03 Aralık 2005 Sayı: 2005/47 (47)

  Kızıl Bayrak'tan
  Yerel işçi kurultayları çalışmasının güncel sorunları üzerine
  Güvenlik Zirvesi ve Meclis'te suçlara örtü hazırlanıyor
  Suçların üstünü örtme operasyonu sürüyor
  İMF Türkiye raporu; Saldırı ve yıkım programlarına devam
Kurumlar vergisi düşürüldü; Sermayeye hizmette sınır yok!
"Büyük Eğitimci Yürüyüşü"; Zafer direnen emekçinin olacak!
  Yürüyüşün İstanbul kolu; Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden
  Ümraniye İşçi Kurultayı toplanıyor!
  11 Aralık'ta söz, karar, inisiyatif Ümraniye'nin öncü işçilerinde!
  Asgari ücret oyunu başladı
  Asgari ücret mi, askeri ücret mi? / Yüksel Akkaya
  Milli Güvenlik Siyaset Belgesi üzerine/2 ABD emperyalizmine çok yönlü bağımlılık ve sadakatin itirafı / Orta sayfa
  Kimlik tartışması
  Düzen partileri değerlerimize el uzatamaz!
  İşkence uçakları, CİA ajanları Türkiye'de
  Şaron hükümeti yıkılırken bile toprak ilhakına devam ediyor
  Enerji tekelleri Irak'ı yağmalamak için pusuda bekliyor!
  Dünyada işçi hareketlerinden...
  Şemdinli'de açığa çıkan devlet terörüne karşı çalışmalar ve gençlik eylemleri
  Gazi'de Şemdinli protestosuna azgın polis saldırısı; Saldırıya yanıt direniş oldu!
  Gazi sokakları bir direnişe daha tanıklık etti!
  27 Kasım'dan bugüne
  ABD Latin Amerika'ya karşı
  Kuyrukçu liberalizmde derinleşme
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İMF Türkiye raporu...

Saldırı ve yıkım programlarına devam!

Türkiye’de uygulanan ekonomik saldırı ve yıkım programlarının mimarı İMF tarafından Nisan ayında hazırlanan bir rapor geçen hafta kamuoyuna açıklandı. Türkiye’deki ekonomik durumun değerlendirildiği raporda yeralan tespitler, burjuva medya tarafından “İMF’den ekonomiye övgü” gibi başlıklarla yansıtıldı.

Gerçekten de İMF raporunda, son dört yıldan bu yana ugulanan ekonomik programın kazandığı başarılardan övgüyle sözediliyor. 2001 yılında Kemal Derviş döneminde uygulanmaya başlanan programın etkileyici sonuçlar verdiği, bu süre içinde üretimin hızla arttığı, enflasyonun en düşük düzeye indiği, kamu borçlarının önemli derecede azaldığı söyleniyor.

Aslına bakılırsa bütün bunlar, İMF’nin resmi bir raporunda dile getirilmiş olması dışında herhangi bir yenilik taşımayan görüşler. Zira sermaye sözcüleri bu tür görüşleri çoktandır ve her fırsatta dile getiriyorlar. İşçi ve emekçileri kandırıp oyalamak için pembe tablolardan yararlanıyorlar. Ekonomide sağlanan düzelmenin niçin kendi yaşamlarına yansımadığını, herşey güllük gülistanlık olduğu halde neden hala sefalet içinde yaşamak zorunda kaldıklarını soran emekçilere ise “az kaldı” diyorlar. “Biraz daha sabrederseniz, onlar da yoluna girecek.”

İşte sözünü ettiğimiz son İMF raporunun, her zaman duymaya alıştığımız “pembe tablo” nutuklarından farkı burada. İMF, ekonomi programının uygulanmasına dair övgüler dizdikten, pembe tablolar çizdikten sonra işçi ve emekçilere dönüp “sabredin, az kaldı” demiyor.

İMF’nin raporunda kamu borçlarının azaldığı, fakat hala da borç miktarının oldukça yüksek olduğu vurgulanıyor. Üstelik bunların önemli bölümünün kısa vadeli, yani bir-iki yıl içinde geri ödenmesi gereken borçlar olduğu, dolayısıyla bu durumun “bir takım riskler” yaratabileceği söyleniyor. İMF raporunda söylenenler bununla da kalmıyor. Raporda ayrıca cari işlemler açığının ekonomi için önemli bir risk olduğu, özel sektör tarafından alınan dış borçlar nedeniyle yabancı sermaye girişinin arttığı ve bunun ekonomi için yeni “kırılganlıklar” anlamına geldiği, üstelik bu yabancı sermaye girişinin cari işlemler açığının daha hızlı büyümesine yolaçtığı belirtiliyor.

Bütün bu “uyarıların” ardından sıra İMF’nin asıl derdinin ortaya konulmasına geliyor. İMF, bütün bu “kırılganlık”lara, “risk”lere karşı tedbir olarak da “önemli yapısal reformların” kararlılıkla hayata geçirilmesini talep ediyor. Biliyoruz ki İMF’nin kitabında “önemli yapısal reformları hayata geçirin” demek, işçi ve emekçilere daha kararlı bir şekilde saldırın anlamına gelmektedir. Yani İMF, her zaman yaptığı şeyi tekrarlıyor ve sosyal güvenlik saldırısının sonuçlandırılmasını, ücretleri aşağı çekme politikasının sürdürülmesini, özelleştirmelere devam edilmesini, tarımda yaşanan yıkımın derinleştirilmesini istiyor. Ekonomideki “kazanımların” korunması için işçi ve emekçilere daha fazla ve daha sert saldırılmasını emrediyor.
İMF’nin raporunda dile getirilenler, sermaye sözcülerinin ağzında sakız olan “ekonomi düzeldi, biraz daha sabredin bunun nimetlerinden herkes yararlanacak, işsizlik azalacak, yoksulluk ortadan kalkacak” sözlerinin büyük bir yalandan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. İşçi ve emekçilerin yakın bir zaman sonra düzelen ekonominin nimetlerinden faydalanmaya başlamaları gibi bir şey sözkonusu bile değil.

Kısacası, düzelen sermaye sınıfının ekonomisidir. Sermaye sınıfının krizler içinde debelenen ekonomisi, işçi ve emekçilerin daha kötü koşullarda, daha az hak ve ücretler karşılığında, daha uzun ve daha fazla çalıştırılmaları sayesinde bir parça nefes alabilmiştir. Sermayenin yüzü gülmüş, buna karşılık işçi ve emekçilerin hayatı kararmıştır. Bundan sonra da sermayenin kazanımlarını koruyabilmesi için işçi ve emekçilere daha azgınca saldırmaktan başka çaresi yoktur. İMF raporu bunun ilanıdır.
İşçi ve emekçiler sermayenin pembe yalanlarına itibar etmemeli, kölece çalışma ve yaşam koşullarından kurtulmak için kendi güçlerine güvenmeli ve birleşik mücadeleyi yükseltmelidir.

---------------------------------------------------------------------------------------------

AKP hükümetinin politikası yalan çarkıyla işliyor...

2006’da da vergiler artacak, yıkım derinleşecek!

Yılbaşından sonra vergi ve harçların % 9.8 oranında arttırılacağı açıklandı. Oysa hükümet, daha birkaç hafta önce bütçe tasarısı hakkında yapılan konuşmalarda vergi yükünü arttırma yönünde bir planlarının olmadığını söylemişti. Vergiler artmayacaksa, peki bu neyin nesi? Elbette bu, düzenin alışageldiğimiz her zamanki yalancılığının ve ikiyüzlülüğünün yeni bir örneğidir.

Siyasetlerini emekçilerin bilincini bulandırmak, onlardan gerçeği gizlemek için yalanla sürdürdükleri açıkça ortadadır. Düzen politikasının çarkı yalanla dönüyor. İşte bu yüzden de emekçileri 2006’da vergilerle soyup soğana çevireceklerini yalana başvurmadan nasıl açıklayabilirler ki? Ne de olsa onlar için her yol mübah.

Yıllardır gerek İMF’nin emirlerini gerekse diğer saldırı ve sosyal yıkım politikalarını pürüzsüz hayata geçirmek için hep yalan söyleyerek halkı kandırmadılar mı? “Zarar ediyor” dediler, gözümüzün önünde devasa kârları olan KİT’leri birer birer özelleştirdiler. İşten atmayacağız dediler, binlerce işçiyi parça parça kapı önüne koydular. İstihdam sorununu çözerek “işsizliği azaltacağız” dediler, işsizlik giderek artıyor. İşkenceye “sıfır tölerans” dediler, işkenceyi şeffaflaştırarak sokağa taşıdılar.
İşte bunların hepsi yalanlarına belgedir.                                                                                                       

Evet, şimdi de yalan söylüyorlar. Hem de özelleştirmelerden, işsizlikten, işkenceden, açlıktan, yoksulluktan kendi düzenleri ve politikaları sorumlu değilmişçesine yalan söylüyorlar. Çürüyen, kokan giderek çözümsüzlük içinde boğulan ve yıkılmayı bekleyen düzenlerini zor da olsa ayakta tutabilmek için, olası tepkileri bastırmak için, emekçileri önden kandırmaktan başka alternatifleri yok çünkü. İşte gerek bütçe, gerekse vergiler üzerine yaptıkları açıklamaların, halkı kandırmak için yalandan, dolandan başka bir şey olmadığı bir kez daha halkın gözünde kanıtlanmış oldu.

2006 Bütçesi’nin de önceki yılların bütçesi gibi bir borç ve faiz bütçesi olduğu gerçeğini gizleyemiyorlar. Bütçede emekçilerin sefaleti üzerinden sermayeye kaynak arttırılacağı ortadadır. Bütçe açığı ve faiz dışı fazla hedefleri, yeni saldırıların kapıda olduğunu gösteriyor.

Emekçilerin yıkımı ve soygunu yine devam edecek. Bir yandan kamu mal ve hizmetlerine %16.4 zam yapılacak bir yandan da KDV, ÖTV gibi ödeyeceğimiz vergiler artacak. Vergilere yapılacak zamlarla payımıza yine işsizlik, düşük ücretler, özelleştirmeler, açlık ve yoksulluk düşecek. Bu anlamda bütçe de biçimsel değişiklikler yaparak, bütçeye yenilikçi bir görüntü vermek de, bütçe üzerine açıklamalar yapmak da, sermaye temsilcilerinin ikiyüzlü, aldatmacı tutumlarının yansımasıdır.

İşçi ve emekçiler sermayenin emekçileri kandırmakla, yalanla, aldatmacayla hayata geçirdikleri politikalarına hakettiği cevabı elbette er-geç vereceklerdir. Yeter ki tüm saldırı politikalarını püskürtmek için birleşip mücadele etmek yolunu tutabilsinler.