04 Haziran 2005
Sayı: 2005/22 (22)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye iktidarı alaşağı edilmeden
emperyalist kuşatma dağıtılamaz
  Eğitim-Sen ve anadilde eğitim hakkı
  ABD ve uşaklarının karanlık planlarını bozalım!
  “Her yer Seydişehir, her yer direniş!”
  Aliağa’dan Seydişehir’e destek eylemi
  İSDEMİR ve özelleştirme
  Paralı sağlık hizmeti adım adım hayata geçiriliyor
  Eğitim-Sen’in kapatılması AB’den
gelecek direktiflerle durdurulamaz
  Kayseri BDSP’den açıklama
  “20. Yılında Özelleştirme Gerçeği
Sempozyumu” üzerine
  “Asrın projesi” kimin için?
  Ermeni sorunu konulu konferans ertelendi
  Ölümleri çığlık olup durdurmalıyız!
   Gençlik hareketinin sorunlarının çözümünde devrimci bir odak
olabilmek için! / (Orta sayfa)
  İstanbul Üniversitesi’nde yaz okulları paralı hale getiriliyor!
  ÖSS geleceksizliktir!
  Fransız halkından emperyalist AB
projesine sert tokat!

  Fransa referandumu üzerine

  Lübnan’da dört turlu seçimlerin ilk turu
Beyrut’ta yapıldı
  Mahmut Abbas halkların celladı
Bush’un huzuruna çıktı
  Emperyalist-kapitalist düzen işkenceyi
“yasal güvence”ye kavuşturma yolunda!
  Emperyalist ordular 50 bin askerle Bağdat’a saldırı başlattı
  Maltepe BDSP’den Mayıs şehitlerini
anma eylemi
  Kadın programları yayından kaldırıldı
sömürü, şiddet ve yıkım sürüyor
  Bültenlerden
  “GOP İşçi Derneği 1. Olağan Genel
Kurulu’nda buluşalım!” başlıklı bildiriden
  Vicdani retçi Mehmet Tarhan’a baskılar artarak sürüyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bush'un huzuruna sadece Erdoğan değil, tam tekmil işbirlikçi sermaye iktidarı çıkıyor!

ABD ve uşaklarının karanlık planlarını bozalım!

ABD emperyalizmi ile sermaye iktidarı arasındaki ilişkilerin güncel seyri, gerilim ve cezalandırma evresinin aşılarak yeni bir balayı dönemine girildiğini göstermektedir. İşçi-emekçiler ile ezilen halklar açısından hayra alamet olmayan bu durum, Erdoğan'ın Haziran başında Bush'un huzuruna çıkmasıyla iyice netleşecek. Bununla birlikte mevcut diplomatik jestleşme ve yoğunlaşan görüşme trafiği, ilişkilerin geleceği ve doğuracağı sonuçlara ilişkin şimdiden ciddi açıklıklar sunmaktadır. Bu açıklıklar temelinde işçi-emekçileri ve ezilen halkları bekleyen tehlikeleri ortaya koymak ve ciddi bir siyasal mücadele hazırlığının aciliyetine vurgu yapmak büyük önem kazanmıştır. Zira bu cephede yaşanacak gelişmeler önümüzdeki birkaç yılın siyasal gündemini esastan belirleyecek niteliktedir.

Diplomasi trafiğinin yoğunluğuna ve kapsamına dikkat!

Erdoğan 8 Haziran'da Bush'un huzuruna çıkacak ve bugünden açıklanan programa göre yaklaşık 10 dakika kadar sürecek bir görüşme yapacak. Bu 10 dakikalık görüşme, bir tören mizanseni olmaktan öteye bir anlam taşımayacağı gibi, gerçek durumu gizlemek üzere burjuva propagandasının ana malzemesi olmak dışında başka bir işleve de sahip olmayacaktır. Alınacak kararlar ve çıkacak sonuçlar devletin ve burjuvazinin doğrudan temsil edildiği kapalı toplantılarda netleşecektir. Dolayısıyla Erdoğan'ın ziyaretine ilişkin yapılacak bir değerlendirme için, Erdoğan ve Bush'un birlikte boy gösterecekleri seremonik buluşmayı değil, uzun bir sürece yayılan diplomasi trafiğinin toplam bir seyrini ve sermaye iktidarı cephesinden ABD yoluna düşenlerin kimliklerini dikkate almak gerekmektedir. Halihazırda sermaye cephesinden bu çerçevede yapıldığı belli bir dizi ziyaret ile Erdoğan'ın ziyaretine paralel olarak ABD'nin yolunu tutacak olanların listesi bu bakımdan net bir görüntü oluşturmaktadır.

Geçtiğimiz hafta içerisinde TBMM Başkanı Arınç ve TÜSİAD Başkanı Sabancı ABD'deydiler. Dışişleri Bakanı Gül, Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ ise Erdoğan'dan birkaç gün önce ABD yolunu tutacaklar. Onlara kalabalık bir askeri ve üst düzey bürokrat heyeti eşlik edecek. İşte bu geniş perspektiften bakıldığında görülmektedir ki, Bush'un huzuruna çıkacak olan sadece Erdoğan değil, bir bütün olarak sermaye iktidarıdır. Tekelci burjuvazinin en üst düzey temsilcileri ile tekelci burjuvazi adına ülkeyi yöneten ya da görüntüyü kurtaran devlet aygıtının tüm temsilcileri ABD emperyalizminin huzuruna çıkmaktadırlar. ABD uşaklığının tam ve gerçek resmini sunan bu tablo ayrıca, Erdoğan'ın ziyaretiyle üst noktasına varacak diplomatik görüşmelerden çıkacak karanlık sonuçların kapsamı ve niteliği hakkında da fikir vermektedir.

Uşaklık tablosundan çıkarılacak sonuçlar

Şimdi tüm hatlarıyla belirgin biçimde önümüzde duran bu resimden çıkarılması gereken bazı sonuçları maddeler halinde ortaya sıralayalım.

Birincisi; bu, ülke yönetenlerinin artık ABD uşaklığında tüm sınırları aştığının resmidir. Böylelikle Türkiye'nin her açıdan ve tüm hatlarıyla, bir ABD eyaleti düzeyinde ABD emperyalizminin idari ve siyasi egemenliği altında olduğu tescillenmektedir.

İkincisi; Efendi, görevlerini aksatan ve kaytarmaya kalkan uşak takımını artık uzaktan azarlayarak ya da görevli sorgucu memurlarını yollayarak değil, doğrudan ve tekmil halde karşısına alıp sorgudan geçirerek hesabını kesin olarak görmeyi planlamaktadır.

Üçüncüsü; Görevlerini tam olarak yerine getirmeyen ve topu birbirlerine atarak işin içinden sıyrılmaya çalışan uşak takımına, yeni operasyonlara hazırlanan ve bu kez işini sıkı tutmak isteyen efendi tarafından topluca huzura alınarak en küçük bir kaytarma ya da oyun bozanlığa izin verilmeyeceği kesin olarak anlatılacak ve üstlenecekleri görevler pazarlıksız önlerine konulacaktır.

Kısacası azarlanıp aşağılanarak terbiye edilen uşak takımı tüm yelkenleri inmiş olarak efendisinin huzuruna çıkacak ve yeni kirli ve karanlık görevlerle geri dönecektir.

Terbiye edilen uşak takımını bekleyen görevler

Efendinin uşak takımını topluca huzuruna alıyor olması, gündemindeki kirli ve karanlık planların mahiyetine de ışık tutmaktadır. Zira efendi-uşak ilişkisinin tüm hatlarını ortaya koyan bu kapsamda bir organizasyona başvurmak için efendinin son derece acil ve hayati bir plana sahip olması gerekir. Onun böyle bir plana sahip olmak için nedenleri olduğunu biliyoruz. İran ve Suriye'ye yönelik müdahale amacı, bu nedenlerin ilk akla geleni durumundadır. Öyle ya, İncirlik de dahil olmak üzere sermaye iktidarı ABD'nin Irak vb. ihtiyaçları yönünde istenilen adımları şöyle ya da böyle atmış bulunmaktadır. Bu açıdan ABD-Türkiye ilişkilerinde herhangi bir sıkıntı ya da bu düzeyde görüşmelere konu edilecek bir planın varlık nedeni ortada yoktur. Dolayısıyla İran ve Suriye'ye yönelik Amerikan müdahalesi için oluşturulan saldırı planlarının uşak takımının önüne konulacağı ihtimali son derece yüksektir. Dahası tüm kırmızı çizgilerini yiyip yutan sermaye iktidarı pazarlıksız teslim olacak kadar kıvama getirilmiştir.

Bu gerçek, ilişkilerin toplam seyrinden de görülebilmektedir. Hatırlanırsa Bush'un seçimlerden zaferle çıkmasının akabinde İran ve Suriye öncelikli hedefler haline getirilmiş, kısa bir süre sonra da ABD yetkililerinin Türkiye akını başlamış ve beraberinde AKP hükümetini terbiye edecek sistematik bir kampanya başlatılmıştır. Terbiye operasyonunun belli sonuçlar vermesinin akabinde ise sadece Erdoğan değil, tekelci burjuvazinin temsilcileri, ordu ve nihayet 1 Mart tezkeresinin sorumlusu olarak görülen Meclis'in Başkanı ABD'ye çağrılmaktadır. Bu sonuncusu, ziyareti sırasında ABD'ye bağlılığını özel bir tarzda belirtme gereği duymakla kalmamış, benzer tezkerelerin bu kez kazasız belasız geçeceğine dair temenniler vermiştir.

Hiç kuşku olmasın ki, ABD-Türkiye ilişkilerinin 1 Mart tezkeresi öncesinde sahip olduğu rotaya oturmasının gerisinde benzer karanlık planlar bulunmaktadır.

ABD ve uşak takımının karanlık planlarını bozalım!

Bu son gelişmelerle birlikte sermaye iktidarı Amerikancı uşak kimliğini ve konumunu çok net biçimde gözler önüne sermiştir. Artık, lafı dolandırmadan, kırmızı çizgi teraneleri okumadan ve halkın Amerikan karşıtı duyarlılıkları karşısında aynı saftayız masalına başvurmadan uşaklıklarını icra edecek kıvama ulaşmışlardır. Şimdilerde topu birden efendilerinin huzuruna koşarak yeni görevlere hazırlanmaktadırlar.

Tüm bunlar bir kez daha devrimci güçlerin önündeki oldukça ciddi siyasal görev ve sorumlulukların bulunduğunu işaret etmektedir. Uşak takımının Amerikancı kimliğinin sistematik teşhiri yanısıra, etkili bir siyasal mücadeleyle uşaklığın olası sonuçlarının etkisiz kılınması bu yönde yapılacakların ana eksenini oluşturmaktadır.