6 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/01

Katliamlara ve barbarlığa geçit verme!
Kitle katliamlarını “lütfa” çevirenler
İşçi sınıfı mücadeleyi 2017’ye taşıyor
İşçi derneklerine yönelik saldırılar ve devrimci sorumluluk
Asgari ücret AGİ dahil 1404 TL oldu
İşçi sınıfı yasalara değil, kendi tarihine sırtını dayamalı!
Metal Fırtına ruhunu kuşanmaya!
Metal işçisinin mücadele tarihi yol gösteriyor!
“Hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim!”
Temel özellikleriyle kapitalist emperyalizm
Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni” gelişmeler
“Operasyonel mekanizma”dan “Fırat Kalkanı”na...
Suriye savaşı yeni bir aşamada
Kapitalizmin “küreselleşme” efsanesinin çöküşü
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri:3
Kapitalist üretimde kadın iş gücü
“Kadınlar için önemli”
Komer’in arabası 49 yıldır yanıyor!
Kauçuk granül skandalı
Hasret Gültekin: Bir insan ömrünü neye vermeli?
Metin Göktepe'nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kadınlar için önemli”

 

TÜSİAD “Women Matter Türkiye 2016” isimli bir rapor yayımladı. Türkçe adı “Kadınlar için önemli” olan rapor, McKinsey&Company ile ortaklaşa hazırlandı. Dünya çapında ve Türkiye’de sermaye çevrelerinin 2025 hedeflerini içeren raporda, emekçileri hedef alan bir dizi saldırı da yer alıyor.

Raporu hazırlayan McKinsey&Company şirketi, sermayedarlara dünya çapında yaptıkları araştırmalarla yön verme amacı güdüyor. Şirket, kapitalizmin gelişimini izlemek, Asya ülkelerinde sömürünün katmerleşmesini sağlayacak politikaları hayata geçirmek vb. misyonları kendisine amaç edinmiş. İnternet sitelerinde şirketin misyonu şu şekilde tanımlanıyor; MGI’nın misyonu, ticari, toplumsal ve kamu sektöründeki liderlerin küresel ekonominin gelişimine ilişkin daha derin bir anlayış geliştirmelerine yardımcı olmaktır.” Şireketin temel misyonu olarak tanımlanan “küresel ekonominin gelişmesi” ile kastedilen şeyin sermayenin kar oranlarının yükseltilmesi olduğu açık. Bu açıdan Amerika, Asya Pasifik, Avrupa, Ortadoğu, Afrika’da özel araştırmaları bulunan şirket kapitalizmin temel yönelimlerini ifade etmektedir aslında.

McKinsey & Company, yaklaşık 10 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde “Women Matter” adlı araştırmayı yapmaktadır. Raporda sermayenin çıkarları doğrultusunda kadın emeğinin daha fazla nasıl sömürüleceği üzerine duruluyor. Raporun 2016 yılının araştırma hedefinde ise Türkiye bulunmaktadır. TÜSİAD ile birlikte yayınlanan raporda Türkiye’de kadınların iş gücüne eşit katılımı sağlanabilirse dünya ekonomisini 2025’te yüzde 11 (12 trilyon dolar) büyütme potansiyeline sahip olabileceği vurgulanıyor. Türkiye’de kadın emeğinin üretime katılma oranının %30 olduğu belirtilirken, OECD ülkelerinde bu oranın %60 olduğu söyleniyor. Türkiye’deki oranın OECD ülkelerininkine yükseltildiği koşullarda GSYİH’nin 2025 yılında yüzde 20, yani 240 milyar dolar seviyesinde artabileceği ifade ediliyor.

Raporun yayınlanmasının ardından yapılan açık oturum ise sermaye temsilcilerinin ikiyüzlülüğüne sahne oldu. Açık oturumda konuşan Borusan Holding CEO’su Agah Uğur, istihdamdan önce Türkiye’nin çok daha ciddi, bekasına yönelik sorunlarının bulunduğunu belirterek Türkiye’deki 100 kadından 36’sının şiddet gördüğünü ifade etti. Kadına yönelik şiddetin kaynağı bizzat sermaye düzeninin kendisiyken, Uğur’un bu sözleri tam bir pişkinlik örneği oldu. Zira Borusan emeğin sömürüsü üzerine kurulu olan kapitalist sistemin hatırı sayılır bir temsilcisidir.

Açık oturumda söz alan “mösyö burjuvazilerden” Ali Koç ise Arçelik’ten örnek verdi. Koç, “Saffet diye bir arkadaşımız üretim hattını tamamen kadınlara vermeyi önerdi, bunun için çalıştı. Yaptık, verimlilik arttı, hata payı düştü. Biz de yeni hatlarımızı düzenledik” diye konuştu. Ailesinden de “naçizane” örnekler veren Ali Koç metal sektöründeki işçiler için cehenneme dönen koşullardan ve hayat pahalılığından elbette bahsetmedi.

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes de söz konusu açık oturumda konuşmacılar arasında yer alıyordu. Konuşmasına “Tek kanatla geleceğe uçamayız” diyerek başlayan Symes, “kadın-erkek eşitliğine ciddi ihtiyaç olduğunun” altını çizdi. Ancak bunu, temel hak ve özgürlükler gereğinden değil, “Şirketlerin zenginliğinin kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında yatıyor” diyerek istedi. Bu konuşmada “kadınların işlerine, görevlerine olan tutkusu”, “ iletişim yetenekleri”, “uzun vadeli bakış açısı ve risk alma tutumu” örnek gösterilerek, kadın iş gücünün ne denli verimli ve zenginlik getirici olduğu belirtildi.

ING Bank Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Pınar Abay ise anne olan kadın işçi ve emekçiler için “iş yerinde haftada iki gün evden çalışma gibi bir opsiyon getirdik” diyerek kadın emeğini daha rahat sömürebilmenin tüyosunu veriyor! Kadın işçi ve emekçilerin doğum izni, süt izni ve iş yerlerinde kreş gibi haklarını sağlamak yerine kadınları evde çalıştırarak sözde “iyilik” yapıyorlar.

Kadınların bu düzende yaşadığı sorunlar konusunda kendi sorumluluklarını itinayla gizleyen sermayedarlar, süslü cümlelerle 2017’de sömürünün katmerleşeceğini anlattılar.

Kapitalizm, büyük bir kriz içerisindedir. Yayınlanan rapordan anladığımız bir yanıyla bu krizin boyutlarıdır. Kriz emekçiler açısından işsizlik ve yoksulluğun artmasıdır, zengin ile yoksulun arasındaki derinleşen uçurumdur, milyonlarca emekçinin işsiz kalmasıdır. Çalışan “şanslılar” için uzayan çalışma saati, daha kötü çalışma koşulları, pahalılaşan hayat, işten atılma kaygısı, gelecek kaygısıdır. Biriken öfke ve tepkidir.

Patronlar tarafından yayımlanan rapor ise bir kez daha sermayenin kriz döneminde çalışma yaşamında daha fazla kadın emeğinin sömürüsüne ihtiyaç duyduğunu anlatıyor.

 

 

 

 

2016’da 328 kadın katledildi

 

Dinci gerici iktidarın kadına yönelik gerici söylemleri ve kadın katillerini ödüllendiren düzen yargısı 2016 yılında da kadın cinayetlerinin artmasına neden oldu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı rapora göre 2016 yılında en az 328 kadın cinayeti yaşandı. Katledilen kadınların yüzde 45’i kendi hayatlarına dair karar vermek istediği için; boşanmak ve ilişkisini sonlandırmak istediği erkekler tarafından katledildi. Katledilen kadınların en yakınları tarafından öldürüldüğü verilere yansırken bu kadınların yüzde 46’sının çocuğu olduğu da belirtildi.

OHAL sürecinde kadın cinayetlerinin arttığına da dikkat çekilen verilerde bu süreçte kadına yönelik şiddetin arttığı ve kadınların türlü işkencelerle öldürüldüğü belirtildi. Kadınların yüzde 70’inin silah ve kesici aletle öldürüldüğü, öldürülen kadınların yüzde 20’sinin genç kadınlardan oluştuğu da verilere yansıdı. Verilerde 15 yaşından küçük kız çocuklarının da erkekler tarafından öldürüldüğüne dikkat çekildi.

İllere göre kadın cinayetlerinin dağılımı ise şu şekilde:

İstanbul 34, Adana 17, Ankara ve İzmir 16, Antalya ve Antep 14, Kocaeli ve Muğla 11, Manisa ve Konya 10.

 
§