20 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/43

Fransa katliamı emperyalizmin kirli ve kanlı yüzüdür
Dinci iktidarın “Milli birlik ve beraberlik projesi” çökmeye mahkumdur
Kahrolsun sömürgecilik, Kürt halkına özgürlük!
Sıkıyönetimin ilk 5 günü: 2 ölü, 12 yaralı
Sahte gündemlerle gerçekleri karartmaya çalışıyorlar
“İstikrar” AKP ile gelemiyor!
Ekonomik ve sosyal yıkım programına karşı topyekûn mücadeleye!
İşsizlik kapitalizmin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı
DEV TEKSTİL Kasım Ayı GMYK toplantısı gerçekleşti!
IFF Aroma’da direnişin 67. gününde eylem
Ekim Devrimi’nin öncesi ve sonrasında kadın çalışması deneyimleri
Kapitalizm öldürür; yaşamak için sosyalizm!
İşçi-emekçi kadın sorunu üzerine
Emekçi Kadın Komisyonları faaliyetlerinden...
Paris katliamı üzerine
AB’nin “Göçmen Krizi” ve kapitalizmin karanlık yüzü
Suriye’de “siyasi geçiş süreci”
Gençlik geleceği için kavgaya!
YÖK açıkladı: Gençler boş yere ümitlenmesin!
Kendi davan için dövüşmezsen, ölürsün başkalarının davası için
Yeni Greifler, yeni metal fırtınaları ile sınıfın Haziranları'na hazırlanmak
Zorbalığa karşı tek kurtuluş yolu devrimci sınıf mücadelesini yükseltmektir!
Alaattin'e...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kendi davan için dövüşmezsen, ölürsün başkalarının davası için

 

Tarih dersinde değiliz. Sınavda “kimler arasında hangi yıl yapıldığı” sorusuyla da karşılaşmayacağız. Henüz tarih ders kitabında bizlere bir masal edasında anlatılacak kadar geçmedi üzerinden. Tarihsel, sosyal, siyasal ve ekonomik bütünlüğünden kopartılarak anlatılacak ezbere bilgi yığını da değil bu.

Görünürde, nedenini bize hiçbir zaman anlatmayacakları bir çılgınlık yapıp Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtını öldürerek “1. Dünya Savaşı’nı başlatan bir Sırp milliyetçisi” yok. Ya da “durduk yere” Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen faşist Hitler bugün yaşamıyor.

Peki bugün içinden geçtiğimiz süreç neyin nesi? Kan gölüne dönen ülkeler, yerle bir edilmiş kentler, farklı ülkelere kaçmak için yollarda kıyıma uğrayan insanlar, kıyıya vuran çocuk bedenleri... Cizre’de öldürülen çocuğunun bedenini günlerce buzdolabında saklayan anne, Ankara’da patlatılan bomba, polis aracının arkasına bağlanarak sürüklenen Kürt gencinin cesedi, İstanbul’da polise “ayakkabılarınızla eve giremezsiniz” dediği için öldürülen Dilek...

Tarih ders kitaplarında bizlere okutulan masallar gibi değil yaşadığımız, kendimiz kadar gerçek. Bilmem hangi yılda, ayda değil bugün yaşıyoruz, görüyoruz bunları. Her gün ölen binlerce insandan sadece istatistik olarak bahsetme gibi bir ruh halini taşıyabilecek insanlardan değiliz. Öldürenler cephenin karşı tarafı, ölenler ise bizden.

Eveti dünya yeni bir savaş, saldırganlık sürecinin içinden geçiyor. Tarih dersinde insanın kendine yabancılaşmasına vesile olan kelimeler, gördüklerimiz ve bildiklerimiz karşısında hükümsüz kalıyor. Bir yanda ülkeleri emperyalist çıkarları için yağmalama uğraşı vererek bunu bize “özgürlük götürüyoruz” diye anlatmaya çalışanlar. Dünyayı yeniden paylaşmak için hegemonya yarışına girenler, etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları körükleyerek özellikle Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler. Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da ve en son Suriye’de taş taş üstünde bırakmayarak yüzbinlerce insanı kırımdan geçiren, yersiz yurtsuz bırakan emperyalist çıkar şebekeleri, onların işbirlikçileri ve IŞİD gibi tetikçilik yapan Ortaçağ kalıntısı çeteler. Diğer yanda yine bizimkiler, insanlık, halklar var. Bir yanda sömürü, soygun ve yağma üzerine kurdukları sistemlerinin çok yönlü krizlerini aşmak için işçilere, emekçilere ve halklara ağır faturalar çıkartarak, dünyayı yeniden paylaşma telaşına düşenler, ABD ve Rusya gibi birbirleriyle son teknoloji ürünü silahlarını yarıştırıp güç gösterisi derdine düşerek egemenlik alanlarını genişletmeye çalışan emperyalist bloklar var. Diğer yanda bu “gösterinin” sonuçlarını yaşamlarıyla ödemek zorunda olan bölge halkları var.

Yanı başımızda yaşanılan bu sürecin taşeronluğuna soyunmuş, ABD emperyalizmi hesabına savaş ve saldırganlık çığırtkanlığı yaparak, yağmadan kendine düşecek kırıntıları alma çabasıyla davranan Türkiye sermaye devleti, ülke içinde de barbarca yöntemlerle işçileri, emekçileri, kardeş halkları teslim almaya çalışıyor. Emperyalist ağababalarından feyz alarak ülke içinde de baskı, zorbalık ve katliamlar gerçekleştiren yerli yağmacılar, Türkiye halklarına geleceksizlik dayatıyor. Zenginliklerinin kaynağını işçilerin, emekçilerin yoksulluğundan, sefaletinden ve kölece çalışması ve yaşamasından alan sermayedarlar, istiyorlar ki düzenleri hep böyle sürsün. Diyorlar ki sesini çıkartan olursa, Ankara’da olduğu gibi bombalar patlatırız. Diyarbakır’da, Cizre’de olduğu gibi hiçbir yasa, kural tanımaz kırımdan geçiririz.

Yaşam bundan önce olduğu gibi şimdi de bizlere savaşların, saldırganlığın, katliamların asıl nedenini yaşayarak bir kez daha görmemize vesile oluyor. Geçmişi bilmeyenlerin geleceği anlamayacağını düşünen bu sistemin efendilerinin anlattıkları tarih masalları bugün yaşamın gerçeklerinde tuz-buz oluyor. Bugün halklara kan kusan savaş ve saldırganlığın nedeni ne ise, geçmiş savaşlar da bu nedene dayanıyordu. Şekli biçimi değişse de, ülke isimleri farklılaşsa da arkasında hep aynı hesap vardı. Egemenlerin çıkarları için girilen bu savaşlarda hep katledilenler ise masum halklar oldu. Bugün olduğu gibi savaşa hep başkalarının hesabına sürülen işçiler, emekçiler, gençler oldu.

Kendi geleceği için, hakları için, özgürlüğü için dövüşmesini bilmeyenler, tarih boyunca kendine düşman saflarda başkalarının davası için dövüşür duruma gelmişlerdir. Bugün insanlığın önünde yine aynı ikilem vardır. Ya eşitlik, özgürlük temelinde yaşanılacak bir dünya için, sosyalizm için dövüşeceğiz. Ya da sistemin efendilerinin dünyayı kırımdan geçirmesine izleyici kalacak, kimi zaman onların çıkarları için cephelere sürüleceğiz.

(Liselilerin Sesi dergisinin

Kasım 2015 tarihli 69. sayısından alınmıştır)

 

 

 

 

Karanlığa, sessizliğe geçit yok!

Ses ol, ışık ol, DLB’li ol!

 

Geleceğimizi çalanlara geçit yok!

- Çocuklar devlet dersinde katledilmeye devam ediyor. Emperyalist savaşa ve katliamlara geçit yok!

- Okullarımızdaki dinci-faşist çetelere geçit yok!

- Devletin eğitim politikalarıyla bizler üzerinde kurduğu gerici ve faşist baskılar her geçen gün artarak devam etmekte. Dinci-gerici eğitime ve artan baskılara geçit yok!

- Parası olanın okuyabildiği eğitim sistemine, “Temel Lise” adı altında eğitimi daha da paralılaştırıp eşitsiz hale getirenlere geçit yok!

- “Meslek lisesi memleket meselesi” diyerek, bizleri stajlarda katlediyor, ucuz iş gücü olarak kullanıyorlar. Bizler de, “meslek liseleri devrim meselesidir” diyoruz. Meslek liselerindeki sömürüye geçit yok!

Bombalar değil, suskunluk öldürür!”

Gençliğin potansiyel öfkesini bastırmak isteyen devlet itaatkar ve kaderci bir nesil yaratabilmek için dinci-gerici politikalarına tam gaz devam ederken, bizleri Suruç’ta, Ankara’da katletmekten geri kalmıyor! Ama bizleri “bombalar değil, suskunluk öldürür!”

Fabrikalarda annelerimizin babalarımızın emeğini sömürdükleri yetmiyormuş gibi bizleri de daha sıralarımızın başındayken sömüren bu sisteme karşı baş kaldırıyoruz!

Bizler birlik olduğumuzda gücümüzü Gezi’de, Berkin’de, Soma’da, Özgecan’da, Ankara’da gördük. Şimdi de gücümüzü bizlerin beyinlerini kendi çürümüş eğitim sistemleriyle rehabilite etmeye çalışan bu kokuşmuş sisteme karşı birlik olarak, bir kez daha göstermeliyiz!

Geleceğimizi çalanlardan hesap soruyoruz! Bizleri karanlığa sürükleyen bu sistemden, bizleri nesneleştiren, kapitalist eğitim sistemleriyle bizlerin beyinlerini uyuşturanlardan hesap soruyoruz. Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için, “siz hiçbir şeysiniz” diyen bu sisteme karşı “biz her şeyiz!” diyoruz ve DLB meclislerinde buluşuyoruz!

 

 

 

 

Kartal'da DLB faaliyetleri

 

Kartal DLB, 21 Kasım’da “Karanlığa, Sessizliğe Geçit Yok! Işık ol, Ses ol DLB’li ol” şiarı ile toplanacak DLB İstanbul Meclisi’ne, çeşitli araçlarla çağrı yaptı.

Meslek liselerinin önüne gidilerek Meslek Liselilerin Sesi dergisi dağıtımı yapıldı. Meslek liselilerle örgütlü mücadele verilmesi üzerine tartışmalar gerçekleştirildi. 21 Kasım’da düzenlenecek DLB meclisine çağrı yapıldı.

Kantin fiyatlarına karşı kampanya

Kurtköy ÇPAL kantinindeki yiyecek fiyatlarının pahalı olması nedeniyle DLB’liler imza kampanyası başlattı. Okuldaki öğrencilerin de desteklediği kampanya sonucunda çok sayıda imza toplandı. İmzalar DLB’liler tarafından okul idaresine götürüldü. Okul müdürü “kantindeki yiyecek fiyatlarını biz belirlemedik bizim yapabileceğimiz bir şey yok!” tarzında cümleler kurarak tepkiyi geçiştirmeye çalıştı. Kantindeki yiyeceklerin fiyatları düşürülmezse öğrencilerin kantin boykotuna başlayacağı duyuruldu.

DLB-DGB’den Silvan faaliyeti

Silvan’daki devlet terörünü teşhir eden yazılamalar Kartal’ın merkezi yerlerine yapıldı. DGB’nin “Emperyalist-kapitalist barbarlığa, gerici-faşist ablukaya karşı gücümüz birliğimizdir” şiarlı afişleri de kullanıldı.

Kızıl Bayrak / Kartal


 
§