6 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/05

Metal grevi aynasında Greif dersleri
Dün Kavel'di bugün Greif...
Ya işgal ve direnişle MESS'i ezeriz, ya da boyun eğer sürünürüz!
Metal işçisi MESS'i ezecek, düzenlerini de yıkacak güçtedir!
48. yılında DİSK tarihinin aynasında iki seçenek!
Kazanana kadar GREV!
Gebze'de metal grevi üzerine gözlemler
Sınıfın cendereden çıkış arayışının güçlü ifadesi
Gebze'de patlamaya hazır üç volkan var
Yasağa karşı işgal, grev, direniş!
Metal işçisi eskisi gibi olmayacak!
Geçiş sürecinde sermaye düzeni
Teslimiyetten direnişe - Tülin Öngen
Ankara’da “İşgal, grev, direniş” panel-forumu
Almanya’da metal işçilerinin uyarı grevleri
Irkçılığa geçit yok!
İsrail ve İran’ın Suriye savaşı
Dünyadan eylem ve grevler
Emekçi kadın çalışması ve yayınlar
Sermayeye ucuz işçi olmayacak, ucuz iş-gücü doğurmayacağız!
Barikatlarınızı tanımıyoruz!
Kafesin bu yan
Almanya’da emekçi kadın toplantısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsrail ve İran’ın Suriye savaşı

 

Emperyalizmin Ortadoğu’daki en temel saldırı üssü olan İsrail'in 18 Ocak’ta Suriye’nin Kuneytra bölgesinde Hizbullah komutanları ve bir İranlı generali öldürmesi, bölgede yeniden savaş çanlarının çalmasına yol açtı. İsrail saldırısının ardından yapılan birçok değerlendirme, binlerce militanı Suriye’de savaşan Hizbullah’ın -ve onun arkasındaki İran’ın- bu saldırıya yanıt vermeyi tercih etmeyeceği şeklindeydi. Ancak Hizbullah, saldırıdan kısa bir süre sonra yanıtını verdi ve işgal atında tutulan Şebaa Çiftlikleri’nde iki İsrail askerini öldürdü.

İsrail, 2006 yılında olduğu gibi yeni bir Lübnan savaşını tercih etmedi. Lübnan’ın güneyinde bulunan köylere yapılan top atışları haricinde siyonist rejim bir misilleme saldırısını zaten bekliyordu. Yaşanan gelişmelerde dikkat çekici olan unsur Hizbullah ve İran’ın BM güçleri haricinde ABD’nin aracılığıyla saldırının yeni bir savaş değil, sadece misilleme ile sınırlı kalacağını iletmesi oldu. İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaalon, Hizbullah’ın Lübnan’daki barış gücü UNIFIL aracılığıyla kendilerine mesaj gönderdiğini ve operasyonun misilleme saldırısı ile sınırlı kalacağı mesajının verildiğini söyledi.

Savaş ertelendi

İsrail’in Suriye’de öldürdüğü İranlı general ve Hizbullah üyeleri için yapılan anma töreninde konuşan İranlı General Abdullahiyan, “İsrail’in saldırısından sonra diplomatik kanallar yoluyla ABD’ye mesaj gönderdik. Bu mesajda siyonistlerin, İran’ın kırmızı çizgilerini aştığını bildirdik” dedi. Daha sonra ABD’nin de verdiği mesajlar, İran’ın Hizbullah aracılığı ile şu için İsrail’le savaş istemediğinin bir başka göstergesi oldu. ABD’den yapılan açıklamalarda olayların bir savaşa yol açacak denli büyük olmadığı söylendi.

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ise daha önemli konulara parmak bastı. İsrail’in ‘sınırdaki terör şebekelerine operasyon’ şeklinde duyurduğu saldırı hakkında konuşan Nasrallah, “İsrail Kuneytra’da Nusra Cephesi’nin varlığından nasıl rahatsız olmuyor? Burada sormamız gereken büyük soru budur” ifadelerini kullandı. Nasrallah, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Nusra’nın elinde her türlü silah olmasına rağmen bu durum İsrail’i endişelendirmiyor. Hatta İsrail Nusra Cephesi’nden yaralıları sahra hastanelerinde tedavi ediyor. Netanyahu ve Yaalon bu durumdan hiçbir şeklide müşteki veya rahatsız değil. Onlara her türlü desteği veriyorlar, havadan koruma sağlıyor, onlardan rahatsız olmuyorlar. Fakat hafif silahlı 6 gençten rahatsız oluyorlar.”

Ancak Hizbullah liderinin açıklamasında yer aldığı gibi öldürülen kişiler, ‘hafif silahlı gençler’ değil, Suriye-İsrail sınırında özellikle el Kaide çizgisindeki el Nusra’ya karşı sürdürülen savaşı yöneten isimlerdi. Siyonist rejimin saldırıları Suriye topraklarında süren savaşın temelinde bir vekalet savaşı olduğunu bir kez daha gözler önünde serdi.

İsrail- el Kaide dayanışması!

Hizbullah liderinin el Nusra-İsrail dayanışmasına ilişkin söyledikleri sadece bir propaganda değil, aynı bölgede görev yapan BM Barış Gücü’nün de teyit ettiği bir gerçek. Siyonist rejim Suriye’de yaşanan iç savaşın neredeyse başından beri silahlı çetelere silahtan, sağlık hizmetine kadar her türlü desteği sunuyor. Üstelik destek verilen gruplar ABD’nin çok öne çıkarmak istediği gibi ‘ılımlı muhalifler’ değil, el Kaide ile aynı çizgide bulunan ve İsrail’in uzun yıllardır demagoji için sığındığı ‘radikal İslamcı teröristler’. İsrail, çetelere sadece lojistik destek vermekle kalmıyor, bölgedeki Suriye hedeflerine de saldırılar düzenleyerek Suriye iç savaşına bizzat dahil oluyor.

Savaşın karşı tarafındaki başlıca güç ise İran. Özellikle Hizbullah eliyle Suriye rejimini ayakta tutabilmek için bu ülke içerisindeki savaşta birçok generalini bulundurduğu gibi kendi nüfuzu altındaki Hizbullah militanlarını savaştırıyor. İran, asıl ağırlığını şu an için Irak ve Suriye’ye verse de temel hedeflerinden birisi Filistin’de Batı Şeria’yı silahlandırmak. Son saldırıların ardından tekrar dillendirilen bu hedef, molla rejiminin İsrail’e karşı öne sürdüğü restlerden başlıcası. Ancak bir yandan Batı ile ilişkilerin ‘normalleştirilme’ye çalışılması ile Batı Şeria’da siyonist rejime karşı Gazze’dekine benzer bir direnişi başlatma hedefi birbirine zıt durumlar. İran halihazırda Filistin direnişine Hamas ve İslami Cihad eliyle destek sunmakta, ama ortaya konulan savların hayata geçmesi ABD emperyalizmi ile İran burjuvazisinin ilişkileri ne kadar normalleştirebileceğine bağlı.

Türkiye ile İsrail aynı safta!

İran burjuvazisinin hedefi Irak ve Suriye’de olduğu gibi Filistin’de de nüfuzunu arttırabilmek; aynı Türk sermaye devletinin yapmak istediği gibi. Türk sermaye devleti de İsrail’e karşı ‘müslüman’ hassasiyetini kullanarak gerek iç politikada gerekse de Ortadoğu’da prim kazanma peşinde. Ancak bu politikanın altında yatan gerçekler, hiç de göründüğü gibi değil. İsrail ile Türk sermaye devleti, AKP’nin ters söylemlerine rağmen Ortadoğu halklarına karşı kirli işbirliğini sürdürüyorlar. Suriye’yi cehenneme çeviren cihatçı çeteler kuzeyde Türkiye tarafından beslenirken güneyde ise siyonist rejim tarafından destek görüyor. Bu kirli işbirliği için kullanılan yerin ise İncirlik’teki ABD üssü olduğu biliniyor. Siyonist rejimin Savunma Bakanı Moshe Yaalon, İsrail’de bir gazeteye verdiği demeçte İncirlik’te Türkiye ile birlikte, ABD, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün de yer aldığı bir ortak komuta merkezinin bulunduğunu açıkladı. Bilindiği gibi birkaç yıl önce İran’dan İsrail’e gelebilecek füze saldırıları için Kürecik’e NATO radarı kurulmuştu.

Emekçiler inisiyatifi ellerine almalı

İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteklediği gerici çetelerin karşısında kendilerini ‘direniş çizgisi’ olarak tanımlayan İran, Hizbullah ve Esad rejimi bulunuyor. Son yaşanan gelişmeler İsrail, Türkiye ve gerici Arap rejimlerinin karşılarında çetin bir düşmanın bulunduğunu bir kez daha gösterdi.

Taraflar, birbirleri ile savaşmaya devam ederken ele alınması gereken sorun ise işçilerin, emekçilerin ve halkların bu kan deryasından nasıl kurtulabilecekleri. Siyonizm ve ‘Yeni Osmanlıcılık’ halklara sadece baskı ve yıkım getiriyor. BAAS ve Molla rejimlerinin ise emekçilere sunabileceği ne tutarlı bir anti-emperyalizm seçeneği ne de verebileceği sosyal kurtuluş var. Ortadoğu coğrafyasında yaşayan emekçiler, sadece ve sadece kendi bağımsız güçleri ile inisiyatifi ele alarak ve sömürücülere başkaldırarak birleşebilir ve kazanabilir. Bunun haricinde yıkımı ve savaşı getiren güçler ayakta kaldıkça emekçiler ezilmeye, katledilmeye, açlığa ve sefalete mahkum kalmaya devam edecek.

 
§