8 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/32

Filistin halkının direniş iradesi kazandı!
AKP iktidarı Suriyeli sığınmacıları kamplara kapatıyor
IŞİD Şengal’e girdi,
Ezidi emekçiler silahlandı
Zindanlardaki hak ihlallerine karşı
tutsaklarla dayanışmaya!
“Sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetini kuralım!”
Ali Ağaoğlu: Burjuvazinin ahlak abidesi
Yoksul çocukları ölürse...
Düzenin her ‘kazası’ geliyorum diyor!
Kıdem tazminatı ve taşeron Çelik’in temel gündemi
EKK grevdeki Kent işçilerini ziyaret etti

Kimberly Clark grevi kazanımla sonuçlandı!

Danıştay, bakanlık görüşlerini talimat saydı

“Sınıfım için direniyorum!”

“Habaş işçisi artık yumruğunu masaya vurmalı!”

Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin
devrimci geleceğidir!
Almanya’da taşeron sistemi ve devrimci sorumluluk
Avrupalı tekellerin gözü İran’da!
Ukrayna krizi ve emperyalist saldırganlık! - E. Eren
DGB için bir adım ileri!
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir!
Dinci-gericilik kadınları hedefliyor
Sırça köşkler için “bereket”, şehrimiz için “felaket!” - Z. Eylül
Dünyayı değiştirmeden
dünyanı değiştiremezsin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist/siyonist güçler ölüm saçtı...

Filistin halkının direniş iradesi kazandı!

 

Siyonist İsrail’in bir ay süren vahşi saldırısı, 5 Temmuz günü ilan edilen ateşkesin ardından duruldu. Ateşkes’in ne kadar süreceği belli değil, zira Tel Aviv’deki siyonist cellatlar kana doymak bilmiyor. Buna rağmen İsrail, işgalci ordusunu Gazze’nin dışına çekmek zorunda kaldı. Filistin halkının direniş iradesini kırmak için savaş ilan eden ırkçı-siyonistlerin hevesi, bir kez daha kursaklarında kaldı.

“Yeni Ortadoğu” için 2006’da Lübnan direnişine saldıran siyonist İsrail, o tarihten bu yana Filistin direnişine üç defa saldırdı. Dört saldırıda da İsrail savaş aygıtı Lübnan ve Filistin’de yıkım ve ölüm saçtı; ancak halkların işgale karşı direnişini kırma heveslerine ulaşmak bir yana, her girişimde bundan daha çok uzaklaştılar. İsrail savaş aygıtının Gazze’den çekilmesi, zulmün olduğu yerde hiçbir gücün direniş iradesini kırmaya muvaffak olmayacağını, bir kez daha kanıtlamıştır.

Siyasi zafer direnişin

İsrail savaş aygıtının yasa/kural tanımaz, her tür insani/ahlaki değeri ayaklar altına alan vahşi saldırısının hedefi, Filistin halkının direnme iradesini kırmaktı. 81 bin yedek askeri göreve çağıran, 60 bin askerle Gazze’ye saldıran İsrail, yıkım ve katliamla, Filistin halkını direnişten uzaklaştırmaya çalıştı. Hedef seçtiği mahallelerdeki halkı önce tehdit etti; halk evlerini terk etmeyince, F16 savaş uçaklarıyla bombaladı. Fakat İsrail’in katlettiği Filistinliler’in yüzde 80’i sivil olmasına rağmen, hedefine ulaşamadı. Tersine, ağır bedeller ödemesine rağmen, Filistin halkı direniş konusunda en ufak bir tereddüt göstermedi.

Gazze’de direniş halk/halk direniş oldu. Yakıp yıkarak, soykırımcı bir zihniyetle insan kıyımları gerçekleştirerek direnişi kırmaya çalışan İsrail, halkla direnişin etle-tırnak misali kaynaştığını görerek, hezimete uğradı. Filistin halkının toplu kıyımı için emir veren Tel Aviv’deki cellat takımı, Filistin direnişinin darbelerine maruz kalan işgalci ordularını Gazze’den çekmek zorunda kaldı.

Öncekiler gibi bu savaş da, Filistin halkı için ağır bedellere mal oldu. Evler, okullar, işyerleri, elektrik/su şebekeleri, kanalizasyon sistemi bombalandı. 1600’den fazla kişi katledildi, binlerce kişi yaralandı. Fakat buna rağmen İsrail savaş aygıtı Gazze’nin içine giremedi ve direnişin darbeleri altında, nihayet çekilmek zorunda kaldı. İsrail’le hamileri, sonunda ateşkes anlaşmasına uymak ve işgalci askerlerini çekmek zorunda kaldılar. Tüm bunlar, Filistin direnişinin siyasi zafer kazandığının göstergeleridir.

Direniş birleştirdi

İsrail saldırısının hedeflerinden biri, Filistinli örgütler arasındaki ayrımı derinleştirip parçalamaktı. Ancak ırkçı-siyonistler, bu noktada da hezimete uğradılar. Zira bütün örgütler, İsrail saldırısına karşı kolektif bir direniş sergilediler. İdeolojik çizgileri farklı olan örgütlere mensup militanlar, yekvücut şekilde İsrail saldırısına karşı direndi. Halkın kucakladığı birleşik direniş, İsrail savaş aygıtını acze düşürdü ve azımsanmayacak miktarda kayıp verdirdi. İsrail ordusu sivil halkı katletti, Filistinli gerillalar ise, İsrail askerlerini ve subaylarını öldürdü.

Mücadelenin birleştirici olduğu, son Gazze direnişiyle bir kez daha kanıtlandı. Dinci Hamas, uzlaşmacı El Fetih, devrimci FHKC gerillaları aynı mevzide, işgalci İsrail ordusuna karşı savaştılar. Bu kolektif direniş, halkın moralini yükselttiği gibi, direnişin itibarını da arttırdı.

Siyasi hezimet emperyalist/siyonistlerin

Gazze saldırısında cellat rolü siyonist İsrail’in olsa da, bu saldırı ABD, Fransa, Almanya gibi emperyalist güçler tarafından da desteklendi. Dolayısıyla Gazze’de bedeni parçalanan her çocuğun katili İsrail olduğu kadar batılı emperyalistlerdir aynı zamanda.

Bu suç ortaklığı bir tesadüf değil elbet. Tersine, ortada planlı bir suç ortaklığı var. Emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki işbirlikçileri, Ortadoğu’da anti-siyonist direnişi bitirip, halkları köleleştirmek istiyorlar. Bu saldırının da öncelikli hedefi bu idi. Ancak İsrail’in barbarlığını tüm dünyanın görmesi, Siyonizm’in hamisi olan batılı emperyalistleri de rahatsız etmeye başladı. Zira hamiler de en az cellatlar kadar suçludur. Buna, İsrail ordusunun kayıplarının sürekli artması eklenince, diplomatlar meydana çıktı.

İsrail ile batılı hamilerinin ateşkes arayışına girmeleri, işgalci ordunun Gazze’den çekilmesi ve nihayet direnişi temsil eden heyetle, Mısır aracılığıyla görüşmelerin başlaması, emperyalist/siyonist güçlerin siyasi hezimeti olarak tescil edildi. Zira direnişi kırmak için barbarlıkta sınır tanımayanlar, direnişin temsilcilerini muhatap alıp, onlarla pazarlık yapmak zorunda kaldılar.

Emperyalist/siyonist güçler, yok etmek istedikleri direniş hareketinin temsilcilerinin taleplerinin çoğunu kabul etmek zorunda kaldılar. Filistin halkına diz çöktürmeye heves eden İsrail ile batılı hamileri, bu mazlum halkın son derece eşitsiz koşullarda sergilediği direnişi sayesinde hezimete uğradılar.

Kapitalist/emperyalizmin planlarını ancak direniş bozabilir

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), daha özel planda ise El Fetih şefleri 1993 yılından beri “barış süreci” ile oyalanıp durdular. Ancak bu sürede herhangi bir çözüm üretilemediği gibi, Filistin halkının sorunları daha da arttı. Güya ABD barışı ile Filistin kurtulacak; oysa yaşanan tam tersi oldu. Bu sürede İsrail toprak gaspına, işgale ve kıyımlara devam etti. Yani “barış süreci” diye anılan ve “yılan hikayesi”ne dönen bu süreçte, siyonist İsrail politikalarında bir değişiklik yapmadı; Yine yıkım, yine gasp, yine katliamlar…

Bu süreçte siyonist zorbaları tek şey durdurabildi; o da intifada veya silahlı direniş. İsrail saldırganlığını hedefine ulaşmaktan men eden direniş olmuştur. Nitekim bu son saldırı da, ancak birleşik/güçlü bir direnişle göğüslenebildi ve siyonist cellat takımı geri çekilmek zorunda kaldı.

Emperyalist/siyonist güçlerin Filistin halkına karşı giriştikleri Gazze savaşı, kapitalist barbarlığın vardığı noktayı gözler önüne serdi. Ama buna karşın kuşatma altındaki Gazze halkının sergilediği güçlü direniş de, sömürüye, baskıya, eşitsizliğe ve zorbalığa karşı tek etkili silahın direniş olduğunu hem dosta hem düşmana göstermiştir. Sömürülen ve ezilenlerin tek çıkış yolu meşru, militan, birleşik direniştir.

 
§