26 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/32

Özgürlük devrimde, barış sosyalizmde!
AKP’ye uyumlu ve ayarlı bombalar
Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye
Basın özgürlüğü yalnız düzenin kalemşorları için…
OHAL’de fırsatçılığa devam!
Tarihten bugüne NATO ve Türkiye gerçeğine dair…
ABD ve Türk sermaye devletinin Cerablus seferi üzerine
Emperyalizme hizmet halklara düşmanlık bakidir
Biden ve Yıldırım’dan “ilişkileri onarma” vurgusu
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Gençlik çalışmamızın sorunları
Direnmeyi seçmeyenler teslimiyete yürürler
Sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı iş başında!
Japon sömürü teknikleri
“Kaybedecek neyimiz kaldı!”
“Mezarda emeklilik”ten “bireysel emeklilik” yalanına
1900-Novecento
Kapitalizm ve çocuk
Sosyal-demokrat hükümetler ve günümüzdeki rolleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kaybedecek neyimiz kaldı!”

 

Ege İşçi Birliği (EİB), geçtiğimiz günlerde iş “kazası” geçiren ve şu anda Çiğli Devlet Hastanesi’nde tedavi olan Hasan isimli genç bir işçinin ailesini ziyaret etti. EİB, Hasan’ın son durumuyla ilgili bilgi almak ve son sürecin hangi noktada olduğunu öğrenmek için Hasan’ın kız kardeşi ve babası ile röportaj gerçekleştirdi. EİB’in röportajını okurlarımıza sunuyoruz.

-Hasan’ın son durumu nasıl, bir gelişme var mı?

-Kız kardeşi: Sağlık durumu iyi gidiyor. Hasan’ın 1 ay önce sırtında oluşan yara giderek düzeldi ve bedeni üzerindeki hareketlere tepki vermeye başladı. İlk hastaneye yatırıldığında doktorları şans vermiyordu. Fakat Hasan Çiğli’deki hastaneye yattığından bu yana gelişme gösterdi. Açılmayan gözleri açılıyor ve ara ara vücudunu kasıyor, ani hareketlere, gözleriyle tepki veriyor. Hasan’ın genç bünyesi adeta direniyor.

-Hasan’ın Ege Üniversitesi Hastanesi’nden bu yana kaldığı yer sürekli sorun oldu. Bundan sonra bu sorun çözülebilecek mi?

-Babası: Tüm olumsuzluklara karşın Hasan’ın düzeleceğine inanıyoruz. Çiğli’deki hastane, baktığımızda tam donanımlı bir hastane araç gereç bakımından. Hasan’ın ara ara ateşi çıkıyor ve bağlı olduğu makine bunu anında iletiyor ve orada bulunan sağlıkçılar buna anında müdahale ediyor. Açıkçası Hasan için bu şartlar çok iyi, eğer evde olsaydık bu ortamı yaratma gibi bir durumumuz olmazdı.

-Hasan’ın bakımı nasıl karşılanıyor?

-Babası: Hasan’ın devamlı bir bakıma ihtiyacı var. Bundan kaynaklı ben çalıştığım işi bırakmak zorunda kaldım. Emekli olmama rağmen hayat şartlarının zorluğundan kaynaklı ek iş yapıyorum, şimdi şartlar daha da zorlaştı. Her şeye rağmen, herşey Hasan için, yeter ki o düzelsin.

-Kız kardeşi: Ben geçiçi bir işte çalışıyordum fakat işi bırakmak zorunda kaldım. Babam ve annemle nöbetleşe olarak Hasan’ın yanında kalıyoruz.

-Yaşadığınız bu zorlu sürecin başından itibaren kazanın yaşanmasının asıl sorumluları nasıl bir tutum sergiledi?

-Kız kardeşi: İnsanlık istiyoruz. Onlar için herşey para, para verildi mi tüm sorunlar çözülüyor onların gözünde. Patronun eşi geliyor, gözyaşı döküyor inanın ki samimi gelmiyor. Başta devamlı ziyarete geleceğini söylemişti sözde, şimdi ise esamesi okunmuyor. Patronsa bu işten sıyrılmanın hesapları içinde. Hasan bu kazayı ilk geçirdiğinde, onlar bu işten nasıl yırtarız hesabı yapmıştı. Şimdi gelmiş 10 bin TL para vereyim diyor. Sorun paradan ziyade insanlık aslında. Biz bu ana kadar bu insanlığı onların gözünde görmedik. Gerçekten samimi olsalar o iş yerinde oluşan iş kazalarına engel olmanın yollarını ararlar ama duyduk ki Hasan’dan sonra bir kişi daha orada iş kazası geçirmiş. Samimi olsalar devamlı ararlardı. Evet hayat parayla gidiyor ama biz küçük şeylerle bile mutlu olan insanlarız, bize şu saatten sonra insanlık lazım. Mesela istiyorum ki insanlar gelsin buraya, Hasan’ı tanıyanlar gelsin ona bir çift laf söylesin ben inanıyorum, onun bizle olduğuna ve bizi duyduğuna inanıyorum. Her gün ne olur ne olmaz diye Hasan’a kendimi, annemi ve babamı tanıtıyorum. Onla yaşadığımız mutlu anılarımızı anlatıyorum..

-Hukuki süreç nasıl ilerliyor?

-Kız kardeşi: Hasan kazayı geçirdiğinde ayağında spor ayakkabısı vardı, normalde iş güvenliğindekilerin bu işçiyi bu şartlarda çalıştırmaması lazım. Bu da gösteriyor ki bir tek Hasan değil bu şartlarda çalışan.

Ayrıca ellerinde Hasan’a iş elbisesi ve ayakkabılarının verildiğine dair kağıt imzalanmış onu gösterdiler. Fakat ben bu kağıdın altındaki imzanın Hasan’a ait olduğunu düşünmüyorum. Başka yerlere attığı imzalar ile karşılaştırdım. Bunu araştıracağız, ayrıca bunun dışında birçok işyerinde bu tip kağıtlar imzalatılıyor ve çoğu işçi de işe ihtiyacı olduğu için sesini çıkarmadan imzalıyor. İş güvenliği desen parasını zaten patrondan alıyor. Ortada bir iş güvenliği var, evet ama işçinin değil işin güvenliği bu ne yazık ki.

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

-Babası: Kaybedecek neyimiz kaldı! Neden alınmıyor bu iş güvenlikleri ve neden bunlar ortadayken kimse ses çıkarmaz. Bir hayattan bahsediyoruz, kolay mı genç yaşta bunları yaşamak. Soruyoruz neden birleşemiyoruz, kaybedecek neyimiz var. Her şeyimiz taksit, kredi kartı, borç, stres bunları mı kaybedeceğiz? Varsın kaybedelim, ama hayatta kalalım, insanca yaşayalım. Birbirimizi kollayalım, bir olalım.

Kaybettiklerimiz geri gelmiyor, elimizdekilere sahip çıkalım, haklarımız için mücadele edelim. Başka Hasanlar olmasın, kimsenin canı yanmasın...

 

 

 

 

Önlemler alınmıyor iş cinayetleri sürüyor

 

Sakarya’nın Pamukova İlçesi’nde, bir tekstil fabrikasında çalışan işçileri taşıyan minibüse 19 Ağustos’ta TIR çarpması sonucu 2 kişi yaşamını yitirdi.

D-650 Karayolu Teşvikiye mevkiinde, tekstil fabrikasında çalışan işçileri almak için yol kenarında duran servis minibüsüne arkadan gelen kireç yüklü TIR çarptı. Kazada servis minibüsünün sürücüsü ve 42 yaşındaki Sema Tunç adlı işçi yaşamını yitirirken, 2’si ağır 9 kişi de yaralandı.

İzmir’in Tire İlçesi’nde 23 yaşındaki inşaat işçisi 19 Ağustos’ta elektrik akımına kapılarak can verdi. Tire-Bayındır karayolu Maltepe Mevkii’ndeki bir okul inşaatında beton dökülmesi sırasında yaşanan iş cinayetinde, Musa Şipillioğlu beton mikserinin tahliye borusunun yüksek gerilim hattına temas etmesi nedeniyle elektrik akımına kapıldı. Ağır yaralanan Şipillioğlu, kaldırıldığı Tire Devlet Hastenesi’nde yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.

Antalya’nın Konyaaltı İlçesi’nde 20 Ağustos’ta 4 katlı inşaatın çatısının çökmesi sonucu 3 işçi göçük altında kaldı.

Sami Aynacı, Sercan Aynacı ve Fatih Yeşiltaş adındaki inşaat işçileri yaklaşık bir saatlik çalışmanın ardından yaralı olarak kurtarıldı. Hastaneye kaldırılan işçiler aylardır paralarını alamadıklarını belirttiler.

Sakarya’da 21 Ağustos gecesi yaşanan iş kazasında ise bir işçinin kolu koptu.

Akyazı İlçesi Küçücek Mahallesi Fabrikalar Bölgesi’ndeki bir alüminyum fabrikasında çalışan Serhat Demir, gece vardiyasında çalıştığı makineye sol kolunu kaptırdı. Kolu kopan ve yaralanan işçi ambulansla Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilirken kopan kolu da hemen bir buz torbasına konularak hastaneye gönderildi.

Ankara’nın Çankaya İlçesi’nde kamu kurumuna ait bir binanın inşaatında 23 Ağustos’ta iş cinayeti meydana geldi. İnönü Bulvarı üzerindeki inşaatta kalıp ustası olarak çalışan 19 yaşındaki Sedat Algan, dengesini kaybederek 13 katlı binanın 9. katından düştü. Güvenlik önlemleri olmaması nedeniyle, inşaat halindeki başka bir binanın çatısına düşen Algan’a, diğer işçilerin haber vermesi üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri müdahale etti. 19 yaşındaki işçi, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

Ağrı’da yapımı devam eden devlet hastanesi inşaatında 24 Ağustos’ta iş cinayeti yaşandı.

Hastanenin dış cephe yapımı sırasında dengesini kaybeden ve güvenlik önlemleri de olmadığı için aşağı düşen 49 yaşındaki Ahmet Yiğit adlı işçi yaşamını yitirdi.

Olay yerine çağrılan ambulansla hastaneye kaldıran Yiğit yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı.

 
§