3 Mart 2017
Sayı: KB 2017/09

Devrimci baharın coşkusu ile dinci-faşist rejimi geri püskürteceğiz!
Karanlıklar düzeni aydınlığa saldırıyor
Referandum ve işçi sınıfı
Aldatmaca ve oyalamanın yeni adı: OHAL Komisyonu
İdam tartışmaları eşliğinde sandık hesabı
Dinci-gerici AKP iktidarı emperyalizmin ve işbirlikçi burjuvazinin ortak eseridir
Mesut Barzani Türkiye’de ne arıyor?
Ajitasyon-propaganda faaliyetimizi güçlendirelim!
Devrimci sınıf mücadelesinde sendikalar
Çifte sömürüye, baskıya, gericiliğe HAYIR!
8 Mart’ta ücretli izin ve resmi tatil istiyoruz!
Çocuk bakımı toplumsallaşmalı, ücretsiz-nitelikli kreşler açılmalıdır!
Regl izni istiyoruz!
MİB MYK Mart ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Ankara İşçi Meclisi Bahar Buluşması sonuç deklarasyonu
Dinci faşist diktaya HAYIR! Düzene karşı devrim!
ABD-AB ilişkilerinde yeni dönem ve çatışan çıkarlar!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

8 Mart’ta ücretli izin ve resmi tatil istiyoruz!

 

1857 yılının 8 Mart’ında Amerikalı dokuma işçisi kadınlar uzun çalışma saatlerine, sömürüye, baskıya ve şiddete karşı “10 saatlik iş günü” talebiyle greve çıktılar. 8 Mart 1886 yılında ise, yine New York’lu tekstil işçisi kadınlar “eşit işe eşit ücret”, “sendika ve oy hakkı” istediler. Bu istemlere patronlar sınıfının ve devletin yanıtı vahşice saldırmak oldu. Yüzlerce tekstil işçisi kadın yakılarak katledildi. 40.000 tekstil işçisinin örgütlediği grevde kadınlar, azgın devlet terörüne uğramış, polis ve patronların işbirliğiyle fabrikaya kilitlenmişlerdi. Aynı anda nasıl çıktığı şüpheli olan bir yangınla çoğu kadın 129 işçi yanarak katledildi.

Kadın işçilerin 8 Mart’ta canları pahasına yükselttikleri mücadele bayrağı, 1910 yılında Kopenhag’da gerçekleştirilen 2. Enternasyonal’de Clara Zetkin’in önerisiyle uluslararası bir nitelik kazandı. Mart ayının belirli günlerinin Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanılmasına oy birliğiyle karar verildi. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 8 Mart’ta kutlanması kararı ise 1921 yılında Moskova’da 2. Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart grevleriyle Ekim Devrimi’ne giden süreci ateşleyen Petrogradlı tekstil işçisi kadınlara ithafen verildi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tarihi işçi ve emekçi kadınların da mücadele tarihidir aynı zamanda. Kadınlar ilk çağlardan bugüne üretim araçlarının ve üretici güçlerin değişmesi, özel mülkiyetin ve sınıflı toplumların ortaya çıkmasıyla ezilenlerin de ezileni konumuna düşmüştür. Kapitalist sömürü düzeni kadının üretim alanına çıkmasını kısmen sağlamış, ancak kendinden önceki düzenlerden devraldığı ataerkil zihniyet, dini ve cinsiyetçi toplumsal öğretilerle kadının ev köleliği devam ettirilmiştir. Ev işleri, çocuk bakımı, gerektiğinde yaşlı bakımı işçi, emekçi kadının boynunun borcu olarak kalmış, çalışma hayatındaki yeri ise yedek iş gücü olarak kapitalist sömürünün ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir. Bir yandan da kadınların hayatın her alanında yaşadığı, her türlü şiddet, erkek egemen zihniyetin ürünü olarak, ülkemizde de giderek artan dinci ve gerici ideolojinin de katkısıyla yakıcı boyutlara ulaşmıştır. Sadece 2016 yılında Türkiye’de 328 kadın bu şekilde öldürülmüştür.

Toplumsal bir sorun olan kadın sorununu tüm etkileriyle yaşayan işçi, emekçi kadınlar kölelik zincirlerinden kurtulmak için tarihin hiçbir döneminde durup beklememiş, mücadele etmiş, mücadele kadınları kadınlar da mücadeleyi dönüştürmüştür. Paris Komünü’nden Ekim Devrimi’ne, sınıflar arası mücadelenin fitilini ateşleyen işçi, emekçi kadınlar geçmişten günümüze farklı ülkeler ve iş yerlerinde 8 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret, kreş hakkı, kürtaj hakkı gibi taleplerle sınıfsal mücadelenin içinde yer almaktadırlar. Kadınların hak ve özgürlükleri adına bugün elde etmiş oldukları tüm kazanımlar işçi ve emekçi kadınların kurulu düzene karşı verdiği bu mücadeleler sonucunda elde edilmiştir.

Yakın zamanda Birleşik Metal-İş'in örgütlü olduğu Valfsan, Mata ve Petrol-İş’in örgütlü olduğu Mecaplast fabrikalarında imzalanan TİS ile kazanılan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kadın işçiler için 1 günlük ücretli izin hakkı da 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi yolunda önemli bir adımı oluşturmuştur.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadın, erkek işçi ve emekçilerin geçmişten günümüze sömürüye, baskıya, kölece yaşam koşullarına, kendilerine dayatılan onursuzluğa karşı başkaldırıyı, direngenliği, mücadeleyi simgeleyen tarihi bir gündür. Bu nedenle içinden geçilen bu karanlık günlerde 8 Mart’ın resmi tatil olarak ilan edilmesi talebinin, kadın sorununun temelini oluşturan sermaye diktatörlüğüne karşı örülecek örgütlü bir mücadeleyle birlikte yükseltilmesi gerekmektedir.

Tıpkı 1 Mayıs gibi sadece kadın işçi-emekçiler için değil tüm işçi sınıfı adına bir mücadele gününü temsil eden 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün resmi tatil ilan edilmesi başta işçi-emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi sınıfı adına önemli bir kazanım olacaktır. 8 Martların resmi tatil olarak kazanılmasına giden süreçte Valfsan fabrikasında olduğu gibi fabrikalarda, iş yerlerinde 8 Martların ücretli izin olması, sendikalı işyerlerinde bu hakkın sözleşmelere girmesinin sağlanması için mücadele edilmelidir. Kuşkusuz ki bu mücadele kadın ve erkek işçiler olarak birlikte verilmeli, bu hakkın tüm işçileri kapsaması gerektiği bakış açısı ile hareket edilmelidir.

8 Mart resmi tatil ilan edilsin!

Fabrikalarımızda-iş yerlerimizde 8 Mart’ın ücretli izin olması için mücadele edelim, hakkımızı kazanalım!

 

 

 

 

Muş E Tipi Hapishanesi’nde kadın tutsaklara JÖH saldırdı

 

OHAL rejimi altında hapishanelerde tutsaklara yönelik saldırılar artarken son olarak da Muş E Tipi Hapishanesi’nde kadın tutsaklar kolluk güçlerinin saldırısına uğradı.

17 Şubat’ta maskeli ve silahlı jandarma özel harekat (JÖH) timi Muş E Tipi Hapishanesi’nde kadın tutsakların koğuşuna girdi. “Oyun başlasın” diyerek saldırıya geçip tehditler savuran askerler tutsaklara işkence yaptı.

Saldırıya uğrayan kadın tutsaklar Gazete Şujin’e gönderdikleri mektupta saldırıyı şu şekilde anlattı:

Son olarak 17 Şubat’ta yapılan aramada gardiyan ve askerin gazetelerden kestiğimiz resimlerin bulunduğu panoya el koymaya çalışmaları sonucu karşı çıkan arkadaşlarımıza önce gardiyanlar tarafından şiddet uygulandı. Bulunduğumuz odaya bir anda onlarca maskeli silahlı JÖH girdi. Silahlarını ve coplarını kalkanlarına vurarak ‘oyun başlasın’ diyerek üzerimize yürüdüler. Direnmeye çalışan arkadaşlarımıza vurdular, bu esnada bir gardiyan yumruk atarak arkadaşımızın burnunu kırdı.”

Diğer arkadaşlarımıza da coplarla saldırdılar. Birçok arkadaşımız yaralandı. Bu esnada odada bulunan 5 yaşındaki Roni arbedenin ortasında kaldı. Askerler panoları ve fotoğraflarımızı paramparça ettiler. Gazete ve kitaplarımızı toplayıp götürdüler. Zindanlarda can güvenliğimiz kalmamıştır.

Bizler kadın tutsaklar olarak cezaevlerinde yaşanan bu zülüm politikalarına işkencelere karşı duyarlılık çağrısında bulunuyoruz.”

 
§