Arap Birliği’nin 24. zirvesi
Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen 24. Arap Birliği Zirvesi, gericiliğin seremonisinden ibaret kaldı. Dönem başkanlığını Irak’tan devralan Katar emirinin yönettiği zirveye, gericilerin nutukları damgasını vurdu.
Zirveyi yöneten Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani, birliğin Genel Sekreteri Nebil El Arabi, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, emperyalistler güdümündeki Suriye Muhalif Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip gibi figüranların öne çıktığı zirvenin gündemine, Suriye’deki yıkıcı savaşın daha da şiddetlendirilmesi damgasını vurdu.
“Arap Birliği’nin tabutuna son çivi Doha’da çakıldı”
ABD Başkanı Barack Obama ile Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Ortadoğu ziyaretinin hemen ardından toplanan bu zirve, denebilir ki, Arap Birliği’nin tarihindeki en utanç verici zirvelerinden biri oldu.
Emperyalistler güdümündeki düşkün figüranların başı olan Suriye Muhalif Koalisyonu Başkanı Şeyh Muaz el Hatip’e Suriye’nin koltuğunu bahşeden Katar, Birliğin kuruluş amacı ve tüzüğünü ayaklar altına almasına rağmen, masaya yumruğunu indiren tek bir kişi olmamıştır. Cezayir, Irak ve Lübnan kararı onaylamamakla birlikte, pasif muhalefet dışında bir şey yapamadılar. Diğerleri ise, savaş aygıtı NATO’nun Suriye’ye müdahale etmesini isteyen Şeyh el Hatip’in salona girişini alkışlayarak karşıladılar.
Emperyalist/siyonist güçlerin Ortadoğu planlarının uygulanması için seferber olan Şeyh Hamad’ın, “bu birliğin lideri benim” havalarında boy gösterebilmesi, haklı olarak, pek çok Arap gazeteci ve siyasi yorumcu tarafından, -zaten kayda değer bir misyonu olmayan- Arap Birliği’nin iflası olarak nitelendirildi. Suriyeli bir siyasi analizci ise, zirveyi, “Arap Birliği’nin tabutuna çakılan son çivi” olarak değerlendirdi.
NATO’dan yardım dileyen şeyh kürsüde
Katar Emiri Şeyh Hamad’ın davetiyle salona giren şeyh el Hatip, Suriye koltuğuna kurulurken, “Suriye Başbakanı” Amerikalı işadamı Gassan Hito’da yanındaydı. Ama nedense zirvede ABD’nin atadığı başbakan değil şeyh el Hatip ön plana çıktı.
Arap Birliği temsilcilerine hitap eden şeyh el Hatip, Türkiye’ye konuşlandırılan Patriot füze sistemlerinin Suriye’ye uzatılmasını, John Kerry’den istediğini açıkladı. Emperyalist savaş aygıtı NATO’dan “masum sivilleri korumasını” da istediğini ilan eden şeyh, kimlerle işbirliği yaptığını ve kimlerden medet umduğunu dolaysız bir şekilde ortaya koydu.
NATO’yu “masum sivilleri koruyan bir hayır kurumu” gibi pazarlayan bu şeyh, buna karşın başında bulunduğu Muhalif Koalisyonun desteklediği silahlı çetelerin, Şam’da ilkokulları bombalayıp çocukları katletmelerini “olağan” karşılıyor. NATO’nun eski Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya gibi ülkelerde gerçekleştirdiği yıkım ve katliamlar ortada iken, emperyalizmin bu vurucu gücünü Suriye’ye çağırmak, gözünü iktidar hırsı bürüyen şeyhin iyice zıvanadan çıktığının kanıtı kabul ediliyor.
Filistin direnişini bitirme hamlesi
Şeyh Hamad başta olmak üzere, zirvede konuşan hemen herkes, Filistin sorununa değindi. Konuşmaların çoğu kaba riyakarlığın ötesine geçemedi. Bu nutukların bir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor. Zira şu ana kadar Filistin halkına verilen hiçbir söz yerine getirilmemiştir. Örneğin önceki zirvede, iflas durumunda bulunan Filistin Yönetimi’ne 500 milyon dolar vaat eden Arap Birliği, şuana kadar tek bir sent bile ödememiştir.
Geçerken belirtelim ki, İsrail kuşatması altında var oluş savaşı veren Filistin halkına tek sent ödemeyen petro-dolar şeyhleri, bu sürede Suriye’deki yıkıcı savaşı körüklemek için milyarlarca dolar akıtmaktan kaçınmadılar.
Hamas’la El Fetih arasındaki sorunların giderilmesi ve “Filistinlilerin birliğinin” sağlanması için, Mısır başkanlığında “özel bir komisyon” oluşturulmasını öneren Katar Şeyhi, “Doğu Kudüs’ü kurtarma” adı altında 1 milyar dolarlık fon oluşturulması gerektiğini savundu. Kendilerinin bu fona çeyrek milyon dolar aktarmaya hazır olduklarını ilan eden Katar Şeyhi’nin derdi, İsrail’le anlaşma sağlanabilmesi için, Filistin direnişinin bitirilmesidir. Katar Şeyhi, kirli petro-dolarlar karşılığında Filistin direnişinin bitirilebileceğini hesap ediyor.
Belirtelim ki, Katar Şeyhi’nin attığı her adım, İsrail’in hamisi ABD’nin direktifleriyle uyum içinde olmak zorundadır.
Amerikancı Davut sahnede...
Arap Birliği, utanç verici bir şekilde Katar Şeyhi’ne teslim olunca, Ortadoğu’daki “Amerikancı gericilik cephesi”nin başını çeken Türk sermaye devletinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da zirvede öne çıkan isimlerden biri oluverdi.
AKP iktidarının Suriye’de izlediği yayılmacı, saldırgan politikanın mimarı sayılan Davutoğlu, Arap Birliği Zirvesi’nde de keskin dişlerini gösterdi.
Suriye’nin Arap Birliği’ndeki koltuğunun Ulusal Koalisyon ve geçici hükümete devredilmesi kararına destek veren AKP’li bakan, emperyalistler güdümündeki muhalefetin Birleşmiş Milletler’de yer alması için de çaba sarf edeceklerini söyledi.
Baas yönetimi ile muhalifler arasında diyalogun başlatılması yönündeki tüm çabaları baltalayan, böylece Suriye’deki yıkıcı savaşı körükleyen Davutoğlu ve onun hükümeti, utanıp sıkılmadan “demokratik ve bağımsız Suriye”nin kurulamasına destek verdiklerini öne sürüyorlar. Birer ölüm makinesi olan devşirme kökten dincilerin Suriye’ye geçişini sağlayan AKP iktidarı, CIA ile işbirliği yaparak, çetelere yapılan silah sevkiyatını da organize ediyor. Bu zihniyete göre, kökten dinci çeteler “demokratik ve bağımsız Suriye”nin kurucuları olacak.
Çeteleri silahlandırma çağrısı
Zirve’nin ardından kapanış bildirisi yayınlayan Arap Birliği’nin önceliği, yine Suriye’deki savaşı daha da körüklemek oldu. Bildiride, birliğe üye devletlerin silah dahil çetelere her türlü yardımı yapmaya haklarının olduğu ilan edildi.
Küstahça ifadelerle, Suriye’deki savaşta askeri dengenin sağlanabilmesi için, muhaliflerin mali ve askeri açıdan desteklenmesi gerektiğini savunun bildiri, Katar tarafından hazırlandı ve diğer üyelere onaylatıldı. Cezayir, Irak, Lübnan dışındaki ülkeler tarafından onaylanan bildiri, Körfez şeyhlerinin güdümüne giren Arap Birliği’nin, alçaltıcı bir çöküşünün belgesi niteliğindedir.
Yıkıcı savaşı daha da derinleştirme, devam eden yıkım ve ölüm döngüsünü Suriye’nin her tarafına yayma esasına göre hazırlanan bildiri, gerçekte malumun ilanını dile getirmekten öte bir anlam taşımıyor. Zira çetelerin kimler tarafından finanse edilip silahlandırıldıkları kimse için bir sır değil. Arap Birliği’nin buna resmi onay vermesi ise, bu birliğin kendi kendini rezil etmesinden başka bir yenilik taşımıyor. |