İçindekiler:

7 Ocak 2024
Sayı: KB 2024/01

Yeni bir kavga yılına girerken...
Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!
Gerici faşist iktidarın "sadaka" rejimi
AKP-MHP koalisyonu: "Yerli/milli" NATO'cular
Yine şoven histeri yine saldırganlık
İsrail'le ticareti arttırıldı
İşçi ve emekçilerin direniş panoraması!
Özak Tekstil'de işçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Erdoğan asgari sefalet ücretini belirledi
Asgari Ücret Tespit Komisyonu tiyatrosu
TKİP VII. Kongresi kapanış konuşması
Emperyalist hegemonya krizinin tablosu
Gazze'de direniş sürüyor
İsrail'in barbarlığı ve artan uluslararası "baskı"
Japon emperyalizmi piste çıkıyor
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht
Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi sürüyor...
Kreş hakkı için mücadeleye!
2023 yılı ve gençliğin mücadele tablosu
Boğaziçi Üniversitesi'ne yeni saldırı.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

2023’ün ardından...

Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi sürüyor...

 

Ülkemizde kadınlara yönelik çok yönlü saldırıların yaşandığı 2023 yılını geride bıraktık. Kuşkusuz milyonlarca kadınının da yaşamlarını alt üst eden en büyük olay, 11 ili doğrudan etkileyen Maraş merkezli depremler oldu. İnsan yaşamını zerre kadar önemsemeyen kapitalistlerin kar hırsı sonucu 6 Şubat’ta on binlerce insan yaşamını yitirdi. Yüzbinlercesi yerini yurdunu terketmek, çok ağır koşullarda yaşam mücadelesi vermek zorunda kaldı. Kadınlar, depremde yakınlarını kaybetmek başta olmak üzere çok ağır yaralar aldılar. Asıl olarak depremin ardından aylar boyunca çadırlarda devam eden yaşamda; çocuk-hasta bakımının sorumluluğu, hijyen sorununun ciddi boyutlarla ulaşması, kadın sağlığı problemleri, güvenli olmayan alanlarda cinsiyetçi uygulamalarla uğraşmak gibi bir yığın sorunla boğuşmak zorunda kaldılar. 6 Şubat depreminin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen, çok sayıda insanın istihdam, barınma, beslenme, eğitim vb. ihtiyaçları halen karşılanabilmiş değil. Bugün hala deprem bölgesinde kadınlar geleceksizlik kaygısı duymaya ve en temel yaşamsal ihtiyaçları için mücadele vermeye devam ediyorlar.

Depremin yarattığı yıkımın yanısıra, ekonomik ve sosyal sorunların arttığı, sınıfsal ayrımların daha da keskinleştiği bir yıl oldu 2023. Ekonomik krizin derinleşmesi, öncelikle emekçi kadınların çalışma ve yaşam koşullarını olumsuz yönde etkiledi. Zam yağmurları devam ederken dayatılan düşük ücretler, ağır çalışma koşulları ve yoksullukla boğuşmanın yanısıra, krizlerin sonuçlarından biri olan işsizlik arttı, kadın istihdamında düşüşler yaşandı. DİSK’in aralık ayında yayınladığı “işsizlik ve istihdamın görünümü raporu” bu tabloyu özetlemektedir. Rapora göre gerçek işsiz sayısı 8 milyon 143 bin olarak belirlenirken, geniş tanımlı işsizlik erkeklerde 16,6’ya, kadınlarda ise 29,4’e kadar ulaştı. Erkek işsizliği ve kadın işsizliği arasındaki fark 13 puan olarak açıklandı.

Yılın son aylarında, zaten en güvencesiz ve kuralsız işlerde çalışmaya mahkum edilen kadınlar için esnek ve uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaştırılmasından söz edilmeye başlandı. AKP-MHP rejiminin sözcüleri, kadınların “ev ve işyeri arasında tercih yapmamaları” için bu modelin gündeme getirildiğini iddia ettiler. Oysa esnek çalışmanın kadınlar için daha fazla güvencesizlik ve kuraldışı çalışma anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz.

Tüm bu sorunlarla beraber, AKP-MHP iktidarının kadınları hedef alan gerici politikaları 2023 yılında da artarak devam etti. Mafyatik rejim için kritik bir anlam ifade eden 2023 genel seçimlerini önceleyen süreçte burjuva düzen siyaseti, toplumun kutuplaştırılması için kadınların haklarını malzeme konusu yapmaktan da geri durmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kamuda çalışan kadınlara türban serbestisi” önerisini Tayyip Erdoğan’ın fırsata çevirmesi sonucu yeni bir tartışmanın fitili ateşlendi. Kamu sektöründe kadınlar için türban yasağı zaten uzun süreden beri yoktu ve CHP’nin “muhafazakar kesimlerin oyunu alma” safsatasının ürünü olarak gündeme getirdiği bu öneri, tüm seçim süreci boyunca “ailenin korunması” adı altında kadınların haklarını tırpanlamaya ve LGBT’leri hedefleyen Anayasa tartışmalarına vesile edildi.

Anayasa tartışmalarının yanısıra, saray rejiminin yedeğine aldığı gerici Hüda-Par ve YRP’nin 6284 sayılı yasanın kaldırılması, karma eğitime son verilmesi, medrese eğitimlerinin yasal statü kazanması gibi şartları da gündemdeki yerini korudu. Seçimlerin ardından oluşan gerici parlamentonun çoğunluğu, kadınların kırıntı düzeyindeki kazanılmış haklarını gasp etmek için zaman kollamaya başladı. “6284 sayılı yasada değişiklikler, nafaka hakkının kaldırılması, medeni kanundaki değişiklikler, anayasa değişikliği” gibi saldırılar gerici AKP-MHP iktidarının 2024 hedefleri arasında yer almaktadır.

2023 yılının ilk iş gününde İstanbul Sözleşmesi’nin Danıştay tarafından feshinin resmen onaylanması, erkek egemen düzenin temsilcilerine büyük bir güven de sağladı. Yargı zırhı altında kadın cinayetleri 2023 yılında tırmanışa geçti ve bu yıl işlenen cinayetlerde en az 320 kadın yaşamını yitirdi. 189 kadının ölümü ise “şüpheli” olarak kayıtlara geçti.

Kadınların tarikatlar/cemaatler aracılığıyla nasıl bir cendere içine alındığını gösteren birçok iğrenç suç işlendi. İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını altı yaşında iken bir tarikat üyesi ile evlendirmesi ve kızın 6 yıl boyuna istismara uğramasının kamuoyuna yansıması, gericiliğin sapkınlığı hangi boyuta vardırdığını bir kez daha gösterdi. Sanıkların cezalandırılması ise ancak kamuoyunun yoğun tepkisi sayesinde mümkün olabildi. HKG isimli kadının yaşadıklarının tekil bir örnek olmadığı, buz dağının görünen kısmı olduğu ise kimse için bir sır değil artık.

Dinci gerici AKP-MHP iktidarı ve onların uzantısı tarikatlar/cemaatler eliyle kıskaca alınan kadınları önümüzdeki dönemde daha zorlu bir süreç beklemektedir.

Kadınlar baskılara ve gericiliğe karşı direnmeye devam etti...

Sermayenin vurucu gücü olan AKP-MHP rejiminin kadın düşmanı politikalarının yarattığı tepkiyle gelişen, kadınların cinsel ezilmişliğine karşı mücadeleyi eksen alan kadın hareketi geride kalan yıl içinde de aktif bir mücadele sergiledi. Bundan dolayı kadınlar, sokağa çıkan kitlelere kinle saldıran dinci-faşist iktidarın hedefinde oldu.

Baskı ve yasaklara rağmen kadın hareketi, toplumsal muhalefetin en diri kesimi olmaya devam etti. Deprem sürecinde aktif bir dayanışma örgütlediği gibi, sonrasında iktidarın uyguladığı politikalara yanıt veren eylemlerle mücadeleyi sürdürdü.

Sermaye iktidarının kaba cinsiyetçi temsilcisi olan AKP-MHP koalisyonunun kadınları hedef alan cinsiyetçi politikalarına karşı hareket eden ve orta sınıf duyarlılıklardan beslenen kadın hareketinin, yapısal sorunlarıyla bağlantılı bir tıkanma yaşadığını söylemek mümkün.

Mayıs 2023 seçimlerinde AKP’yi geriletmek ekseninde solun geniş bir yelpazesi sandığı çözüm olarak işaret etti ve düzen muhalefetinin arkasında konumlandı. Seçim sonuçlarının ardından geniş kesimlerde büyük hayal kırıklığının yaşanması kadın hareketini de olumsuz etkiledi. Son 25 Kasım eylemleri yaygınlığına rağmen geçtiğimiz yıllara nazaran daha sınırlı katılımla, en diri güçler tarafından gerçekleştirildi. Bu zayıflamayı, sol hareketin ve paralelinde kadın hareketinin seçimlerle AKP’yi geriletme çizgisinin başarısızlığa uğramasının yarattığı moral yıkımın doğal sonucu saymak gerek.

Kadın işçiler mücadele sahnesinde...

Kadınların cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadeleyi esas alan kadın hareketinin yanısıra, başka bir kanaldan, emeğin sömürüsüne, her geçen gün artan ekonomik sorunlara, çalışma alanlarında cinsiyet eşitsizliğine karşı kadın işçilerin direnişi de yükseliyor.

Özellikle deprem ve seçimlerin ardından yılın ikinci yarısında Türkiye’nin farklı coğrafyalarında kadın işçiler, erkek sınıf kardeşleriyle direnişe çıktılar. Sınıfsal ezilmişlikten kaynaklı sorunlar öne çıkmasına rağmen, bundan bağımsız olmayan cinsel ezilmişliğe dayalı sorunlara karşı da harekete geçtiler. Kadın işçiler emekleri ve aynı zamanda onurları için direndiler/direniyorlar.

Trendyol, Agrobay, Mersin Hali, Ataşehir Belediyesi, Sarar Tekstil, Burda Bebek, Özak Tekstil işçileri direnişe çıktılar. Başta Özak Tekstil olmak üzere bir dizi işletmede/fabrikada kadın işçiler, erkek işçilerle birlikte direnişi sürdürüyorlar. Son yıllarda varolan direnişlerde kadın işçiler belirgin bir şekilde yeralıyor. Kadınların sınıfsal olarak olduğu kadar cinsel kimliklerine dönük baskı ve eşitsizliklere karşı tepkileri de direniş alanlarında yankı buluyor. Kadın işçilerin sınıf mücadelesi içinde daha aktif bir şekilde yeralmaları, kadın hareketinin sağlıklı bir zemine oturmasının potansiyellerine de işaret ediyor.  

Ek olarak belirtelim ki, geride bıraktığımız yılda kadınlar sadece işçi direnişlerinde değil, toplumsal muhalefetin diğer alanlarında da ön saflarda yer aldı. Birçok yerde mücadeleyi onlar sürükledi. Sermayenin kar hırsı sonucu doğanın talan edilmesine karşı Akbelen’de, Dikmece’de, Manisa’da sergilenen direnişlerde belirgin bir rol oynayan kadınlar ilk akla gelen örneklerdir. Keza, Kürt halkının haklı ve meşru talepleri için verilen mücadelede de Kürt kadınları sürükleyici rol oynamaya devam ediyorlar.

2024, kavga ve mücadele yılı olmalı…

2024 yılına düzenin yarattığı sorunların daha da ağırlaştığı koşullarda girdik. Ekonomik kriz içinde debelenen rejim, krizin faturasını emekçilere ödetmek için planlarını yaptı. Nitekim yılın ilk gününe zam furyasıyla girildi. Açıklanan OVP’lar tam da buna işaret ediyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitleleri daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, kuraldışı çalışma koşulları bekliyor. Öte yandan AKP-MHP iktidarının Anayasa değişikliğinden, 6284’e ve Medeni Kanun’daki değişikliklere kadar kadınların artık kırıntı düzeyinde kalmış haklarını da gasp etmek için planlar hazırlandığını biliyoruz. 

İşçi ve emekçilere dönük çok yönlü kuşatmayı yarabilmek için devrimci sınıf hareketinin yaratılması acil bir ihtiyaçtır. Ve bu hareketin bir parçası olarak kadın işçilerin mücadelesini büyütmek/örgütlemek de önümüzdeki dönemin temel görevlerinden biridir. Devrimci bir sınıf hareketinin geliştirilmesi ise, toplamda kadın hareketine de ivme kazandıracaktır.