20 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/43

Fransa katliamı emperyalizmin kirli ve kanlı yüzüdür
Dinci iktidarın “Milli birlik ve beraberlik projesi” çökmeye mahkumdur
Kahrolsun sömürgecilik, Kürt halkına özgürlük!
Sıkıyönetimin ilk 5 günü: 2 ölü, 12 yaralı
Sahte gündemlerle gerçekleri karartmaya çalışıyorlar
“İstikrar” AKP ile gelemiyor!
Ekonomik ve sosyal yıkım programına karşı topyekûn mücadeleye!
İşsizlik kapitalizmin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı
DEV TEKSTİL Kasım Ayı GMYK toplantısı gerçekleşti!
IFF Aroma’da direnişin 67. gününde eylem
Ekim Devrimi’nin öncesi ve sonrasında kadın çalışması deneyimleri
Kapitalizm öldürür; yaşamak için sosyalizm!
İşçi-emekçi kadın sorunu üzerine
Emekçi Kadın Komisyonları faaliyetlerinden...
Paris katliamı üzerine
AB’nin “Göçmen Krizi” ve kapitalizmin karanlık yüzü
Suriye’de “siyasi geçiş süreci”
Gençlik geleceği için kavgaya!
YÖK açıkladı: Gençler boş yere ümitlenmesin!
Kendi davan için dövüşmezsen, ölürsün başkalarının davası için
Yeni Greifler, yeni metal fırtınaları ile sınıfın Haziranları'na hazırlanmak
Zorbalığa karşı tek kurtuluş yolu devrimci sınıf mücadelesini yükseltmektir!
Alaattin'e...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşsizlik kapitalizmin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur

 

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) Ağustos ayı işsizlik oranını yüzde 10.1 olarak açıkladı. Bu ise yaklaşık 4 milyon işsiz anlamına geliyor. TÜİK’in enflasyondan hemen her şeye kadar açıkladığı rakamlar, oldukça iyimser düşünmeye yol açacak türden. Misal TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının hayalleriyle pazara giden bir emekçinin bütün hayalleri, pazara girdiği anda yıkılır. TÜİK ya bilimsel niteliği olan bir kurum değil, bu yüzden her verdiği rakam gerçek olana yaklaşmıyor bile. Ya da ekonomik krizi gizlemeye çalışan bir devlet kurumu. Ki bu olasılık çok daha güçlü bir ihtimal.

TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamının gerçekle ilgisinin olmadığını söylemeye bile gerek yok. Ne var ki DİSK söylüyor. DİSK-AR’ın yaptığı araştırmaya göre işsizlik oranı yüzde 15.8. Bu da yaklaşık 6 milyon işsize denk düşüyor. Ama DİSK’in açıkladığı rakam da gerçek rakam değil. Çünkü DİSK resmi, kayıtlı işsiz sayısını verebiliyor. Kayıtdışı ekonomi hiç olmasaydı, DİSK’in verdiği rakama doğru denebilirdi. Kayıtdışı ekonomi ve buna bağlı olarak kayıtdışı çalışmanın da epeyce yaygın olduğu Türkiye’de doğru işsizlik rakamını tespit edebilmek neredeyse imkansızdır. Özel istihdam büroları ve işçi bulma kurumlarında kayıtlı işsiz sayısı DİSK’in açıkladığı rakam. Ama bu kurumlara başvurmadan, eş dost gibi yakınları aracılığıyla iş arayan ve bir süreliğine bulan, sigortasız çalışan, milyonlarca işçi ve aynı zamanda işsiz var dediğimizde hiç de abartılı bir ifade kullanmamış olacağız.

İnşaat işçileri bazen sigortalı iş buluyor olsa bile, neredeyse hiçbir zaman işçi bulma kurumu aracılığıyla iş bulmaz. Amelelik ya da ustalık olsun bulduğu işi, çevresi aracılığıyla bulmuştur. Yani inşaat işçisi, iş bulduğunda kayıtlı olabilir ama işsizken, iş ararken kayıtlı değildir. Aynı durum tarım işçileri için de geçerli. Her iş kolu için geçerli bir durum bu. Ama ilk akla gelen inşaat ve tarımda kayıt altında olarak iş arayanlar istisna denecek kadar az olduğu için bu işkollarını örnek verdik.

Bunun dışında, kapitalizmde 10-20 yıl bir fabrikada çalışan işçi bile, yarın işsiz kalabilir. Fabrikaya yeni makineler alınması veya üretilen ürünün kapitalistin istediği kadar tüketilmemesi, 10-20 yıllık işçinin bile kapı önüne konulmasının nedeni olabilir, oluyor da. Resmi rakamlarla 301 madencinin katlolduğu Soma Holding patronu, çok daha az işçiyle, daha çok kömür çıkardığı için övünüyordu.

Çünkü kapitalizmde artı-değer sömürüsü esas olduğundan ve kapitalist her zaman daha çok kâr elde etmeyi hedeflediğinden, yapabildiği oranda daha az ücret ödeyerek, daha çok satacağı ürün elde etmeye çalışır. Ülkede işsizlik oranının yüksekliğiyle ters orantılı olarak çalıştırdığı işçiye daha düşük ücret öder. “Bu ücreti beğenmezsen çalışma” der işçiye. Daha ucuza çalışacak çok insan var. Söylediği doğrudur da. İşten çıkardığı işçiden daha az ücrete çalışacak işçi bulması garanti olmasa, işçisine öyle ahkam kesemez. Kapitalist, ürünü daha ucuza üretmeye çalışır ama, üretmek zorunda. Üretim olmadan artı-değer de sömüremez. Kapitalist üretim, işsizliği kaçınılmaz olarak doğurur. Hem kapitalizmin doğal bir sonucu olarak işsizlik olur, hem de kapitalist, işsizliği üretir. Çünkü işsizlik büyüdüğü oranda daha düşük ücretle işçi çalıştırma imkanı bulur.

İşsizlik oranı kapitalistin pazarını sıfırlamadıkça, işsizliğin artması kapitalistin çıkarınadır. Kapitalistin de yeni istihdam alanları yaratmaya çalışıyor görünmesi, politika gereği olduğu kadar, pazarının sıfırlanmaması kaygısı güttüğündendir. Yiyecek, giyecek, hatta çamaşır makinesi üreten kapitalistin pazarını ağırlıklı olarak işçi ve emekçiler oluşturmaktadır. Temel tüketim mallarının asıl pazarı işçi ve emekçilerdir. Sadece buradan doğru ele aldığımızda, kapitalist işsizliğin artmamasını ister. Pazarı daralmasın diye işsizliğin artmamasını isteyebilirdi. Ama pazarı sıfırlanmadıkça onun için öncelikli olan, daha düşük ücretle işçi çalıştırıp, daha fazla artı değer sömürmektir. Aşırı üretim krizlerinin temel nedeni, ihtiyaca göre değil, pazar için üretim yapılmasıdır. Ama kapitalistin önceliği, işsizliğin artması yönünde olduğu için, aşırı üretim krizleri daha sık aralıklarla tekrarlanmaya devam etmektedir.

Güncel sloganlarımız “Herkese iş ve iş güvencesi!”, “7 saatlik işgünü 35 saatlik iş haftası!”, hedefimiz devrim ve sosyalizm olmalı

Kapitalizmde işsizlik sorununun tümüyle çözülmesi teorik olarak mümkünken, pratikte asla çözülmez.Çünkü işsizliğin olmadığı koşullarda, kapitalist, artı-değer sömürüsünü daha çok arttıramaz. Tersine işçiye daha fazla ücret ödemek zorunda kalır. Artı-değer sömürüsü azalmak durumunda kalır. Ki bu kapitalistin doğasına aykırıdır.

Kapitalistin doğasını değiştirmek imkansız olduğu için, onun iktidarda olduğu kapitalizmi alaşağı edip, yerine işçi sınıfının iktidara geçmesi zorunludur.Yalnızca işsizlik değil, yaşamla ilgili bütün sorun ve engellerin çözümü işçi sınıfının devrimle iktidarı ele geçirmesi, yani devrim ve sosyalizmle mümkün.

Sosyalizmde kapitalist olmadığı için, artı-değer sömürüsü de olmayacak. Bu durumda 1 işçi 12-14 saat çalışmak zorunda kalmayacak. Devrimin ilk yıllarında bile işçi çalışma süresi günde 7 saati geçmeyecekken, giderek işgünü süresi kısalacak. Sadece bu bile milyonlarca işsizi iş sahibi yapacak. İnsanca çalışma koşulları esas alınacağı için bir işçiye iki, hatta üç işçinin işi yaptırılmayacak. Evet, sadece insanca çalışma koşulları bile esas alındığında, yine, Türkiye’deki milyonlarca işsiz, iş imkanı bulur.

Buradan yola çıkarak kapitalizmde işsizlikle mücadele edilmesi gereksiz gibi, bir sonuç çıkarılmamalı. “Herkese iş ve iş güvencesi!” ile “7 saatlik işgünü, 35 saatlik iş haftası!” güncel mücadele sloganlarımız olmalı. Kapitalizmde çalışmayı daha bir katlanılır hale getirmek için değil, devrim ve sosyalizm mücadelesinde bu güncel talepleri bir tür sıçrama tahtası olarak kullanmalıyız. Bu taleplerle yürütülen mücadelede hem işçi sınıfı devrim okulunda mücadele içinde gelişecek, hem de bu taleplerin bir kısmını bile kazanmak işçi sınıfına önemli bir moral üstünlük kazandıracak.

M. Kurşun

 
§