6 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/05

Metal grevi aynasında Greif dersleri
Dün Kavel'di bugün Greif...
Ya işgal ve direnişle MESS'i ezeriz, ya da boyun eğer sürünürüz!
Metal işçisi MESS'i ezecek, düzenlerini de yıkacak güçtedir!
48. yılında DİSK tarihinin aynasında iki seçenek!
Kazanana kadar GREV!
Gebze'de metal grevi üzerine gözlemler
Sınıfın cendereden çıkış arayışının güçlü ifadesi
Gebze'de patlamaya hazır üç volkan var
Yasağa karşı işgal, grev, direniş!
Metal işçisi eskisi gibi olmayacak!
Geçiş sürecinde sermaye düzeni
Teslimiyetten direnişe - Tülin Öngen
Ankara’da “İşgal, grev, direniş” panel-forumu
Almanya’da metal işçilerinin uyarı grevleri
Irkçılığa geçit yok!
İsrail ve İran’ın Suriye savaşı
Dünyadan eylem ve grevler
Emekçi kadın çalışması ve yayınlar
Sermayeye ucuz işçi olmayacak, ucuz iş-gücü doğurmayacağız!
Barikatlarınızı tanımıyoruz!
Kafesin bu yan
Almanya’da emekçi kadın toplantısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Faşist baskılara, gericiliğe ve paralı eğitime geçit yok!

Barikatlarınızı tanımıyoruz!

 

Eğitim alanının sermayenin rantına açılması konusunda bir dizi adım atan ve son olarak 4+4+4 gerici, piyasacı, ırkçı ve cinsiyetçi eğitim sistemini hayata geçiren AKP, eğitim sistemini adeta yap boz tahtasına çevirerek 11 yıllık süreçte 13 temel değişikliğe imza attı. Bu değişiklikler eğitim sisteminin çürümüşlüğünü teşhir etmekten başka bir işe yaramadı.

Okul değil hapishane

“Okul Güvenliği” kapsamında alınan kararlar, okullardaki güvenlik önlemlerinin kışla ya da hapishane mantığına paralel bir şekilde ele alındığını gösterir. Öğretmenlerin “suç potansiyeli taşıyan” öğrenciler hakkında emniyetten bilgi alması, ilkokul ve ortaokulda öğrenci disiplin yönetmeliği çıkarılması ve mevcut disiplin yönetmeliğindeki cezaların ağırlaştırılması, okullara turnike ve kameraların takılması, öğrencilerin dedektörle aranması, okul duvarlarının yükseltilmesi, tuvaletlere duman sensörü takılması gibi temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı kararlar alındı ve uygulamaya geçiliyor.

Asimilasyonun adı “değerler sistemi”

Hapishane uygulamalarının yanı sıra hayata geçirilen gerici uygulamalar ise “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmenin adı olmuştur. Din eğitimi, “değerler eğitimi” adı altında maskelenmiştir. Bu kararlara göre, “dini ve milli masallar” aracılığıyla “Allah sevgisi”, “Allah”, “cennet” ve “cehennem” kavramları öğretilecektir. Bunun yanında zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul 1. sınıftan itibaren okutulmaya başlanmasına karar verildi. Hiçbir meşruiyeti olmayan bu karar, dersin “çoğulcu” bir anlayışla ele alınacağı belirtilerek meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Çoğulcu şura (!), Aleviliğin görüşülmesini “gündem maddemiz” değildir diyerek reddetmiş ve tekçi zihniyetini bu şekilde ortaya koymuştur.

Aynı zihniyet meslek liselerinde sömürüyü katmerleştirmek için birçok uygulamayı devreye sokmuştur. Meslek liselerinde firma müdürlerinin bulunma hali, okulların sermaye ile işbirliğini yasal zeminlerine kavuşturacaktır.

Barikatlarınızı tanımıyoruz!

Onlar uysal ve itaatkar bir nesil istiyorlar. Her dayatmalarına tıpış tıpış boyun eğelim istiyorlar. Aslında onlar karakteri aşınmış, yarınları çalınmış, ruhu içinden çekilip alınmış birer robot görmek istiyorlar karşılarında...

Peki ya biz ne yapacağız? Önümüze konulanı suskunca kabul mü edeceğiz yoksa hep birlikte değiştirecek miyiz?

Biz de sistemin gerici ablukasına, faşist barikatlarına “artık yeter!” diyorsak; okullarımızda el birliğiyle lise meclislerimizi oluşturalım, örgütlenelim, birlikte özgürleşelim. Zira, gücümüz birliğimizdir!

(Liselilerin Sesi dergisinin, Şubat 2015 tarihli 64. sayısından alınmıştır...)

 

 

 

 

Bir DGB’linin Feniş işçileriyle
bir günü

 

Sabah erken saatlerde Metal İşçileri Birliği’nin mücadele programını grevleri yasaklanan Kroman Çelik ve Sarkuysan işçilerine taşımak, mücadelelerini doğru bir kanala akıtmak amacıyla fabrika önüne gittik. Önce Sarkuysan ardından da Kroman işçilerine bildiri ve ajitasyon konuşmalarıyla seslendik. İşçiler içeri girdikten sonra Feniş Alüminyum fabrikasında direnişlerini sürdüren işçilerin yanına gittik. Yaklaşık 17 aydır mücadelesine leke sürdürmeyen, direnişlerine devam eden Feniş işçilerine “günaydın” deme fırsatı bulduk. Bir işçi ağabeyimiz yorgun geçen nöbetin ardından bizimle çayını ve ketesini paylaştı. Hep beraber kahvaltı etmek için direniş çadırına geçtik.

İşçi sınıfının güneşi görmesine engel olan grevi yasaklama kararına ilişkin tartışmalar yürüttük. Üretime devam etmeyen Ejot, Paksan ve Demisaş işçilerinin mücadelelerinin tüm metal işçilerine yol gösterdiği fikrinde birleştik. Daha sonra direnişteki diğer fabrikalardan gelen haberler üzerine tartışmalar yürüttük. Direniş çadırının kalabalıklaşması üzerine ortak seçilen bir film izleme kararı aldık. Kısa süren film tartışmasının ardından Muzaffer Hiçdurmaz’ın “Çark” filmini izleme kararı aldık. Filmi daha önce izlemiş olmamdan dolayı bir ön bilgiye sahip olmam direnişçi işçilere film üzerinden bilgilendirme yapmamı da sağlamış oldu. Filmin çekildiği Kazlıçeşme Deri fabrikasındaki işçilerin çekimlerin bitmesinden 20 gün sonra greve gitmesi ve bu grevin 12 Eylül faşizminin karanlığını yırtan NETAŞ greviyle birlikte öneminden bahsettik. Ardından direniş çadırında örgülerini ören ablalar ile sohbet etme fırsatı bulduk.

Filmin ardından direnişçi bir ağabeyimizin getirdiği yemekleri hep beraber yemeye başladık. Yemeğin ardından tekrar hep beraber fabrikalardaki son durumdan haberdar olmak için Kızıl Bayrak gazetesinin internet sitesine girdik. Fabrikalardan gelişmeleri okuduktan sonra Ejot Tezmak İşyeri Baştemsilcisi İlker Tetik’in ve Feniş işçilerinin “Kavel’den Greif’a işgal, grev, direniş” gecesine çağrı videolarını izledik. Bir işçi ağabeyimiz bize kendi sosyal medya hesaplarından gülümseten videolar izletti. Ardından fabrikadan ayrılıp yeni Greif’ler yaratmak ümidiyle grevci metal işçilerinin fabrikalarına doğru yola çıktık.

 
§