İki stratejik ortağın Mavi Marmara anlaşması
Mavi Marmara gemisine yönelik İsrail askerlerinin gerçekleştirdiği saldırıyla ilgili görülen dava sonuçlandı. Böylece AKP’nin dış politikada ‘düşmanları azaltma ve dostları artıtrma’ stratejisinin ilk duraklarından birinin Tel Aviv olduğu anlaşılmış oldu. Diğer taraftan, kısa bir zaman öncesine kadar Mavi Marmara saldırısı ile ilgili söylenen tüm sözlerin üzeri çizilirken katiller aklandı. Bu sonuç doğal olarak Mavi Marmara saldırısından en çok bahseden ismi, Erdoğan’ı ve onun sözlerini akla getirdi.
Erdoğan’ın tarihe geçen sözleri
16 Temmuz 2014: “Vicdanını bir insani yardım kuruluşundan çıkarmaya çalışıyorlar, hale bak. Kimdir bu insani yardım kuruluşu? Mavi Marmara ile Gazzeli bebeklere ilaç götüren mama götüren, gıda götüren, bunun için de ölümü göze alan bir yardım örgütü. Somali’de Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, taa Açe’de, Myanmar’da, bütün tehlikeleri göze alarak insanlara el uzatan bir insani yardım örgütü.”
17 Temmuz 2014: “İsrail’in Mavi Marmara’dan dolayı bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya’nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu, ‘Otoriteden izin almalılardı’. Otorite kim, güneydeki sevdikleri mi, yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek biz zaten izni verdik. Ama onlara göre İsrail.”
29 Haziran 2016: “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?”
Türkiye ve İsrail ilişkileri Erdoğan’dan ibaret değil
Kuşkusuz Erdoğan’ın İsrail devletine karşı sözleri unutulmayacaktır. Sonuçlarıyla birlikte yan yana getirilerek, Demirel’in o meşhur sözü hatırlanacaktır; “dün dündür, bugün bugündür!” Filistin halkının meşru ulusal istemlerinin iç siyasete malzeme yapılması bir riyakârlık olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır. Ancak siyonist İsrail devletiyle Türkiye arasındaki ilişkiler öylesine derin ve kalıcıdır, kökü geçmişe dayanmaktadır. Hatırlanırsa İsrail’i bir devlet olarak tanıyan ilk “Müslüman ülke“ Türkiye’dir. Geriye dönük araştırmalar, Filistin davasına Türk devletinin nasıl yaklaştığının ibretlik örneklerini açığa çıkaracaktır.
Filistin halkının haklı istemlerini iç siyasette en çok kullananlar ise düzen siyasetini din sömürüsü üzerinden yapanlar oldu. Refah Partisi örneği oldukça açıklayıcıdır. İsrail ile yapılan askeri-ekonomik anlaşmalar bu din istismarcılarının döneminde geçmişe göre rekorlar kırmıştı.
İsrail ile süren kirli ilişkiler, inişli çıkışlı da olsa AKP hükümetleri döneminde de devam etti. 2004 yılında Türkiye ile İsrail arasında yıllardır gündemde olan Manavgat Nehri’nden İsrail’e su satışına ilişkin anlaşma imzalandı. Anlaşma ile Manavgat Nehri üzerindeki su arıtma ve dolum tesislerinden yılda 50 milyon metreküp arıtılmış suyun İsrail’e satışı hükme bağlandı.
2009 yılında İsrail’le 2 milyar 597 milyon 163 bin dolar olan ticaret hacmi, 2014 yılına gelindiğinde iki kattan fazla artarak 5 milyar 832 milyon 180 bin dolar oldu. Mavi Marmara krizinin ardından ilişkilerin dondurulduğu İsrail ile ihracat 368 milyon dolar arttı.
İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar, tank ve silah modernizasyonu işinin İsrail’e verilmesi, uçak alımı vb. birçok örnek askeri ilişkilerin boyutunu göstermiştir. Keza Gazze’yi bombalayan İsrail pilotlarının eğitimlerini Konya’da yaptıkları gerçeği hâlâ hafızalardaki yerini korumaktadır.
Bu düzende politika dilinin ne kadar sahte olduğu bilinmektedir. Davos’taki “one minute” çıkışı, Mavi Marmara’yı gündemde tutmaya yönelik sarf edilen sözler, kapitalist-emperyalist bir çağda tüm düzen politikacıları için suya yazılmış yazılar gibidir. Asıl gerçek girilen ticari ve askeri ilişkiler, emperyalist efendilerin çıkarı için yapılan ortaklıklardır. Şu günlerde Ortadoğu halkları bu kanlı ortaklığın bedelini hayatlarıyla ödemektedir.
|