19 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/19

Efendi de uşak da yerli yerinde…
Erdoğan ve heyeti ABD’deki görüşmelerini tamamladı
Savaşın rantını yiyenler “çözüm” istiyor!
Polis saldırısına uğrayan avukatlara açılan dava görüldü
İran sınırına duvar ve Kürt sorunu
Sermayenin saldırılarına karşı birleşik mücadele!
Kıdem tazminatı için “İşsizlik Fonu” itirafı
İşten atma saldırılarına ve köleliğe karşı grev ve direnişler sürüyor
DEV TEKSTİL GMYK 2017 Mayıs Ayı Toplantı Sonuç Bildirgesi
Gülmen ve Özakça ile dayanışma eylemleri
Açlık greviyle dayanışma büyürken polis saldırısı da tırmanıyor
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
DGB-DLB, evlatlarını yitiren anneleri ziyaret etti
Namık Kemal Üniversitesi’ndeki boykot deneyimimiz üzerine
İsrail zindanlarında direniş devam ediyor
Siyasal İslam, Hamas ve direniş
Yunanistan’da toplumsal çöküntü
Reklamlarda güzellenen Shell ve “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”
“Bizim kutlayacak Anneler Günü’müz yok!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsrail zindanlarında direniş devam ediyor

Filistinli tutsakların açık grevi 2. ayında

 

Bin 500 Filistinli tutsağın “Onur grevi” diye anılan direnişi 2. ayına girdi. İsrail’in Askalan, Nefha, Raymon, Hedaim, Biir Seba zindanlarında bulunan tüm tutsakların katılımıyla devam eden açlık grevi siyonist İsrail rejimini sıkıştırmaya başladı. Direniş karşısında acze düşen ırkçı Benyamin Netanyahu hükümeti kirli yöntemlerle direnişi zayıflatmaya çalışsa da Filistinli tutsakların kararlılığı sürüyor.

Talepler kabul edilene kadar direniş

Açlık Grevi Komitesi, tutsakların talepleri kabul edilene kadar direnişin devam edeceğini açıkladı. Cezaevleri koşullarının düzeltilmesi, ailelerle yapılan görüşmeler, sağlık koşulları ve hasta tutsakların tedavisi, basın-yayın ve kıyafet yasakları, çocuk ve kadın tutsakların maruz kaldığı muamele, hücre cezası, idari tutukluluk gibi konularda talepler listesi yayınlayan komite, talepler kabul edilene kadar açlık grevinin devam edeceğini ilan etti.

B. Netanyahu hükümeti, görünürde açlık grevini önemsemiyor. Ancak kirli propagandanın başlatılması siyonist rejimin hiç de rahat olmadığını gözler önüne serdi. El Fetih liderlerinden Mervan Barguti’nin açlık grevini bıraktığına dair yalan haberlerin yayılması, direnişin şimdiden İsrail hükümetini sıkıştırmaya başladığına işaret ediyor.

Direnişle dayanışma yayılıyor

Zindan direnişini sürdüren tutsakların kararlılığı, dışarıda da geniş yankı uyandırıyor. Sadece Batı Şeria ile Gazze’de değil, Amman, Beyrut, Şam gibi Arap başkentlerinde de tutsaklarla dayanışma eylemleri örgütleniyor. Tutsaklarla Dayanışma Komitesi (TDK) kuran Filistinli örgüt, hareket ve dernekler kurdukları direniş çadırlarında tutsaklarla dayanışma eylemleri örgütlüyorlar.

İsrail zindanlarındaki 6 bin 500 tutsağın sadece bin 500’ü açlık grevine katılmasına rağmen, dayanışma eylemlerine Filistinli örgütlerin tümü destek veriyor. Hamas tutsakları açlık grevine katılmazken, bu İslamcı hareket hem direnişi hem dayanışma eylemlerini desteklediğini belirtiyor. Bu arada hem Filistinli hem farklı ülkelerin ilerici Arap aydın ve sanatçıları da direnişe destek veriyorlar. Aralarında Filistin direnişinin simge isimlerinden Leyla Halid’in de bulunduğu Filistinli şahsiyetler de dayanışma açlık grevine başladılar. İlerici Arap basını direnişe geniş yer verirken, Lübnan merkezli Al Mayadeen kanalı ise “onur grevi” logosunu ekranlarına taşıyor.

Açlık grevinin Filistin el Nakba’sının 69. yıl dönümüne denk düşmesi, zindan direnişinin geniş kitleler tarafından duyulup desteklenmesine vesile oldu. Bu çakışma, direnen tutsakları, siyonist işgale ve İsrail vahşetine karşı direnişin simgesi haline getirdi.

Dayanışma için genel direniş/grev çağırısı

İsrail zindanlarından açıklama yapan Mervan Barguti, tutsakların taleplerinin kabul edilmesi için dışarıdaki dayanışma eylemlerinin genel direnişe dönüştürülmesi çağrısında bulundu. Barguti’nin çağrısına destek veren TDK, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs için genel grev çağrısı yaptı.

Tutsakların mücadelesine tam destek verdiklerini ilan eden örgüt ve hareketler buna uygun bir pratik sergilerlerse, güçlü ve etkili bir genel grevin gerçekleşmesi mümkün olacak. Bu ise tutsaklar için moral kaynağı, ırkçı Netanyahu hükümeti için ise güçlü bir basınç olacaktır.

Zindan direnişi birleştiriyor

Batıa Şeri ile Gazze 2007’den beri bölünmüş durumda. Batı Şeria’da El Fetih’in, Gazze’de ise Hamas’ın hakimiyeti var. İsrail’in saldırı ve katliamlarına maruz kalan Filistin halkının ödediği bedeller, bu akılalmaz bölünme ile daha da ağırlaşıyor. Buna rağmen Hamas, Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak hareket ederken, Mahmut Abbas liderliğindeki El Fetih ise, “ABD barışı”ndan medet uman uzlaşmacı/işbirlikçi politikadan vazgeçmiyor.

Bu iki hareketin etkili olması ve aksi yöndeki söylemlere rağmen bölünmeyi ortadan kaldırmak için hiçbir somut adım atmamaları, halen Filistin direnişinin temel açmazlarından biridir. Bu bölünmeye rağmen zindan direnişi, tüm tarafları tutsaklarla dayanışma içinde olmaya zorladı. Direnişe verilen desteğin boyutu farklı olsa da, bütün hareket, örgüt ve dernekler tutsaklarla dayanışma içinde olduklarını ilan ettiler. Bu ise, bir kez daha bölünmenin sorgulanmasını ve bu vahim duruma bir an önce son verilmesi gerektiğini dile getiren seslerin yükselmesine vesile oldu.

***

İsrail zindanlarında halen 6500 tutsak bulunuyor. Bunların 58’i kadın, 300’ü çocuk, bin 800’ü hasta, 500’ü idari tutuklu (herhangi bir mahkeme kararı olmadan keyfi şekilde zindana atılanlar).

Filistinli tutsaklar, İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal ettiği 1967 yılından bu yana 23. kez toplu açlık grevi gerçekleştiriyorlar. Direniş hem içeride hem dışarıda aynı kararlılıkla (ki, bunun olmaması için bir neden görünmüyor) devam ederse ırkçı-siyonist B. Netanyahu hükümeti geri adım atmak zorunda kalacaktır.

 

 

 

 

Wuppertal’da Deniz, Mahir ve İbrahim anıldı

 

14 Mayıs Pazar Günü Wuppertal’da ‘71 Devrimci hareketinin devrimci önderleri Deniz, Mahir ve İbrahim için bir anma etkinliği gerçekleştirildi.

Denizler ve onların şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşunda Devrimci Gençlik Birliği (DGB-RJ) temsilcisi “Komünist Yürek” adlı şiiri okudu.

“Onları değerli kılan devrim yapma iradeleriydi”

Ardından, DGB adına Deniz, Mahir ve İbrahimler’e dair kısa ve özlü bir konuşma yapıldı. DGB temsilcisi, Deniz ve diğer devrimci önderleri karakterize eden en temel hususlara değindi. Bu çerçevede, onların, o güne kadar sol harekete egemen olan burjuva reformizminden kopup, düzeni aşan bir program ortaya koyduklarını belirtti. Bunun gereği olarak, devlete silah çektiklerini, şiddete dayalı devrim fikrini savunduklarını dile getiren DGB temsilcisi devamında, Denizler’in devrim yapma iradesi ortaya koyduklarını söyleyerek devrimci örgütler kurmalarının ve devrimci pratiklerinin de bunun ifadesi olduğunu vurguladı. Onları değerli kılanın bu olduğunu, tüm bunları yaptıkları için devrimci önderler sıfatı kazandıklarının altını çizdi.

“Gençlik devrime sahip çıkmalı”

Konuşmada, Denizler’i anan ve bugünkü temsilcileri olduğunu iddia eden pek çok siyasal odağın, onların devrimciliğini işçi sınıfı içinde yeni bir düzeyde var etmek yerine, Denizler’in koptuğu reformizme ve parlamentarizme geri döndüğü belirtildi. İnsanlığın, yeni bir devrimler dönemine doğru seyrettiğinin, dolayısıyla, ihtiyacın yine bir devrim olduğunun altı çizilen konuşma, özellikle genç kuşakların bugün devrime sımsıkı sarılması çağrısıyla noktalandı.

Bu konuşmanın ardından, herkesin düşüncelerini ve duygularını açıkladığı tartışma/söyleşi bölümüne geçildi. Pek çok kişinin söz aldığı bölümde, özellikle gençlerin geleceğe dönük somut hedeflerini de kapsayan değerlendirmeleri öne çıktı.

Gençlerin konuşmalarında, geçmişin devrimci birikimi ve değerlerinin yeni kuşaklara aktarılmasının önemi vurgulandı. Konuşmalarda ‘71’deki kopuşun anlamına değinilirken bugün bunu daha ileriye taşımak gerektiği ifade edilerek geleceği kazanmanın tek yolunun sınıf devrimciliği olduğuna dikkat çekildi. Konuşmalarda, gelinen yerde anti-kapitalist olmayanın devrimci sayılmayacağı vurgusu yapıldı.

Anma etkinliği, önümüzdeki dönemin devrimci görev ve sorumluluklarının hatırlatılması ile devam etti. Bu çerçevede, Temmuz ayında Essen’de yapılacak kültür festivali, ardından Ekim Devrimi’nin 100. yılında yapılacak çalışmalar ve 18 Kasım’da gerçekleştirilecek merkezi gece etkinliklerine değinildi. Herkesin bu çalışmalarda görev ve sorumluluk üstlenmesi çağrısıyla etkinlik sonlandırıldı.


 
§