İçindekiler:

7 Nisan 2025
Sayı: KB 2025/05

Genel grev genel direniş!
Düzen muhalefeti ve halk hareketi
Halk hareketi ve sermayenin tutumu
Direniş ve insan olmanın onurunu taşımak!
Devrimci bir gençlik hareketi için!
Gençlik isyanı üzerine gözlemler
Zorbalığa karşı direniş!
Gençliğin mücadele potansiyeli ve görevler
Zorbalığa karşı özgürlük mücadelesi
1 Mayıs'ta alanlara!
Özgürlük ve gelecek için sokaktayız!
Politik gençlik hareketi geleneği
Kapitalizme karşı mücadeleye!
İşçi sınıfı talepleriyle direnişe!
Türkiye-İsrail gerilimi
Al birini vur ötekine
Suriye'de terör hükümeti kuruldu
"HTŞ hükümeti savaş suçları işledi"
Emperyalist hazırlıkların yol haritası
Almanya'da savaş kabinesine doğru
"Faşizme karşı halk ayaklanması"
OVP'nin uzun vadeli hedefleri
Tarihsel olana da sahip çıkma...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Faşizme karşı halk ayaklanması” ile dayanışma paneli

 

“Internationale Bündnis/Uluslararası İttifak” tarafından planlanan “Türkiye’de faşizme karşı halk ayaklanması” ile dayanışma paneli, Almanya’nın Gelsenkirchen kentindeki MLPD’nin merkez binasında 11 Nisan’da gerçekleştirildi. 

Panelist olarak MLPD adına Genel Sekreter Gabi Fechtner ile bir önceki genel sekreteri Stefan Engel, ATİK Temsilcisi, Marksist Teori dergisi Başyazarı, TİP Temsilcisi, Kürt Hareketi ve PYD Kadın Örgütü adına iki temsilci ile BİR-KAR temsilcisi yer aldılar.

ATİK ve Marksist Teori adına yapılan konuşmalarda‚19 Mart’ta başlayan ve milyonların sokakları işgal ettiği bu toplumsal hareketin ne genel anlamda CHP ile ne de tek başına İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ilişkilendirmenin doğru olmayacağını, bunlara rağmen ve bunları aşan bir karaktere sahip olduğu ifade edildi ve şu görüş dile getirildi:

“Dinci-Faşist rejimin her türden hukuksuzluğu bir yönetim şekline dönüştürmesi, derin ekonomik kriz ve yarattığı sonuçlar toplumsal bir ayaklanmaya fazlasıyla zemin hazırlamış ve son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla olmuştur” 

BİR-KAR temsilcisi söz aldı ve şunları dedi:

“İmamoğlu’nun 30 yılın ardından diplomasının iptal edilmesi ve bu hukuksuz işlemin özellikle üniversite gençliği içerisinde büyük bir öfke patlamasına yol açması ve nihayet İstanbul Üniversitesi Öğrencilerinin Polis barikatını aşarak Saraçhaneye yürümesi, İslamcı Faşist rejimin yıllardır yarattığı korku duvarlarının bir çırpıda yıkılmasına ve hareketin toplumun diğer sınıf ve katmanlardan katılımla büyümesine yol açmıştır” 

Ayrıca bu toplumsal ayaklanmanın heterojen kimliğine dikkat çekti ve işçi sınıfı hareketiyle birleşik bir kuvvete dönüşemedikçe belli sınırlarda kalmaya mahkum olduğunu ve özellikle düzen muhalefeti tarafından kullanılacağını dile getirdi.

MLPD Genel Sekreteri, konuşmasını beş temel nokta üzerinden temellendirdi. “Kitle hareketlerinin çoğunlukla kendiliğinden ve heterojen olduğunu, burjuva katmanları da içerdiğini, hatta milliyetçilerin ve faşistlerin de yer aldığını” söyledi ve süreci, “anti-faşist, demokratik ve devrimci bir kaynaşmaya geçiş” olarak tanımladı. Genel sekreter şunları dedi:

“Giderek yaygınlaşan işçi sınıfının direnişi, militan ve güçlü bir kadın hareketinin varlığı, umut vadeden gençlik hareketinin dinamikleri, orta sınıflarla gelişen bağlar ve militan Kürt hareketi gelecek açısından umut vermektedir” 

Kürt hareketi adına söz alan temsilci bu toplumsal ayaklanmayı desteklediklerini ve içinde olduklarını, ancak ulusalcı ve faşist bileşimin onları istemediğini, bunun ise kendilerinin görünür olmasına engel olduğunu söyledi.

PYD kadın temsilcisi ise, Erdoğan rejimini İsrail’le kurduğu iki yüzlü ilişkiler üzerinden eleştirerek Filistin halkının haklı davasını savunduklarını fakat Hamas gibi dinci hareketlerle asla ortak adım atmayacaklarını ifade etti. Devamında “Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunu ve bu kadınların ne Şam’daki gericilerle ne bölgedeki diğer gerici akımlarla birlikte olmayacaklarını” söyledi. 

Son olarak söz alan Stefan Engel ise, günümüz dünyasında yaşanan her türden gelişmenin emperyalist dünya düzeninin bugün içinde bulunduğu derin krizle bağı içinde anlaşılması gerektiğini ve Türkiye’deki gelişmelerin de bu bağlamda ele alınmasının önemine vurgu yaptı. Konuşmasını, emperyalistler arası rekabetin hızlandığı büyük bir savaş tehlikesinin güncelleştiği ve buna karşı mücadelenin gerekliliğine değinerek bitirdi. Engel, her zaman yaptığı gibi “yeni emperyalist” ülkelerin isimlerini saydı ve özellikle İstanbul gibi mega bir kentin varlığı ve sanayi havzalarının büyüklüğüne atıfla Türkiye’nin “yeni bir emperyalist ülke” olduğunu savundu.

TİP adına söz alan temsilci ise kitleyi selamladıktan sonra, katılması planlanan panelistin gelemediğini söyledi ve sokakta mücadele etmenin devrimci akımları yan yana getireceğini ve büyüteceğini dile getirerek konuşmasını sonlandırdı.

***

Panelin ikinci bölümünde BİR-KAR temsilcisi, özellikle katılımcı öncü işçiler tarafından soru yağmuruna tutuldu. İşçi sınıfının bu ayaklanmanın neresinde olduğu, komünistlerin nasıl bir çalışma yürüttüğü ve harekete ne kadar öncülük yapabildikleri konusunda sorulan sorular ve verilen cevaplar büyük bir ilgiyle dinlendi.

Panelin sonuna doğru söz alan ICOR koordinatörü Monika Engel, bugün bu podyumda bir araya gelmenin önemine vurgu yaptı ve bundan sonraki süreçlerde ortak mücadele için ICOR’u adres gösterdi. 

Geç saatlere kadar süren panele yaklaşık 300 ilerici, işçi ve emekçi katıldı. Panelde TKİP MYO EKİM dağıtıldı.

Kızıl Bayrak / Essen

 

 

ABD’nin Gröland hesabı

 

Emperyalist yayılmacı politikalar izleyen ABD, tarihsel olarak hem kendi krizlerini aşmak hem dünya hegemonyasını sürdürmek için sürekli yeni işgal ve savaşlara girişmiştir. Trump’ın ikinci kez başa geçmesinden sonra Grönland, bu yayılmacılığın odak noktası haline geldi. 

2019 yılında, ilk iktidar döneminde Trump Grönland’ı ABD topraklarına katma isteğini dillendirmiş, bu talep Danimarka tarafından alaycı bir tavırla reddedilmişti. Trump 2025’te yeniden ABD başkanlık koltuğuna oturunca bu meseleyi yine gündeme getirdi. Grönland’ın “ABD’nin ulusal güvenliği için vazgeçilmez” olduğunu iddia etti. ABD’nin Grönland’a “ilgisinin” gerisinde yalnızca jeopolitik hesaplar değil, bu bölgedeki zengin doğal kaynaklara el koyma isteği de var. Buzulların erimesiyle birlikte, Grönland’ın nadir toprak elementleri ve kritik minerallerine erişim mümkün hale gelecek. ABD, özellikle Çin ile giriştiği ticaret savaşında elini güçlendirmek ve bu kritik madenlerde Çin’e olan bağımlılığını ortadan kaldırmak için bu kaynaklara göz dikmiş bulunuyor.

ABD’nin Grönland’ı ele geçirme stratejisi

ABD, Grönland’ı ele geçirmek için fiili işgal girişimi dahil her türlü seçeneğe baş vuracağını beyan etmekten çekinmiyor. Ocak 2025’te Grönland’ı ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Vance, Danimarka’yı “Grönland’ı ihmal etmekle” suçlamış ve ABD’nin bu topraklar üzerinde daha büyük bir hak iddia ettiğini açıklamıştı. Vance 28 Mart’ta Grönland’a yaptığı ikinci “çıkarma”da da aynı nakaratı tekrarladı. Ancak ABD’nin asıl amacı, bölgede artan Çin ve Rusya etkisini engellemek.

Çin, nadir toprak elementleri konusunda dünya piyasasının önemli bir gücü ve ABD’nin bu alandaki hareket kabiliyetini sınırlandırmak istiyor. Trump yönetimi ise, Grönland’daki bu değerli zengin kaynaklara çökerek, kendi sıkışmışlığını çözmeyi planlıyor.

ABD’nin emperyalist hesapları, bu uğurda Rusya ile anlaşarak Ukrayna’yı gözden çıkarabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Trump, ABD sermayesinin çıkarlarına hizmet etmeyen hiçbir savaşı uzun süre devam ettirmeyeceğini defalarca gösterdi. Ukrayna savaşında bir uzlaşının ABD tarafından kabul edilmesi, Washington’un elini rahatlatacak ve Grönland’ı ele geçirmek için daha pervasız davranma imkanı tanıyacak. Ancak Rusya’nın da buraya ilişkin hesabı yok değil. Ukrayna cephesinde elini rahatlattıktan sonra, Çin’le birlikte meydanı ABD’ye bırakmamayı hesaplıyor. ABD’nin Grönland’a yönelik emperyalist hamleleri, bir yandan dünya pazarlarındaki ekonomik hegemonyayı sürdürme, diğer yandan Çin ile süregiden ticaret savaşında avantaj elde etmeye odaklanmış görünüyor. 

Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası işliyor ve emperyalist rekabet, çatışma ve paylaşım savaşlarının zeminini hazırlıyor. Hangi gücün ne zaman ve nasıl öne çıkacağını ise zaman gösterecek.

Veli Aydın