29 EKİM 2005 Sayı: 2005/43 (43)

  Kızıl Bayrak'tan
  TMY karşıtı mücadelenin görevleri...
  Ordu-hükümet geriliminde son perde
  2006 Bütçesi mecliste; Sömürü ve soyguna karşı mücadeleyi yükseltelim!
  2006 Bütçesi; Vergiler yine işçi ve emekçileri vuracak!
  TÜSİAD gözünü enerji ve ulaşım sektörüne dikti; Sermaye yağmaya doymuyor
Telekom yağmasının önündeki engeller temizleniyor
Yargı "siyasallaştırılıyor" mu? Yoksa düzen siyasetinin göbeğinde mi duruyor?
  Umut tacirleri emekçileri soymaya devam ediyor
  Burjuva parlamentosundan pislik akıyor
  Eğitim-Sen'de neler oluyor?
  Sosyal güvenlik açıkları sermayenin eseridir!
  İstanbul Migros işçileri; Haklıyız, kazanacağız!
  İzmir'de 6 Kasım tartışmaları
  Demorkari mücadelesi ve Kürt sorunu: "Demokrasinin sınırlarını genişletme" programı/ Orta sayfa
  Erdemir örsündeki OYAK
  Gecekonduları niçin yıkmalıyız?/ Y. Akkaya
  "Uygar dünya" Pakistan halkını ölüme terketti
  Suriye emperyalist saldırganlığın hedef tahtasında
  Azerbaycan; Aliyev hanedanlığı kendini güvende hissetmiyor
  İşgal ordusu bölgedeki "kalıcı üslerini" genişletiyor
  Genç bir komünistin mücadele günlüğü; Kayaları parçalayan dalgaların sürekliliğidir
  Anti-emperyalist mücadele üzerine
  Medyatik uyuşturucu futbol
  Başarının sırrı / Sosyalist-Şoreşger
  Bültenlerden / Tersane İşçileri Bülteni
  Bültenlerden / Anadolu Yakası İşçi Bülteni
  Basından/ Beşar rejimi daha ne kadar yaşar?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Umut tacirleri emekçileri soymaya devam ediyor

Burjuvazi üretimi küçük imalathanelerden alıp büyük fabrikalara toplayarak toplumsallaştırmıştı. Ancak bu “iyiliğinin” karşılığında artı-değerin tamamına el koymuştu. Bu sayede burjuvazi yaratılan tüm güzelliklere de sahip oldu. Hızla büyüyen sanayinin çarklarını döndürme görevini de işçi sınıfına verdi. Ve onları lanetledi, ezdi, hor gördü, aşağıladı. Onlara kurduğu büyük kentlerde mezarlar biçti. İşçi sınıfı yarattığı zenginlikten uzak gettolara, banliyölere, gecekondulara hapsoldu.

Ülkemizde de kendine özgü gelişim tarzıyla kapitalizm işçi sınıfına kent içindeki köyleri reva gördü. Sonra da sanki emekçilerin suçuymuş gibi bu “kötü görüntüyü” düzeltmek adı altında evlerimizi başımıza yıkmaya başladı. Öyle ki Ankara'da havaalanına yakın gecekonduların “protokol yolu” üzerinde oldukları ve gelen “misafir”ler için kötü görüntü oluşturdukları gerekçesiyle yıkılması gerektiği vaazedildi. Mafyanın eline geçen araziler, yağmaya açılan yeni yeni alanlar, yalandan getirilen çözümler...

“Kira öder gibi konut sahibi olma”yı vaadeden yeni sistemin gelişinin estirdiği bayram havası ile konut fiyatları tavan yaparken, sırtlan sürüleri de yağmadan pay kapma yarışına girdiler. Düşününüz ki aşağı yukarı yirmi yıl vadeye sahip bir borçtan yükümlü tutulacaksınız. Alacaklınız, size hayat sigortası yaparak borcu tahsil edecek. Ödemeleri geciktirdiğiniz koşulda eviniz ve ödediğiniz paraya el konulacak. Tefeciden borç almak bu koşullarda daha mantıklı görünüyor. Zaten “uzmanlar” da Yeniçağ'ın tefecileri olan bankalardan borçlanmanın daha mantıklı olduğunu söylüyor.

Mortgage Yasa Tasarısı'nı değerlendiren Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Hülya Demir, “Tasarı bu haliyle yasalaşırsa belirli bir gelirin altındakilerin konut edinmesi imkânsız. Şu anki bazı bankaların konut kredisi, ipoteğe dayalı konut sisteminden daha makul ve mantıklı. Çünkü tasarıda eğer tüketici kabul ederse kredi faizleri değişken olabilecek. Bankaların ise faizleri sabit” diyor.

Yeni bir şey gibi sunulan bu sistem aslında yeni de değil. Yıllarca Emlakbank tarafından uygulanan ipotek bankacılığı, birkaç banka tarafından da hayata geçirilmiştir. Başta Emlakbank olmak üzere diğer bankalar tarafından yıllardan beri uygulanan ipotek bankacılığı (mortgage), kısa vadeli ve yüksek faizli olduğu için, dar gelirliler tarafından değil, orta ve üst gelir grupları tarafından tercih edilmişti. Faizlerin yüzde 25'ler düzeyinde seyrettiği bir ortamda, vatandaşların birikimleri olmaksızın kira ile eşdeğer taksit ödemeleri imkânsızdır. Diyelim ki, döviz cinsinden aylık yüzde 1 faiz ile borçlandınız. Bunun yıllık maliyeti yüzde 12'ler düzeyinde olacaktır. Kaldı ki döviz cinsinden aylık yüzde 1 faiz ile konut kredisi, bugünkü koşullarda mümkün değildir. Bunun herkes farkında. Yapılmak istenen yeni alanları yağmaya sunarak sermayeye rant kapıları açmak.

İşçi bir araziyi çevirip ev yapınca gecekondu denir, bunu yasalarla yaparsanız adı “toplu konut” olur. İstanbul'da Ataköy veya Ankara'da Ümitköy Emlak Bankası tarafından yaptırılan toplu konut bölgeleridir. Oralarda kimlerin oturduğu da ortadayken, yeni yasadan kimlerin faydalanacağı belli oluyor. Zaten türlü yolsuzluğun döndüğü, ev yapmak üzere kurulan Emlak Bankası'nda yaşananlar çok uzak değil.

Yağmanın ve talanın olduğu yerde sırtlan sürüleri gezinmeye başlar demiştik. Bizim sırtlanlarımız da sermaye devletinin kendilerine açtığı yoldan büyük bir keyifle yürüyorlar. Canlı yayınlarda fabrikalar, binalar, arsalar açık artırmaya çıkartılıyor. Şeffaflık adı altında ihaleler şova dönüştürülüyor. Gayet heyecanlı geçen “müzayedeler” gözetleme programlarını aratmayacak nitelikte. Özelleştirme İdaresi ve TMSF eliyle yürüyen bu şov ile işin vitrin kısmı da tamamlanmış oluyor. Erdemir'in haraç-mezat satılmasının ardından, Mersin Limanı'nı bu yolla satanlar “yürütmeyi durdurma” engeli ile karşılaştılar. Tabii Özelleştirme İdaresi'nin bu atağına cevap TMSF'den geldi. Benzer bir programı yayına koyan TMSF, Uzan menşeili parçaları satışa sundu. 1990'larda yaşanan özelleştirme furyasında bazı çimento fabrikaları özelleştirilmiş ve bunların 9'u Uzanlar tarafından alınmıştı. Yine bu furyada Zeytinoğlu Grubu tarafından alınan Eskişehir Çimento, 2001 yılında, Esbank'ın borçları nedeniyle TMSF'ye devrolmuş, neticesinde bu da Uzanlar'ın eline geçmişti. Ancak Uzan imparatorluğunun çöküşü ile beraber çimento fabrikalarının tekrar üleştirilmesi gerekti. Emlak piyasasına düşen mortage bombasının sektörü hareketlendirmesi ile beraber yapılması gündeme gelen yeni konutlar doğal olarak inşaat sektörünü de hareketlendirdi. İşte çimento fabrikalarının satışı da tam bu döneme denk gelince Türkiye'nin en büyük şirketleri de müzayedede kıyasıya mücadele içine girdi. Yıktıkları ülkeyi yeniden yapmak isteyen emperyalistlerin de yeniden yapılandırma hevesi içinde Irak'ta inşaat işi için kolları sıvaması da bizimkilerin iştahını kabartmaya yetiyor. Açık artırmada son tabelayı kaldıran Türkerler İnşaat oldu. 158.5 milyon dolarla fabrikaya kondular.

Biri silahını çekip gasp gerçekleştirirse o hırsız, ama silah yerine “ev kurma” umutlarını kullanan biri size bunu yaparsa kahraman olabiliyor. Düzendeki çürüme ve kokuşmaya karşı mücadeleyi yükseltip miadını doldurmuş bu sistemi tarihe gömmekten başka bir çıkış yolumuz bulunmuyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

Sivil faşist çeteler yine sokakta...

KTÜ faşizme mezar olacak!

20 Ekim günü saat 12:00 civarında Trabzon İktisadi İdari Bilimler Fakültesi kantininde Gencay adında demokrat bir arkadaşımız sivil faşistlerin sözlü tehditlerine maruz kaldı. Arkadaşımızdan sigarasını söndürmesini istediler. F0akat arkadaşımız bu tehditlere gereken yanıtı verdi.

Aynı gün akşam saatlerinde (iftar zamanı) yine aynı kantinde herkesin yemek yediği sırada, 5 sivil faşist, arkadaşımızı yüzlerce insanın arasında tehdit etmeye devam ettiler. Daha sonra arkadaşımıza saldırdılar. Kafasına silah dayayarak ölümle tehdit ettiler ve silahın kabzasıyla birkaç darbe indirdiler. Arkadaşımız faşistlerin karşısında dik durarak onların tehditlerine boyun eğmedi.

Bu olaydan sonra dekanın yanına gitti, ancak bir yanıt alamadı.

Faşistler bu saldırı için ramazan ayını seçtiler. Onlar YÖK çalışmalarının başlaması ve sınavların yaklaşmasından rahatsız oluyorlar. Hem çalışmaları engellemek, hem de insanlara korku salarak onları demokratik üniversite mücadelesinden uzaklaştırmak istiyorlar.

Ancak devrimci mücadeleyi kimsenin engelleyemeyeceği gerçeğini unutuyorlar. Burada bir kez daha yineliyoruz, ne sivil faşist kudurganlık ne devlet terörü devrimci faaliyetimizi engelleyebilir.

Baskılar bizi yıldıramaz!

Üniversitelerimizi çetelere ve tüccarlara teslim etmeyeceğiz!

KTÜ/Ekim Gençliği

----------------------------------------------------------------------------------------

Trakya Üniversitesi'nde 6 Kasım çalışması

TÜ'de 2004 yılında gerçekleşen Bahar Şenlikleri'nin ardından başlatılan saldırılar sonrasında öğrenci muhalefeti son derece gerilemişti. Bu süreç 2004-05 eğitim döneminde de etkisini yakıcı bir şekilde sürdürdü. ÖGB'lerin en ufak bir pullama çalışmasına bile anında müdahale etmeleri ve öğrenciler üzerindeki yılgın hava geçen dönemin durgun geçmesine neden oldu. Bu durum, bu eğitim döneminin başında yapılan kayıt çalışmaları esnasında da kendini yakıcı bir şekilde hissettirdi.

Bu gidişata bir dur demek için devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler olarak biraraya geldik. Toplantıya katılım sınırlı olsa da, çalışmaya katılabilecek hemen hemen tüm unsurların toplantıda yer alması anlamlıydı. Toplantının asıl gündemi 6 Kasım'dı. YÖK ve eğitim sisteminin çarpıklığı toplantının diğer gündemleriydi. TÜ'nün öznel koşulları dikkate alınarak, bu dönemde bir alan eylemliliğinin yapılmasının bir hayli güç olacağı konusunda herkes hem fikirdi. Toplantı sonucunda, bu 6 Kasım'da herhangi bir alan eylemliliği yerine, 6 Kasım haftasında öğrencileri bilinçlendirmek için pullama ve eğitim sisteminin çarpıklığını ve YÖK'ü teşhir eden bildiri çalışması yapılması kararlaştırıldı. Bunu dışında eğitim sistemi ve YÖK zihniyetinin tartışılacağı bir panel gerçekleştirme kararı aldık. Ayrıca panelin okul içinde yapılması kararlaştırıldı.

Bu etkinliklerle okuldaki yılgın havanın bir nebze olsun kırılacağına, okul içindeki muhalif öğrencilerin içine kapanıklılığının ve marjinal görüntüsünün dağılacağına inanıyoruz.

Ekim Gençliği/Edirne