25 Haziran 2005
Sayı: 2005/25 (25)


  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimciler ölmez,
devrim davası yenilmez!
  Dersim şehitleri İstanbul’da binlerin
katılımıyla, güneşe uğurlandı
  TKİP İstanbul Örgütü’nden çağrı
  Maoist Komünist Partisi’nin açıklaması
  Katliamı protesto eylemlerinden
  Kürdistan Devrimci Sosyalistleri’nden
açıklama
  Van’da binler katledilen gerillalara
sahip çıktı
  Özelleştirmeye karşı mücadele ve Telekom
  Tayyip Erdoğan Beyrut’a gitti
  Seydişehir Alüminyum işçileriyle konuştuk
  Tersane işçileri iş cinayetlerine
“artık yeter!” dedi
  DİSK’in 15-16 Haziran
Kocaeli-İstanbul yürüyüşü
  Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni
dönem (Orta sayfa)
  “Aydınlar bildirisi” ve
düşündürdükleri
  Üniversitelerimizde faşiste, polise,
sermayeye yer yok!

  ÖSS sınavı 19 Haziran’da yapıldı

  Irak bataklığına saplanan işgalcilerin
direnişi zayıflatma çabaları
  Lübnan seçimlerinden “Suriye karşıtı” ittifak galip çıktı
  İran’da seçimlerin ikinci turunda
iki aday yarışacak
  Bolivyalı işçi ve emekçilerin kararlılığı
sistemi zorluyor
  GOP İşçi Derneği Genel Kurulu
başarıyla gerçekleştirildi
  Cinsel taciz ve tecavüz; Yaygın bir kirli savaş yöntemi
  Rosenbergler;  İnançlarından ödün vermeyen iki onurlu insan
  Paris’te “Dünden bugüne devrimci
hareket” üzerine bir konferans
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Irak bataklığına saplanan işgalcilerin direnişi zayıflatma çabaları...

İşgalci zorbalar eninde sonunda defolacaklar!

ABD emperyalizminin resmi açıklamaları ile savaş çetesinin önde gelen bazı isimlerinin hamasi nutuklarına bakılacak olursa, işgal karşıtı direnişin bitirilmesi an meselesidir. Bu tür açıklamalara pek inanan olmasa da arada bir tekrarlanıyor. Ancak Irak'tan ABD'ye taşınan tabutlar artık bu tür iddiaları fazlasıyla gülünç kılmaya başladı.

Direnişin gücü sonunda savaş çetesinin en etkin isimlerini de bu gerçeği itiraf etmeye zorladı. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld bile, Irak'ın iki yıl öncesinden daha güvenli olmadığını söylemek durumunda kaldı. Yani işgalci zorbalar direnişi ezme iddiasını artık terkediyor. Zira direniş iki yıl öncesine göre çok daha güçlü iken, bu süre içinde işgal ordularının vahşi kıyımlarını sadece Irak halkları değil, tüm dünya öğrendi. İşgalin yalan gerekçelere dayandırıldığını ise medyanın sersemlettiği Amerikalılar bile biliyor. Yani hem neo-faşist çete, hem de emperyalist ordular büyük ölçüde teşhir olmuş durumda.

“ABD güçlerine karşı savaşanlar iyi ve dürüst Iraklılar”

Irak'ta direnenlerin “yabancı savaşçı” olduğu yönündeki iddiaları ise işgal ordusunun komutanları bile yalanlıyor. Örneğin 42. Piyade Birliği komutanı General Joseph Taluto, direnişçiler hakkında “ABD güçlerine karşı savaşanlar iyi ve dürüst Iraklılar” yorumunu yapıyor.

Iraklılar'ın ABD'ye karşı savaşmasını “anlaşılır” bulduğunu söyleyen ABD'li komutan, direnişçilerin “ülkelerini savunduğunu” söylüyor. Bakuba ve Samarra gibi en hareketli bölgelerde görev yapan Taluto, işgal güçlerinin güçlü silahlarına rağmen direnişçilerin “oldukça iyi iş çıkardıklarını” da dile getiriyor. Taluto, “Bizim askerlerimiz paralı, ama Irak'ın gönüllü ve ABD güçlerini istemeyen dürüst savaşçıları var. Bizim Irak'ta olmamızı, kendileri için büyük bir tehdit olarak algılıyorlar” diyor. Bu sözler psikolojik savaş kapsamında yapılan propagandaların yalana dayalı olduğunun birinci ağızdan itirafıdır.

İşgalciler direnişçilerle görüşmeye başladı

Irak'ta emperyalist işgal karşıtı direnişle başa çıkamayan ABD yönetiminin, direnişçi gruplarla dolaylı yollardan görüştüğü resmen açıklandı. ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği, Bush başkanlığındaki savaş kundakçılarının pazarlığa karşı olduklarını iddia ediyor, ama görüşmeleri doğruluyor.

Amerikalı diplomatlar ile bazı komutanların direniş grupları ile görüştüğünü söyleyen ABD'nin Irak Büyükelçiliği, gizli görüşmelerin saldırıları azaltmak ve direniş liderlerini “yumuşatmak” için yapıldığını ileri sürdü. Büyükelçilikten yapılan açıklamada, “Irak'ta yeni kurulan hükümetin istikrarını sağlamak ve ölümlerin önüne geçebilmek için tek yol, direniş grupları ile anlaşmaya varabilmek. Direniş liderleri ile birebir iletişimimiz yok, ama Saddam rejiminde görev yapmış ve şu anda da ABD ile işbirliği içerisinde olan bürokratlar aracılığı ile görüşmeler sağlanıyor” denildi.

Kukla hükümet de direnişçilerle anlaşmaya çalışıyor

ABD ajanı İyad Allavi hükümetinde bakan olan Ayham Al-Samari, yaptığı açıklamada, Bağdat'taki evinde iki direnişçi grup lideriyle en az on kez görüştüğünü belirterek, direniş grubunun önerilerini Irak ve ABD'li yetkililere ilettiğini kaydetti. Eski Irak Elektrik Bakanı Al-Samari, “Irak İslam ordusu ve mücahit orduları” adlı direniş gruplarının ABD'li ve Iraklı yetkililerle müzakerelere başlamak istediğini söyledi. Bu önerinin Irak hükümeti için bir şans olduğunu belirten eski kukla bakan, direnişçi grupların ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesi için bir takvim belirlenmesini ve İran'ın Irak üzerindeki etkilerinin azaltılmasını talep ettiklerini söyledi.

Irak kukla Başbakanı İbrahim Caferi'nin sözcüsü Laif Kubba ise, geçtiğimiz aylarda hükümetin bazı direnişçi gruplarıyla bağlantı kurduğunu, ancak Al Samari'nin bahsettiği grupların önerilerini ilk kez duyduğunu söyledi.

Kukla hükümetin milletvekilleri de işgalin son bulmasını istiyor

Aralarında Şii, Sünni, Kürt, Hıristiyan ve “sosyalistler”in bulunduğu 82 Iraklı milletvekili, ülkedeki ABD işgalinin bitmesi ve işgal güçlerinin Irak'tan çekilmesi için çağrıda bulundu. Birleşik Irak İttifakı (UIA) üyesi Hasan Şansal tarafından meclis toplantısında konuya ilişkin okunan mektupta, “Uzun zamandır işgal güçlerinin, ülkemizi terketmesi için çağrıda bulunuyoruz. Ancak bu talebimiz sürekli görmezlikten geliniyor” denildi. Irak Meclisi'nin halkın iradesini yansıttığını iddia eden 82 vekil, mektuplarında, “Ülkeyi karanlıkta bırakan işgalin derhal bitirilmesini ve işgal güçlerinin Irak'ı terketmesini istiyoruz. Bu, Irak halkının isteğidir” ifadesine yer verdiler. Sözkonusu vekiller, kukla hükümetin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden işgalin süresinin uzatılması yönündeki isteğini de kabul etmediklerini vurguladılar.

Emperyalist işgalcilerle düşkün işbirlikçilerinin direnişçilerle anlaşma yoluna girmeleri içinde bulundukları sıkışmışlığın göstergesidir. Aksi halde “tehlikeli teröristler”le görüşmek yerine onları fiziken imha etmeği yeğlerlerdi. Bu girişimle, sınırlı tavizler karşılığında direnişi zayıflatabilmeyi umuyorlar. Bu hedeflerine ulaşabilirlerse eğer, işgali daha düşük bir bedel karşılığında sürdürmenin mümkün olacağını var sayıyorlar.

Irak halkları direnişten vazgeçmediği sürece, işgalci zorbaların önünde bu ülkeden defolup gitmek dışında bir yol olmayacaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

İngiliz bakan itiraf etti...

Irak'a “demokrasi” napalm bombaları eşliğinde taşınıyor

İngiliz hükümeti Irak işgaliyle ilgili yeni bir skandalla yüzyüze. Skandal, Irak halklarına karşı kullanılan napalm silahlarıyla ilgili bilgileri Savunma Bakanı'nın parlamentodan, olayı bilen milletvekillerinin ise halktan gizlemeleri nedeniyle patlak verdi.

Geçen Ocak ayında milletvekillerine bir açıklamada bulunan İngiltere Savunma Bakanı Adam Ingram, ABD'nin Irak'ta napalm bombası kullanmadığını iddia etmişti. Oysa yeni gelişmeler, Ingram'ın Avam Kamarası'ndaki açıklamasından sonra İşçi Partisi milletvekili Harry Cohen'a gizli bir mektup yazdığı ve milletvekillerine yalan söylediğini itiraf ettiğini ortaya koydu. ABD'nin Irak'ta napalm kullandığını sonradan öğrenen bazı İngiliz milletvekillerinin de, “konunun hassasiyeti” bakımından bunu kamuoyuna yansıtmadıkları ve durumu açıklamak için genel seçimlerin geçmesini bekledikleri anlaşıldı. Yani bakan milletvekillerine, milletvekilleri de halka yalan söylemiştir.

Bilindiği gibi burjuva siyasetçi takımının halka yalan söylemesi, onların asli görevlerindendir. Onların “yönetme sanatı” dedikleri şey de, esas olarak yalan ve aldatmacaya dayalıdır. Ancak sözkonusu Irak olunca olayın boyutu değişmektedir. Zira emperyalist işgalin en önemli gerekçesi Saddam yönetiminin kitle imha silahları ürettiği savına dayandırılmışken, işgalcilerin sivil Iraklılar'ı kitle imha silahlarıyla katletmesidir sözkonusu olan. Bu ise her tür riyakarlığın ötesindedir.

Artık İngiliz Bakan Ingram şunu itiraf ediyor; “ABD'li yetkililer Irak'ta napalm bombası kullanmadıklarını söylediler. Ancak araştırmalarım gösteriyor ki, ABD, Irak'ta yeni geliştirilen MK-77 tipi napalm bombası kullanmış.” Ingram, ABD ordusunun 2003'te sadece 3 gün içerisinde 30 tane MK-77 tipi bomba kullandığını da saptamış. Bu katliamların dolaysız suç ortağı olan İngiliz bakan, aradan geçen iki yıllık sürede Irak halklarının üstüne kaç tane MK-77 tipi bomba atıldığından ise sözetmiyor.

Elbette emperyalist orduların Irak halkları üzerine Napalm bombaları attığı daha önce de biliniyordu. Bu vahşete dair pek çok haber, dahası bizzat bu silahların kullanıldığına tanık olanların açıklamaları kamuoyuna yansımıştır. Sadece Irak'ta kanser vakalarında yaşanan patlama ile Felluce kentini yerlebir eden vahşi saldırının tanıkları tarafından aktarılan gözlemler bile, işgalcilerin kitle imha silahları kullandığını tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaya yeter. İngiliz bakanın itirafları ise, halklara karşı işlenen iğrenç suçların uzun süre saklı tutulamayacağını bir kez daha göstermiştir.

Halkların celladı emperyalist orduların kitle imha silahları kullanmasına ilk defa tanık olunmuyor. Haydut takımının bu silahlarla yaptıkları kitlesel kıyımların hadi hesabı yok. Aslında bu şaşırtıcı da değil. Zira şiddet ve kitlesel kıyımlar emperyalist kapitalizmin olmazsa olmaz icraatlarındandır. İnsanlığın şiddetten arınması için dünyanın kapitalizmden arınması gerekiyor.