21 Ekim 2011
Sayı: SİKB 2011/40

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlık
cephesini durduralım
Kirli savaşa son!
ABD düzmece iddialarla İran’ı tehdit ediyor, Türk devletini kışkırtıyor
Gözaltı ve tutuklama furyası
“Ekmek yoksa, pasta yiyin”
“Orta Vadeli” saldırı programı açıklandı
Devrimci işçilere sendikacı barikatı!
Hesap soralım!
Savranoğlu işçileri İzmir’e döndü
TİS Uzmanı İrfan Kaygısız:
“İşçi sınıfı üzerindeki baskı ve
sömürü artacak”
Başka dünya mümkün; sosyalizm!
Kapitalist metropollerde
protesto gösterileri!
‘’Yakında sizin kente geliyor” hazır mısınız?
Yunanistan: Emekçiler sel olup aktı
K-Pet’te direniş kazanacak!
Esir takası yapıldı.
Sendikal Güçbirliği Bursa Bölge Toplantısı
KESK grev hakkı için eylemdeydi
Asistan Hekim Kurultayı
gerçekleştirildi
Nitelikli ucuz yemek istiyorlar
Suzan Zengin
sonsuzluğa uğurlandı.
Kapitalist kriz ve devrim
“Bir mezarımız olsun”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Arsız burjuvalar ve uşakları çalışma sürelerinin arttırılmasını istiyor...

İşçi sınıfıyla alay ediyorlar!

AKP’li bakanlardan arsızlık

Son günlerde AKP’li bakanların gündeme soktuğu bir tartışma yaşanıyor. Önce Enerji Bakanı Taner Yıldız konuştu. Verimliliği arttırmak gerekçesiyle, mesai saatlerinin sabah 5-6 gibi başlayabileceğini ve cumartesi günlerinin de kamu emekçileri için çalışma günü haline getirilebileceğini söyledi. Yıldız gerekçe olaraksa, gün ışığından daha fazla faydalanmak yoluyla enerji tasarrufu sağlanacağını, aynı zamanda ise daha çok çalışmak yoluyla ülkenin kalkınacağını öne sürdü. “Biz zaten fiili olarak cumartesi, pazar da çalışıyoruz ama buna ne kadar çok katılım olursa, o kadar daha fazla iyi olacaktır” diyecek kadar da arsızlaştı. Kimi bakanlar ise trafiği azaltır, kimisi de biyolojik ritme uygun vb. gerekçelerle bu arsız “öneri”ye destek verdiler.

Burjuva kodamanlardan küstahlık

AKP’li bakanların bu açıklamalarına ise burjuvazi cephesinden hararetli bir destek geldi. İşçi sınıfıyla alay edercesine konuşan burjuva kodamanlardan Zorlu Holding Başkanı Ahmet Nazif Zorlu “Sonuna kadar destekliyorum. Türkiye’nin verimli ve çok çalışan bir ülke olması gerekiyor. ABD bu şekilde çalışıyor. Biz onlardan çok mu ileriyiz ki, bu kadar tatil yapıyoruz” şeklinde konuştu.

Sanko Holding Başkanı Abdulkadir Konukoğlu “Memleketin çok çalışmaya ihtiyacı var. Yunanistan, İspanya gibi mesai saatlerini azaltan ülkelerin durumu ortada. Biz patronlar zaten cumartesi, pazar demeden çalışıyoruz” dedi.

Hiçbir burjuvanın arsızlıkta eline su dökemediği Ağaoğlu Şirketler Grubu Başkanı Ali Ağaoğlu ise “Bir patron olarak Cumartesi değil, Pazar günleri de çalışılsın isterim” şeklinde konuştu.

Bu yorumları okuyan sanır ki Türkiye çalışma saatlerinin kısa olduğu, işçilerin az çalıştığı bir ülkedir. Bu arsız burjuvalar sanki bu ülkede sabahtan akşama kadar fazla ve zorunlu mesailere bırakılan ve buna rağmen eline oldukça düşük ücretler geçen milyonlarca emekçi yokmuş gibi küstahça konuşuyorlar.

İşçinin sırtından geçiniyor, kara doymuyorlar

Kapitalizmin çarkları her yerde olduğu gibi ülkemizde de aynı biçimde işliyor. Bu düzende sermaye sınıfı mensupları yani bir avuç asalak, milyonların sırtından geçinirken milyonlarca işçi ve emekçi yoksulluk içinde ömür törpülüyor. Hep daha fazla kazanmak isteyen burjuvalar işçi ve emekçileri yoğun ve uzun saatler boyu çalıştırmakta, işgününü azamiye çıkarırken, ücretleri de asgaride bırakmaktadırlar.

Çünkü iş günü uzadığı oranda daha fazla artı-değer sızdıracak, dolayısıyla da bundan çıkan karları artacaktır. İşte bunun içindir ki burjuvalar ve onlar adına hükümet edenler işgününün sınırlarını genişletmenin zorunlu ve önemli olduğunu vaaz ediyorlar. Ancak ücretlerin yükseltilmesinden hiç bahsetmiyorlar.

Bundan 100-150 yıl kadar önce günlük çalışma süresi 16-18 saati buluyordu. İşçi sınıfı insanca bir yaşam ve emeğini korumak için işgününün kısaltılması ve tatil hakkı için uzun yıllar süren bir mücadele vermiştir. Bu mücadeleler sayesindedir ki işçi sınıfı 8 saatlik işgününü elde edebilmiştir. İşgününün kısaltılması, 8 Martlar’da, 1 Mayıslar’da verilen mücadelenin önemli bir talebidir. Fiiliyatta patronlar bunu istemeseler de, günümüz koşullarında işgünü saatini aşağıya çekmenin, örneğin 7 saate indirmenin koşulları vardır. Örneğin işçi hareketi mücadelesiyle pek çok Avrupa ülkesinde 7 saatlik işgünü 35 saatlik çalışma haftası uygulaması kazanılmıştır. Ancak neo-liberal politikaların bir sonucu ve örgütsüzlüğün getirdiği bir durum olarak kapitalistler orada da işgünü saatlerini uzatmanın peşindedirler.

Türkiye’de ise 8 saat uygulaması kâğıt üzerinde kalmakta, fazla ve zorunlu mesailerle bu süre 14-16 saatte çıkabilmektedir. Kölelik yasası olarak bilinen 4857 sayılı son iş yasası zaten iş gününe getirilen bu yasal sınırlamayı esnekleştirmiş, hafta sonu tatili kavramını da geçersizleştirmiştir.

Bir ön yoklama...

Burjuvalar her daim işçilerin kazanılmış haklarına göz dikiyor ve fırsatını bulduklarında da gasp ediyorlar. Burjuvaların ve onların bakanlarının bu mesai tartışması da önümüzdeki süreçte işçi ve emekçileri bekleyen yeni saldırıların habercisidir. Burjuva uşağı bakanlar sadece dillerinin altındaki baklayı çıkarmış, böylelikle gelecek tepkileri test etmişlerdir.

Zaten Ulusal İstihdam Stratejisi’nde hedeflenen uygulamalar da işgünü önündeki engelleri önemli ölçüde kaldıracaktır. Burjuvalar istiyor ki, işçilerin hiçbir sosyal hakkı olmasın, kıdem tazminatı kalksın, uzun saatler boyunca ve hafta tatili uygulaması olmadan esnek ve kuralsız çalışılsın. Kısacası sömürü azami, sefalet diz boyu olsun.

Bir ön yoklama niteliğinde olan bu mesai tartışması sermaye sınıfının kirli hesaplarını da açığa çıkarmaktadır. Onlar kıdem tazminatının kaldırılmasıyla, esnek çalışmayla, ödünç işçi büroları vb. saldırılarla yetinmeyeceklerdir. Çünkü onlar sömürünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyorlar.

Kabahatin çoğu bizim...

Burjuvazi ve uşaklarının bu gözü dönmüşlüğü, bu küstahlıkları örgütlü bir işçi sınıfı görmemelerinden dolayıdır. Ancak unutmamalıyız ki, çalışmadan işçilerin sırtından saltanat süren bu asalaklar işçinin çok uyuduğundan şikâyet edebiliyorsa, dahası ülke zenginliklerinin üzerine yatıp ülkenin refahı için işçilerin daha az çalıştığını söyleme cesaretini buluyorlarsa kabahatin çoğu bizimdir...

Karl Marx’ın “Ücret, fiyat, kar” adlı broşüründe belirttiği gibi, “zaman insan gelişmesinin mekânıdır. Kullanılacak boş zamanı olmayan, uyku, yemek vb. salt fiziksel kesintiler dışında tüm yaşamı kapitalist hesabına çalışmaya giden bir işçi, yük hayvanından daha beterdir. O fiziksel olarak ezilmiş kafaca alıklaşmış başkası için servet üreten basit bir makinedir. Ama bununla birlikte tüm modern sanayi tarihi gösterir ki sermaye, eğer önüne set çekilmezse, bütün işçi sınıfını umursamadan, acımasızca bu en aşağı düzeye düşürmek için çalışır.”

Köle olmadığımızı gösterelim!

İşçi sınıfı burjuvaziye köle olmadığını göstermelidir. Ağır çalışma koşulları ve uzun çalışma saatlerinin yarattığı fiziksel ve zihinsel çürümeden korunmak için, insanca ve onurlu bir yaşam için örgütlenmelidir. İş gününün kısaltılması, ücretlerin yükseltilmesi ve diğer insanca yaşam ve çalışma taleplerini inadına ve daha yüksek sesle yükseltmelidir.

Taleplerimiz şöyle olmalıdır:

* 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası!

* Kesintisiz iki günlük hafta sonu tatili!

* Herkese insanca yaşamaya yeten ücret!

* Herkese iş, herkese iş güvencesi!

* Kölelik Yasası kaldırılsın!

* Sendikal örgütlenmenin, grevlerin ve hak grevinin önündeki yasal ve fiili engeller kaldırılsın! Lokavt yasaklansın!

* Herkese sigorta, herkese parasız eğitim ve sağlık hakkı!

Kavgamız sosyalizm için!

Ama mücadele bu taleplerle sınırlanmamalı, ücretli kölelik sisteminin kaldırılması için, sosyalizm için kavga büyütülmelidir. Çünkü sosyalizmde, toplumsal ihtiyaçlarla toplumsal üretim arasında sağlıklı bir ilişki kurulacağı için, işçiler ve emekçiler emeklerinin karşılığını alabilir, işsizlik ortadan kalkar, bilim ve teknolojideki gelişme sayesinde çalışma saatleri azalır, sıkıcı ve yıpratıcı olan çalışma özgürleştirici bir insan faaliyetine dönüşür. Kısacası sosyalizmde bizi bekleyen insanca bir yaşam ve özgür bir gelecektir! Kavgamız böyle bir gelecek için olsun!

 

 

 

Çalışma süresi zaten yüksek

DİSK’in hazırladığı “Çalışma Süreleri Raporu”na göre, ortalama haftalık resmi çalışma süresi Fransa’da 35, İngiltere’de 37, Norveç-Hollanda’da 37.5, Almanya’da 37.6, İtalya’da 38, Bulgaristan’da 40, Yunanistan’da 40 iken Türkiye’de 45 saat.

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ortalaması 38.6 saat. Türkiye’deki işçiler AB üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında ortalama 6.4 saat daha fazla resmi haftalık çalışma süresine sahip.

99 dünya ülkesi üzerinden yapılan hesaplamaya göre, Türkiye 14 günlük asgari ücretli izin hakkı ile en düşük ücretli izin hakkının bulunduğu 35 ülke arasında bulunuyor. Türkiye’deki işçiler, Angola, Fas, Güney Afrika, Kamboçya, Cezayir başta olmak üzere ülkelerin 4’te 3’ünden daha az ücretli izin hakkına sahip.