26 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/33

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici partinin saldırganlığının gerisinde ABD emperyalizmi var...
Saldırganlık dizginlerinden boşalıyor
Kürt halkının özgürlük, eşitlik,
gönüllü birlik!
Kirli savaşın faturasını emekçiler ödüyor!
Kürt anneleri ‘canlı kalkan’ oldular
Sendikal bürokrasi işçi sınıfının tahammül sınırlarını aşıyor...
Sendikalar Yasası üzerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar...
İşçi sınıfına topyekün saldırı stratejisi 
İşçiler kıdem tazminatı hakkı için
sokağa çıktı...
Tekstil İşçileri Bülteni’nden seminer
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile konuştuk...
Ontex/Canbebe direnişçileri: Direniş bayrağı elden ele yükselecektir!
Gerçek barış için
sınıfsız-sömürüsüz bir dünya!
Libya’da Kaddafi devrildi…
Siyonist saldırganlığı ancak halkların birleşik direnişi önleyebilir…
Şili’de 1 milyon kişi yürüdü
“İki, üç daha fazla Vietnam!"
Somali yalanları ve gerçekler
Somalili kadınlar ve
burjuva ikiyüzlülük...
Balcalı taşeron işçilerine
gözaltı terörü…
Katliamda ihmaller zinciri
Direnişçi Savranoğlu işçileriyle konuştuk...
Direnişteki Form Mukavva işçileriyle konuştuk...
Mihri Belli ‘Enternasyonal’le
sonsuzluğa uğurlandı....
Hacıbektaş Şenlikleri ve bazı gözlemler
“Savaş politikalarında ısrar etmeyin”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Okurlarla Kızıl Bayrak hakkında...

“Politik hedeflerine uygun
bir yayın çizgisi”

- Kızıl Bayrak’ı ne kadar süredir okuyorsunuz?

Yaklaşık 13 yıldır takip ediyorum.


- Gazeteyle hangi kanalla tanıştınız?

Sol-sosyalist gelenekten geldiğim için gazeteye yabancı değilim. Çıktığı günden beri aşağı yukarı haberdarım.


- Yayın çizgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İşçi sınıfı merkezli bir mücadele çizgisine sahip olan gazete sonuçta. Kendi politik hedeflerine uygun bir yayın çizgisine sahip diye düşünüyorum.


- Görselliği hakkında neler düşünüyorsunuz, öneriniz var mı?

Verilmek istenen mesajın en kısa, kestirme ve en yalın biçimde verildiğini düşünüyorum. Biçimin belli yönleri ile önemi var, ancak benim için asıl belirleyici olan izlediği yayın çizgisi ve politikasıdır.


- Gazetede en çok hangi konuyla ilgili yazılar dikkatinizi çekiyor?

Benim dikkatimi en çok temel değerlendirmelerin yayınlandığı orta sayfa çekiyor


- Gazeteye hangi kanaldan ulaşıyorsunuz?

Kendi imkânlarımla yayınevlerinden temin etmeye çalışıyorum.


- Gazetenin yayın periyodu sizce yeterli mi?

Dünyadaki siyasetin ve günlük olayların hızlı akışını göz önüne aldığımızda periyodu bence uzun, bazen öyle hızlı politik gelişmeler oluyor ki burjuva yayın organları bile sürmanşetlerini birkaç defa değiştirmek zorunda kalıyorlar.


- Günlük haber sitesini takip edebiliyor musunuz?

İmkân buldukça takip ediyorum.


- Gazetenin daha çok okunması için önerileriniz var mı?

Bence gazetenin daha çok okunması için iki temel olguyu harekete geçirmek lazım. Bunlardan birincisi dağıtım ağını sistematik bir şekilde geliştirmek olmalı. Çünkü sosyalist basının dağıtımını engellemeye yönelik devletin çok ciddi bir çaba içerisinde olduğunu ve bunda da başarılı olduğunu söylemek yerinde olur. İkinci olarak, gündemi arkadan takip eden değil bizzat kendisinin gündemi belirlemesi gerekiyor. Temel bir Marksist önerme var; bu daha çok Lenin’in Rusya’da uyarladığı yöntem ve bence Bolşeviklerin başarı kaynağının en önemli nedenlerinden biri. Başarılı olmanın en önemli yolu doğru bir strateji, kadrolar ve siyaset yapabilme yeteneğidir. Günlük politikalarda ustalaştığın oranda konuşulan ve tartışılan bir yapıya sahip olursunuz.


- Gazetenin eksik bıraktığı konular sizce var mı? Var ise neler?

Eğer gazete kitleleri örgütlemenin bir aracıysa, haber gazeteciliğinin ötesinde temel teorik meseleleri de, gazeteyi boğmamak koşuluyla tartışmak gerek bence. Bugünkü dünyanın veya yaşadığımız çağın gerçekliğine uygun yazılar yazılmalı, düşünceler üretilmelidir. Kitleleri kazanmanın en önemli yolu onları gerçekleştirilebilir yeni bir dünyanın umudu etrafında örgütlemektir.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 


Hopa’ya bir tutuklama daha

AKP’nin 31 Mayıs’taki Hopa mitingi sonrasında devreye sokulan kapsamlı gözaltı ve tutuklama zincirine bir halka daha eklendi. Metin Lokumcu’nun Hopa’daki miting sırasında polislerce katledilmesini Ankara’da protesto edenler arasında bulunan Cüneyt Çakır tutuklandı.

ODTÜ Felsefe Bölümü öğrencisi olan TKP üyesi Cüneyt Çakır 18 Ağustos günü İstanbul’da gözaltına alındı. Çakır, Ankara’daki Hopa protestosuna katıldığı için ‘terör örgütünü destekleyici eylemde bulunmak’ suçlamasıyla tutuklandı.

Çakır ile birlikte, Hopa olaylarına ilişkin şu ana dek tutuklananların toplam sayısı 38’e yükseldi.



Aksoy için 8. kez

DÖKH 19 Ağustos akşamı bir kez daha Taksim Meydanı’nda Hediye Aksoy için özgürlük istedi.

Basın açıklamasını gerçekleştiren Jiyan Aydın, Aksoy’un tedavi sürecinin bir işkenceye dönüştüğüne dikkat çekti. Tedavisi için hergün hastaneye gitmesi gereken Aksoy’un mahkemesi olan tutuklularla aynı ring aracında saatlerce bekletildikten sonra hastaneye götürüldüğünü belirtti. Aksoy’un ring aracında askerler tarafından darp edildiğini söyledi.

Bu uygulamanın sorumlusunun AKP hükümeti olduğunu belirtti.

Hediye Aksoy’un avukatı da bir konuşma yaptı. Dışarıdaki baskının önemli olduğuna dikkat çekerek oturma eylemlerinin büyütülmesini istedi.


Tutsaklara saldırı protesto edildi

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde bulunan kadın siyasi tutsakların maruz kaldıkları gardiyan saldırısı 18 Ağustos günü gerçekleştirilen eylemlerle protesto edildi.

ÇHD İstanbul Şubesi’ne üye avukatlar Bakırköy Adliyesi önünde basın açıklaması yaparak gardiyanlar ve hapishane yönetimi hakkında suç duyurusunda bulundular.

BDP’li Kadınlar da Bakırköy Kadın Tutukevi önünde Hediye Aksoy’un durumuna dikkat çekmek ve yaşanan saldırıları kınamak için bir basın açıklaması yaptılar.

BDP İstanbul İl Kadın Meclisi Üyesi Ayşe Berktay yaşanan saldırıya ilişkin bilgilendirmede bulundu. Berktay, 12 Ağustos’ta hastaneye götürülen Aksoy’un, adliye önünde ring aracında beklerken aynı araçta bulunan adli tutuklu ve hükümlülerin küfür ve hakaretlerine maruz kaldığını hatırlattı. Aksoy’un ambulansla hastaneye getirilip götürülmesini isteyen diğer siyasi tutsakların bu talepleri için cezaevi müdürü ile görüşmek istediklerini ancak bu taleplerinin reddedildiğini ardından ise kapı dövme eylemleri bahane edilerek saldırıya uğradıklarını belirtti.

Hapishane müdürü: “Kadın-çocuk demeyin!”

Konuşmanın ardından ÇHD İstanbul Şubesi avukatlarından Sevinç Sarıkaya söz alarak, hapishane müdürünün ibretlik konuşmalarını aktardı. Saldırının ardından müvekkilleri görüş yapmak için cezaevine geldiğini ve buradaki bekleme sırasında cezaevi müdürünün asker ve gardiyanlara yaptığı konuşmaya tanık olduğunu söyleyen Sarıkaya, “Benim avukat olduğumu farketmeyen müdür asker ve gardiyanlara, ‘Yarın Cuma sorunlar çıkabilir. Bir sorun çıkarsa önce üst amirinize bildirin, eğer çözülmüyorsa kadın-çocuk tanımayın, biz devlet tarafıyız’ ifadelerini kullandı” dedi.