23 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/35

İşçi sınıfının alternatifi sosyalizmdir!
ABD yıkıcı savaştan çıkışın yollarını tıkıyor
ABD’nin Suriye’deki “mızrak”ı “Fırat Kalkanı”
Baskı ve zulme karşı direnişi büyütelim!
Burjuva yargısı kirli icraatlarını sürdürüyor
Hapishanelerde OHAL işkenceleri
Cerattepe davasında mahkeme heyeti reddedildi
İş cinayetleri sürüyor
İzmir’de Hasan Ülker’le dayanışma etkinliği
İşsizliğin panzehiri sosyalizm için mücadeleye!
Onlar partimizin özü ve özetidirler - H. Fırat
Kanlı ve kirli tarihiyle, burjuvazi yıkılmayı bekliyor!
Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek için...
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 1
Susma, kabullenme, gericiliğe karşı direnişe!
Güç ve eylem birlikleri üzerine
NATO yetmedi, şimdi de Avrupa Ordusu gündemde
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
İsrail askerleri Filistinlileri katletmeye devam ediyor
1. Enternasyonal 152 yaşında!
Suat Derviş ve Fosforlu Cevriye
“Yeryüzünde konaklayan” bir ozanın tanıklıktan taraflaşmaya serüveni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 1

Kadınlar katledilirken…

 

Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz, şiddet gün geçtikçe artmaya devam ediyor. AKP iktidarının kadını yok sayan, ayrımcılığı, eşitsizliği körükleyen, tacizi, tecavüzü meşru kılan yaklaşımlarıyla, dinci-gerici politikalarıyla kadınlar tacize, tecavüze uğramaya, şiddet görmeye, katledilmeye devam ediyor.

Kadınlar, “ataerkil erkek egemen düzence” katlediliyor; sadece Ağustos ayında 33 kadın katledilirken, bu yıl içerisinde 150’yi aşkın kadın katledildi. Katliamların büyük çoğunluğu eski eşler, sevgililer, boşanma sürecinde olunan eşler tarafından gerçekleştirildi. 2015’ten bu yana kadınların katledilmesinde ateşli silah kullanma oranı %80 arttı. Bunun dışında defalarca bıçaklama, yakma, boğma, işkence ile birçok kadın yaşamını yitirdi.

Tecavüze uğramamak için intihar eden Gülay Bursalılar, tecavüze uğrayıp intihar eden Cansel Buseler de “erkek” egemen düzen tarafından katledilenler arasında. İstemedikleriyle evlendirilmek istediği için intihar eden, telefonla konuştuğu için katledilen kadınlar, namus kılıfıyla yaşamlarını yitiren kadınlar çürümüş düzenin birer yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Kadınlar, “devlet” tarafından katlediliyor; sermaye düzeni erkekler tarafından katledilen kadınların başlıca suçlusu olurken, bizzat kendi eliyle de katletmeyi sürdürüyor. Yakın bir dönem önce mücadele saflarında olan ilerici-devrimci kadınlar hedef alınarak evlerinde katledilmişti. Katillerin akıttığı kan yerde kurumadan yeni katliamlara imzalar atılıyor.

Aylardır süren sokağa çıkma yasaklarıyla bir halk kadın, erkek, çocuk demeden bombalarla, kurşunlarla, bodrumlarda yakılarak katlediliyor. 16 Ağustos 2015’te başlayan ve hala kimi bölgelerde devam eden sokağa çıkma yasaklarıyla onlarca kadın katledilerek, çıplak bedenleri teşhir edildi.

22 yaşındaki Menekşe Ergün, Cizre’de katledildi. 77 yaşındaki Emame Şahin evinde infaz edilmiş şekilde bulundu. 39 yaşındaki Emire Gök Nusaybin’de evinin bahçesinde katledildi. 18 yaşındaki Zeynep, bebeği kucağındayken katledildi. Cizre’de evinin önünde oynarken katledilen ve 3 gün dondurucuda bekletilen 10 yaşındaki Cemile’nin son sözü “Oy anne” olmuştu. Taybet Ana’nın cenazesi 1 hafta sokak ortasında kaldı.

AKP’nin katil kolluk güçlerinin “Şu an sana tecavüz edebilirim, öldürebilirim, alıp götürebilirim, bunlara yetkim var” diyerek tehdit ettiği ve katlettiği kadınların çıplak bedenleri sokak ortasına serildi. Bu vahşi tablo kirli savaşın başka bir boyutunu da gözler önüne serdi. Onlarca Kürt kadını benzer çirkin uygulamalarla karşı karşıya kaldı.

Kadınlar “sermaye” tarafından katlediliyor; kadınları yedek iş gücü ordusu olarak gören, ucuz iş gücünün taşıyıcıları ve geleceğin ucuz iş gücü ordusunu yaratma görevini biçen sermaye de kadın işçi ve emekçileri fabrikalarda, atölyelerde, sokaklarda katlediyor. Tarım işçisi kadınlar defalarca servis aracının kaza yapması sonucu hayatını kaybetmişti. Bunun yanı sıra patronların kâr hırsı yüzünden alınmayan güvenlik önlemleriyle git gide artan iş cinayetlerinden kadın işçiler de paylarını alıyorlar. OHAL’le geçen Ağustos ayında 199 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. İş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerden %3’ünü kadın işçiler oluşturuyor. AKP’li yıllarda yaşamını yitiren 17 bin 57 işçiden önemli bölümünü kadın işçiler oluşturuyor. Sermayeye cennet olan ülke işçi ve emekçilere mezar haline getiriliyor.

Kayıtsız, kuralsız ve ağır işlerde çalıştırılan kadın işçiler yoğun olarak iş kazasına da maruz kalıyorlar. Yine yapılan araştırmaların sonucunda çalışan kadınların yarısından fazlasının işyerlerinde tacize ve mobbinge maruz kaldığı belgeleniyor.

Kirli savaşın mağduru kadınlar; yıllardır Suriye’de süren iç savaşın faturasını en ağır şekilde kadınlar öderken, acısını yaşayanlar da en fazla kadın ve çocuklar oluyor. Yerinden yurdundan göç etmek zorunda bırakılanlar, IŞİD’in zulmüyle yitip gidenler, kaçıp başka bir kurtuluş arayanlar… Türkiye’de yaşayan Suriyeli kadınların köle pazarlarında satılması, 9 aylık bebeğe tecavüz edilmesi, ucuz işçi olarak çalıştırılmaları, “umut” yolculuklarında katledilmeleri tüm acıyı apaçık gösteriyor. Ezidi kadınların anlattıkları ise kan dondurucu şekilde karşımıza çıkıyor. Eli kanlı IŞİD çetesi tarafından defalarca tecavüze uğramış, katledilmiş kadınlar…

Sermaye devletinin, bu kokuşmuş düzenin işçi ve emekçi kadına her koşulda reva gördüğü taciz oluyor, tecavüz oluyor, şiddet oluyor, ölüm oluyor. İşçi ve emekçi kadınlar salt erkek tarafından değil, devlet tarafından, burjuvazi tarafından, emperyalist-kapitalist sistemin efendileri tarafından da katlediliyor.

Kadınlar gericilik tarafından katlediliyor; gerek AKP üzerinden gerekse yandaşları üzerinden susmak bilmeyen gerici ağızlar, her defasında bir cinayet, bir kirlilik getirmiştir. Neler dememişti ki ağızlarından salya akanlar... Tecavüze uğrayan kadınları suçlu ilan etmiş, 6 yaşındaki çocukların evlendirilmesine onay vermişlerdi. Trans cinayetlerine arka çıkmış, bir babanın kızına şehvet duymasının “normalliğinden” bahsetmişlerdi. Kirli bir aile yapısını kutsamaktan geri durmayanlar, Ensar Vakfı’na toz kondurmayanlar birçok kadının katledilmesine, tacize, tecavüze, şiddete maruz kalmasına çanak tuttular, çanak tutmaya da devam etmektedirler.

Kadınlar katledilirken…

Kadınların cins olarak yaşadığı sorunlarını ve sonuçlarını çoğaltmak mümkündür. Ve yaşanan her toplumsal sorun sınıfsal bir sorundur.

Bugün tacizi, tecavüzü, şiddeti en yoğun şekilde yaşayanlar işçi ve emekçi kadınlardır. AKP iktidarı sürecinde kadın emeğinin sermayenin ihtiyacına göre şekillendirilmesini sağlayacak politikalar ayyuka çıktı. Kadınların yaşadığı sorunlara duyarlı olanların sunduğu çözümler ya da mücadele yöntemleri yaşanan sorunun sınıfsal boyutunu göz ardı etmekte, yok saymaktadır.

Kendisini fuhuşa zorlayan eşini öz savunma hakkını kullanarak öldüren Çilem Doğan cezaevinden çıktıktan sonra “Kirpiğimizin yere düşmemesi için mücadele edeceğiz” demişti.

Bizler biliyoruz ki yaşanan tüm sorunların kalıcı çözümü toplumsal olarak değişim ve dönüşümle, tüm kirliliği yaratan kapitalizmin yerle bir olup, emeğin ve yaşamın özgürleştiği sosyalizm ile mümkündür. Bugün yaşanan kadın cinayetleri de bu kirliliğin bir sonucudur. Peki bizler kadın cinayetlerini nasıl değerlendirmeliyiz, mücadele yöntemimiz ne olmalı?

(Devam edecek)

K. İmge

 
§