İçindekiler:

7 Ocak 2024
Sayı: KB 2024/01

Yeni bir kavga yılına girerken...
Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!
Gerici faşist iktidarın "sadaka" rejimi
AKP-MHP koalisyonu: "Yerli/milli" NATO'cular
Yine şoven histeri yine saldırganlık
İsrail'le ticareti arttırıldı
İşçi ve emekçilerin direniş panoraması!
Özak Tekstil'de işçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Erdoğan asgari sefalet ücretini belirledi
Asgari Ücret Tespit Komisyonu tiyatrosu
TKİP VII. Kongresi kapanış konuşması
Emperyalist hegemonya krizinin tablosu
Gazze'de direniş sürüyor
İsrail'in barbarlığı ve artan uluslararası "baskı"
Japon emperyalizmi piste çıkıyor
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht
Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi sürüyor...
Kreş hakkı için mücadeleye!
2023 yılı ve gençliğin mücadele tablosu
Boğaziçi Üniversitesi'ne yeni saldırı.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht:

Adları barbarlığa karşı devrim ve sosyalizm için mücadele çağrısıdır!

 

İşçi ve emekçi kardeşler,

Alman proletaryasının unutulmaz önderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, 105 yıl önce hunharca katledildiler. 1914’te işçi sınıfına ihanet edip burjuvazinin savaş konvoyuna katılan SPD, Rosa ve Karl’ın katledilmesinin yolunu açmakla yetinmedi. Sonradan Nazi aygıtının omurgasını oluşturacak olan Freikorps’u devrimin üzerine sürdü. 1918-1923 Alman devrimi bu ihanet nedeniyle yenilgiye uğradı. Bugün emperyalist saldırganlık siyasetinin ileri kolunu oluşturan Alman devletinin Nazi zihniyetine dayalı temelleri o zaman atıldı.

Son yıllardaki her kritik olay ve gelişme Alman sermaye devletinin genlerine işlemiş Nazi anlayışının her zaman korunup kollandığına yeni bir kanıt oluşturuyor. Fakat Almanya bu tutumunda hiç de yalnız değil. Batılı emperyalist-kapitalist ülkelerde artık faşist akımlar, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı revaçta. Bu gelişme, temel hak ve özgürlüklerin gaspı, savaş ve saldırganlık, militarizm ve silahlanma yarışı vb. ile iç içe yaşanıyor. Emperyalist dünya burjuvazisi için bu yönelim sadece bir tercih değil, aynı zamanda zorunluluktur. Zira dünya kapitalizmi uzun yıllardan beri tarihsel ve çok boyutlu bir bunalım dönemi içindedir. Bunalım aynı zamanda emperyalist paylaşım ve nüfuz mücadelesini günden güne şiddetlendirmektedir. Emperyalist hegemonya ilişkileri temel bir kriz alanına dönüşmüştür. Bunun ürünü yerel-bölgesel savaşlar artık günümüz dünyasının kronik bir gerçeğidir.

1990’lı yılların başından itibaren gerçekleşen savaşların büyük bölümü, ABD’nin emperyalist hegemonyasını koruma stratejisine dayalı saldırgan politikasının ürünüdür. İkinci yılına yaklaşan Ukrayna savaşı, şüphesiz son aşamada Rusya’nın emperyalist hesaplarla başlattığı bir savaştır. Fakat bu savaşı hazırlayan ve ırkçı-faşist bir yönetimi başa getirerek Ukrayna’yı savaş sahnesine çeviren, ABD’nin başını çektiği NATO’dur. Halen bir barış anlaşmasını engelleyenler, savaş yangınına durmaksızın benzin dökenler de başta ABD, İngiltere ve Almanya olmak üzere Batılı emperyalistlerdir. Onlarca yıldır yürürlükte olan söz konusu saldırgan stratejiye rağmen ABD hegemonyasının çöküşü engellenememiştir. ABD, başını çektiği emperyalist blokla birlikte şimdi çok daha saldırganlaşmıştır. Yok edici yeni bir emperyalist savaş tehlikesi giderek büyümektedir.

Kapitalist bunalımın ve emperyalist hegemonya krizinin belirlediği günümüz dünyasında, en büyük acıları başta Ortadoğu ve Afrika’dakiler olmak üzere yoksul bölge halkları çekiyor. Özellikle Ortadoğu’da emperyalizmin iki baş taşeronu, Türkiye ve İsrail devletleri, emperyalist dengelerdeki değişimi kan banyosu fırsatı olarak kullanıyorlar. Dümeninde dinci-ırkçı faşist iktidarın bulunduğu Türk devleti, Güney Kürdistan, Rojava ve Kuzey Kürdistan’da Kürt halkına karşı kuralsız, kirli, barbarca bir yok etme savaşı yürütüyor. Aynı şekilde dinci-ırkçı faşist yönetim altındaki Siyonist devlet de 7 Ekim’den bu yana Gazze’de soykırıma varan katliamlar gerçekleştiriyor. Yaklaşık üç ay içerisinde 9 binden fazlası çocuk, 7 bine yakını kadın olmak üzere 22 bini aşkın Filistinliyi katletti. Siyonist devlet bu barbarlığı ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere Batılı emperyalistlerin verdiği sınırsız destek sayesinde sergileyebiliyor.

Önce korona pandemisi, ardından Ukrayna savaşı ve şimdi de Filistin’deki Siyonist katliam Batılı emperyalistlerin yüzlerindeki “demokrasi”, “insan hakları”, “söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü” vb. tüm maskeleri de yırtmış bulunuyor. Avrupa ülkelerinde başta medya olmak üzere sermaye aygıtları baskı, yalan ve karalama makinası gibi işliyor. Emekçi halkların ve gençliğin Filistin halkıyla dayanışması yasaklarla, polis terörüyle engellenmeye çalışılıyor vb.

Kardeşler,

Bu yıl Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Lenin anısına 14 Ocak’ta, Berlin’de düzenlenecek kızıl yürüyüşü bu koşullarda karşılıyoruz. Onlar proletarya devrimi ve sosyalizm davasının ölümsüz önderleri, proletarya enternasyonalizminin kararlı temsilcileriydi. Onların anısına bağlılığın yolu, bugün emperyalist savaş ve saldırganlığa, kuralsız kapitalist sömürüye ve doğanın yağmalanmasına, temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşı militan mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. Faşist baskı ve yasaklara rağmen ezilen halklarla dayanışmayı büyütmeyi gerektiriyor. Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Lenin ölümsüzdür! Kahrolsun emperyalist saldırganlık ve savaş!Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizm! Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

BİR-KAR

 

Veysel Akgül yoldaş Frankfurt’ta anıldı

 

2020 yılında Covid-19 pandemisinden dolayı yitirdiğimiz Veysel Akgül yoldaş, 24 Aralık Pazar günü Frankfurt’ta düzenlenen bir etkinlikle anıldı.

Güneş Tiyatrosu’da düzenlenen etkinlik Veysel yoldaşın da yaşamına mal olan pandemi günleri ve yarattığı sonuçlardan kısaca bahseden açılış konuşması ile başladı. Ardından onun şahsında tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşu esnasında, “biz kazanacağız” şiiri okundu. Bunu, Veysel yoldaşın sosyal ve politik yaşamından karelerin yer aldığı sinevizyon gösterisi izledi. Salonda duygusal anlar yaşatan ve ilgiyle izlenen sineviyzonun ardından, bir yoldaş tarafından TKİP Yurtdışı Örgütü adına hazırlanan konuşma gerçekleştirildi.

Pandemi üzerinden kapitalizmin teşhiri ile başlayan konuşma, yine Veysel yoldaşın işçi kimliği üzerinden, yaklaşık 30 yıl çalıştığı Frankfurt Tren Garı’ndaki çalışma koşulları ile burada yaşanan insan manzaralarına vurgu yapılarak, bu düzenin insana dayattığı kötülüklere işaret edildi.

Kapitalizmin günümüz koşullarında insanlığı karşı karşıya bıraktığı krizler, bunalımlar ve savaşlara, bunların en güncellerinden biri olan Filistin’deki insan kıyımana değinildi.

Devamla dünya halkları ile emekçilerinin kendilerine dayatılan bütün kötülüklere sessiz kalmadıkları, bazen ayları bulan isyanlar ve başkaladırılarla buna cevap verdiği; fakat kendiliğinden ve örgütsüz kitle eylemlerinin hep bir sınırı olduğu belirtilerek, öncü-devrimci partilerin rolüne işaret edildi.

Konuşma, yakın zamanda VII. Kongresini başarıyla toplayan TKİP’nin devrimci kararlılık ve iddiasını bir kez daha ortaya koyduğu ifade edilerek tüm işçi ve emekçilere parti saflarında örgütlenme çağrısı ile sona erdi.

Parti konuşmasının ardından, aralarında Veysel yoldaşın oğlunun da olduğu çocuk, yetişkin ve gençlerin birlikte yer aldığı şiir grubu sahne aldı. Veysel yoldaşa ait şiirlerin de yer aldığı dinleti ilgiyle izlendi. Dinleti “karlı kayın ormanında” türküsünün hep bir ağızdan sözlenmesiyle sona erdi.

Etkinlikte, Veysel Akgül’ün eşi ve aynı zamanda yoldaşı tarafından da bir konuşma yapıldı. Veysel yoldaşın devrimciliğe ilk adım attığı Maraş’tan başlayarak, onunla geçirdiği uzun yıllara dair anılarını paylaştı. Politik, sosyal ve duygusal açıdan düşüncelerini dile getiren yoldaş, devrim ve sosyalizme olan inancını bir kez daha vurgulayarak, “bana öğrettiğin herşey için teşekkür ederim” diyerek bitirdi sözlerini. İlgi ve beğeniyle karşılanan konuşma, salonda bir kez daha duygulu anların yaşanmasına yol açtı.

Etkinlik, Veysel Akgül’ün yoldaşları, eski mücadele arkadaşları ve devrimci dostların yaptıkları konuşmalar ile verdikleri mesajlarla sürdü. Veysel yoldaş ile 12 Eylül koşullarında Antakya cezaevide tanışan eski bir mücadele yoldaşı, o döneme ait uygulamalar, baskılar, direnişler ile yaşadıkları ortak anıları paylaştı. İlgiyle dinlenen konuşmasını, sınıf devrimcisi olmanın önemine vurgu yaparak noktaladı.

Anmada Frankfurt- ATİK adına da bir konuşma yapılırken, MLPD ise mesaj sundu. Anma etkinliği, müzisyen dostumuz Erol Demir ile Veysel yoldaşın kardeşinin sundukları müzik dinletisi ve hep birlikte yenen yemeğin ardından sona erdi.

Bir-Kar / Frankfurt