05 Nisan 2013
Sayı: KB 2013/14

 Kızıl Bayrak'tan
“İmralı sürecinin” yeni aşaması
Sermaye ve düzeninden bağımsız, bürokratik yozlaşmadan arınmış devrimci bir DİSK için öncü işçiler görev başına!
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için
1 Mayıs’a!
“Geri çekilme” tartışmaları sürüyor
4+4+4 gericiliğine son!
“Sınıfın devrimci tutumunu
ortaya koymayı amaçlıyoruz!”
“Kurultay önemli bir eşiktir!”
MESS dayatmalarına karşı Birleşik Metal-İş’ten yürüyüşler
Türk Metal’den “uyuşmazlık” eylemleri
Bosch işçileri direnişte!
MİB MYK Nisan Ayı Toplantısı

Ulusal sorun ve kuyrukçu sol
H. Fırat

Çin’de ‘yeni dönem’
Geleneksel Paskalya yürüyüşleri
Latin Amerika’da sol dalga
Fas’ta sendikalar
dinci-gerici hükümeti uyardı
Kapitalist kriz kıskacında Kıbrıs
Halep’te çatışmalar
Kürt mahallelerine sıçradı
1 Mayıs’ta kavga alanlarına!
Genç komünistler
Çayan’ın mezarı başındaydı!
ON’ların mirası
komünistlerin elinde!
Avukatlara yönelik polis terörü sürüyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

4+4+4 gericiliğine son!

Herkese parasız, bilimsel,
anadilde eğitim hakkı!

 

Eğitimde 4+4+4 yasası olarak bilinen düzenlemenin birinci yılı geride kaldı. 5 AKP milletvekili tarafından TBMM’ye sunulan yasa teklifi, 30 Mart 2012 günü kabul edilmiş, 6287 Sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adıyla yasalaşmıştı. 11 Nisan 2012 tarihinde de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti.

4+4+4 yasası, gerici, ırkçı, cinsiyetçi ve piyasacı yanlarıyla tam bir yıkım projesidir. Sırtını sermayeye dayamış olan dinci-gerici AKP hükümetinin, toplumu kendi ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleme hamlelerinin en önemlilerinden birisidir.

Özelleştirme saldırısının eğitim alanında uygulanabilmesi için atılan adımlar AKP döneminde de hız kesmemiş, sadece eğitim değil birçok kamusal alanın özelleştirilmesinin garanti edildiği Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasına (GATS) titizlikle uyulduğu görülmüştür.

Buna ek olarak AKP, iktidarda olmanın getirdiği avantajla gerici ideolojisine göre yeni nesiller yetiştirmenin alt yapısını da 4+4+4 ile elde etmiştir.

Eğitimin dört yılda bir kesintiye uğratılarak verilmesini öngören bu sistem hiçbir bilimsel hazırlık yapılmadan yasalaşmış, eğitim alanında zaten mevcut olan eşitsizlikleri, sorunları ve gericiliği derinleştirmiştir. Geçtiğimiz bir yıl boyunca uygulanan yasanın eğitim alanındaki sonuçlarına bakıldığında, 25 bin öğretmenin alan değişikliği yaptığı, 5,5 yaşlarındaki çocukların okula gitmeye zorlandığı, 43 bin okulun dönüştürüldüğü, 683 okulunsa imam hatip yapıldığı bir tablo karşımıza çıkmaktadır.

Eğitim alanındaki neo-liberal dönüşümler gereği, eğitime sınırlı bütçe ayrılmaktadır. Bundan dolayı öğrenci sayısı arttığı halde devletin okul sayısını artırma gibi bir “işi” olmadığından, emekçi çocukları 50-60 kişilik sınıflara mahkum edilmekte, parası olanlar ise özel eğitim kurumlarına yönlendirilmektedir. Zaten gelinen yerde devlet okullarının tüm giderleri öğretmen ve velilerin üzerine bırakılmış durumdadır. Parası olanların okuyabildiği diğerlerinin de eğitim sürecinden tamamen dışlandığı ve zorunlu olmaktan çıkarılmış kesintili eğitim sisteminde çocuklar “kaderlerine” terk edilmektedir. Bu “kader” öğrencileri, gerçek yaşamda okul yerine fabrikalara, atölyelere gönderirken, genellikle kız çocuklarını da evlerine ve buradan da çoğu durumda olduğu gibi çocuk gelinliğe yönlendirmektedir.

Yeni sistemde ilköğretimin ikinci kademesinde okul türlerinin çeşitleneceği söylenirken, burada esas amacın yalnızca imam hatip ortaokullarının açılması olduğu anlaşılmıştır. Yapılan müfredat değişiklikleriyle devlet okullarının da imam hatip okullarından bir farkı kalmamıştır. Müfredata eklenen yeni derslerin dini içerikleri ortadadır ve bunlar seçmeli adı altında esasta zorunlu olarak öğrencilere dayatılmaktadır. Zira diğer seçmeli olarak konulan dersler, öğretmen atamalarının yapılmaması nedeniyle açıl(a)mamaktadır.

Eğitimde reform yapılıyormuş havasıyla gerçekleşen bu değişikliklere son olarak kıyafet değişikliği tartışması da eklenmiştir. Ancak bunun gerisinde hiç de tek tip kıyafete karşıtlık olmadığı gibi, asıl amacın ön görülen dinsel eğitimin bir devamı olarak türbanın önündeki engelleri kaldırmak olduğu ortadadır. Son olarak her okula bir mescit yapılması genelgesi de bu süreci tamamlayan bir adım olmuştur.

Önceki eğitim sisteminde zorlama halinde de olsa bilimsel konular-araştırmalar bir şekilde ders programlarında kendine yer bulurken uygulanan sansürler ile bunun önü de kesilmiş, çocuk gelişiminin çok yönlü ihtiyaçları çerçevesinde bir takım temel dersler de kaldırılmış ya da saatleri en aza indirilmiştir. İlkokul programında “Beden Eğitimi ve Spor” dersi tamamen kaldırılıp yerine Oyun ve Fiziki Etkinlikler dersi konulurken, “Görsel Sanatlar” ve “Müzik” dersleri haftada 1’er saate düşürülmüştür. Buna karşılık yeni sistemde toplamda 8 saat din alanıyla ilgili ders görebilme “imkanı” vardır! Bu konu hakkında daha çok örnek verilebilir. Ancak bu kadarı da bu eğitim sistemini önceliklerini göstermeye yetmektedir.

4+4+4 ile okula başlama yaşının erkene çekilmesinin çocuklara getirdiği sorunlar ayrıca ele alınmalıdır. Sendikaların çokça dikkat çektiği gibi, okulöncesi çağda olmasına rağmen, zorla ilkokula kayıtları yapılan çocuklar 70-80 kişilik sınıflarda, bir sırada 3-4 öğrenci, çeşitli psikolojik travmalar yaşayarak ve büyük bölümü ağlayarak “eğitim” hayatına başlamıştır. 60-71 aylık çocukların öz bakım becerileri gelişmeden, aynı sıraya 40 dakika oturmaya zorlanması ve bu yaş grubu çocuklara göre eğitim almayan sınıf öğretmenlerinin baş başa bırakılması, 4+4+4 sistemini hayata geçiren iktidarın amacının insan odaklı olmadığı, pedagoji, psikoloji vb. alanlarının gerektirdiği bilimsel kaygıları duymadığı ortadadır. Aynı şekilde, ikili eğitim yapılan okullarda 5,5 yaşındaki çocuk ile 13 yaşındaki çocuğun aynı tuvalet ve lavaboyu kullanmasında bir sorun görmeyen bu zihniyet, okulların altyapı ve fiziki donanımını dert etmemektedir. Okulların fiziki koşulları; merdivenleri, tuvaletleri, sıra ve masaları, tahtaları 5 yaş çocuğu için uygun değildir. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da, okulda üzerine düşen lavabonun boğazını kesmesi sonucu Efe Boz hayatını kaybetmişti. Böylesi sorunlar okullarda halen devam etmektedir. Onların fiziki donanımdan anladıkları şey sadece okullara mescit yapılması sınırlarındadır!

4+4+4 yasasının doğrudan mağduru olan öğretmenlerin durumu da oldukça sıkıntılıdır. MEB verilerine göre, 29 bini sınıf öğretmeni olmak üzere 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür. Norm fazlası öğretmenler çeşitli sertifika programlarına yönlendirilerek, asıl branşları dışındaki alanlara geçmeye zorlanacaktır. Ayrıca ilkokul ve ortaokul ayrımından dolayı okullara gerekli öğretmen atamaları yapılmamış ve binlerce öğretmen işsizlik girdabına bırakılmıştır.

Eğitim sisteminin yapısal sorunları ortadadır. Her yönüyle sağlıksız okul koşulları, kalabalık sınıflar, her yıl artan derslik ve öğretmen açığı gibi sorunların yanı sıra, ırkçı, gerici ve ayrımcı içeriğiyle de eğitim sistemi bütünüyle sorunludur. Amacında sermayeye yeni köleler yetiştirmek olan eğitim sisteminin tamamen değişmesi gereklidir. Bu da ancak kurulu düzeni tüm kurumlarıyla yıkacak toplumsal bir devrim ve sosyalizmle mümkündür. Kapitalizmin düşünmeyen, sorgulamayan, biat eden bir nesil yetiştirme amacına karşılık, sosyalizmde insan yeteneklerinin tüm yönleriyle açığa çıkarılıp gelişmesine imkan veren, özgür düşünen, sorgulayan bireyler yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim söz konusudur. Bu eğitim herkesin anadilinde ve ücretsiz elde edebileceği bir haktır. Bilimsel ve laik içeriktedir.

Bu açıdan Sovyetler Birliği deneyimi öğreticidir: “Sovyet eğitim sistemi, her çocuğun yeteneğini, etkinliğini, bilincini, kişiliğini ve insani özünü geliştirmeyi amaçlar. Eğitim yöntemimizin burjuva halk okullarındaki yöntemlerden değişik olmasının nedeni budur ve bu yöntemler, burjuva çocuklarının eğitimine uygulanan yöntemden tamamen farklıdır.

Burjuvazi çocuğunu her şeyin üstüne koyan, onu kitlelere karşı çıkan bireyler olarak yetiştirmeye çalışır. Komünist eğitim yönteminde biz, çocuklarımızın her yönden gelişmesinden yanayız, - biz onları fiziksel ve ahlak bakımından güçlü bireyler yapmak istiyoruz. Özel mülkiyet tutkusu ile bireyci olmamalarını öğretiyoruz. Kolektife karşı çıkmayan, tersine onun gücünü oluşturan ve onu daha ileri düzeylere yükseltenler olarak yetiştiriyoruz. Çocuğun kişiliğinin en iyi ve en mükemmel olarak sadece bir kolektifte gelişebileceğine inanıyoruz. Çünkü kolektif, bir çocuğun kişiliğini yok etmez, tersine eğitimin niteliğini ve içeriğini geliştirir.”* (Nadejda Krupskaya)