6 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/01

Katliamlara ve barbarlığa geçit verme!
Kitle katliamlarını “lütfa” çevirenler
İşçi sınıfı mücadeleyi 2017’ye taşıyor
İşçi derneklerine yönelik saldırılar ve devrimci sorumluluk
Asgari ücret AGİ dahil 1404 TL oldu
İşçi sınıfı yasalara değil, kendi tarihine sırtını dayamalı!
Metal Fırtına ruhunu kuşanmaya!
Metal işçisinin mücadele tarihi yol gösteriyor!
“Hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim!”
Temel özellikleriyle kapitalist emperyalizm
Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni” gelişmeler
“Operasyonel mekanizma”dan “Fırat Kalkanı”na...
Suriye savaşı yeni bir aşamada
Kapitalizmin “küreselleşme” efsanesinin çöküşü
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri:3
Kapitalist üretimde kadın iş gücü
“Kadınlar için önemli”
Komer’in arabası 49 yıldır yanıyor!
Kauçuk granül skandalı
Hasret Gültekin: Bir insan ömrünü neye vermeli?
Metin Göktepe'nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metin Göktepe'nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti!

 

Metin’in kafasında
bir darp var
Polis
karakolundan
morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde
beynimizde
Soruyor bir işaret
fişeği
Biz ölerek mi
yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ...*

Tarih 4 Ocak 1996. Ümraniye Cezaevi’nde bulunan siyasi tutsaklar görüş haklarının engellenmesini protesto etmeye başlamışlardı. 13 Aralık 1995’te gerçekleşen saldırının ardından sermaye devleti direnişi bitirmek için bir kez daha saldırdı. Askerlerin koğuşlara yönelik operasyonunda onlarca tutsak yaralanırken 4 devrimci de katledildi.

Tarih 8 Ocak 1996. Ümraniye’de yaşanan katliam ilerici-devrimci kamuoyunda büyük tepkiye sebep olmuştu. Saldırıda hayatını kaybeden devrimcilerden Orhan Özen ve Rıza Boybaş’ın Alibeyköy’de yapılacak cenaze törenine yüzlerce kişi katılmıştı. Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe de “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek cenazeyi izlemeye gitmişti. Yüzlerce insanla birlikte sarı basın kartı olmadığı ve polise itiraz ettiği gerekçesi ile gözaltına alındı ve Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Göktepe burada polislerden gördüğü işkence sonucunda yaşamını yitirdi. Ölü bedeni ancak bir gün sonra spor salonunun yakınlarında bulundu.

Sermaye devleti önce katletti, sonra inkar etti

Metin Göktepe’nin katledilmesinin ardından sermaye devletinin tutumu ise bilindikti. Emniyet amirinden dönemin başbakanı Tansu Çiller’e kadar düzen sözcüleri önce Göktepe’nin gözaltına alındığını inkara kalkıştılar. Ardından gözaltına alındığı ancak çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düşüp öldüğü iddia edildi. İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan’ın iddiası ise gözaltına alındığı ancak spor salonunun duvarından düşerek öldüğü yönündeydi.

İlerici-devrimci güçlerin çabaları ile Göktepe’nin katledilmesi yerel ve uluslararası kamuoyunda yankı uyandırırken sermaye devleti de artık “bazı gerçekleri” kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu aşamadan sonra ise gene bilindik bir senaryo işlemeye devam etti. Suçun birkaç polisin üzerine yıkıldığı ve onların da aklandığı yargı (!) süreci başladı. Bu süreçte sermaye devletinin bakış açısını dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yaptığı açıklamada özetliyordu:

Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum. Hadiseleri kendi sınırları içinde mütalaa etmeliyiz. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan suçu kim işlemişse odur. Polis teşkilatını yargılamamız yanlıştır. Ama üstünde polis üniforması olan A veya B şahsı işlemişse, yakasına yapışırız. Cinayet örtbas edilemez.”

Göktepe davası 30 duruşma boyunca devam etti. İstanbul’da başlayan dava “güvenlik” gerekçesi ile önce Afyon’a, oradan Aydın’a, ardından da tekrar Afyon’a alındı. Davanın sonunda tıpkı Demirel’in ifade ettiği gibi polis üniforması giyen A veya B şahıslarına göstermelik cezalar verildi, sermaye devletinin katliamdaki sorumluluğu ise görmezden gelindi. 5 polis “kastı aşan şekilde insan öldürmek” (taksirle) ve “faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı, 1 polis ise Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve 5 ay kamu hizmetinden uzaklaştırma cezası aldı. Failler bu cezaları bile tam doldurmadan, en uzun tutukluluk süresi 20 ay olmak üzere “Rahşan affından” yararlanarak serbest bırakıldılar.

Devrimci basına sahip çıkalım, güçlendirelim!

Metin Göktepe’nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Bu süreçte sermaye devleti katliamlarla dolu tarihine yenilerini eklerken ilerici-devrimci basına yönelik baskı ve saldırılar da devam ediyor. OHAL’i kendisine zırh yapan sermaye devleti ilerici-devrimci gazeteleri, televizyonları, radyoları kapatıyor. Bir yandan da gazeteciler gözaltı ve tutuklama terörü ile karşı karşıya kalıyorlar. Türkiye en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke olmadaki birinciliğini kimseye kaptırmıyor.

Ölümünün 21. yılında Metin Göktepe’yi saygıyla anarken işçi ve emekçilere gerçekleri anlatan ve çürümüş sisteme karşı mücadele çağrısı yapan devrimci basına sahip çıkmaya ve güçlendirmeye çağırıyoruz.

* Can Yücel’in “Metin’e Metin Bir Metin” şiiri


 
§