11 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/31

Dinci-faşist zorbalığa geçit verme!
Nuriye ve Semih ile dayanışmaya!
İktidarın hizmetinde hukuk
Dinci gericiliğin muhafızları
Türkiye tarım alanlarını kaybediyor!
MİB MYK Ağustos Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal TİS süreci yaklaşıyor…
“Tekstil ve dokuma işçileri kölece çalışma koşullarından mutlaka kurtulacaktır!”
Ekim Devrimi’nin şanlı tarihi işçi sınıfına ve öncülerine yol gösteriyor
“Örgütlü mücadele rotamız olmalı!”
OHAL varsa direniş de var!
Okul parası kazanmak için çalışıyor, dövülüyor, öl(dürül)üyoruz...
Mesleki Eğitim ve Mücadele Semineri sonuç bildirgesi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişi üzerine
Efrîn’i işgal tehdidi devam ediyor
Suriye savaşı ve İdlib halkası
Kapitalizm öldürmeye devam ediyor!
Adana organize sömürü cehennemi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Örgütlü mücadele rotamız olmalı!”

 

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları sözcüsü ile artan gericiliğin güncel somut örnekleri üzerine konuştuk. Gerici-faşist baskılara karşı mücadeleyi nasıl büyütebileceğimiz üzerine sohbet ettik...

- Siyasal gericilik, toplumu baskı altına alıyor ve attıkları her adımda kadınları hedef alıyor. İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sermaye sınıfı ve devleti, dine dört elle sarılmış durumda. Nedir dinin bu kadar öne çıktığı, her şeye dair sözün neredeyse dini temsilcilikler üzerinden ifadelendirilmesinin nedeni? Çok basit bir cevabı var. Daha kolay sömürmek, sömürülerini katmerleştirmek ve bunu da insanların inançlarının arkasına sığınarak normalleştirmek. Olanla yetindirmek, yaşamın daha da kötüye gittiğinde durumu kabullendirmek. Denetim altında tutmak...

Son 15 yılda, AKP iktidarı dönemi boyunca tüm bunların en akıl almaz şekilde yaşandığını görüyoruz. Hele son bir yılda, OHAL kılıfı ile her şeyi pervasızca yapıyorlar. Ne kadar güdük olsa da kazanılmış haklar elden gidiyor, kadına yönelik gerici bakış açısı gün be gün toplumu zehirliyor.

Bu toplumdaki her kadın iliklerine kadar gericiliğin etkilerini yaşıyor. Kadın için rahat bir nefes almak da, yaşamak da zor. Gerçekten yaşam hakkı yok gibi. Kadın cinayetleri, iş cinayetleri, tecavüz, taciz, iş kazaları, meslek hastalıkları... Giyim, dolaşma vb. şeylere dair yaşananlar... Toplu taşıma araçlarından sokaklara, kadınların giyimine karışma hakkını kendinde gören, hatta rahatsız olduğunu ifade edip saldıranlarla karşılaşıyoruz. Müftülüğe evlenme hakkı verilmesini gündemleştiriyorlar. Babanın çocuğuna şehvet duyması normalleştiriliyor. Çocuk istismarcısı, tecavüzcü Ensar ile MEB anlaşma yapıyor, halk eğitim merkezlerininin bir kısmı Ensar’ın denetimine bırakılıyor. Fabrikalarda tacizler, tecavüz girişimleri yaşanıyor. Saldırıya maruz kalanın, saldırganlığa ses çıkaranların işten atıldığı, saldırganın korunduğu bir sonuç ortaya çıkıyor. Daha nice olaylar...

- Tüm bunların karşısında nasıl bir mücadele öneriyorsunuz?

- Kadınlar aslında tepkili, son yıllarda ileri kesimleri de hareketli. AKP eliyle gericilik kadınlar üzerinden şekillendirilmeye çalışılıyor, kadınların bir kısmı gericiliğin etkilerine öfkeli. Yasalar çıkarken, tecavüzler, kadın cinayetleri yaşanırken kadınlar sokağın sesini hep yükseltiyor.

Elbette biatkar, nasıl kazanılır diye kaygı duyan kesimler de var. Gericiliğin etkisinde olan kadınların özellikle çalışanları, çalışma yaşamında birçok sorun ile karşı karşıya. Bu kadınlara dokununca inanın bin ah işitiliyor. Farklı tepki alanlarını kesiştirmeyi düşünmemiz gerekiyor bir yanıyla. Düşük ücretle ve güvencesiz çalıştırılan işçiyle KHK’lar ile işine son verilen kamu emekçilerinin sorunlarının kaynağının aynı olduğunu anlatabilmeliyiz örneğin. Yine emekçilere, gerici 4+4+4 uygulaması ile çocuğunu çocuk işçiliğe, çocuk gelinliğe sürükleyen zihniyetin, müftülere nikah kıyma yetkisi veren zihniyetle bir ve aynı olduğunu, tüm bunların gerisinde sermaye düzeninin yer aldığını gösterebilmek gerekiyor.

Otobüste şortlu kadına tekme atan, minibüsteki genç kadına tokat atan, kadın cinayeti işleyen ile iş yerinde tecavüz girişiminde bulunan, tacizin her türlüsünü uygulayanın aynı zihniyetten beslendiğini iyi kavratmak lazım.

Tüm bu yaşananlara karşı tepki oluştuğunu biliyoruz, ama bazı tepkiler kendi alanlarında kalabiliyor ve birbirlerinden kopuk duran hareketlilikler ortaya çıkabiliyor. Kısacası, kadınların yaşadığı sorunların gerçek sorumlusu olan düzeni ve düzenin sözcülerini hedefe koyarak toplumun çeşitli kesimlerinde biriken öfkeyi birleştirmemiz gerekiyor.

- Kadınlara bir çağrınız var mı?

- Yaşamın her alanında sorunlarla karşı karşıya kalanlar ve katmerlisini yaşayanlar olarak örgütlü mücadele rotamız olmalı. Bugün her zamankinden çok örgütlü durmaya ihtiyacımız var. Kadınlar için eşit ve özgür bir toplumun adımlarını sıklaştırmalı, yan yana gelerek işçi-emekçi kadınları kazanmanın yeni yollarını bulmak için seferber olmalıyız. Güneşli, güzel günlere olan inancımızla herkesi selamlıyoruz.



 
§