9 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/22

İşçi sınıfı yumruğunu masaya vurmalıdır!
Türkiye-AB ilişkisi; bir küs bir barışık!
Doğanın ve kentin talanı için “yenilikler” gündemde!
Direniş şehitleri anıldı
“Tarihsel bir saldırı varsa tarihsel bir direniş gerekir!”
Gülmen ve Özakça için eylemler
Sermaye devleti grev ve direnişlere yasaklarla saldırıyor
‘Kıdem tazminatı haktır, gasp edilemez!’ paneli
Kıdem tazminatı hakkımıza sahip çıkalım!
15-16 Haziran Direnişi’nin ruhuyla genel grev genel direniş!
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 5
Örgütlüyüz, güçlüyüz, kazanacağız!
Lise ve üniversiteliler piknikte buluştu
Dinci gericilik eğitimi kuşatıyor!
Yeni yükseköğretim yasa tasarısıyla güvencesizleşme ve şirketleşmenin önü açılıyor
Kapitalizm korumaz süründürür, yaşatmaz öldürür
MI6, Kaddafi ve Manchester katliamı
Kapitalizm çürütür, yok eder!
Nazım Hikmet ve Ekim Devrimi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MI6, Kaddafi ve Manchester katliamı

 

- 22 Mart 2017’de, İngiltere’nin başkenti Londra’da bir kişi, Westminster Köprüsü’nde aracıyla yayaları ezdi, etrafa ateş açtı, ardından parlamento bahçesine girerek bir polisi bıçakladı. Saldırıda 4 kişi öldü, 20 kişi de yaralandı. Saldırgan ölü ele geçirildi. Saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi.

- 23 Mayıs 2017’de, İngiltere’nin Manchester şehrinde, ABD’li şarkıcı Ariane Grande’nin konser verdiği Manchester Arena’da yaşanan patlamada 23 kişi hayatını kaybetti, 59 kişi yaralandı. Ölenler arasında saldırgan da bulunuyor. Saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi.

- 4 Haziran 2017’de, Londra’da üç saldırgan bir minibüsle yayaların arasına daldı. Saldırıda yedi kişi öldü, 48 kişi yaralandı. Kendilerine canlı bomba süsü veren 3 saldırgan öldürüldü. Saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi.

Üç ay içerisinde İngiltere’de gerçekleşen her üç saldırının failinin IŞİD olması, bu saldırıların başka failleri olmadığı anlamına gelmiyor. Ortadoğu’yu batağa çeviren, böylece IŞİD’e var olma ve palazlanma koşulları sunan, dahası cihatçı sürülerini silahlandırıp savaşa süren emperyalistler yaşanan saldırıların sorumluluğundan kaçamazlar. İngiltere, Irak işgalinde, Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da üstlendiği kanlı rolle en başta gelen sorumlulardan biridir.

Manchester saldırısına yakından bakıldığında, İngiltere devletinin daha dolaysız sorumluluğu olduğu da görülecektir.

Avrupa’da gerçekleşen her saldırıdan sonra gündeme gelen bir sorudur: Neden Avrupa’da doğan, büyüyen bir genç, İslamcı terör lehine bu kadar radikalleşebiliyor?

Manchester katliamı nedeniyle katliam zanlısı 22 yaşındaki Salman Adebi şahsında bu soruya verilen cevap; bunun tek nedeninin kendini “İslam Devleti” olarak niteleyen terör örgütünün olmadığıdır. El Kaide ile bağlantılı, Libyan İslamic Fighting Group (LIFG) ve İngiliz istihbarat örgütü MI6 (Military Intelligence Section 6) da bu katliamda büyük pay sahibidirler.

LIFG '90’lı yılarda El Kaide ve onun başı Usame Bin Ladin tarafından ve MI6 finansörlüğünde kuruldu ve Afganistan’da Rusya’ya karşı savaşta kullanıldı. Sonrasında Kaddafi’yi devirip islami bir rejim kurmak için Libya’ya yöneldi.

Kaddafi’nin devrilmesi İngiliz devletinin ve dolayısı ile başında Tony Blair’in bulunduğu hükümetinin de öncelikleri arasında idi. Bu vesile ile MI6 Kaddafi’ye suikast düzenlemesi için LIFG’ye 160 bin dolar aktarır. 1996’da LIFG Kaddafi’ye başarısız bir suikast girişiminde bulunur. Bu suikast girişiminde Kaddafi’nin birçok koruması hayatını kaybeder ve Kaddafi yara almadan kurtulmayı başarır. Akabinde LIFG Kaddafi’nin hışmına uğrar ve Libya’da büyük bir hezimet yaşar.

İngiliz istihbarat örgütünün yardımı ile LIFG elemanları İngiltere’ye kaçarlar ve Birmingham ve Manchester kentlerine yerleşirler. Bu iki kentte hala kalabalık bir Libyalı nüfus yaşamaktadır. Manchester saldırısını yapan Salman Abedi’nin babası Raman Abedi de o dönem İngiliz istihbarat örgütü yardımı ile İngiltere’ye kaçanlardan biridir.

2001’de New York’ta ikiz kulelere yapılan saldırının ardından LIFG gibi paravan örgütlere bakış açısı değişmeye başlar. Bu değişikliğin nedeni sadece bu örgütlere duyulan ihtiyacın azalması değil, aynı zamanda bunların yavaş yavaş emperyalistlerin kontrollerinden çıkmasıdır. Ve bundandır ki 2004 yılında El Kaide’ye para toplama ve onunla çalıştığı gerekçe gösterilerek ABD tarafından terör örgütleri listesine dahil edildi. ABD’nin bu tutumu İngiltere’de de yankısını buldu. İngiltere’de LIFG’nin faaliyetleri mercek altına alındı ve birçok militanının pasaportlarına el konuldu.

Bu durum 2011’den sonra yeniden değişmeye başladı. İngiliz istihbarat örgütünün yardımı ile en az 3500 LIFG’cinin Libya’ya dönmeleri ve orada Kaddafi’yi devirme faaliyetlerine katılmaları sağlandı. Bu arada LIFG’cileri silahlandıran da MI6 idi.

O dönem, 2011’de Libya’ya dönmeleri sağlananlar arasında Manchester saldırısının faili Salman Abedi’nin babası Raman Abedi de vardı. Ailesi ve özellikle babası tarafından İslami geleneklere göre yetişmesine özen gösterilen Salman Abedi, bir taraftan uyuşturucu ve alkol kullanırken, diğer taraftan kısa etek giydiği için bir kız çocuğunu dövmeyi kendine hak olarak görüyordu. Babasının çağrısı ve çabası ile Libya’ya giden Salman Abedi’nin pasaportu babası tarafından yok edildi. Bu arada baba Abedi IŞİD’ci olmuştu. Oğul Salman Abedi’nin IŞİD serüveni de İngiliz istihbarat örgütünün doğrudan desteği ile böylece başlamış oldu. Ve bu nedenledir ki İngiliz devletinin ve istihbarat örgütü MI6’nın Manchester’da ve diğer saldırılarda öldürülen onlarca çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkeğin kanında eli vardır. Onlar da en az IŞİD ve onun kanlı eylemcisi Salman Abedi ve diğerleri kadar katildirler.

V. A. Ceylan

 

 

 

 

Londra’da saldırı: 7 ölü, 48 yaralı

 

İngiltere’nin başkenti Londra’da 3 Haziran akşamı bir minibüs yayaların arasına daldı. Londra köprüsü üzerindeki yayaları ezen minibüsün daha sonra Borough Pazarı’na yöneldiği ve araçtan inen 3 kişinin çevredekileri bıçakladığı belirtildi. Saldırı sonucunda 7 kişinin yaşamını yitirdiği, 48 kişinin de yaralandığı bildirildi. Saldırıyı gerçekleştiren 3 kişinin ise polis tarafından öldürüldüğü aktarıldı.

Londra Belediye Başkanı olayın “terör saldırısı” olduğunu açıkladı.

Gerçekleşen saldırının ardından İngiltere Başbakanı Theresa May “aşırı ideolojilere fazla hoşgörü” gösterdiklerini söylerken, ABD Başkanı Donald Trump ise ırkçı planlarını devreye sokmak için kolları sıvadı.

Emperyalist sistemin sözcüleri ise özellikle Ortadoğu coğrafyasında sürdürdükleri hegemonya savaşının piyonları olarak yetiştirdikleri cihatçı çetelerin kontrolden çıkmış saldırıları karşısında ikiyüzlü açıklamalarını sürdürüyor. Bir kez daha kendi yetiştirdikleri cihatçı çetelerle mücadele adı altında ve “halklarımızın güvenliği” argümanıyla ırkçı politikaları hayata geçirmenin zeminini döşeyerek savaş çığırtkanlığı yapıyorlar.

May, “Ülkemizde aşırıcılığa karşı çok fazla hoşgörü var. Zor ve bazı mahcup edici tartışmalar yaşayabiliriz ama bu artık değişmeli. Buna yeter demenin zamanı geldi” diyerek “terörle mücadele” stratejilerini gözden geçireceklerini söyledi.

Trump ise, dünyanın “terörizmle savaşma” konusunda “Siyaseten doğru olmayı bırakmalıyız. Halklarımızın güvenliği işine girmeliyiz” dedi.

Trump ayrıca saldırının ardından paylaştığı Twitter mesajlarında, Amerikan mahkemelerine, nüfusu Müslüman ağırlıklı 6 ülkeye getirmek istediği seyahat yasağını onaylamaları çağrısını yinelemekten de geri durmadı.

 
§