Gerici rejimler Kürt halkına
düşmanlıkta birleşiyor!
Tayyip Erdoğan geçen yıl yapmayı planladığı İran gezisini, Tahran yönetiminin Kongra-Geli terör örgütleri listesine almaması ve Bushla savaş çetesi tarafından gelen uyarılar üzerine iptal etmişti. Gelinen yerde ise İran rejiminin Kürt hareketine karşı fiili saldırıya geçmesi Ankarada hoşnutlukla karşılanmış, gerici iki rejimin Kürt halkına düşmanlıkta anlaşmaları üzerine Erdoğan, İran gezisini 28-29 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirdi. Erdoğan ve heyeti başta İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi olmak üzere çok sayıda üst düzey İranlı yetkiliyle görüşmelerde bulundu.
ABDyle İsrailin rahatsızlık duymalarına rağmen gerçekleşen İran ziyareti, sermaye devletinin Kürt halkını inkâra ve imhaya dayalı şoven politikasındaki ısrarının da bir göstergesidir. Zira gezi, Ankara ile Tahran yönetimlerinin Kongra-Gelin tasfiye edilmesi ve Güney Kürdistanda bağımsız bir Kürt oluşumunun engellenmesi konularında mutabık olmalarından sonra gerçekleşti.
Ancak Tahran ziyaretinin bunun da ötesinde anlamları vardır. Bu boyutu Erdoğan şu sözlerle ifade etti, Kısa vadede hedefimiz, geçen yıl koyduğumuz bir hedeftir, o da -iki ülke arasındaki ticaret hacminde- 5 milyar doları yakalamaktır. Bu konuda mutabıkız. Çalışmalarımızı da bu istikamete sürdürüyoruz.
Kürt hareketine karşı ortak saldırı
Son zamanlarda Kongra-Gele karşı saldırı düzenleyerek Ankaranın takdirini toplayan İran rejiminin de Ankaradan beklentileri vardır. Tahran yönetimi beklentisini şöyle ortaya koymuştu:
PKK, Türkiye için ne kadar tehditse Halkın Mücahitleri de İran için öyledir. Dolayısıyla, yıllardır İrandaki rejim muhalifi olarak çalışan ve Iraktan destek alan örgüte Türkiyenin açıktan karşı gelmesini bekliyoruz.
Türkiye, bu beklentiyi karşılıklılık ilkesi çerçevesinde uygun gördü ve Tahrana anlaşmaya hazırız mesajını iletti.
İki ülke güvenlik heyetleri geçen ay Ankarada genel bir uzlaşma sağlamıştı. İran ziyaretinde ekonomik ilişkilerin yanısıra terörle mücadelede işbirliği konusunda anlaşmaya vardıklarını söyleyen Erdoğan, İranın Kongra-Geli terör örgütleri listesine aldığını resmen açıklamasını da istedi. Nitekim iki ülkenin ortak planlar hazırladığı ve duruma göre Kongra-Gele karşı saldırıya geçebileceklerini de Erdoğan açıkladı. Suriyenin de benzer bir tutum içinde olduğu hesaba katıldığında, Kürt düşmanlığının bu gerici rejimleri ortak paydada buluşturduğu açıkça görülmektedir.
Kısa süre önce Ankarayı ziyaret eden Suriye başbakanı Mustafa Otri ile yapılan görüşmelerin temel konularından birini, Ankara-Şam yönetimlerinin Kürt halkına karşı ortak tutum almaları oluşturuyordu. İranla yapılan anlaşmalar, imzalanan protokollerle, saldırganlığın üçüncü ayağı da oluşturulmuş oldu.
Olası bir Kürt oluşumu engellenmelidir!
Türk sermaye iktidarının en önemli kaygılarında biri, Güney Kürdistanda bağımsız bir devlet yönetimin kurulmasıdır. Böylesi bir gelişmenin, Kürt halkının temel demokratik haklarını kullanmasına bile tahammül edemeyen Ankaradaki gerici/şoven rejimi rahatsız etmesi anlaşılır. İmralı teslimiyetiyle birlikte Kürt hareketi düzenle uzlaşma, barışma ve bütünleşme sürecine girdi ve halen Kürt kitlelerini de bu çizgi üzerinden denetim altında tutuyor. Fakat öte yandan Kürt halkının temel sorunları da yerli yerinde duruyor. Bu ise Kürt hareketinin olmasa da, Kürt sorununun neden rejimin gündemindeki yerini koruduğunu gösteriyor. Ezilen halkların isyan etmesinin kaçınılmaz olduğunu egemenler de biliyor elbet. Kürt halkına düşmanlıkta ısrar etmelerinin temel nedeni budur.
Sermaye iktidarı, Güney Kürdistanda olası bir Kürt yönetiminin kurulmasının, diğer parçalara da örnek oluşturacağı varsayımıyla hareket ediyor. Böyle bir oluşumu engelleyebilmek için kendisiyle benzer konumda olan Suriye ve İran yönetimlerini de seferber etmek uğraşı içinde. Yani Suriye-İranla aranan işbirliğinin bir yönü Kongra-Geli tasfiye etmekse, diğer yönü Güney Kürdistanda bağımsız bir Kürt oluşumunu engellemektir.
Nitekim Erdoğanın 28-29 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği İran ziyaretinde öncelikli gündem maddesinin, Kuzey Irakta muhtemel bir bağımsız veya yarı-bağımsız Kürt oluşumuna karşı Şam, Tahran ve Ankaradan menkul bir üçlü blok kurulması olduğu resmi çevreler tarafından açıklandı. Erdoğanda konuya dair açıklamasında, üç ülkenin, Iraktaki olumsuz gelişmelere karşı acil olarak ortak bir duruş sergilemelerinin, bu ülkedeki yeni süreci de olumlu anlamda etkileyeceğini iddia etti.
Üçlü şer ittifakıyla emperyalist-siyonist zorbalarla stratejik işbirliği içinde olan Türk sermaye devleti, bizzat bu ittifakın hedefi olan İran ve Suriye ile de, Kürt halkına düşmanlık temeline dayalı bir başka ittifakın başını çekmiş oluyor.
Ticaret hacmini 5 milyar dolara
çıkarmayı hedefliyoruz
Türkiye-İran ilişkilerinin bir diğer önlemi ayağı ise iki ülke sermaye grupları arasındaki ticaret hacmini geliştirmektir. Erbakan hükümeti döneminde, 8 Ağustos 1996da, Türkiyenin İrandan doğalgaz satın almasını düzenleyen bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşma uyarınca gaz çekişi 2001de başladı. Ancak gaz fiyatı ve çekilecek gaz miktarıyla ilgili kimi sorunlar vardı. Erdoğanın İran gezisi ile bu sorunların da çözüme kavuşturulduğu açıklandı.
İran doğalgazının Türkiye üzerinden batıya geçirilmesi konusunda çalışmaların devam ettiğini, sonuçlandırılması için iki ülkenin ilgili bakanlarına talimat verildiğini bildiren Erdoğan, Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacminde ciddi bir sıçrama yaşandığını belirterek, Ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz dedi.
Bu arada Erdoğana ABDden bir son dakika uyarısı da geldi. İranla petrol-doğalgaz anlaşması yapan tüm şirketlere yaptırım uygulama yönünde yasa çıkardıklarını anımsatan ABDnin Ankara Büyükelçiliğinden üst düzey bir yetkili, Başbakan Erdoğanın İrana giderken müttefiki ABDnin kaygılarından haberdar olduğunu umuyoruz açıklamasını yaptı. Bilindiği üzere Bush yönetimi, İran gazının Türkiye üzerinden Avrupaya taşınmasına sıcak bakmıyor. ABDye uşaklıkta sınır tanımayan AKP hükümeti, ancak hizmet ettiği sermaye sınıfının çıkarları böyle gerektirdiği için zaman zaman Washingtondaki savaş çetesinin sözünden çıkabiliyor.
Erdoğanın İran gezisinde sermaye adına kotardığı bir diğer iş ise, Türk Tepe-Akfen (TAV) konsorsiyumunun İranla yaşadığı soruna çözüm bulmak oldu. Buna göre daha önce işletmesi TAVa verilmişken kapanan uluslararası Humeyni havaalanı, TAVla birlikte yeniden açılacak.
İşbirlikçi sermaye iktidarı, komşu ülkelerle geliştirdiği ilişkiler ile hem sermayenin bu pazarlara girmesi için zemin hazırlıyor, hem de teröre karşı ortak mücadele adı altında Kürt halkına ve olası devrimci halk hareketlerine karşı Ankara-Tahran-Şam yönetimlerinin ortak tavır alması yönünde çaba harcıyor. Gerici rejimlerin bu girişimlerine karşı işçi-emekçilerin, ilerici- devrimci güçler için, İşçilerin birliği, halkların kardeşliği! şiarıyla mücadele etmek, yaşananlara verilebilecek en anlamlı yanıt olacaktır.
|