16 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/23

AKP iktidarı hak arama mücadelesini tamamen ortadan kaldırmak istiyor
Ölümü görüp, sıtmaya razı olmak ya da mücadelenin yolunu tutmak!
“KESK bütün ihraçları direnişe çağırmalı ve var olan direnişleri büyütmeli”
Yüksel direnişi saldırılara rağmen sürüyor
“İşimize ve iş güvencemize sahip çıkıyoruz!”
İşçilerden Chinatool Otomotiv yönetimine yanıtlar
Sendika düşmanlığına, kölelik dayatmalarına karşı grev ve direnişler sürüyor
Bekaert’te işten atma: İşçiler sendikaya ve patrona tepkili
MİB MYK Haziran Ayı Toplantısı Sonuçları
Alpagut Direnişi
Trump’ın Vahhabilerle “kılıç dansı” ve Katar krizi
İngiltere seçimi ve İşçi Partisi’nin yükselişi
Birlik ve ayrılığın gölgesindeki İspanya ve ulusal hareketlerin açmazları
“Bağımsızlık referandumu” ve sermaye devletinin gerici direnci
Dinci gericilik eğitime şekil vermeye çalışıyor
Polis, TAYAD üyesi İnanç Özkeskin’i katletti
“Sur halkı göçe zorlanıyor, bölgenin yapısı değiştiriliyor”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Polis, TAYAD üyesi İnanç Özkeskin’i katletti

 

İstanbul’un Kadıköy İlçesi Acıbadem Mahallesi Betül Sokak’ta 13 Haziran sabah saatlerinde polis bir eve baskın düzenlerken baskında bir kişinin yaşamını yitirdiği duyuruldu. Yaşamını yitirenin, evde bulunan Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) üyesi İnanç Özkeskin olduğu öğrenildi.

Özkeskin’in cenazesi Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na (ATK) kaldırıldı. Halkın Hukuk Bürosu tarafından sosyal medya üzerinden yapılan duyuruda, “İnanç Özkeskin’in cenazesini almak için Adli Tıp Kurumu önünde bekliyoruz. Polis ‘Her şey bizim istediğimiz gibi olacak yoksa vermeyiz’ diyor” ifadeleri kullanıldı. İnanç Özkeskin’in yakınlarının, cenazeyi cemevi aracıyla götürmesine ve istedikleri mezarlıkta defnetmelerine polisin engel olmaya çalıştığı bildirildi. Daha sonra aileye teslim edilerek ATK’dan çıkarılan cenaze 3 zırhlı, 4 çevik kuvvet, 6 sivil polis aracı eşliğinde, Karacaahmet Mezarlığı’na götürüldü.

“İnanç Özkeskin’i katledip çıktılar”

Baskına ilişkin burjuva basına sızdırılan haberlerde çatışma çıktığı iddia edildi. Öte yandan baskında İnanç Özkeskin’in katledilmesine ilişkin de Halkın Hukuk Bürosu açıklama yaptı. Polisin Özkeskin’i kasıtlı olarak katlettiğini ortaya seren açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Katliamın tanığı annenin anlatımına göre, polis gece 00.30 sıralarında kapıyı dahi çalmadan doğrudan kapıyı kırarak eve girmişti. Üstelik anne ‘Durun, ne yapıyorsunuz, neden kırıyorsunuz, açıyorum kapıyı’ diyerek kapıyı açmaya çalıştığı halde kapıyı kırmışlardı.

Bu sırada İnanç Özkeskin uyuyordu ve gürültüyle uyanmıştı. Annenin ‘Ne oluyor oğlum?’ sorusuna, ‘Bilmiyorum anne, anlamadım’ diye cevap vermişti. Kapı kırılıp katiller içeri girdiğinde önce anne, ‘Neden kırdınız kapıyı, açacaktım zaten’ diye sormuş, karşılığında ‘İçeri geç, içeri geç’ denilerek ve silah doğrultarak bir odaya sürüklenmişlerdi ve 91 yaşındaki baba da silah dipçiği ile vurularak darp edilmişti. Bu sırada koridorda bulunan İnanç Özkeskin ‘Ne oluyor, ne yapıyorsunuz?’ diye bağırmış, tam bu sırada silah sesi duyulmuştu...

Her şey birkaç dakika hatta saniye içinde olup bitmişti. Yani ne defalarca teslim çağrısı yapılmıştı, ne silahla karşılık verilmişti. İçeri giren katliam birlikleri ‘işlerini bitirmiş’, İnanç Özkeskin’i katledip çıkmışlardı.

Polisin ev baskınlarında terör estirdiği bilinirken son olarak katledilen Sıla Abalay ile ilgili “çatışma” iddiası ve basındaki haberlerin yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Abalay’ın yanı sıra, 2015 yılından bu yana ev baskınlarında Günay Özarslan, Dilek Doğan, Dilan Kortak, Yeliz Erbay, Şirin Öter katledilmişti.

 

 

 

 

Devrimci irade teslim alınamaz!

 

12 Eylül darbesi sonrasında hapishanelerde devrimci tutsakları teslim almaya dönük saldırılar da yoğunlaştı. Sayımdan havalandırmaların kullanımına dek, devrimci tutsakları teslim almaya dönük baskılar, yaptırımlar uygulanıyor; bu uygulamalara uyulmadığında ise işkenceler oluyordu. İşkence görmektense, yaptırımlara uymanın daha akıllıca olduğunu söyleyip teslimiyetlerini teorize edenler vardı. Böyle söyleyenler çok geçmeden devrimin lafzını bile benliklerinden attı. Sözde atmayanlar ise, devrimci söylemlerle düzen sularına yelken açtı.

Devrimci iradeyi savunanlar ise teslim olmadılar. Sermaye devletinin yaptırımlarına ve dayatmalarına uymadılar. Ölümü göze alarak direndiler. Ölümü göze alarak direnmenin en belirgin örneği, ‘82’de Diyarbakır Zindanı’nda olduğu gibi, ‘84 yılında Metris Hapishanesi’nde yapılan Ölüm orucu direnişidir. Ölüm orucu direnişinin en somut talebi tek tip elbise (TTE) dayatmasının kaldırılması idi. Devrimci Sol ve Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) davasından tutsakların girdiği ölüm orucu direnişi 75 gün sürdü. 14 Haziran’da Devrimci Sol davasından Abdullah Meral, 17 Haziran’da TİKB davasından Mehmet Fatih Öktülmüş ve Devrimci Sol davasından Haydar Başbağ, 24 Haziran’da ise Hasan Telci ölümsüzlük burçlarına çekildiler.

Direniş bitirildiğinde TTE uygulaması kaldırılmadı fakat sonraki yıllarda verilen mücadele ile geri püskürtüldü. Sadece ‘84 Ölüm Orucu direnişçileri değil, toplam olarak devrimci iradeyi kuşanan tutsaklar TTE saldırısını geri püskürttü. ‘80’lerin sonlarına doğru kazanılan bu “maddi” zaferde, ‘84 Ölüm Orucu’nda kazanılan siyasal zaferin tartışmasız bir rolü var. Zira devrimci iradenin teslim alınamayacağını gerçekleştirdikleri can bedeli direnişle Abdullah Meral, Mehmet Fatih Öktülmüş, Hasan Telci, Haydar Başbağ bir kez daha dosta düşmana gösterdiler.

Bugün devrimci, komünist tutsaklar “Devrimci irade teslim alınamaz!” sloganını hem yürekleriyle, hem pratikleriyle haykırmaya devam ediyor.

 

 

 

 

İstanbul Adliyesi’nde avukata saldırı

 

13 Haziran günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin girişinde çantasını aratmak istemeyen Avukat Naciye Demir’e özel güvenlikler saldırdı. Demir, çantasını aratmadan geçerken saldırı adliyede alkışlarla protesto edildi.

Avukat Naciye Demir İstanbul Adliyesi C Blok avukat-personel girişinden geçerken “çanta arama” dayatmalarını kabul etmedi. Çantasını x-ray cihazından geçirmeyi kabul etmeyen Demir, giriş yaptığı sırada özel güvenlikler tarafından askıya alınarak cihazın başına taşındı. Özel güvenlik saldırısına çevreden de tepkiler olurken özel güvenlik ile avukatlar arasında gerginlik yaşandı. Ardından Avukat Naciye Demir, arama dayatmasını kabul etmeden adliyeye giriş yaptı. Çevredekiler de alkışlarla özel güvenlik saldırısını protesto etti.


 
§