6 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/01

Katliamlara ve barbarlığa geçit verme!
Kitle katliamlarını “lütfa” çevirenler
İşçi sınıfı mücadeleyi 2017’ye taşıyor
İşçi derneklerine yönelik saldırılar ve devrimci sorumluluk
Asgari ücret AGİ dahil 1404 TL oldu
İşçi sınıfı yasalara değil, kendi tarihine sırtını dayamalı!
Metal Fırtına ruhunu kuşanmaya!
Metal işçisinin mücadele tarihi yol gösteriyor!
“Hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim!”
Temel özellikleriyle kapitalist emperyalizm
Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni” gelişmeler
“Operasyonel mekanizma”dan “Fırat Kalkanı”na...
Suriye savaşı yeni bir aşamada
Kapitalizmin “küreselleşme” efsanesinin çöküşü
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri:3
Kapitalist üretimde kadın iş gücü
“Kadınlar için önemli”
Komer’in arabası 49 yıldır yanıyor!
Kauçuk granül skandalı
Hasret Gültekin: Bir insan ömrünü neye vermeli?
Metin Göktepe'nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim!”

 

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL), “Baskı ve sömürüye karşı tekstil işçilerinin birliği için ileri” şiarıyla açıklama yayınlayarak öncü, ilerici tekstil işçilerini bu yolda adım atmaya çağırdı. Açıklamada sürecin ilk adımı olarak İstanbul’da yerel sempozyum gerçekleştirileceği duyuruldu. Oluşturulan Sempozyum Hazırlık Komitesi (SHK) Sözcüsü’yle konuştuk.

- Sempozyum neyin ihtiyacı, gündemi ve hedefleri nelerdir?

- Dünya genelinde çok yönlü bir kriz var. Bu krizin Türkiye’ye yansımaları olarak da bütün fatura işçi ve emekçilere kesiliyor. Suriye’ye, Ortadoğu’ya baktığımızda oradaki kirli savaşta hep mazlum halklar bedel ödüyor. Ön cephelere sürülenler hep işçi, emekçi çocukları oluyor. Bunun dışında krizin maddi, ekonomik boyutu da hep yine işçilere kesiliyor. Bunlar çalışma şartlarının ağırlaştırılması, yeni vergiler, zamlar vb. biçiminde yansımış oluyor. Tabi kapitalistler yarattıkları bu krizin faturasını işçi ve emekçilere ödettirmek için çalışma şartlarını ağırlaştırıyorlar, güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırıyorlar. Türkiye’de olduğu gibi mülteci işçiler kayıt dışı çalıştırılıyor. Bu sorunlar Türkiye’de, özellikle tekstil sektöründe çok daha belirgin bir şekilde yaşanıyor. Geçmiş kriz dönemlerine baktığımızda ilk elden krizlerin faturasını tekstil işçilerinin ödediğini görüyoruz. Burada her türlü kuralsızlık hayata geçiriliyor. Şimdi de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Böyle bir tablo karşısında tekstil işçilerinin de kendi yaşadıkları sorunlara karşı bir yanıt üretmesi gerekir. Kendini umutsuz ya da herhangi bir çıkıştan yoksun olarak görmemesi gerekir. Biz de tekstil işçilerine yapacakları çok fazla şey olduğunu göstermek hedefiyle ve buradan doğru tekstil işçilerinin birliğini sağlamak amacıyla sempozyumu gündemimize aldık. Sempozyumda temel olarak krizin faturasını kapitalistlerin ödemesi vurgusu olacak. Bunun araçlarını ve yöntemlerini de orada tanımlamaya çalışacağız. Tabi bunun en önemli aracı sınıfın örgütlülüğü. Greif deneyimi örgütlü işçilerin neler yapabileceğini göstermiş oldu. Aslında bu sempozyumun ana hattını oradaki deneyim oluşturacak.

- Sempozyum çalışmasını işçilere nasıl taşıyacaksınız?

- DEV TEKSTİL olarak bir toplantı çağrısı yaptık. Ama biz sempozyum çalışmasını sadece DEV TEKSTİL’le sınırlandırmamak gibi bir bakışla hareket ediyoruz. Bunun için bu yaşanan sorunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünen tüm tekstil işçilerine dönük bir çağrı yaptık. Sempozyumda öne çıkartacağımız vurguların neler olması gerektiğine dair konuşmuş olduk. Şunlar somutlanmış durumda artık; tekstil işçilerinin mücadele talepleri ne olmalı, bu talepler doğrultusunda hangi araç ve yöntemlerle mücadele etmeli. En temel gündemler bunlar olacak.

Tabi sempozyumda hedeflediğimiz verimliliği alabilmek için ön sürecinde fabrikalara, havzalara taşınan bir çalışma örgütlemek gerekir. Tekstil işçilerine şunu diyebilmek gerekir; yaşadığın en ufak sorunun çözümü için bile birlik olmalısın, mücadele etmelisin, haklarına sahip çıkmalısın. Yoksa hiçbir hak alamazsın, sürekli ezilirsin. Bunu taşımak için de çeşitli araç ve yöntemler tanımlamış olduk. Birincisi sanayi havzalarında, fabrikalarda işçi toplantıları yapmak. Bildiri, afiş vb. materyalleri kullanmak. Çeşitli sorunlarla ilgili temel mücadele taleplerimizi içeren bir broşür hazırlamak. Duvar gazeteleri gibi araçları yaygın biçimde kullanmak, sosyal medyayı kullanmak, video gibi görseller kullanmak... Tabi bu süreçte en önemlisi, en fazla sonuç alacağımız aracın işçi toplantıları, bilgilendirme, eğitim toplantıları ve sempozyumun fabrikalara dayanan komitelerini oluşturmak olduğunun farkındayız. Buradan sonuç alırsak sempozyum başarılı gerçekleşmiş olacak. Biz tekstil işçilerinin tabandan birliğini yaratma hedefiyle hareket ediyoruz. İlk toplantımızda DEV TEKSTİL üyesi, TEKSİF üyesi ve sendikasız işçiler vardı. Daha geniş öncü tekstil işçileri kitlesini de işin içine katma hedefiyle hareket etmeye devam edeceğiz.

Sempozyum çalışmamız İstanbul yerelinde bir çalışma olacak. Buradan doğru işçi sınıfının, tekstil işçilerinin gündemine birliği, birlik olmayı, bunun önemini sokabilirsek genel planda da Tekstil İşçileri Birliği’nin zeminlerini döşeyen bir süreci de hayata geçirmiş oluruz.

- SHK’da farklı sendikalardan işçiler var. DEV TEKSTİL’le, sendikalarla bu çalışmanın bütünlüğünü nasıl kuracaksınız? Tekstil İşçileri Birliği’yle ilişki nasıl olacak?

- Sempozyumun çağrısını DEV TEKSTİL yapmış oldu. Ama bugün tekstil iş kolunda birçok sendika var. Ve sendikalı olma hakkı elde edememiş binlerce, milyonlarca tekstil işçisi var. Sigortasız çalışan işçilerin hiçbiri sendikalara üye olamıyor. DEV TEKSTİL’e daralttığımız zaman biz bütün tekstil işçilerini kucaklayan ve onların sorunlarına yanıt üreten bir çalışma örgütleyemeyiz. Onun için SHK’yı DEV TEKSTİL’in dışında şekillendirdik. TEKSİF’ten arkadaşlarımız var, sendikasız arkadaşlarımız var.

Sonuçta bugün işçi sınıfının çeşitli mücadele araçlarına ihtiyacı var. Bu araçlardan sendikalar belli bir ihtiyacı karşılayabiliyor. Ama daha köklü ve temelli ihtiyacı karşılayabilecek, bugünün koşullarında, başka araçlara da ihtiyaç var. Bunlar da sendika ayrımı yapmaksızın bütün işçileri birleştirecek çeşitli birlikler, örgütlenmelerdir. Fabrika komiteleri, havza birlikleri ya da genel planda sektörel birlikler gibi. Sonuçta tekstil işçilerinin genel planda merkezi bir birliğe ihtiyacı var. Sempozyumu da en azından İstanbul yerelinde bu ihtiyaca işaret edecek şekilde örgütlemek gibi bir niyetimiz var. Biz buradan genel planda Tekstil İşçileri Birliği çıkartmayacağız. Ama böyle bir birliğe ihtiyaç olduğuna işaret edeceğiz.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Tekstil iş kolu Türkiye’de kapsam ve çalışan sayısı açısından resmi rakamlara göre ikinci büyük iş kolu. Kiralık işçilik, taşeron, fason çalışmayla işçi sınıfının en atomize halde çalıştığı, parçalı, yoğun olarak sendikalı olma hakkından bile mahrum şekilde çalışılan, merdiven altı, yasadışı diyebileceğimiz çalışma biçiminin en yoğun hayata geçirildiği bir iş kolu. Ortaçağ koşulları dediğimiz çalışma koşullarının hüküm sürdüğü bir iş kolu. Bunun yanında tekstil işçileri büyük bir örgütsüzlükle yüz yüze. 2016 yılında 3 bin sendikalı tekstil işçisi fabrikaların kapatılması gibi nedenler öne sürülerek işten çıkarıldı. Ama aynı yıl içinde maalesef ki 3 bin tekstil işçisi sendikalı olamadı. Yıllar içinde baktığımızda büyük bir kayıp var, sınıf bilinci, sınıf kimliği açısından. Bırakalım onu, en insani değerler üzerinden büyük bir yozlaşma var. Elbette ki bu nasıl yaratıldı, çok ağır koşullar ve örgütsüzlükle yaratıldı. Bunu aşmanın da temel yolu elbette ki kaç kişilik işyeri olursa olsun, nerede olursa olsun işçilerin bir araya gelmesidir. Biz de bu açıdan sempozyumu buna vesile olabilecek bir ön süreçle örgütlemeyi düşünüyoruz. Sempozyumda da işçilerin bu bahsettiğimiz örgütsüzlük durumuna çubuk bükmek istiyoruz.

Bugün metal iş kolunda yaşanan belli mücadele süreçleri var. Fakat tekstil iş kolunda böyle bir mücadele sürecini maalesef göremiyoruz. Tekstil işçilerinin bugün maruz kaldığı sefalet koşullarının bir nedeni de bu. Evet örgütlü işçiler var. Toplu sözleşme imzalanan tekstil fabrikaları var fakat bu alanda sendikal bürokrasinin tekstil işçilerinin mücadelesini önleyen büyük bir kontrol mekanizması var. Dolayısıyla tekstil işçileri bu sefalet koşullarına karşı birleşmek zorunda, mücadele etmek zorunda. Aksi takdirde ne kazanma şansı var, ne de koşullarını değiştirebilme adına patronla yapabileceği bir pazarlık var. Çünkü örgütsüz işçi henüz gücünü birleştirememiş demektir. Öncelikle güç olmak için birlik olmak gerekir. Bununla birlikte insanca yaşam, insanca ücret, insani çalışma koşulları, onurumuzu koruyabilmek, sınıf kimliğimizi geliştirebilmek adına örgütlenmek zorunda tekstil işçileri. Biz sempozyum çalışmasını da öncesi ve sonrası ile birlikte tekstil işçilerinin birleşeceği, talepleri için mücadele edeceği bir süreç olarak düşünüyoruz.

Hangi sendikaya üye olursa olsun, nerede ne biçimde çalışıyor olursa olsun tüm tekstil işçilerini bu kölelik koşullarını yıkmak için, insanca çalışma ve yaşam koşullarını oluşturabilmek için birleşmeye, mücadele etmeye çağırıyoruz. Sempozyum çalışmalarına tüm tekstil işçilerini katılmaya, omuz vermeye davet ediyoruz. Gelin hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim. Kapitalist düzenin bize dayattığı köleliğe, barbarca düzene karşı çıkalım. İnsanca yaşam ve çalışma koşulları için birleşelim.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§