İçindekiler:

23 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-16

1 Mayıs’ı savunmak için...
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
Haklarımız ve geleceğimiz için...
Keyfi yasakları tanımıyoruz!
İEKK: Yaşasın birlik, mücadele, dayanışma!
DGB: Özgürlüğümüz için 1 Mayıs’ta alanlara!
1 Mayıs çağrıları yasak tanımıyor
Emekçi penceresinden 128 milyar doların hesabı
Geleceksizliğin panzehri örgütlü mücadele!
1 Mayıs’ın tarihsel önemi ve devrimci özü - H. Fırat
Lenin’den işçilere 1 Mayıs çağrısı...
Burjuva siyaset de yasak!
Lüks haline gelen “Dinlenme hakkı!”
Küba Komünist Partisi 8. Kongresi
Almanya ve İsviçre’de 1 Mayıs hazırlıkları
Emperyalist rekabet ve Ukrayna gerilimi
ABD ve NATO’nun Afganistan “yenilgisi”
Natanz nükleer tesislerine sabotaj...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın birlik, mücadele, dayanışma!

1 Mayıs’ta mücadele
alanlarına!

 

İşçi ve emekçi kadınlar!

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu 1 Mayıs’ı pandemi ve ekonomik krizin faturasının bizlere her geçen gün daha ağır ödettirildiği bir süreçte karşılıyoruz.

Her gün yaşanan yüzlerce ölüm ve binlerce vaka, AKP-MHP iktidarı için emekçilerin ucuz işgücünden başka bir şey ifade etmediğini ortaya koyuyor. Yanı sıra işsizlik, ücretsiz izin, düşürülen ücretler, derinleşen yoksulluk vb., gelinen yerde emekçilere nefes aldıramayacak boyutlara ulaşmış bulunuyor.

Kapitalist patronlar pandemi bahanesiyle zaten sınırlı olan haklarımızı gasp edip, bizleri açlık sınırının bile altında ücretlere mahkum ederlerken, kendileri karlarına kar katıyorlar. 2020 yılı verileri, kapitalistlerin yoğun sömürü ve kasalarına akıtılan kamu kaynakları sayesinde nasıl semirdiklerini ortaya koyuyor. Pandemiyi fırsata çevirdikleri için onların payına daha fazla zenginlik, bizlerin payına ise daha fazla sömürü ve yoksulluk düşüyor. Tüm bu saldırıların yükünü en çok da işçi ve emekçi kadınlar olarak bizler taşıyoruz.

Sermaye iktidarının sistematik olarak uyguladığı kadınları sindirme politikalarına bir gece atılan bir imzayla İstanbul Sözleşmesi’nin iptali de eklendi. Kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılarla yetinmiyor, gerici söylemlerle taciz, tecavüz, çocuk istismarı ve şiddeti meşrulaştırmaya da çalışıyorlar.

İşte böylesi bir süreçte 1 Mayıs’ı karşılıyoruz.

1 Mayıs’ı yasaklama çabalarına geçit vermeyelim!

İşçi sınıfına, onun bir parçası olan işçi ve emekçi kadınlara yönelen saldırılara karşı yükselen her sesi bastırmayı hedefleyen gerici-faşist iktidar, 1 Mayıs’ta daha güçlü bir biçimde çıkacak olan sesleri bastırmanın hazırlıklarını yapıyor. 1 Mayıs pandemi bahanesi ile yasaklanmak isteniyor. Daha şimdiden pek çok ilde “eylem ve etkinlik yasağı” getirilmiş durumda.

Pandemiye karşı açıkladıkları yeni “önlemler” tam bir ikiyüzlülük örneği. Toplum sağlığını koruyacak bilimsel esaslara dayalı hiçbir ciddi önlem almadıkları gibi, kitlesel AKP kongreleri ve cenaze törenleri ile ölüm ve vaka sayılarında büyük bir tırmanmanın yaşanmasına yolaçarak suç işliyorlar.

Milyonlarca işçiye, kapitalizmin sömürü çarklarının dönebilmesi uğruna hafta sonu yasaklarında dahi çalışmayı dayatıyorlar. Büyük bir arsızlıkla bunları yapanlar, haklarının gaspına, tacize, şiddete, sömürüye karşı alanlara çıkan kadınların, Kod-29 ve ücretsiz izin saldırısına karşı direnen, sendikal örgütlenme hakkını savunan işçilerin sesini keyfi yasak ve engellemelerle bastırmaya çalışıyorlar.

1 Mayıs’ı yasaklama çabaları da bundan dolayıdır.

Başta işçi ve emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçiler olarak gerici-faşist iktidarın keyfi yasak ve engellemelerine geçit vermeyelim! 1 Mayıs’ta, gasp edilen haklarımız ve geleceğimiz için taleplerimizle alanlara çıkalım, mücadeleyi yükseltelim!

- Pandemiye karşı bilimsel esaslara dayalı önlemler alınsın!

- Kadın cinayetlerine son!

- Şiddete, tacize ve çocuk istismarına son!

- İstanbul Sözleşmesi gibi kazanılmış haklarımızın gaspına son!

- Eşit işe eşit ücret!

- Ücretsiz izin ve Kod-29 kaldırılsın!

- İşten atmalar yasaklansın!

- Esnek çalışma ve telafi çalışması kaldırılsın!

- İş ve gelir güvencesi!

Haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz!

Yaşasın 1 Mayıs!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları

 

 

 

 

 

Kadın işçiler direniş alanlarında,
tacize karşı mücadele bayrağını yükseltiyor

 

Çalışma hayatında kadın işçilerin yoğun olarak yaşadığı fakat en az dillendirilen sorunların başında cinsel taciz gelmektedir. Cinsel taciz, kolay açıklanamadığı için en fazla yok sayılan şiddet türlerinden biridir. Halbuki bu şiddet türü cinsel taleplerde bulunma, özel hayata dair yorumlar, dış görünüş üzerine uygunsuz benzetmeler, her türlü cinsel içerikli soru sormak, video-görsel paylaşımı, uygunsuz jest-mimikleri de kapsayan çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Cinsel taciz, -pek çok nedeni olmakla birlikte- cinsel saldırı boyutlarına ulaşmadığı takdirde normal sayılabilmektedir. 

Yaşadığı cinsel tacizi “olağan” görmeyen kadın işçiler de bu sorunu söz konusu etmek bir yana üzerini örtme yoluna gidebilmektedir. Kadın işçilerin, tacizi ifade etmekten geri durmalarının arkasında evlilik, çalışma ve sosyal hayatta karşılaşacakları muhtemel sorunlardan çekinmeleri yatmaktadır. İşten atılma ve bir daha iş bulamama korkusu, toplum baskısı, tacizcilerin korunmasına dair örnekler vb. olgular, tacize karşı sessiz kalınmasının başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Saydığımız bu nedenler toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde çeşitlenebilmektedir.

Tacizin farkındalığı, sonrasında bunun ifade edilmesinde engeller söz konusuyken, tacizin duyulması daha ağır sonuçlar yaratabilmektedir. Taciz konusunda bin bir engele rağmen şikayetçi olabilen kadınlar tacizcilerin korunup kollandığı deneyimleri yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Hatta sergiledikleri cesarete karşılık mobbingle, sürgünle, işten atılmakla cezalandırılmaktadırlar. Tacize karşı bir yaptırım olmaması, “Şikayet etsem de bir şey çıkmaz” düşüncesini pekiştirmektedir. Tacize karşı ses çıkarma işten atılma saldırısıyla karşılandığı için kadın işçiler tacizin duyulmaması yönünde birbirlerine tavsiyelerde bulunabilmektedirler. Benzer tavsiye ve uyarılar boşanmış kadınlar için de yapılmaktadır. Dedikodusunun çıkmaması, rahatsız edilmemek için evli olmadığını söylememesi yönünde ikaz edilebilmekte, çoğunlukla da kendisi böyle bir beyanda bulunma zorunluluğu duymaktadır. Karşı koymak yerine kabullenmek ve koşulları idare etmek kadın işçiler için kaçınılmaz kılınmakta ve çalışma alanlarını onlar için cehenneme çevirmektedir.

İşçi sınıfı ve emekçilerin ciddi boyutlarda kayıplar yaşadığı, haklarından, işlerinden, sağlıklarından, yaşamlarından olduğu kriz ve pandemi süreci kadınlar için bu koşulları daha da ağırlaştırdı. Örneğin, işçi sınıfına karşı bir sopa olarak kullanılan Kod 29, kadın işçiler için bütün yaşamı daha köklü bir şekilde etkileyen bir damgaya dönüşmektedir. Tacize karşı tepki veren kadınlar ücretsiz izinlerle sindirilmeye çalışılmaktadır. İşten atma tehditleri, yaşadıkları sorunlar karşısında kadın işçileri sessiz kalmak zorunda bırakmaktadır. Toplamında bu sürecin onları tacize karşı da daha açık hale getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. 

Kadınların yaşadıkları cinsel tacize karşı 2017’de sosyal medyada başlayan “Metoo” hareketi ve bunun Türkiye’de  #SusmaBitsin” ve “#UykularınKaçsın” gibi çeşitli hashtagler altında yansımaları hatırlanacaktır. Cinsel tacizi çok boyutlu ve çok daha derinden yaşayan kadın işçiler cephesinden ise bedeli daha ağır olduğu için cinsel tacizi ifşa etmenin örneklerine pek rastlanamamaktadır.

İşyerlerinde çok yoğun olarak yaşanan cinsel tacize karşı durabilmek için kadınların güçlü ve cesur davranması gerekiyor.

Güçlü olabilmek de sınıfsal bir bilinç ve örgütlenmeden geçmektedir. İşyerlerini tacizden, şiddetten arındırmak örgütlü güçle mümkün.

Bugün kadın işçilerin ön safta yer aldığı Migros Depo, SML Etiket, Sinbo direnişleri bunun en açık örneklerini yansıtıyor. Sınıfsal baskı ve sömürüye karşı kadın-erkek bir araya gelen işçiler güçleniyor ve tacize karşı da birlikte mücadele sergiliyorlar. Erkek egemen ideolojiye, kültüre, geleneklere karşı direnişle birlikte dönüşüyorlar. Tacize karşı mücadelenin bayrağı direniş alanlarında açılıyor.

“Muhtaç olmasam bu işyerinde bir saniye bile durmam” ya da “Yeni bir iş bulabileceğimi bilsem bir dakika daha burada çalışmam” gibi sözleri sarf edegelen kadın işçiler, kendilerinin eğilip bükülmesini, boyun eğmesini kabul etmeyip bir şeylerin değişmesi için mücadele ediyor.

Bu koşulların değişmesi için harekete geçenler yarın bütün dünyanın değişmesinde de rol oynayacaklar.