22 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/19

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin gelişiminde mevzi direnişlerin artan önemi
  DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları boşa çıkartılmaya çalışılıyor…
Erdoğan’ın Bakü-Moskova ziyaretleri…
Kayseri’de işsizliğe isyan eden bir işçi katledildi…
Sermaye “Personel Rejimi” adı altında kamu emekçilerinin haklarına göz dikti...
  Direnişlerden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Bayramtepe’de yıkım saldırısı püskürtüldü!
  Mevzi direnişler ve önderlik müdahalesi
  Kriz derinleşiyor, sorunlar büyüyor, emekçi kadınlar daha çok etkileniyor...!
  Tekstil İşçileri Kurultayı’na çağrı!
  Taksim iradesi karşısında EMEP
reformizminin utanç verici tutumu!
  Mayıs şehitleri anmalarından...…
  Üniversitelerden… .
  Tamil Kaplanları’nın trajik sonu…
  Berlin’de krize karşı kitlesel eylem…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Resmi çizgi aşılıyor mu, yoksa yeniden mi üretiliyor? - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşsizlik silahını kapitalistlere çevirelim!

Bir dizi iç ve dış politika başlığıyla perdelense de, şu an gündemin temel başlığını yaşanan ekonomik kriz ve bunun işçi ve emekçilere çıkardığı fatura oluşturuyor. Son açıklanan rakamlar işsizlikte yeni rekorlar kırıldığını ortaya koyuyor. Resmi veriler, 2009 yılı Şubat ayında, işsizlik oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre 4.2 puan artarak yüzde 16.1’e yükseldiğini gösteriyor. Resmi rakamların ne ölçüde gerçeği yansıttığı bilindiğine göre, gerçek işsizliğin bu açıklanan rakamın çok çok üzerinde olduğunu, işsizlik oranının yüzde 30’lara dayandığını söylemek yanlış olmayacaktır. 

TÜİK’in Ocak-Şubat-Mart 2009 aylarını içeren üç aylık dönemi kapsayan araştırmasında işsiz sayısının 3.8 milyonu aştığı belirtilmektedir. İşsizlik oranının, 2009 yılının Şubat ayı itibariyle %16.1’e çıkarak geçen yılın aynı döneminde yüzde 11.9, bu yılın Ocak ayında ise yüzde 15.5 olan oranını aştığı, genç nüfus içindeki işsizlik oranının ise yüzde 28.6’ya ulaştığı görülmektedir.

Şubat 2009 ve yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiş olan Şubat 2008 Hane Halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre, Şubat 2009 döneminde çalışma çağındaki nüfusun geçen yılın aynı dönemine göre 860 bin artış gösterdiği, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısının ise 291 bin azalma gösterdiği ifade edilmektedir. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 4.7 puanlık artışla yüzde 18.1, kırsal yerlerde ise 3.4 puanlık artışla yüzde 11.9’e yükselmiştir.

TÜİK’in sunduğu tabloya göre işsizlerin profili şöyledir:

- Yüzde 74.5’i erkek nüfus

- Yüzde 62’si lise altı eğitimli

- Yüzde 20.3’ü bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor

- İşsizler sıklıkla (yüzde 31.7) eş-dost vasıtasıyla iş arıyor

- Yüzde 91’i (3 milyon 459 bin kişi) daha önce bir işte çalışmış

- Daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin yüzde 41,5’i hizmetler, yüzde 27.4’ü sanayi,  yüzde 20.1’i inşaat, yüzde 8.7’si tarım sektöründe çalışmış, yüzde 2.3’ü ise 8 yıldan önce işinden ayrılmış

- İşsizlerin yüzde 30.5’inin çalıştığı iş geçici olup işi sona erenlerin, yüzde 24.9’unu işten çıkarılanlar, yüzde 11.9’unu kendi isteğiyle işten ayrılanlar, yüzde 9.5’ini işyerini kapatan/iflas edenler, yüzde 7.1’ini ev işleriyle meşgul olanlar, yüzde 6.4’ünü öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar, yüzde 9.7’sini diğer nedenler oluşturmaktadır.

Resmi rakamlar bunu söylerken, sermaye bir taraftan AKP eliyle kendisine kaynak yaratmaya çalışırken, öte yandan işçi sınıfına yönelik yeni saldırıları hayata geçirme çabasındadır. Kıdem tazminatını tümüyle ortadan kaldırma isteminde hiçbir esneme göstermeyen sermaye, işçi sınıfı için ortaçağa dönüş demek olan bir köle pazarı yaratmaya hazırlanmaktadır.

Hükümetin üzerinde durduğu yeni düzenlemeye göre, geçici işler için patronların işçi kiralamasının önü açılacak. Patron özel istihdam bürolarından işçi isteyebilecek. Patronlar, bu işçiler için maaş, prim ya da kıdem tazminatı ödemek zorunda kalmayacak. Buna göre, patron geçici bir işçiye ihtiyaç duyduğunda özel istihdam bürosuna başvuracak, büro elemanı işverene gönderecek. İşçinin prim ve maaşını ise işveren değil özel istihdam bürosu ödeyecek. Bu sistemde çalışma süresi dışında işçinin primlerinin ödenmeyeceği düşünülecek olursa, emeklilik ve işsizlik sigortasından faydalanma imkânı tamamıyla ortadan kalkacaktır.

Bu örneklerden de kolayca görülebileceği üzere, sermaye krizin tüm yükünü işçi ve emekçilerin omuzlarına yüklemeye devam ediyor. Çalışabilir nüfustan 4 kişiden 1’i işsiz bırakılmış durumda. Çalışmaya devam edenler ise iş güvencesinden yoksunlar. İşçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına göz diken kapitalistler, ortaçağın kölece çalışma yaşamına bir an önce dönme çabasındalar.

Saldırıların böylesine yoğun yaşandığı bir dönemde sınıf devrimcilerinin tüm dikkati ve yoğunlaşması, işçi ve emekçileri bu saldırılar karşısında tutum aldırmaya yönelik olmalıdır. Kapitalizmin krizinin süreceği gözönüne alınırsa, sınıfa kesilen faturanın daha da ağırlaşacağı ortadadır.

Somutta işsizlik ve güvencesiz çalışma olarak karşımıza çıkan bu duruma somut araçlar ve eylem biçimleriyle yanıt vermek gerekmektedir. Şimdilik tekil  örnekler üzerinden görülmektedir ki, “İşgal, grev, direniş!” parolası sınıfta yankı bulmuştur. Bununla beraber sendikal örgütlenmenin önü de açılmaktadır.

Öte yandan, gericilik tarafından da kullanılabilen işsiz milyonlar unutulmamalıdır. Sınıfın doğrudan parçası olan ve büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bu “sosyal tabaka” kriz üzerinden kapitalist sisteme karşı verilecek mücadelenin önemli bir olanağı durumundadır. Bu olanak kendi içinde bir “işsizler hareketi” yaratmak için değil, hala da çalışmakta olan kendi sınıf kardeşleriyle bir eylemli buluşma hattını sağlamak doğrultusunda değerlendirilmelidir. Bu yüzden “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!”, “İşten atmalar yasaklansın!” şiarlarıyla birlikte “Atılan işçiler geri alınsın!”, “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!” vb. somut taleplerle, en az işçiler kadar işsizler de politik-pratik müdahalenin hedefi olmalıdır. İşsizleri kapitalizmin krizine karşı mücadelede doğrudan taraf haline getirmenin olanakları zorlanmalıdır.

Sanayi bölgeleri ve işçilerin, dolayısıyla işsizlerin yaşadığı büyük emekçi mahalleri seçilmesi gereken alanların başında gelirken, şimdiye dek bazı bölgelerde yürütülen imza kampanyalarının da bir devamı olarak, işsizliği öne çıkaran yeni bir eylemli süreç başlatılabilinir. Örneğin merkezi noktalarda “işsizliğe dur demek ve iş güvencesi için” oturma eylemleri düzenlenebilir, temsili açlık grevleri yapılabilir, ilgili resmi ve sermaye kurumlarının önüne yapılan yürüyüşlerle bu eylemlilik süreci devam ettirilebilinir. Bu çerçevede ortaklaşılabilen devrimci-demokrat güçlerle birlikte hareket edilebilinir. Tabiî ki tüm bu süreç yaygın bir ön çalışmayla birlikte örgütlenebilmek durumundadır.

İşsiz kalan işçilerle somut bağların yakalanmasının önemi ortadadır. Çünkü bugün işsiz kalanlar yarın yine sınıfın saflarında, üretimin bizzat içinde olmaya devam edeceklerdir. Elbette tüm bu çalışmalar, sınıf devrimcileri için hiçbir şekilde sınıfa doğrudan seslenmenin önüne geçmemeli, asli görevleri olan sınıfı örgütlemeyi unutturmamalıdır. Burada sorun, sınıfın üretimden koparılan kesimlerini mücadelenin bir parçası haline getirmektir.

İşsizleri işçi sınıfına karşı bir tehdit aracı olarak kullanan sermaye düzenini alaşağı etme yolunda, işsizliği bir karşı silaha çevirmek mümkündür.