30 daha fazla prim ödemek zorunda kalacaklar.

İşçi sınıfını vergilerle, temel tüketim ihtiyaçlarına yaptıkları zamlarla soyup soğana çevirenler, işçi sınıfı ve emekçileri de sağlık hakkından yoksun bırakmaktadır.

 
§