15 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/18

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin Kürt sorununda yeni
“çözüm” senaryoları
  Mardin katliamı ve perdelenmek
istenen gerçekler!
ABD Genelkurmay Başkanı Ankara’daydı...
Gençliğin 6 Mayıs anmalarından…
BDSP’nin Denizler’i anma eylem ve etkinliklerinden…
  “Engelliler Haftası” ikiyüzlülüğü...
  Grev ve direnişlerden
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Taksim 1 Mayısı’nın moral kazanımlarını geleceğe taşıma görev ve sorumluluğu!
  BMİS Eskişehir Şube Başkanı Bayram Kavak ile Eskişehir 1 Mayısı üzerine konuştuk...
  Salgın hastalıkların sorumlusu kapitalizmdir!
  Kapitalizmin sömürü çarkları döndükçe, işçiler ölmeye devam edecek!
  İTÜ Şenliği: Çok yönlü ve zengin etkinlikler!
  Dünya işçi-emekçi hareketinden…
  Afganistan’da kitlesel kıyıma protestosu… .
  Emperyalistlerin kışkırttığı gerici savaş Pakistan’a taşındı!
  İşçi sınıfı “makulu” berhava ederek şekillenir
Volkan Yaraşır
  Bir katliamın düşündürdükleri…
M. Can Yüce
  Anti-faşist zaferin 64. yıldönümü!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Barış anneleri: “Anneler gününü kutlamıyoruz!”

Barış Anneleri İnisiyatifi, anneler gününe ilişkin 10 Mayıs günü Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Bugün benim kara günüm!” pankartı ile “Çocuk katili kim?”, “Anneler gününü kutlamıyoruz!”, “Güneşin çocuklarına dokunma!” dövizlerinin taşındığı eylemde çocuklar kendi dövizleri ile yerlerini aldılar.

Oturma eylemi ile başlayan eylemde çocuklar adına Jiyan Taşdemir konuştu. Taşdemir, Anneler Günü olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

“Çocukların ölüm haberlerini duydukça annelerimize çiçek vermek içimizden gelmiyor. Bizimle aynı yaşlarda olan Uğur Kaymaz’lar, Enesler, Abdülsamet’ler öldürüldükçe, çocuklar ‘terörist’ ilan edilip cezaevine konuldukça bizim için Anneler Günü acıların daha fazla hatırlandığı bir gün olarak kalacaktır. Çünkü, anneler kendilerine çiçek verecek çocuklarını ya cezaevlerinde ya da mezarlıklarda görebiliyorlar.”

Çocukların açıklamasının ardından, Barış Anneleri İnisiyatifi adına Behiye Duman basın açıklaması gerçekleştirdi. Çocuklarını kaybettikleri için Anneler Günü’nün kendileri için “kara gün” olduğunu  belirterek, “Biz artık çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz” dedi. 29 Mart sonrası DTP’ye dönük saldırılara değinen Duman, ilan edilen ateşkesin herkes tarafından dikkate alınarak, değerlendirilmesini istedi.

Eylem boyunca, “Çocuklara uzanan eller kırılsın!”, “Jin jiyan azadi!”, “Anneler Günü’nü kutlamıyoruz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Taksim 1 Mayısı’nda açığa çıkan gerçekler!

Bu yıl 1 Mayıs’ta DİSK üzerine düşeni en mükemmel şekilde yaptı!

İki yıldır DİSK Taksim’e çıkma ısrarını sürdürüyordu. Geçen yıl 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isterken kendi binasında vuruldu. Taksim’e çıkmakta fazla ısrarlı değildi. Israrlı olmaması işçi sınıfının dikkatini fazla çekmemişti. Niyetini gizlemeyi başarmıştı. Geçen 1 Mayıs’ta Çelebi ve CHP’sinin neyin peşinde olduğu fazla açığa çıkmazken, bu 1 Mayıs’ta DİSK’in foyası ortaya çıktı.

Süleyman Çelebi ve CHP’siyle üstüne düşeni fazlasıyla yaptılar. “Sosyal demokratlığın” hakkını verdiler. Devletin faşist saldırılarına zemin açtılar.

Neydi DİSK’e verilen rol? “Makul” sayı idi. “Makul” sayının anlamı işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin arasına bir Çin Seddi koymak, ayırmak, yalnızlaştırmak, hedef göstermekti. İkincisi, DİSK’in, KESK’in temsilcilerini Taksim’e çıkarmaktı. Üçüncüsü “makul” sayıyı en düşük seviyede tutmaktı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu sermayenin temsilcileriyle oturup konuştu, anlaştı! Belirlediği “makul” sayı ile Taksim’e çıkacaktı.

Düzenin temsilcileri Çelebi’ye büyük bir sorumluluk vermişti, yükü ağırdı. Sorumluluğu harfi harfine yerine getirmeliydi. “Taksim’e çık ama her şey bizim dediğimiz gibi olsun”!

Ancak Çelebi işçilerin sayısını istediği sayıda tutamadı. İşçiler alana girdiler. Akşam haberlerinde “DİSK, KESK alana girdi, Taksim’e girilmesi için yalnız illegal örgütlere izin verilmedi”, “İllegal örgütler polisle çatıştı” vb. haberleri yansıtıldı. Sendikalı olmayan işçiler, emekçiler, devrimciler “terörist” olarak gösterildi.

Kimdi bu “teröristler”?

Çeşitli çevreler ve işçi platformları, devrimci güçler ve emekçilerdi.

1 Mayıs’a Taksim’e gelmişlerdi. Tüm Türkiye alanlarda idi.

Ankara, İzmir, Adana, Mersin… Birçok ilde bunlar “terörist” değildi de sadece İstanbul’da mı “terörist”tiler.

Taksim 1 Mayısı ayrı özelliğe sahip bir mevzidir. Kapitalist sistemin sahipleri ve onların kolluk güçleri bunu iyi biliyorlar. 2009 1 Mayısı işçiler, emekçiler için çok net bir ayrışmayı ortaya koydu.

Sendikal ihanet! Türk-İş’in, Hak-İş’in ve farklı açıdan da olsa DİSK’in ihaneti. Türk-İş ile Hak-İş açıkça dile getirdiler ihanetlerini. “Biz alan tartışması yapmıyoruz” dediler.

Reformistler de tarih sahnesindeki yerlerini aldılar. Sermayeye hizmet etmekten geri durmadılar.

Zamanı geldiğinde her sınıf, her kesim kendi üzerine düşeni yapar. Bu yıl da sendika ağaları, reformistler kendi rolünü iyi oynadılar.

“Sosyal demokrat”ların payını da unutmamak lazım. Çelebi CHP’li, Kumlu-Uslu AKP’li! Tabii ki böyle olur işçilerin hali.

Önemli bir durumu belirtmekte yarar var. İşçi sınıfının mücadeleci kesimi devrimciler de kendi üzerlerine düşeni layıkıyla yaptılar. Düzene, bütün ihanetçilerine kolay kolay sizin düzeniniz sonsuza kadar gitmeyecek, bir gün bunların hebası sorulacak dercesine bir direniş sergilediler.

Bu, bir umut ışığıdır ve devam da edecektir. İşçiler, emekçiler DİSK’in yaptığının yanında KESK’in de payını unutmamalılar. KESK hakkında işçilerin de söyleyeceği çok şey vardır. Başka yazının konusu olabilir. KESK’li emekçilerin değerlendirmesi de olabilir. İhanetin son yoktur ama bir bedeli de vardır. Bunları işçi ve emekçiler, devrimciler iyi bilir.

İzmir Güzeltepe’den bir emekçi

 

İHD ve ÇHD’den gözaltındaki hukukçularla dayanışma

İHD İstanbul Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), 12 Mayıs günü Ankara’da ikisi İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yönetim Kurulu üyesi olmak üzere dört avukatın büro ve evlerinde yapılan arama ve gözaltıları protesto etti.

Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasını kurumlar adına Av. Özlem Gümüştaş okudu. Açıklamada, İHD Merkez Yönetim Kurulu üyesi Av. Hasan Anlar, Av. Filiz Kalaycı, Av. Murat Vargün ve Av. Halil İbrahim Vargün’ün evlerine ve bürolarına baskın yapılarak, birçok dava dosyası, döküman, malzemeye el konulduğu ve avukatların gözaltına alındığı belirtildi. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:

“Gözaltına alınan insan hakları savunucuları cezaevleri sorunlarına duyarlı insanlardır; bu nedenle de kendilerine cezaevlerinden sık sık şikayet mektupları gelmektedir. İnsan hakları savunucusu avukatların hem mesleki faaliyetleri hem de insan hakları duyarlılıkları nedeniyle zan altında kalmaları kabul edilebilecek bir durum değildir.”

“Ceza Muhakemesi Kanunu ve Avukatlık Kanunu kapsamında sağlanan güvenceler gereği avukatların bu şekilde gözaltına alınmasında soruşturmayı yürüten savcılık açısından herhangi bir fayda bulunmadığını” belirten Gümüştaş, mesleki konumları itirabiyle avukatların gözaltına alınmasının sadece kendileri için değil savunma mesleği ve savunma hakkı açısından da ağır bir ihlal oluşturduğunu söyledi.

Açıklama şu cümlelerle son buldu:

“İnsan Hakları Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği olarak gözaltına alınan arkadaşlarımızın gözaltı işlemine son verilmesini ve soruşturmanın hukukun üstünlüğü avukatlık mesleği ve insan hakları savunucularının güvencelerine saygılı davranmak ilkelerine uygun olarak yürütülmesini talep ediyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul


İHD: “Çocuklara kıymayın!”

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, tutuklu çocukların durumuna dikkat çekmek amacıyla 9 Mayıs günü Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Çocuklar umuttur, çocuklara kıymayın efendiler! / İHD İstanbul Şubesi Barış Komisyonu” pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını komisyon üyesi İbrahim Aközel gerçekleştirdi. Açıklamada, İHD’nin son dönem raporlarına göre, Adana’da 2009’un ilk üç ayında 33 çocuğa örgüt üyeliğinden 130 yıla yakın hapis cezası verildiği, 82 çocuğun gözaltına alındığı, 29’unun tutuklandığı ve yine aynı nedenlerle 23 Nisan’a bir ay kala 6 çocuktan 1’ine 7 yıl, 3’üne 6 yıl, 2’sine 10 ar ay olmak üzere toplam 25 yıl 10 ay ceza verildiği dile getirildi.

Açıklamanın devamında şunlar söylendi: “Çocuklarımızın etrafını saran karanlık zincirleri kırarak çocuklarımızı olması gerektiği yerlere, okullara, parklara, oyun alanlarına kavuşturmak vicdan sahibi herkesin konuyu tüm duyarlığıyla dile getirmesi tarihi ve insani sorumluluğudur. İyi bir gelecek için, barış için özgürlük için çocuklara kıymayın efendiler diyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sincan İşçi Derneği 1 Mayıs alanındaydı!

Sincan İşçi Derneği olarak bizler de 1 Mayıs alanında yerimizi aldık. Düşük ücretlere, fazla mesailere ve işten atmalara karşı krizin faturasını ödemeyeceğimizi haykırmak için sesimizi sınıf kardeşlerimizin sesine katarak indik 1 Mayıs alanına. Henüz işin başındayız. Attığımız adımlar küçük fakat son derece önemli adımlar.

Dernek olarak ilk defa 1 Mayıs’a katılmanın coşkusu ile miting alanına girerken yoğun bir ilgi ile karşılandık. “Yaşasın Taksim direnişimiz!” sloganı ile alana girerken alkışlar ve ıslıklarla selamlandık. Sincan gibi gericiliğin kalesi olarak bilinen bir ilçede yürüttüğümüz devrimci sınıf faaliyetimiz ve bunu 1 Mayıs alanına taşımış olmamız, derneğimizi yeni duyan emekçileri hem şaşırtmış hem de ilgilerini çekmiştir. Bölgede tek devrimci sınıf faaliyeti yürüten Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun (BSDP) pankartının hemen arkasında yer almamız da alanda yoğun bir ilgi görmemizi sağlamıştır.

Miting alanında yerimizi aldıktan sonra “Krizin faturasını ödememek için örgütlü mücadeleye Sİ-DER” şiarlı pankartımızı alana astık. Tüm işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ını selamlayan bildirimizi alanda etkili bir şekilde kullandık. Yanı sıra derneğimizin kurulduğunu ilan eden kuşlamalarla tüm alanı donattık. Ayrıca 11 Mayıs’ta sonlanacak olan imza kampanyamıza işçi emekçileri katılmaya davet ettik. Tüm dernek bileşenleri olarak özellikle işçi sendikalarının kortejlerine giderek derneğimizin sesini sınıf kardeşlerimize ulaştırdık. Alanda birçok işçi ve emekçi derneğimizin adresini öğrenmek için yanımıza uğrayarak 1 Mayıs’tan sonra derneğimizde görüşmek üzere ayrıldı.

Gözünü kar hırsı bürümüş patronların 1 Mayıs’ta çalışmayı dayatmasından kaynaklı dernek bileşenlerinin bir kısmının 1 Mayıs mitingine katılamaması bizim için kötü bir durum olmasına rağmen mitinge anlamlı bir katılım sağladık.

Bu ilkti. Bundan sonraki 1 Mayıs’a hedefimiz daha güçlü bir ön hazırlıkla ve daha kitlesel olarak güçlü bir katılım sağlamak ve Sincan İşçi Derneği’ni bölgemizdeki işçilerin güçlü bir mevzisine dönüştürmektir.

Sincan İşçi Derneği


Cebeci’de İP çetesinden provokasyon!

Üniversitelerde Atatürkçü Düşünce Topluluğu (ADT) adı altında örgütlenen İşçi Partisi çetesi çeşitli gündemlerle provokasyon yaratmaya devam ediyor. İP’liler 13 Mayıs günü Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, 17 Mayıs’ta yapılacak olan “Cumhuriyet mitingleri”ne çağrı yapan ADT imzalı afişleri astıkları sırada, devrimci öğrenciler tarafından engellendiler.

Öğle saatlerinde toplanmaya başlayan devrimci öğrencilerle İP çetesi arasında süren gergin bekleyiş Ankara SBF’den bir hocanın yaptığı konuşma sonrasında farklı bir noktaya evrildi. Konuşmalar üzerine afişlerini indirmeden okuldan çıkmak istediklerini söyleyen İP çetesi, SBF-DER ve devrimci öğrencilerin kantinde yaptığı konuşmayla teşhir edildi.

Yapılan konuşmada şunlar söylendi:

“Bugün buraya bu afişi asanları biz çok yakından biliyoruz ki, onlar her seferinde provokasyon amaçlı okulumuza gelen İşçi Partili’lerdir. Biz bugün onların provokasyonuna gelmeyecek ve bir anlam ifade etmeyen o kağıt parçasını oradan indirmeyeceğiz.”

Bu konuşmanın üzerine alkışlamaya başlayan İP çetesi kantindeki öğrencilerden destek alamadı. Bunun üzerine devrimci öğrenciler tarafından “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Perinçek’in itleri yıldıramaz bizleri!” sloganları yükseltildi. Bir süre kendi sloganlarını atan İP çetesi okula giren sivil polisler ve çevik kuvvet tarafından çıkarıldı.

Cebeci Ekim Gençliği


Ümraniye Hekimbaşı’nda yıkım saldırısı...

29 Mart yerel seçimlerinin ardından İstanbul’un çeşitli semtlerindeki yıkım saldırıları devam ediyor.

Ümraniye Hekimbaşı Kocatepe Mahallesi emekçileri 12 Mayıs sabahı saat 05.30 sıralarında, çok sayıda çevik kuvvet polisi eşliğinde mahalleye giren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı yıkım ekiplerinin sesleriyle uyandılar.

50’ye yakın evin yıkılmak istenmesine karşı direnen emekçiler ile kolluk güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Taşlarla yıkım ekiplerini mahelleden kovmak için direnen mahalle halkından birçok kişinin yaralandığı belirtildi.

Yıkımlara karşı direnen bir kişi vinç operatörüne ateş açarak yaraladı.

Saldırısı sonucu birçok emekçinin gözaltına alındığı bildirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


“Hasta tutsaklara özgürlük!”

Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu, Erol Zavar ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması talebi ile 9 Mayıs günü Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Eylemde, “Erol Zavar’a ve hasta tutsaklara özgürlük!/ Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu” pankartının yanısıra “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Erol Zavar’a özgürlük!”, “Hasta tutasaklara özgürlük!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” dövizleri taşındı.

Galatasaray Lisesi önünden Taksim Tramvay Durağı’na yürümek isteyen kitlenin önüne barikat kurularak yürüyüşe izin verilmedi. Bunun üzerine basın açıklaması Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirildi. Basın açıklamasını sanatçı İlkay Akkaya aptı.

Akkaya yaptığı açıklamada, tecrite karşı dayanışma çağrısında bulundu. Erol Zavar’ın tedavi süreçlerine de değinen Akkaya, geçen 5,5 yıla yakın süre içinde, Zavar’da 507’yi aşkın yeni kanserli tümörün saptandığını ve 20 ameliyat geçirdiğini ve safra kesesinin alındığını söyledi. “Erol Zavar’ın tedavisinin uygun koşullarda sürdürülmesi için tahliye talebini”nin Cumhurbaşkanı’na iletildiğini ancak bu konuda bir gelişmenin olmadığını belirtti. Son olarak, TTB’nin Erol Zavar’ın sağlık durumu ile ilgili dosyayı inceleyerek “Cezaevinde tedavisinin mümkün olup olmadığı” yönündeki ‘Değerlendirme Raporu’nu tamamladığı dile getirildi.

Basın açıklaması Erol Zavar ve tüm hasta tutsaklar ile dayanışma çağrısı ile son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul