1 Şubat 2019
Sayı: KB 2019/05

Çürümüş rejimin güdümündeki seçimler kimin için “kader belirleyici”dir?
Kokuşmuş rejimin yayılmacı-ilhakçı politikasına hayır!
Erdoğan’ın “demokrasi tramvayı”
Yerel seçim oyunu sürüyor!
Kriz Türkiye’si, fırsatlar ülkesi!
Ekonomik güven dipte, gıda enflasyonu yükseliyor!
Rant kapısına çevrilen sendikalar
Krizin derinleştiği bir yıl bizi bekliyor
DEV TEKSTİL 2019/1 Genel Meclisi kararları
Tekstilde işten çıkarmalar ve haksızlıklar sürüyor
Spartakist Hafta makaleleri - Rosa Luksemburg
ABD emperyalizmi saldırganlıkta sınır tanımıyor!
Emperyalist hegemonya kavgasında silahlanma çılgınlığı
Opel’de sular ısınıyor
Kadın işçiler ve mücadele talepleri
Cinsel istismar suçtur, meşrulaştırılamaz!
Devrim okullarının ardından...
Yalnızlık örgütsüzlükte!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yerel seçim oyunu sürüyor!

 

Yerel seçimler, belediyeleri ele geçirmenin ötesinde, ülkenin gidişatını belirleyecek, iktidarın yengi yenilgi dengelerine oynadığı bir “beka” sorunu olarak görülüyor. Gerek ittifaklar, gerek çıkacak adaylar, gerekse de partilerin içindeki çatlamalar, bir yerel seçimden ötesinin gelgitleri. Burjuva siyaseti içerisindeki bu gelgitler, işçi ve emekçiler için bir girdap anlamına geliyor. Emekçileri dibe doğru çeken bir girdap!

Seçimleri kim kazanırsa kazansın, işçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar için hiçbir şey değişmiyor ve değişmeyecek. Parlamentosundan belediyesine tüm düzen kurumları, düzenin çarklarını döndürmek, kapitalist şirketlerin büyümesi ve ranttan pay alması adına işleyen bir dengeler toplamı. Dengeyi bozacak bir durumla karşılaştığında, değişen yasalar, alınan kararlarla temizlik operasyonuna başlayan bir AKP iktidarı var karşımızda. Parlamentonun, işçilerin ve emekçilerin sorunlarını çözmeye, haklarını genişletmeye dönük tek bir icraatı ise yok. Kararnameler, yasalar sermayenin ve saraylı çevrenin ihtiyaçlarına göre düzenleniyor. Kürt milletvekilleri tutuklama furyası ile meclis dışı bırakılıyor. Kürt hareketinin seçimle aldığı belediyelere tek tek kayyum atanıyor, belediye başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor…

Artık düzen sularında yüzmek de yetmiyor. Saray ve çevresinden olmamak, saldırıya uğramak, linç edilmek, gözaltına alınmak, tutuklanmak için yeterli.

Tartışma ve söylemleriyle emekçilere farklı gösterilmeye çalışılan burjuva partilerinin hepsinin özü aynı aslında. Farklı tonlar ve renklerle karşımıza çıkmaları gerekiyor ki, toplumun farklı kesimlerini etkileyebilsinler. Tüm düzen partilerinde iç gerilimler, parti başkanı olma, milletvekili gösterilip gösterilmeme ya da belediye başkanlığına adaylık üzerinden yaşanıyor. Tümü de koltuk derdinde. Partinin anlayışını, yaklaşımını, politikasını değiştirmek kimsenin tartışması değil. AKP’li belediyeler ile CHP’li belediyeler arasında temelde bir farklılık yok. CHP’li belediyelerde de taşeronluk var, işten atma var, ücretleri zamanında yatırmamak var...

Daha iyi bir belediye hizmeti, tartışma rant merkezli olduğu sürece, mümkün değildir. Son yıllarda “park yapıyor, yol yapıyor” diye kimi emekçilerin övünerek işaret ettiği icraatlar esasta yandaş şirketleri büyütmeye hizmet ediyor. Tren kazaları, altyapı sorunundan kaynaklı su baskınları, ulaşım sorunu vb. sorunlar orta yerde duruyor.

Z. İnanç

 

 

 

 

Tutsaklardan açıklama: “Açlık grevleri sürecek”

 

Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması talebiyle hapishanelerde açlık grevinde olan tutsaklar adına bir açıklama yapılarak eylemin sürdürüleceği ifade edildi.

ANF’de yayınlanan habere göre, açlık grevindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına Deniz Kaya tarafından yapılan açıklamada “MHP-AKP hükümeti, sürdürülen direnişin talebine doğru yaklaşmaktansa, özel savaş politikalarıyla direnişi ve direnişin talebini tasfiye etme emelleriyle hareket etmektedir” denildi. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkana dek açlık grevinin sürdürüleceği vurgulandı.

Öte yandan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in 7 Kasım’da başlattığı açlık grevi 25 Ocak’ta tahliye olmasının ardından evinde sürüyor. Güven’in avukatlarının başvurusu üzerine evine giden Diyarbakır Tabip Odası’ndan (DTO) doktorların muayenesini kendini iyi hissetmediği için kabul etmediği öğrenildi. DTO’nun açıklamasında “Yapılan görüşmede ‘Halsiz olduğu, iştahının kapalı olduğu, zaman zaman sıvı almada zorlandığı’ kendisi tarafından ifade edilmiştir. Fark edilecek ölçüde kilo kaybı olduğu, uzanıp oturmada zorlandığı ve kas kitlesinde azalma olduğu heyetimiz tarafından gözlenmiştir. Açlık grevi süreci boyunca yaşamsal önemde olan sıvı, tuz, şeker, B1 vitamini alımının önemi ve açlık grevinin olası yıkıcı sonuçları heyetimiz tarafından ifade edilmiştir. Önümüzdeki günlerde meslektaşlarımız tarafından onamı dahilinde muayene ve gerekli görülen laboratuvar incelemesi yapılmak üzere yeniden bir ziyaret gerçekleştirilecek, sonuçları kamuoyu ile paylaşılacaktır” denildi.

 

 

 

 

Leyla Güven: Bedel ödemeye hazırım

 

Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması talebiyle başladığı açlık grevinin 81. günü olan 27 Ocak’ta Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven bir mesaj yayınladı.

Güven’in HDP Basın Bürosu tarafından paylaşılan mesajı şöyle:

Amed zindanından çıkarken gerçekten çok zorlandım. Direnişi başlattığım yer. Bir de 14 Temmuz ruhu adeta o duvarlara işlemiş. Bu direnişi başlatırken hakikaten o maneviyatı çok hissettim. O dönem yaşayan arkadaşların, onların söylediği sözleri yeniden yeniden yaşadım. 81 gündür bu eylemi sürdürüyorum. Cezaevinde ben çok iyiydim. Ama dünden bu yana o maneviyattan kopmuş gibiyim. Bu duygudan kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Dışarının havası suyu, hiçbir şeyi bana doğal gelmiyor. Sanki içerisi daha doğalmış gibi, dediğim gibi bu çok ilginç bir psikoloji.

Bu direnişin bir diğer ayağı da dışarıda yapılan çalışmaydı. Bu çalışmalar bizim moral kaynağımızdı. Siz dile getirdikçe, insanlar konuştukça, her yere yayıldıkça... Alman gazetesi birkaç gün önce bana röportaj için soru göndermişti, ‘partiniz size yeterince sahip çıktı mı? diye. Dedim ki ‘partimin sayesinde sesim ta Almanya’ya, size kadar gelmiş.’ Hepimizin çabasına ve emeğine sağlık. Bu hepimizin yürütmesi gereken bir mücadeledir. Tecrit bir insanlık suçudur. Biz de çeşitli vesilelerle bunu kaldırmaya, kırmaya çalıştık ama olmadı. Bu ceberut, faşist devlet bizden bedel istiyorsa, bir Kürt kadını olarak bu bedeli seve seve vermeye hazırım. Bunun için ilk adımı ben attım ama şimdi zindanlar dolup taşıyor. Zindanlardaki morali, motivasyonu, coşkuyu bir görseniz, o coşku ile zindanlar bu tecridi parçalayacak. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.”