5 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/21

 Kızıl Bayrak'tan
 Saldırıların karşısına birleşik militan
sınıf mücadelesiyle çıkalım!
Kapitalizmin krizine karşı sokağa, eyleme, mücadeleye!
Kürt halkını aldatarak teslim alma planları…
KESK’e yönelik saldırılar ülke çapında eylemlerle protesto edildi...
Eğitim emekçilerinin Ankara yürüyüşü..
İşçiler TİS dayatmalarına
karşı yürüdü!
Entes direnişi güncesinden…
İşçi ve emekçi hareketinden…
KESK’e yönelik devlet terörü militan bir mücadele
sürecinin örgütlenmesi ile püskürtülebilir!
Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Hazırlık çalışmaları üzerine...
Direnen işçi kadınlar bizlere yol gösteriyor!
Üniversitelerden...
ÖSS çalışmalarından..
İstanbul’un eski Emniyet Müdürü Ulubatlı “Beton Hasan”...
Tersane patronlarının yeni kâr alanı yaratma girişimi...
Emperyalist güçler gerici Sri Lanka rejimini destekliyor...
Obama’dan “Müslüman” dünyasına sahte mesajlar…
14. Uluslararası Gençlik Buluşması!
“Kürdistan’da diller, dinler, etnik gruplar,
ulusal topluluklar sorunu”
M. Can Yüce
Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KCK’nin ateşkes sürecini uzatma kararı ve temelsiz beklentiler

KCK Yürütme Konseyi, 13 Nisan’da ilan ettiği tek taraflı ateşkesi 15 Temmuz’a kadar uzattığını duyurdu. Açıklamada, ordunun ateşkese uymadığı, operasyonları sistemli bir şekilde sürdürdüğü, saldırılar nedeniyle 35 savaşçının şehit düştüğüne yer veriliyor. Eylemsizlik kararından bir gün sonra DTP’ye yönelik operasyon başlatıldığı, 28 Mayıs’ta ise operasyonun KESK’i de içine alacak şekilde genişletildiği, bu durumun rahatsızlık verici olduğu belirtiliyor.

Sömürgeci sermaye devletinin saldırıda sınır tanımayan tutumunun ortaya konduğu böylesi bir açıklamadan sonra beklenen, tek yanlı ateşkes sürecinin sona erdirileceğidir. Oysa açıklamanın ilerleyen bölümlerinde tek yanlı ateşkes sürecinin devam edeceği ilan ediliyor. Sermaye devletinin, son gelişmelerle bir kez daha kanıtlanan imha yaklaşımı devam ettiği halde, KCK Kürt sorununun “barışçıl, demokratik yollardan çözümü için elverişli” bir dönemden geçildiği iddiasında bulunuyor. Çatışmasızlık kararının 15 Temmuz’a kadar uzatıldığı, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının bu kararda temel rol oynadığı, olumlu gelişmelerin yaşanması durumunda eylemsizlik sürecinin 1 Eylül’e kadar uzatılması çağrısına uyulacağı da, aynı açıklamada yer alıyor.

Devlet katında mutabakat Kürt halkı açısından ne anlama geliyor?

Abdullah Gül’ün, Kürt sorununun çözümü konusunda devletin mutabakatı olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden, mutabakatın ne anlama geldiğini Kürt halkı yaşayarak gördü. Gerillaya yönelik operasyonlar artarak devam etti. Yüzlerce DTP’li ve KESK içindeki yurtsever kamu emekçisi gözaltı ve tutuklama terörüne maruz kaldı.

KCK bir yandan yaşananların farkında olduğunu,“Eğer bu mutabakat, sorunun siyasi yollardan çözümüne ilişkin ise neden bu operasyonlar neden durdurulmamaktadır? Söylenen sözler ve açıklanan mutabakat bir oyundan veya bir oyalamadan ibaret ise bunun yaratacağı sonuçlar hesaplanmıyor mu?”diyerek ortaya koyuyor. Gül ve Erdoğan’dan, yaşanan olumsuz gelişmelerle ilgili açıklama bekliyor. Tüm bunlar yaşanırken bile KCK, hala sermaye devletinden umudunu kesmediğini ortaya koyuyor. Teslimiyet anlayışının ürünü böyle bir açıklamanın son bölümünde misilleme hakkının saklı olduğunun ifade edilmesinin, sermaye devleti tarafından ciddiye alınmayacağı açıktır.

Devletin tüm kurumları, Kürt sorununun çözümüne ilişkin ortak bir eksene sahip. Bu eksenin özü özeti, Kürt halkının özgürlük umudunun boğulması, PKK’nin tasfiye edilmesidir. Devlet yetkilileri, bu tasfiye planının nasıl uygulanacağı konusunda tam bir anlayış birliğine sahiptir.

Teslimiyetçi çizgi sonuç alamıyor!

KCK’nin son açıklaması, PKK’nin devletle uzlaşma çizgisinin, teslimiyet platformunun yeni versiyonudur. Sertlik yanlılarına karşı daha yumuşak olanlarla birlikte olma ya da “şahinlere karşı güvercinlere yaslanma” çizgisi sürdürülüyor. Bu kez AKP güvercin rolünde. Hiç kuşkusuz, bu kez de gerçekler karşısında içine girilen beklentiler tuzla buz olacaktır.

Teslimiyet platformunun politikalarının damgasını vurduğu son dokuz yıl boyunca, PKK’nin boş bir hayal peşinde koştuğu defalarca kanıtlamıştır. Teslimiyetçi çizgi, Kürt sorununun çözümünü bir kimlik ve kültür sorununa indirgedi. Bir genel af düzenlemesinin sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacağını döne döne dile getirdi. Hedef devletin adım atmasını sağlamaktı. Adımlar somutlandı. Birbiri ardı sıra ateşkes açıklamaları yapıldı. Tüm bunlara rağmen sömürgeci sermaye devleti geleneksel imha çizgisini sürdürdü. PKK’nin sınırlanmış taleplerine ilişkin olarak tek bir adım atmadı.

Devrimci çözümde ısrar edilmelidir!

Teslimiyet platformu, burjuva bir platformdur. Teslimiyetçi çizgi ile Kürt emekçilerinin ne iktisadi-sosyal talepleri, ne de ulusal hakları çerçevesinde kazanım elde etmesi mümkündür.

KCK’nin açıklamasına rengini veren Kürt burjuva sınıfsal kimliktir. Teslimiyet süreci de bu sınıfsal kimlik ve ihtiyaçlar tarafından şekillendiriliyor. Bu nedenle en küçük bir reform talebinden dahi kaçınılıyor. 

KCK’nin peşinden koştuğu çözüm, olsa olsa Kürt burjuva ve orta sınıflarının rahatlamasını sağlayacaktır. Mücadelenin tüm yükünü omuzlarında taşıyan Kürt emekçilerinin payına ise, ekonomik, demokratik, ulusal vb. hak ve özgürlüklerden yoksunluk düşecektir.

Kürt emekçileri devrimci mücadele dinamizminin ezilmesine izin vermemelidir. Kürt halkının kurtuluşu ancak Türk işçi ve emekçileriyle kuracağı sınıfsal birlikle mümkün olabilir. Ancak böylesi bir mücadele birliği, emperyalizme, kapitalizme ve onların dayanağı işbirlikçi burjuva-feodal sınıflara karşı verilecek mücadeleden başarıyla çıkılmasını sağlayabilir.