6 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/05

Metal grevi aynasında Greif dersleri
Dün Kavel'di bugün Greif...
Ya işgal ve direnişle MESS'i ezeriz, ya da boyun eğer sürünürüz!
Metal işçisi MESS'i ezecek, düzenlerini de yıkacak güçtedir!
48. yılında DİSK tarihinin aynasında iki seçenek!
Kazanana kadar GREV!
Gebze'de metal grevi üzerine gözlemler
Sınıfın cendereden çıkış arayışının güçlü ifadesi
Gebze'de patlamaya hazır üç volkan var
Yasağa karşı işgal, grev, direniş!
Metal işçisi eskisi gibi olmayacak!
Geçiş sürecinde sermaye düzeni
Teslimiyetten direnişe - Tülin Öngen
Ankara’da “İşgal, grev, direniş” panel-forumu
Almanya’da metal işçilerinin uyarı grevleri
Irkçılığa geçit yok!
İsrail ve İran’ın Suriye savaşı
Dünyadan eylem ve grevler
Emekçi kadın çalışması ve yayınlar
Sermayeye ucuz işçi olmayacak, ucuz iş-gücü doğurmayacağız!
Barikatlarınızı tanımıyoruz!
Kafesin bu yan
Almanya’da emekçi kadın toplantısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emekçi kadın çalışması ve yayınlar

 

Kapitalist sistem sınıflı bir toplumdur. Sömüren ve sömürülen sınıflardan oluşur. Bu sistem içerisindeki tüm ilişkiler buna göre şekillenir. Toplumsal yaşamdaki her olgu, durum, olay, kurum, kuruluş, kişi, örgüt bu iki sınıftan birinin tarafında, çizgisinde yer alır. Kadın sorununu ele aldığımızda görüyoruz ki sorunun sınıfsal bir temeli var. Ve bizler de kadının kurtuluşu sorununa sınıfsal bir pencereden bakıyoruz. Kadın sorununun TV, yayın vb. kitle iletişim araçlarında işlenmesi de, medyanın, kitle iletişim araçlarının kullanımının da durduğu bir yer, hitap ettiği bir kitle tüm bunları yaparken hizmet ettiği sınıfsal bir taraf vardır.

Kadın çalışması ve yayınlar ilişkisini incelerken 21 Aralık’ta gerçekleşen Emekçi Kadın Kurultayı çalıştayında yapılan sunumu ve yürütülen tartışmaları eksen alacağız. Kapitalizm, medya ve kadın ilişkisi, burjuvazinin tekelindeki medyada kadın, kadın sorununu işlemede solun tablosu ve sınıf devrimcilerinin kadın çalışmasıyla yayınlar arasında kurduğu bağ ve kitle iletişim araçlarının durumu ve kullanımı açmaya çalışacağımız başlıklar olacak.

Kapitalizm, medya ve kadın

Üretim araçlarını ellerinde bulunduranların, sömürenlerin egemen olduğu kapitalizm her şeyi tahakkümü altına aldığı gibi medya ve kitle iletişim araçlarını da kendi tekelinde tutar. İdeolojisini yaymak, toplumu yönlendirmek için kullandığı temel bir araç medyadır. Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkma, gelişme süreçlerinin kapitalizmin gelişme dönemiyle eşzamanlı döneme denk gelmesi, ticaretin en önemli unsuru olarak bu araçların kullanılması bir tesadüf değil tamamen emperyalist-kapitalist sistemin sömürü zincirinin bir halkasıdır.

Kapitalist medya tekellerinin kadınların yaşadığı sorunları ele alıp almadığına ve nasıl işlediğine baktığımızda yeri geldiğinde yok sayan yeri geldiğinde köleleştiren bir bilinci empoze eden politikayla hareket ettiğini görüyoruz. İşçi ve emekçi kadınlar sabahtan akşama kadar süren sabah programları, kadın programları, dizilerle uyuşturuluyor. Medya ve pazarlamanın güçlü bağı ile başka hayatlara özendirilen, sahte güzellik algısı empoze edilen kadınlar tüketime yönlendiriliyor. Metalaştırılan kadın bedeni reklamların, eğlence programlarının, cinsel içerikli ve pornografik film ve programların vitrin malzemesine dönüştürülüyor. Tüm bunlar yapılırken reklamlarda, dizilerde, TV programlarında, gazeteler ve dergilerde kadınların “toplumsal görevleri” sürekli hatırlatılıyor. Ve kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlar (taciz, tecavüz, şiddet, cinayet) karşısında kör, sağır ve dilsiz oluyor, suçluyu gizliyor yeri geliyor suçluyu övüyor.

Aynı zamanda medya kadına yönelik gericiliğin de kürsüsüne çevriliyor. Aileyi kutsallaştıran, hamile kadınların dolaşmasını edepsizlik sayan, kadınların kariyerini çocuk bakmak olarak yansıtan, kadınların giyimine karışan birçok açıklama yer yer bakanlar ağzıyla yapılıyor, spotlar yayınlanıyor, dizilerin içeriği buna uygun hale getiriliyor.

Medya kadınların cinsel kimliği üzerinden saldırgan veya ikinci cins olmayı kabul ettirirken mücadele içerisindeki kadına karşı da yok sayan veya saldıran bir tutumla hareket eder. Haziran Direnişi sırasında barikat başındaki, mücadele alanlarındaki kadınlara dönük nasıl bir dil ve zihniyetle yaklaşıldığını gördük, okuduk. Yeni Akit, “Taksim’deki en seksi devrimci” manşetiyle hem kadına hem devrimcilere saldırdı. Kadınların katılımının yoğun olduğu Haziran Direnişi’nde kadınlara evlere dönme çağrısı yapıldı. Kadınlar ahlaksızlıkla suçlandı. Annelere “çocuklarınızı kurtarın” diye seslenildi.

Kobanê Direnişi’nin özellikle ilk zamanlarında da direnişe saldıran veya altını boşaltan yaklaşımlarla karşılaştık. Kobanê’de emekçi Kürt kadınlarıncephenin en önünde yer aldılar. Uluslararası alanda yoğun destek alan bu direnişin altını boşaltmak için direnişçi kadınlar magazin dergilerine kapak yapıldı, konu edildi.

Mücadele eden ve özgürleşen kadınlara karşı yapılan bu karalamalarla kadınların örnekler görmesini engellemeye, çifte ezilmişliği kabul etmekten başka bir yol olduğunu kavramalarını engellemek istiyorlar.

Sol basının kadın sorunundaki tablosu

Emperyalist-kapitalist sistemin kitle iletişim araçları üzerinden saldırıları ve sömürüleri devam etse de gerçekler gizlenemiyor. Kitle iletişim araçlarının, internet kullanımının yaygınlaştığı düşünüldüğünde haberlerin anlık düşmesinin önüne geçilemiyor. Bu düzende yıllardır devrimci, muhalif medya oluşmuş durumda. Türkiye’de Haziran Direnişi alternatif medyayı hızla arttıran bir dönem oldu. Penguen basının karşısında muhalif, ilerici internet televizyonculuğu, e-gazete, en çok da facebook, twitter yaygınlaştı.

Sol yelpaze içerisinde kitle iletişim araçlarının medya tekelleri karşısında bir sınırı var. Ama internetin bunun aşılmasını bir oranda sağladığını söylemek gerek. Sol açısından en çok kullanılan gazeteydi, geniş kitlelere ulaşma noktasında ne düzeyde olduğunu biliyoruz. TV’si olanı var, radyosu olanı var ama solun geniş kesimi aktif bir şekilde site, facebook, twitter kullanıyor. Evet, solun kitlelere ulaşma kanalları var, kadın sorunu çerçevesindeki gündemler de işleniyor, ama nasıl bir bilinç verdiği ve nasıl bir mücadeleye sevk ettiğine bakmamız gerekiyor.

Evrensel ve Birgün’ün Ülker reklamını almaları örneği bu basının durumunu, düzeyini ve algısını ortaya koyuyor. Kadın sorunu çerçevesinde baktığımızda reformist-feminist çizgi devrimcilik iddiası olan hareketlere kadar sirayet etmiş durumda. Devrimci bir mücadele çizgisine ve örgütüne sahip olduğunu iddia eden örgütlerin büyük bir çoğunluğunun da son yıllarda kadın sorunu eksenli yaşadıkları kaymanın yansımasını yayınlarında, temel makalelerinde görüyoruz. Kadınların yaşadığı sorunların ele alınmasında ve bunlara karşı yapılanlar sistematik bir şekilde işlense de, özel bir eğilime dönüşse de bakıştaki çarpıklığı yansıtıyor.

Düzenin gerçekleştirdiği ideolojik saldırganlığın yanı sıra sol adına söylenen sözler de işçi ve emekçilerin bilincini bulandırmaktadır. Kadın-erkek karşıtlığı eksenine sıkıştırılan bir anlayış yayılıyor. Marksizm adına söz söylenip Marksizm çarpıtılıyor. Kimileri tarafından Marksizm’e açık bir saldırı da görebiliyoruz. Marksist-Leninist dünya görüşüne sahip bizler kitle iletişim araçlarıyla düzenin hegemonyasını kırmak için uğraşacağımız gibi reformist-feminist çizginin yarattığı bilinç bulanıklığını berraklaştırmakla da mükellefiz.

Yayınlarımızın içeriğinin-kullanımının durumu ve hedefleri

Yayınlarımız sözümüzü söylediğimiz kürsümüzdür. Aynı zamanda her yayın kendi düzeyinde ve kendi alanında bir örgütlenme aracıdır. Hareketimizin en merkezi yayınından yerellerde çıkarttığımız bültenlere kadar her düzeydeki yayınımız kadın sorununa kendi düzeylerinden yanıtlar oluşturabilmeli ve aynı zamanda kendi alanlarında örgütlenmenin de bir aracına dönüşebilmelidir. Yayınlarımızı, kadın çalışmamızın iç ihtiyaçlarını yanıtlamalı, ideolojik-teorik bakışı yansıtmalı, çalışmaya politik-pratik bir hat sunmalıdır.

Sınıf devrimcileri olarak siyaset sahnesine çıktığımız ilk yıllarda kadın sorunuyla ilgili bakışımızı, çizgimizi ortaya koyduk. Kadın sorununun tarihsel, sınıfsal kökenine, güncelde yaşanan sorunlara dair verilen konferanslar, kaleme alınan makaleler Marksizm’in ışığında kadın sorununa nasıl bakmak, nasıl işlemek ve nasıl bir çalışma planı koymak gerektiğini ifade ediyor.

Kadın sorununa bakışta hareketimiz açısından bir netlik ve güçlü bir teorik birikim varken yayınlarımıza bunun yansımasında eksiklikler olduğuna dair özeleştirimizi yapmamız gerekiyor. Geriye dönük incelemeler yaptığımızda 8 Mart gibi özel gündemlerde yoğunlaşma yaşandığını görüyoruz. 2010’nun öncesine baktığımızda 8 Mart dönemlerinde yayınlarımızda kadın sorununa eğinildiği görülüyor. Özellikle ayrışmanın yaşandığı yıllar 2004, 2005 ve sonrasında yazılan bu yazılar ayrışmanın nedenleri ve politik anlamı üzerineydi. Ekim Devrimi’nin yıldönümünde sosyalizmde kadınların kazanımları, seçimler süreci varsa seçimlerin kadınlara bir şey kazandırmayacağına dair yazılar sınırında kalabiliyordu. Yayınların en güçlü beslendiği diğer dönemler Emekçi Kadın Kurultayı ve Devrimci Kadın Kurultayı süreçleri. Bu süreçlerin ardından bir sistematik kazandırılmaya dönük çaba da gözlemleniyor. DKK sürecini, kadın çalışmamız ile yayınlarımızın daha güçlü bir bağ kurması bakımından ve sistematik bir katkının örgütlenmesi yönünden yeni bir aşama olarak tanımlayabiliriz. Kadın sorununa düşünsel bir yoğunlaşma içerisinde olunduğunda ve kadın çalışması yürütüldüğünde bu çaba yayınlarımıza yansımaktadır. Kadın çalışmasının sistematik bir hatta oturmasıyla birlikte yayınlarımıza yapılan katkı da süreklileşmektedir. Kadın çalışmamızla yayınlarımızın kurduğu bağın nitelikli ve sistematik olması, çalışmamızın ve düşünsel yoğunlaşmamızın durumuyla doğru orantılıdır.

Devrimci Kadın Kurultayı sonrası olarak tanımlayacağımız dönemde, gündemi tutma bakımından bir başarımız olduğunu söylesek de kaçırdığımız veya politik bir çalışmaya dönüştüremediğimiz gündemler olduğunu söylemek gerekiyor. Gündemlerle ilgili, özellikle kadın cinayetleri vb. gelişmelerde teşhir yazıları kaleme alabiliyoruz fakat tam da söylediğimiz gibi EKK’nın odak olmasını sağlayacak bir politik taraflaştırmada eksik kalabiliyoruz. Açıklamalarımızla ve elbette hesap soran bir güç olarak da bir taraf olmalı ve taraflaştırmalıyız.

İdeolojik mücadelenin önemli olduğunu söylediğimiz yerde hareketimizin merkezi yayınını, haftalık gazetemizi ve günlük sitemizi bu çerçevede ele alınabilecek konularla beslemeliyiz. Bu yönlü çaba yayınlarımızı güçlendireceği gibi her yazı yazma çabasının aynı zamanda ideolojik-teorik donanım açısından birikimin artmasını sağlayacak bir eğitim süreci de olacağını da unutmayalım.

Yerel yayınlarımızda, bültenlerimizde, gençlik ve lise yayınlarımızda da kadın sorunu işlenmelidir. Çalışma alanındaki kadınların yaşadıkları sorunlar tarihsel-toplumsal-sınıfsal çerçevesiyle işlenerek kadının çifte sömürüsü ele alınmalıdır. Yerel yayınlara bakıldığında 8 Mart süreçlerinde 8 Mart’ın tarihi ve mücadele çağrısı yer alıyor. Yerel yayınların her sayısında kadın işçilerin sorunları çerçevesinde işlenebilir. Yerel yayınlarda, yerel EKK çalışmalarının hedefleri ve gündemleri çerçevesinde yazılara yer verilebilir. Ve bu yayınların EKK’nın hedefleri doğrultusunda da satışı veya dağıtımı yapılabilir.

EKK çalışmamızın kendi yayın ve seslenme araçlarımız olarak Emekçi Kadın Bülteni’ni, çıkardığımız broşürleri ve facebook adresimizi değerlendirelim.

Emekçi Kadın Bülteni - Bültenimiz merkezi düzlemde belli dönemin ihtiyacına göre planlandı. Geçtiğimiz sene belli gündemler üzerinden çıktı. Haziran Direnişi, 25 Kasım, 8 Mart, 1 Mayıs, 15-16 Haziran gündemleri içeriğinde çıktı. Seslenme, gündemi oluşturma aracı olarak işlevsel olan merkezi bülten çalışmanın bütünselliğini yansıtması açısından da önemli. Geçtiğimiz yıl içerisinde İzmir’de 8 Mart ve 1 Mayıs öncesinde çıkartılan yerel emekçi kadın bültenleri var. Yerel emekçi kadın çalışmasının ihtiyaçlarını ve gündemlerini işlemesi, aynı zamanda bir örgütlenme aracına dönüşmesi açısından daha işlevli olabilir. Bir başka örnek 2009 yılında Metal İşçileri Kurultayı’nın öncesinde bu sektördeki kadın işçilere seslenen ve sorunlarını işleyen bülten. Geçtiğimiz yaz gerçekleşen Kent Gıda grevinde EKK ziyareti gerçekleşirken EKK’nın direnişe bülten ile seslendi. Özellikle kadın işçilerin olduğu direnişlere EKK X Direnişi özel sayısı çıkartabilmeliyiz.

Twitter-facebook - Bazı yerel çalışmalarımız facebook veya twitterı kullanıyor. Bir süredir EKK’nın facebook adresini 25 Kasım öncesiyle birlikte kullanmaya başladık. Bu sayfanın kadın sorunu eksenli iyi işleyen bir haber portalına dönüştürülmesini sağlamalıyız.

Broşürler - Broşürler de belli konulara dair bakışımızı ortaya koyan, deneyimler aktaran ve eğitici bilgilendirmeler yapan işlevli araçlar. Geçen sene Kadın İstihdam Paketi’ne dair hazırlanan bir broşürümüz var. “Kadın işçilerin çalışma yaşamında yasadıkları sorunlar ve talepleri”, “EKK’nın işlevi nedir”, “Sosyalizm ve kadın”, “Greif deneyimi ve kadın işçilerin örgütlenmesi” başlıklı broşürlerimizin hazırlığı tamamlanmış durumda. Merkezi çıkan broşürlerin dışında Gebze’de geçtiğimiz sene içerisinde broşürler çıkartıldı. Kadın İstihdam Paketi’ne dair yerel bir broşür çıkartmanın yanı sıra kadın devrimcilerin bir kısmının, -Clara, Rosa, Krupskaya- ölüm yıldönümlerinde onların yaşamını ve mücadele deneyimlerini anlatan broşürler çıkartıldı. Kadın devrimcilerin yaşamları, kadın işçilerin ön planda olduğu direnişlerin deneyimleri çerçevesinde broşürler çıkartılabilir.

Tüm yayınlarımızda kendi kitlesine göre diline, içeriğine ve anlaşılırlığına dikkat etmeliyiz. Bakışımızı ortaya koyan, düzen teşhiriyle birleştiren ve kadınların kurtuluşunu, devrimi, sosyalizmi anlatmanın vesilesine dönüştürmeliyiz.

Yayınlarımızın nasıl kullanıldığı önemlidir. Yayınlarımızın yaygın kullanılması devrimci dünya görüşümüzü de kitlelerle buluşturmamızda hızlı ilerlememizi sağlayacaktır. Yayınlarımızı emekçi kadın çalışmamızın hedef kitlesine ulaştırmalıyız. Hedef fabrikalara, alanlara seslenen, buraları örgütleyen araçlar oluşturmalıyız. Bültenlerimiz, bildirilerimiz, broşürlerimiz bu ihtiyaçlar çerçevesinde ele alınmalıdır. Ayrıca yayınlarımız veya kadın sorunu eksenli kitaplar üzerinden emekçi kadınların ve kadrolarımızın eğitimine de eğilmeliyiz.


 
§