16 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/07

Birleşik, kitlesel direniş!
Şovenizmin etkisi işçi sınıfı harekete geçene kadardır
Sosyal-şovenizm üzerine
Türkiye-ABD/NATO arasındaki “geleneksel” ilişkiler
HDP 3. Olağan Kongresi gerçekleştirildi
“Kamu yararını savunmaya devam edeceğiz!”
Kamu emekçilerinin direnişi 1. yılında
Petrol-İş İstanbul 1 No’lu Şube Genel Kurulu
İşgalci HT Solar işçileri ne kazandı?
Örgütlenme seferberliği başlatıyoruz!
2018 8 Mart’ı ve eylem hattımız
Vera Zasuliç
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
“Bu Pazar kanlı Pazar”
Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı öfke büyüyor!
Yeni bir saldırı ve savaş hükümeti
“İntihar toplumsal bir anlama sahiptir”
İnancımızı kuşanalım, tıpkı öfkemiz ve umudumuz gibi!
Sıcak Bir Günün Şafağında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Irkçı-şoven kudurganlığa ve işgal harekatına karşı

Birleşik, kitlesel direniş!

 

20 Ocak’ta başlatılan Efrîn işgal harekatıyla birlikte Kürt halkını hedef alan ırkçı-şoven kudurganlık “terör” demagojisi üzerinden sistemli bir şekilde tırmandırılıyor. Öyle ki, iktidar sözcüleri ve kirli savaş medyası ağzını her açtığında Kürt halkına kin kusuyor.

Kürt halkına düşmanlık üzerinden körüklenen ırkçı-şoven kudurganlık, Erdoğan yönetimi açısından iki önemli işleve sahip. İlki, Kürt halkının son dönemde elde ettiği kazanımları boğmak, bu amaçla başlatılan Efrîn işgalinin arkasına toplumun geniş kesimlerini yedeklemek. İkincisi ise, oluşturulan kirli savaş atmosferi üzerinden sınıf ve emekçilerin bilincini dumura uğratmak ve gelişen mücadele dinamiklerini paralize etmek. Dahası, Erdoğan yönetimi bu iki hedefe ulaşarak iktidarını bir süreliğine daha güvence altına almayı umuyor.

***

Dinci-faşist iktidarın kirli hesaplarını bozmak için sınıf eksenli tutarlı-devrimci bir mücadele hattı oluşturmak ve Kürt halkıyla eylemli dayanışmayı büyütmek bugün kritik bir önem taşıyor. Zira, sermayenin demir yumruğu olarak hareket eden Erdoğan yönetimini geri püskürtmenin de sınıf ve emekçi kitleleri zehirleyen ırkçı-şoven ideolojinin etkisini kırmanın da yolu buradan geçiyor.

Günümüz Türkiye’sinde siyasal atmosfer ne kadar boğucu olsa da bu başarılabilir. Zira, emekçiler içerisinde sosyal sorunlara dayalı mücadele dinamikleri her geçen gün olgunlaşıyor. Kriz ortamının büyüttüğü işsizlik, açlık ve yoksulluk işçi ve emekçiler içerisinde alttan alta büyük bir öfke mayalıyor. Bu açıdan 3. havalimanı inşaatında patlayan öfke, yine Ankara Mamak’ta kadınlara yönelik taciz ve istismar saldırıları karşısında ortaya konan eylemli tepki toplumun fay hatlarında biriken enerjinin son göstergeleri oldu.

Tüm bunların yanı sıra, Kürt halkını hedef alan saldırganlık ve Efrîn’e yönelik başlatılan işgal harekatı da Türkiye toplumunun önemli bir kesimi açısından duyarlılık alanı. Bu duyarlılığın henüz kendisini eylemi bir hat üzerinden ortaya koyamaması yanıltıcı olmamalıdır. Bugün buna öncülük edecek olan devrimci-ilerici kesimler ile Kürt halkının siyasi temsilcileri üzerinde estirilen devlet terörü, çıkan her sesin azgınca bastırılmaya çalışılması, savaş ve işgal karşısında ortaya çıkabilecek tepkinin Erdoğan yönetimini ne denli ürküttüğünü ortaya koymaktadır.

***

Tüm bu gelişmeler bir arada, başta sınıf devrimcileri olmak üzere ilerici-devrimci güçlerin üzerine önemli sorumluluklar yüklemektedir.

Bu sorumluluklar şu üç başlık üzerinden özetlenebilir;

- İşçi sınıfı ve emekçileri emperyalist savaş konusunda ve sermaye devletinin Efrîn’de başlattığı işgal harekatı üzerinden sistemli bir şekilde aydınlatmak. Emperyalistlerin ve işbirlikçi güçlerin savaş politikaları ile elde etmek istediği sefil çıkarları teşhir etmek. İşgal harekatının gerek Kürt halkına gerekse işçi sınıfı ve emekçilere yaşatacağı yıkımı ortaya koyan ajitasyon-propaganda faaliyetleri örgütlemek ve kitle etkinlileri gerçekleştirmek.

- Irkçı-şoven saldırganlığın panzehri sosyal mücadelelerdir. Bu bağlamda, emekçileri kuşatan sosyal sorunlar ile savaş politikalarının ilişkisini gündelik siyasal mücadele içerisinde başarılı bir şekilde kurmak önemli bir sorumluluk olarak öne çıkıyor. İşsizliğin, yoksulluğun ve açlığın toplumun derinliklerinde mayaladığı öfkeyi sermayenin savaş ve saldırganlık politikalarına yöneltmenin de Kürt halkına karşı körüklenen düşmanlığı ve sınıf içerisinde yaratılan ön yargıları bertaraf etmenin de yolu buradan geçiyor. TEKEL Direnişi ve Greif İşgali bu olgunun son ve çarpıcı örnekleri olarak değerlendirilebilir.

- Sınıf devrimcileri ve ilerici güçler açısından emperyalist savaşa, Efrîn’e dönük işgal harekatına ve Kürt halkını hedef alan kapsamlı saldırılara karşı duyarlı olan kesimlerin ve mücadele dinamiklerinin ortak zeminlerde buluşturulması bir diğer sorumluluk alanını oluşturuyor. Kürt halkıyla güçlü bir dayanışma eksenini oluşturmanın ve saldırılar karşısında birleşik, kitlesel bir mücadele pratiği örgütlemenin yolu buradan geçiyor.

 
§