4 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/14

  Kızıl Bayrak'tan
  Dönemin yüklediği sorumluluk bilinciyle mücadeleye!
  Sendikal bürokrasi ve taban inisiyatifi
İşçi ve emekçiler mücadelenin,
Türk–İş ağaları sermayenin safında!
SSGSS yasa tasarısı karşıtı eylemlerden...
Dizginsiz devlet terörü sürüyor!
Emperyalistler Kıbrıs’ta iş başında…
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Rejim krizinde yeni safha - EKİM
  Direnen İşçilerle Dayanışma Etkinliği…
  Gençlik hareketinden...
  Kızıldere anmalarından...
  Sefalete, sömürüye, köleliğe boyun eğme!
Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı’na katılalım!
Mücadeleye güç verelim!
  Çiğli Organize’de bulunan Kalmaksan önünde saldırıya uğrayan Çiğli İşçi Bülteni çalışanı ile konuştuk...
  Rice son ayda ikinci Ortadoğu gezisini gerçekleştirdi...
  İşgalci güçlerle Bağdat’taki kuklalarından ortak saldırı…
  Durum ve devrimci görevler… M Can Yüce
  Kapitalizm, Kriz: Olasılıklar ve
Olanaklar Sempozyumu!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşgalci güçlerle Bağdat’taki kuklalarından ortak saldırı…

Mehdi Ordusu’nu tasfiye girişimi!

Mukteda es Sadr liderliğindeki hareketin ve onun silahlı kanadı Mehdi Ordusu’nun önemli merkezlerinden biri olan Basra kentine karşı kapsamlı bir saldırı başlatan Bağdat’taki kukla hükümet, işgalci ABD-İngiliz askerlerinin desteğindeki binlerce asker ve polisi kent halkının üzerine saldı. Mehdi Ordusu’nun sert direnişiyle karşılaşan saldırganlara ABD savaş uçakları hava bombardımanıyla da destek verdi.

Basra’da başlayan çatışmalar kısa sürede Bağdat, Divaniye, Kut, Kerbela, Nasıriye ve Hille gibi kentlere de sıçradı. Günlerce süren çatışmalarda 230’u aşkın kişinin öldüğü, 500 kişinin yaralandığı bildirildi. Bu arada saldırıya maruz kalan Mehdi Ordusu’nun, işgalcilerle kuklalarının özel koruma altına aldıkları “yeşil bölge”yi birkaç kere roketlerle vurması, işgalcilerle suç ortakları için Irak’ta güvenli bir bölge bulunmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Saldırı vesilesiyle Basra’ya giden kukla başbakan Nuri El Maliki, aşiret liderleri önünde yaptığı konuşmada, “Irak’ın her karışında çetelere karşı koyacağız, Basra kararlı ve nihai bir savaş alanı” dedi. Silahlı Iraklıları “çete” olarak niteleyen El Maliki, Irak topraklarını kanlı potalarıyla çiğneyen 150 bin işgalci Amerikan askerinden söz etmedi.

Altı ay önce ateşkes ilan eden Mehdi Ordusu’nun, ateşkesi altı ay daha uzattıktan birkaç gün sonra saldırıya uğraması dikkat çekicidir. Mehdi Ordusu’nu tasfiye etme, olmazsa iyice güçten düşürme hedefiyle başlatılan saldırı konusunda gösterdiği “kararlılık”tan dolayı Washington’daki savaş kundakçılarının “cesur adam” övgüsüne mazhar olan El Maliki, meclisteki en güçlü gruplardan biri olan Sadr hareketinin desteğiyle “başbakan” olabilmişti. Buna rağmen Sadr hareketine karşı işgalcilerle birleşen El Maliki’nin, 1 Ekim’de yapılacağı söylenen yerel eyalet seçimlerine hazırlık çerçevesinde bu saldırıya ortak olduğu bildiriliyor.

Belirtildiğine göre, işgalci güçler desteğindeki 15 bin asker ve polisin katıldığı saldırı başladığında, kendinden pek emin görünen kukla başbakanın kararlılığı, Mehdi ordusunun sert direnişi karşısında dağıldı. Önce Mehdi Ordusu’na teslim olması için 72 saat süre tanıyan kukla başbakan, “işgal bitene kadar silah bırakmayacağız” karşılığı alınca taktik değiştirdi. Silahlarını teslim edenlere rüşvet vaadetmeye başladı ancak umduğunu bulamadı. Bu çağrıya rağmen Bağdat’ta tersi örnekler yaşandı. Sadr hareketini hedef alan saldırıyı protesto eden çok sayıda polis, “kardeşlerimizle savaşamayız” diyerek Sadr bürosuna silahlarını teslim etti.

İşgale karşı tutarlı bir direniş çizgisi izlemese de, silah bırakmayı reddeden ve bazen işgalci güçlerle savaşan Sadr hareketine bağlı Mehdi Ordusu’nun varlığının Washington’daki savaş kundakçılarını rahatsız ettiği bilinmektedir. Öte yandan kitle desteğine yaslanan tek ciddi akım olarak değerlendirilen Sadr hareketinin, yerel seçimlerde Şii Araplar’ın yaşadığı Güney Irak kentlerinde ezici bir başarı sağlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Bu iki olgu, Sadr hareketini, hem işgalcilerin hem kukla başbakan Nuri El Maliki’nin temsil ettiği işbirlikçi Şii güçlerin hedefi haline getiriyor.

Sadr hareketinin yerel seçimlerden zaferle çıkma olasılığının yüksek olduğu Güney Irak kentleri, petrolün ana yataklarıdır. Örneğin Irak petrollerinin %80’i Basra üzerinden dünya pazarlarına ulaşıyor. Bu olgu, büyük ölçüde Mehdi Ordusu tarafından denetlenen Basra kentinin neden “nihai savaş alanı” ilan edildiğini de açıklıyor.

Hem ciddi bir kitle desteğine dayanan hem örgütlü bir silahlı gücü bulunan Sadr hareketinin çatışmaları derinleştirme eğiliminde olmadığı gözleniyor. Nitekim kapsamlı saldırıya maruz kaldığı halde uzattığı altı aylık ateşkes kararını değiştirmeyen Sadr, Mehdi Ordusu güçlerine sokaklardan çekilmeleri ve gerek Basra gerekse diğer kentlerde hükümet kuvvetlerine karşı savaşmaya son vermeleri çağrısında bulundu.

Sadr’ın Necef’teki makamından yapılan açıklamada, “Dini sorumluluk gereği, Iraklılar’ın kanının akmasını durdurmak, Irak’ın birliğini korumak, işgalcilerin Irak halkı arasında yaymaya çalıştığı fitneye son vermek için, Basra ve diğer vilayetlerdeki silahlı mevcudiyete son verilmesi çağrısında bulunuyoruz” denildi. Çatışma istemediklerini dile getiren Sadr, Mehdi Ordusu’na işgal bitene kadar silah bırakmamaları çağrısını da yineledi.

9 maddelik açıklamada, “silah taşıyan ve hükümet kurumlarını hedef alan bizden değildir” ifadesini kullanan Sadr, bunun karşılığında hükümetin genel af çıkararak tüm tutukluları serbest bırakmasını ve yandaşlarını tutuklamaya son vermesini talep etti. Kukla yönetimin çağrıya yanıtı ise saldırılara devam oldu.

El Cezire televizyonuna görüntülü mülakat veren Sadr, aynı günlerde Suriye’nin başkenti Şam’da toplanan Arap Birliği Zirvesi’ndeki liderlere de seslendi. Irak’ta işgalin devam ettiğini hatırlatarak, Arap liderlerden direnişe destek verdiklerini ilan etmelerini istedi. Bu çağrı karşılık bulmasa da, Sadr hareketi bu vesileyle de işgal karşıtı direnişi desteklediğini ilan etmiş oldu.

Bazı çevreler tarafından “iç savaşın başlangıcı” şeklinde yorumlanan çatışmalar belli ölçüde dinmiş görünse de, ne çözülen bir sorun ne sonuca bağlanmış bir hesaplaşma var. Dolayısıyla çatışmaların farklı boyutlarda sürmesi olasılığı yüksektir.

Emperyalist işgale karşı farklı düzeylerde direniş olsa da, Irak toplumunun sınıflara bölünmüş olduğu gerçeği orta yerde duruyor. Dolayısıyla, tutarlı bir işgal karşıtı direniş, belli bir aşamadan sonra işgalcilerle işbirliği yapan güçlerle de hesaplaşmayı zorunlu olarak gündemine almak zorunda kalacaktır. Böylesi bir hesaplaşma, hangi görünüm altında gündeme gelirse gelsin, zorunlu olarak sınıf çatışması kapsamında olacaktır.

Sadr hareketinin dini ideolojiyi temel alması kuşkusuz ciddi bir zaaftır. Bu böyle olmakla birlikte, işgalcilerle soysuz kuklalarının Mehdi Ordusu’nu tasfiye edip hareketi güçten düşürme saldırısının başarıya ulaşma şansı düşüktür. Zira Sadr hareketi, kitleselliğini ve direnme kararlılığını beslendiği emekçi damardan almaktadır. İşsizlik, yoksulluk ve sefilliğin emperyalist işgal sonrasında dramatik bir artış göstermesi, bu damarı daha da güçlendirmektedir.

Geçmişte etkili güçlerden biri olan Irak Komünist Partisi’nin de temel kadro kaynağı da bu aynı toplumsal zemindi. Bu toplumsal güç devrimci bir program etrafında birleşme olanağı yakaladığında, Irak halklarının içine sürüklendiği bu vahim durumdan kurtulma yolunda tarihsel önemde bir süreç başlamış olacaktır.


 

FHDD’den Toprak Günü eylemi!

Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği 29 Mart günü Galatasaray Postanesi önünde Filistin Toprak Günü nedeniyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Filistinli Al Awda Müzik Grubu’nun da katıldığı eyleme ESP ve Mazlum-Der destek verdi.

“Filistin’de toprak bütünlüğüne evet” pankartı ve FHDD flamalarının açıldığı eylemde basın açıklamasını FHDD Başkanı yaptı. 1948 ve ‘67 yıllarında siyonist İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesinin ardından toprakların işgal edilmesini protesto etmek amacıyla ‘76 yılında büyük bir grev örgütlendiğini, aynı gün İsrailli yerleşimcilere toprağını vermek istemeyen 6 Filistinli’nin öldürüldüğünü, 30 Mart’ın o günden sonra toprak günü olarak anıldığını belirtti.

Al Awda Müzik Grubu adına konuşan Mohammed Abu Alqasım, şarkılarıyla Filistin halkının duygularını yansıttıklarını belirttikten sonra, toprak özlemini dile getiren bir şarkı söylendi.

Eylem “Filistin halkı yalnız değildir!”, “Siyonist İsrail Filistin’den defol!”, “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!” sloganları ile son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul