20 Temmuz 2012
Sayı: SYKB 2012/29

 Kızıl Bayrak'tan
Amerikancı rejimin gerici ablukasını parçalamak için...
Kürt halkı devletin irade kırma saldırısını direnişle yanıtladı
Faşist baskı ve devlet terörü sökmedi
“Yargı Paketi” ile faşist katiller
sokağa salındı...
Avukatlar: “Asıl biz yargılayacağız!”
Adım adım kürtaj yasağına
KPSS adaletsizliğine protesto
AD Demirel İşyeri Baştemsilcisi Hakan Akyol ile MESS Grup TİS süreci üzerine...
MICHA’da patron baskısına rağmen direniş!
Termo Teknik işçileriyle toplantı
TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı
Ersin Türkmen ile
DHL direnişi üzerine
Havayolu işçileri AKP’ye yürüdü
Maden işçileri iş bıraktı
Birleşik Metal-İş TİS Uzmanı İrfan Kaygısız ile kıdem tazminatının gaspı üzerine konuştuk
Gaspçıları ve suç ortaklarını
yenmek için göreve!
TOGO direnişi üzerine
HEY Tekstil Direnişi’nin geldiği aşama ve yapılabilecekler!
İzmir’de “Dinsel gericilik ve
devrimci politika” semineri
Müslüman Kardeşler’in
milyon dolarlarla sınavı
İsrail’de “zorunlu askerlik” tartışması krize dönüştü
Opel’de sular durulmuyor
Köprüden geçerken
kapitalizmi görmek - TMMŞP
9. Mamak Kültür-Sanat Festivali
3-4-5 Ağustos’ta!
Samandağ Evvel Temmuz Festivali’ne dair
Cumartesi Anneleri'nin 381. eylemi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Direniş ve uluslararası destek birleştiğinde başarıya ulaşabiliriz!”

Almanya merkezli kargo ve taşımacılık devi DHL’de sendikal örgütlenme mücadelesini sürdüren Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası (TÜMTİS), Esenyurt-Kıraç’taki DHL depoları önünde direnişi sürdürüyor. DHL’deki örgütlenme ve direniş süreci üzerine TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Ersin Türkmen ile konuştuk...

- Kargo devi UPS’deki örgütlenme mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Hemen ardından da DHL’deki örgütlenme geldi. DHL’nin nasıl bir yapısı var. Buradaki örgütlenmeyi anlatır mısınız?

- DHL, Alman menşeili bir firma. Dünyanın 220 ülkesinde faaliyet yürütüyor. Sektörel anlamda Türkiye’de faaliyet yürüttüğü üç ayrı firması var. DHL Global, DHL Lojistik, DHL Express firmaları var. Biz de bu yüzden, burada yürüttüğümüz mücadele açısından her firmada çoğunluk yetkisi almak durumundayız. DHL’nin lojistik depolarında örgütleniyoruz. DHL’nin İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakaları başta olmak üzere çeşitli ilçelerde ve Anadolu’da depoları var. Kargo lojistiğin lokomotifi İstanbul, diğer bölgeler ise onun bileşenleri durumunda.

DHL’nin Esenyurt-Kıraç bölgesinde üç büyük deposu var. Bunun dışında Kemerburgaz, Hadımköy, Gebze Şekerpınar’da da depoları var. DHL tedarik üzerine çalışıyor. Hem müşterinin malını depolama hem de bunları zamanında teslim etme üzerine bir işyeri. DHL’nin ana kadrosunda toplamda 1000’in üzerinde işçi çalışıyor. Bu işçilerin ağırlıklı kısmı İstanbul’da çalışıyor. UPS örneğinde de yaşadığımız gibi DHL’de de taşeron uygulaması var. Taşeron firma, yıl içerisinde Beyaz Grup, Platin gibi çeşitli isimler altında kiralık işçi büroları gibi yöntemlerle faaliyet yürütüyor. Toplamda DHL’nin lojistik depolarında 1500-2000 işçi çalışıyor.
Şirketin diğer bölümleriyle ilgili hedeflerimiz var ama şimdilik lojistikte örgütlenmeyi hedefliyoruz. Örgütlenme faaliyeti başlatmamızın ardından bu çalışma 3-4 aylık süreç içinde işveren tarafından duyuldu. Bundan dolayı ilk önce Kıraç’ta 4 arkadaşımız işten atıldı. İşten atmaların ardından basın açıklaması yaptık. 15 Haziran’dan sonra işveren “sendikaya karşı olmadığı”nı söyledi. Ancak bu açıklamanın hemen ardından içeride üyelerimize yönelik istifa baskısı başladı. İstifa baskıları devam ediyor. Bununla ilgili görüşlerimizi, basın ve kamuoyuna yaptığımız açıklamada da paylaşmıştık. Örgütlenme ve üyelik çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Diğer yandan, Esenyurt-Kıraç’taki DHL depoları önünde direnişimiz sürüyor.

Umut ediyorum ki bu süreç, arkadaşlarımız işbaşı yapana, buradaki mücadele toplu iş sözleşmesiyle sonuçlanarak sona erer. UPS sürecinde de yaşadık.

- Çalışma koşulları ve ücretler nasıl?

- Ana firma ile taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçi arkadaşlarımızın ücretleri arasında çok farklılıklar yok. İçeride ana firma ve taşeronda çalışan arkadaşlarımız aynı işleri yapıyorlar. Arkadaşlarımız asgari ücret veya asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyorlar. İşe yeni giren bir arkadaşımız da, 5 yıldır aynı firmada çalışan arkadaşımız da aynı ücreti alıyor. İşin yoğunluğundan kaynaklı mesai uygulaması var. Bazı arkadaşlarımız aylık 70-80 saat mesaiye kalıyorlar. Uzun çalışma uygulaması var. İşçiler, çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle sosyal anlamda da zorluklar yaşıyorlar. Çalışma sürelerinin uzun olması, işçilerin cumartesi ve pazar günleri sürekli mesaiye kalmaları ailesine, çevresine zaman ayıramamasına neden oluyor.

- UPS direnişinde uluslararası dayanışma vardı. DHL’deki direniş sürecinde böyle bir destek var mı?

- UPS’deki direniş sürecinde olduğu gibi bu dönemde de uluslararası üst örgütümüz Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) ile yaşanan gelişmeleri paylaşıyoruz. ITF’nin dünya genelinde 5 milyona yakın üyesi var. Özellikle DHL gibi küresel firmaların çoğunluğunda örgütlülüğe sahip. UPS sürecinde çeşitli dayanışma kampanyaları olmuştu. Bu dayanışma, UPS’deki örgütlenmeye ciddi anlamda katkı vermişti. DHL’de de bu süreci birlikte paylaşıyoruz. Bu süreçte de desteklerinin süreceğini biliyoruz. Umut ediyorum, oraya kalmadan biz buradaki örgütlenme sürecini başarıyla sonuçlandırırız. Bu süreç uzun soluklu da olabilir. İşverenlerin, örgütlenme süreçlerinde takındıkları yasa tanımaz tavırları ortadadır. Uluslararası desteğe önem veriyoruz ve bu desteğin meyvesini de alıyoruz. Buradaki mücadele ve uluslararası destek birleştiğinde başarıya ulaşabiliriz. UPS’deki direniş sürecinde uluslararası dayanışma önemli bir rol oynadı.

- Direniş nasıl gidiyor?

15 Haziran’dan bu yana Kıraç’taki depolar önünde bekliyoruz. Gebze Şekerpınar’daki depo önünde de bir arkadaşımız bekliyor. Oradaki arkadaşımız, hem örgütlenme çalışmasında yer alıyor hem de işe giriş çıkışlarda işyeri önündeki bekleyişini sürdürüyor. İlk işten atılmalar olduğu andan itibaren üyelerimizi kapının önüne diken bir sendikayız. İşveren her türlü baskı ve tehdidi sürdürüyor. Direniş devam ederken örgütlenme çalışmaları da sürüyor. Gerek direnişteki arkadaşlarımızın gerekse de içeride çalışan arkadaşlarımızın moralleri yüksek. Bu mücadelenin başarıyla sonuçlanacağını biliyorlar. İçeriden yoğun destek var. İşe giriş çıkışlarda işten atılan arkadaşlarımızın sürekli yanındalar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

“Bekleyerek sorunlar çözülmez”

TİS hakkının gaspına karşı sermaye örgütleri ve hükümet kıdem tazminatı hakkını gündeme getirdi. Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası (TÜMTİS) İstanbul Şube Başkanı Ersin Türkmen, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı ve kıdem tazminatının fona devri planlarını gazetemize değerlendirdi.

Saldırılar karşısında sendikal hareketin suskunluğunu eleştiren Türkmen şöyle konuştu:

Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı meclisten geçmedi. Bundan dolayı da kimi rakamlara göre 200 bin, kimi rakamlara göre 300 bin toplu iş sözleşmesi bekleyen işçi var. Bunun içerisinde birkaç işyeri de bizim var. Yetki süreçleri tıkanmış durumda ve yetkiler bakanlık tarafından gönderilmiyor.

2009 yılında istatistiklerin ertelenmesinin ardından kanun bekleniyordu. Kanun da geçmedi. Bakanlık istatistikleri yayınlamadığı için suç işliyor.

Şu anda kıdem tazminatının gaspı, Ulusal İstihdam Stratejisi gündemde. Hükümet, sendikaları, bu kozu kullanarak barajın altında bırakmakla tehdit ediyor. Yetki süreçleri terbiye edilmek isteniyor. Bu süreçte sendikaların suskunluğu, özellikle Türk-İş, “kıdem tazminatına dokunulması durumunda genel grev kararı” bulunmasına rağmen hiçbir açıklama yapmıyor. Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapıldı ancak o da sonuçsuzdu.Burada sendikalara bir tehdit var. Bunun arkasında kıdem tazminatıyla ilgili pazarlıklar olduğunu düşünüyoruz.

Bununla ilgili sendikaların, konfederasyonların ses getirmesi gerekiyor. Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu bileşenleri olarak da konuyu gündemimize almış durumdayız ve tartışıyoruz. Bununla ilgili eğer önümüzdeki günlerde açıklama olmazsa Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüyüş düşünüyoruz. Hükümet sendikal alanı dizayn etmeye çalışıyor. Bu yüzden tüm sendikaların mücadele etmesi gerekiyor. Oturup bekleyerek, müzakere ederek sorunların çözülmediği ortada.”

Kızıl Bayrak / İstanbul