BM Fransa’nın tasarısını onayladı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Fransa’nın sunduğu ve “IŞİD ile mücadelede gösterilen çabaların iki katına çıkarılması ve operasyonlara katılan ülkelerin izdüşümlü hareket etmesini” içeren karar tasarısını oy birliğiyle kabul etti.
"IŞİD’in, Tunus, Ankara, Beyrut ile Paris’teki katliamları ve Rus uçağının düşürülmesinin" kınandığı 2249 sayılı kararda, Türkiye, Rusya, Fransa, Tunus ve Lübnan başta olmak üzere saldırılardan zarar gören tüm ülkeler ve halklara başsağlığı dilendi.
Saldırıların dozunun arttırılması istenen kararda "BM üyesi ülkelerin olanak ve yetenekleri ölçüsünde Suriye ile Irak’ta, IŞİD ile savaştaki çabalarını iki katına çıkarmaları, izdüşümlü davranmaları, yabancı militanların bölgeye giriş çıkışlarının, mali kaynak sağlanmasının engellenmesi" ifadeleri yer aldı.
Fransa’nın BM Daimi Temsilcisi François Delattre, oylamanın ardından BMGK’da yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu kararla BM Güvenlik Konseyi, IŞİD’le mücadele için başlattığımız eylemleri uluslararası hukuk ve BM Koşulları altına aldı. Önümüzdeki günlerde, Charles de Gaulle uçak gemimizin ulaşmasıyla IŞİD’e karşı saldırı kapasitemizi üç katına çıkaracağız.”
Belçika da “iç güvenlik” hazırlığında
Avrupa’nın 11 Eylül’ü olarak tanımlanan Paris saldırısının ardından Avrupalı emperyalistler, baskı ve devlet terörünü hayata geçirmeye başladı. Fransa, İngiltere gibi başlıca ülkeler “iç güvenlik” adı altında baskı yasalarını karara bağlarken, son olarak Belçika da “yeni güvenlik önlemleri taslağı”nı açıkladı.
18 maddelik taslağı mecliste yaptığı konuşmayla açıklayan Başbakan Charles Michel, “İslamcıları” kast ederek “bizim ülkemize gelmelerini de engellemeliyiz” dedi.
Avrupalı emperyalistler her ne kadar “IŞİD”, “terörist” gibi tanımlamalarla hedef belirtseler de, bu yalnızca emekçileri aldatma işlevi görüyor. Nitekim bu lafları, bir yandan emekçilere, ezilen halklara yönelik artan devlet terörü, diğer yandan da “resmi olmayan kanallardan” ırkçı-faşist çetelere göz yumulması takip ediyor.
Belçika’da mecliste tartışılan taslak tam da buna uygun; 2016 “güvenlik” bütçesinin 400 milyon avro arttırılması, sınırlardaki polis kontrollerinin sıkılaştırılması, “iç güvenlik”ten sorumlu askerlerin görevlendirilmesi, gözaltı süresinin 24 saatten 72 saate çıkarılması, 00.00-06.00 dışında yapılabilen operasyonların 24 saate çıkması adımları yer alıyor.
Bu saldırı paketinin muhalefet de dahil parlamentonun çoğunluğu tarafından kabul görmesi öngörülürken, taslakta “din” üzerine de belli vurgular yer alıyor. Net olmayan ifadeler sermaye iktidarına bir yandan farklı din ve inançtan emekçileri birbirine karşı kışkırtma, diğer yandan da her türlü baskıyı hayata geçirme fırsatını vermiş oluyor.
Belçika sermaye devleti bu adımları atarken paralel olarak da polis operasyonlarını hayata geçirdi. Birçok eve baskın yapıldığı, en az bir kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Önceki günlerde de gözaltına alınan 7 kişiden 5’inin serbest bırakıldığı bildirilmişti.
CGT’den katliam açıklaması
Fransız Sendikalar Konfederasyonu CGT Paris Katliamı’na ilişkin açıklama yaptı. Katliama zemin hazırlayan neden olarak Ortadoğu’ya yönelik saldırganlığa dikkat çekilen açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın “ulusal cephe” söylemine de tepki gösterildi.
CGT’nin katliamın ardından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“...Bu vahşetin ardından daha önce de duymuş olduğumuz sözler yeniden gündeme gelmeye başladı. Savaş hiçbir şeyin çözümü değildir. Aksine çatışma ve gerginlik kayıplar, yıkım, üzüntü ve nefretle sonuçlanmaktadır. Irak, Libya, Suriye ve diğer ülkelerdeki askeri müdahaleler bölgede demokrasiyi sağlamadığı gibi binlerce insanın yoksullaşmasına ve ekonomik ve toplumsal bir çıkmazın içine girmesine yol açmaktadır. Terörizmin gelişmesi bundan kaynaklanmakta, halkları sürgün yollarına itmektedir.
CGT, sosyal gelişme yolundaki mücadelesinde birlikte yaşamak için gerekli olan kardeşlik ve barışa, demokrasi, özgürlük ve laikliğe olan bağlılığının tekrar altını çizmektedir. Cumhurbaşkanının herkesi davet ettiği ulusal cepheye karşı olduğunu ifade etmektedir. Yabancılara karşı yapılan her türlü ayrımcılığı ve terörizm ile göç arasında kurulan her türlü bağlantıyı reddeder...”
Açıklamanın sonunda “CGT, 2 Aralık 2015 günü Fransa’da ‘Toplumsal Şiddete HAYIR, Ekonomik, Sosyal ve Ekolojik Gelişmeye EVET’ temalı ulusal eylem günü çağrısı yapmaktadır” denildi.
İskandinav ülkeleri de baskıları arttırma peşinde
Bir kişinin “terör” şüphesiyle yakalandığı İsveç’te, operasyon sonrası Başbakan Löfvén açıklama yaparak “ne yazık ki” baskıları arttıracaklarını ifade etti. Ülkedeki göçmen sayısının artışı, Suriye’den “eğitim alarak gelen göçmenlerin varlığı” vb. iddialarla göçmenleri hedef gösteren sermayenin ‘sosyal demokrat’ temsilcisi, “terör” aldatmacasıyla baskıları meşrulaştırmaya çalıştı.
Yeni baskı uygulamalarıyla “güvenlik önlemleri”nin artacağı, kamuya açık alanlara daha fazla kamera kurularak “denetim” yapılacağı ve internetin daha sıkı kontrol edileceği bildirildi.
Bununla birlikte, “mülteci krizi” bahanesiyle “geçici” olarak uygulamaya konan sınır kontrollerinin de 11 Aralık’a kadar sürdürüleceği duyuruldu.
İsveç, “hümanizmin kalesi” olarak adlandırılsa da, göçmenlere yönelik baskı ve ağır sömürünün yoğun olduğu ülkelerden biri. Nitekim 2013 yılında İsveç, özellikle yoksul, emekçi genç sınıfların ve göçmenlerin başını çektiği halk hareketiyle sarsılmıştı.
Öte yandan, İsveç’teki adımlara benzer şekilde, Danimarka’nın da baskıları arttırdığı, “güvenlik önlemlerini” “üst düzeye” çıkardığı belirtildi.
|