11 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/31

Dinci-faşist zorbalığa geçit verme!
Nuriye ve Semih ile dayanışmaya!
İktidarın hizmetinde hukuk
Dinci gericiliğin muhafızları
Türkiye tarım alanlarını kaybediyor!
MİB MYK Ağustos Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal TİS süreci yaklaşıyor…
“Tekstil ve dokuma işçileri kölece çalışma koşullarından mutlaka kurtulacaktır!”
Ekim Devrimi’nin şanlı tarihi işçi sınıfına ve öncülerine yol gösteriyor
“Örgütlü mücadele rotamız olmalı!”
OHAL varsa direniş de var!
Okul parası kazanmak için çalışıyor, dövülüyor, öl(dürül)üyoruz...
Mesleki Eğitim ve Mücadele Semineri sonuç bildirgesi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişi üzerine
Efrîn’i işgal tehdidi devam ediyor
Suriye savaşı ve İdlib halkası
Kapitalizm öldürmeye devam ediyor!
Adana organize sömürü cehennemi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Okul parası kazanmak için çalışıyor, dövülüyor, öl(dürül)üyoruz...

 

Geçtiğimiz günlerde Eminönü-Adalar vapurunda simit satan 16 yaşındaki Alican Kaya vapurdaki özel güvenlikçiler tarafından darp edilmiş, yine aynı kişilerce olayın görüntüleri çekilmiş ve sosyal medya hesaplarında paylaşılmıştı. Alican yaşananların ardından yaptığı açıklamada okumak için beş yıldır simit sattığını söyledi. Alican’ı darp edenleri işten çıkardığını açıklayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), sözde kamu vicdanını rahatlattı(!) Oysa her gün Alican’ın yaşadıklarına benzer, hatta daha ölümcül olaylar yaşamakta işçi ve emekçi çocukları. Alican’ı darp edenler kadar onu okumak için çalışmak zorunda bırakanlarla da yüzleşmek gerekir. 16’sında Alican okumak için simit satarken darp ediliyor, 13 yaşındaki Ahmet okumak için çalıştığı imalathanede pres makinesine sıkışarak can veriyor, 14 yaşındaki Barış okumak için çalıştığı inşaatta ölüyor. Aladağ’da 11 çocuk okumak için tarikat yurdunda kalmaya mahkum ediliyor ve yanarak katlediliyor. Sayıları yüzleri, binleri bulacak kadar çok sayıda çocuk ve genç, kapitalist sömürü düzeninde okumak için bu sona mahkum ediliyor.

Eğitim hem kapitalistler için bir kâr kapısı olarak, hem de kapitalist sistemin geleceği için önemli bir yerde duruyor. İşçi ve emekçileri azgınca sömüren burjuvazi işçi ve emekçilerin çocuklarını da okumak için simit satmaya, ayakkabı boyamaya, tarlada, inşaatta, fabrikada çalışmaya zorluyor. Çocuk işçiliğini meşrulaştıran sermaye devleti, onları aynı zamanda ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak patronların hizmetine sunuyor.

Kapitalist sistemin eğitim alanına kâr kapısı olarak baktığı gerçek. Ama öte yandan eğitimin niteliği de burjuvazinin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Bu yönüyle eğitim gün geçtikçe dinci-gerici bir niteliğe kavuşuyor. Her okul imam hatipe çevriliyor. Eğitim kurumları Ensar Vakfı gibi dinci gerici vakıflarla işbirliği protokolleri imzalıyor. Bir yandan da sermayedarlar ile anlaşarak sermayenin istekleri doğrultusunda mesleki eğitime ağırlık veriliyor. Her OSB’ye bir meslek koleji açarak sermayenin ihtiyaçlarına cevap verecek okullar kuruluyor.

Eğitim alanında yapılan hiçbir düzenleme toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenmez kapitalist sistemde. Bütün saydığımız örnekler bunu bir kere daha kanıtlıyor. Üstelik bu niteliksiz, dinci-gerici, anti-bilimsel eğitime ulaşmak bile işçi ve emekçi çocukları için zor, hatta imkansız olabiliyor. Asgari ücrete mahkum edilen emekçiler en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamazken çocuklarını da okutamıyorlar. Okulun, okul gereçlerinin, yemeğin, barınmanın ve ulaşımın paralı olduğunu düşünecek olursak, işçi ve emekçilere paranız yoksa çocuğunuzu okutmayın deniyor. Ya da bütün bunların alternatifi olan tarikat okul ve yurtları adres gösteriliyor. Geçtiğimiz yıllarda bir gencin dershane taksitlerini ödeyemediği için hapse giren annesinin ardından intihar ettiğini hatırlayacaksınızdır. Eğitim kurumlarını birer ticarethane, öğrencileri de müşteri olarak gören bu sistem böyle birçok ölümün daha faili olacaktır. Bu sistemin vereceği niteliksiz eğitim bile satılıktır, pazarın büyük ve önemli bir parçasıdır. Öyle ki, parasız eğitim talebi için pankart açan üniversiteliler 10 yıla yakın zindanda tutulur, okullardan uzaklaştırılır ve atılır. Ancak parasız, bilimsel, laik, anadilde eğitim talebi Alicanlar, Ahmetler, Barışlar ve daha nice işçi, emekçi çocuğu solup gitmesin diye haykırılmaya devam edilecektir. Kapitalist sistemin sınırları bellidir, vereceği eğitimin niteliği de ortadadır. Bizler ise her yaşta eğitimin verildiği, parasız, bilimsel ve anadilinde eğitimin olduğu, yani eğitimin toplumun ihtiyaçları doğrultusunda planlandığı bir sistem için mücadele edeceğiz.

İ. Y. Gün

 

 

 

 

Protokol kapsamında okulda dini eğitim

 

Okulların kapanmasının ardından eğitim sisteminde üst üste yapılan değişiklikler ve yeni müfredatla eğitim dinsel gericilik ile harmanlanıyor. 8 Haziran’da Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nde yapılan düzenleme ile vakıf ve kurumların doğrudan okullarda etkinlikler yapmasının önü açıldı. MEB’in bütçe harcamalarında önümüzdeki üç yıl için imam hatip liselerine fen liselerinin üç katı bütçe ayrılmasına karar verildi. Ayrıca imam hatip okulları için oluşturulan özel projeler finanse edildi. Müfredattan evrim konusu çıkarıldı, matematik ve fen derslerinin süreleri kısaltıldı. Özel eğitim kurumlarına kayıt olan her bir öğrenci için “destek” adı altında özel kuruluşlara milyonlarca TL peşkeş çekildi.

Protokol kapsamında TÜGVA, okullarda

Akademik-siyasal sorunlar karşısında liseli gençliğin mücadele geleneğine sahip olan İzmir’in en köklü liselerinden İzmir Atatürk Lisesi’nde MEB ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) arasında imzalanan bir protokol üzerinden gericilik kol geziyor.

“Medeniyet ve Değerler Protokolü” kapsamında vakıf, okulun 7 dersliğinde 1 Ağustos ile 11 Eylül 2017 tarihleri arasında dini dersler vermeye başladı. Ücretsiz olduğu kaydedilen ancak katılan öğrencilerden 150 TL talep edilen ve kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı oturtulduğu derslerde nelerin işleneceğinden okul yönetimi bihaber. Ayrıca okul yönetimi dersliklerin protokol kapsamında verildiğini belirterek derslerin kimler tarafından verileceğinin kamuoyuyla paylaşılmasını da doğru bulmadıklarını ifade etti.

“İslam dışı bütün sistemler ve ideolojiler; kötü, çirkin ve zalimdir”

Öte yandan, okulun konferans salonunda gerçekleşen ilk öğrenci toplantısında TÜGVA adına tanıtım bilgilendirmesinde bulunan kişi “Hak nedir, batıl nedir bilmek lazım. Hak İslam’dır. Hakkın bugünkü temsilcisi milli görüş hareketidir. Batıl ise, her şart altında ve her zaman yanlış olan şeydir. Kötü, çirkin ve zalim olandır. İslam dışı bütün sistemler ve ideolojilerdir” ifadelerini kullandı.

 
§