28 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/33

Çözüm devrimde, barış sosyalizmde!
“Çözüm süreci”, “özyönetim” ve Kürt hareketinin tutarsızlığı
1 Eylül Dünya Barış Günü üzerine
Yine 1 Eylül günü - H. Eylül
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarını ete kemiğe büründürelim
1 Kasım seçimleri ve bitmeyen hayaller - Ç. İnci
Kapitalizmde seçim, burjuvazinin ihtiyacı oranında “demokrasi”dir
Artvin’de ihmaller katletti: 8 ölü
“Hopa yapay yolla oluşturulmuş bir felakettir”
Sınıf savaşını büyütecek bir hazırlık içine girmeliyiz
Yaşasın işçilerin birliği, hakların kardeşliği!
“Neden TOMİS’i seçtim?”
Devletin Kürt açılımı
Yıkıcı savaşın hedefindeki Suriye halkları emperyalistlere, cihatçı çetelere ve suç ortaklarına karşı direniyor!
Yunanistan’da yeni bir döneme doğru
Ortadoğu’da emekçiler sokakta
Göçmenlere saldırılar artarak sürüyor
Kapitalizm işçileri katlediyor
Hema ve Denfa’da 2 Eylül’de greve gidiliyor
SKE: İhanet sözleşmesini yırtıp atalım!
Karanlıkta uyananların ortak rüyası - T. Kor
Grev dayanışması da Denizler’i anmak da suç(!)
DGB MYK Ağustos ayı toplantısı gerçekleştirildi
Kadın katiline yargı koruması
“Düşmana vereceğimiz en güzel cevap olacaktır festivalimiz”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Hopa yapay yolla oluşturulmuş bir felakettir”

 

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi ve İstanbul Hopa Dayanışması, 26 Ağustos’ta düzenledikleri basın toplantısıyla, Hopa’da yaşanan selin felakete dönüşmesinin gerisindeki nedenleri değerlendirdi.

Taksim’deki ÇMO İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen toplantıda ÇMO adına açıklamayı Kübra Ayçiçek yaptı. Ayçiçek, Hopa başta olmak üzere Karadeniz kıyılarının yoğun yağışların ve bu yağışlara bağlı olarak sellerin yaşandığı bir bölge olduğunu hatırlatarak açıklamasına başladı.

Ayçiçek, meteorolojinin sel konusunda uyarı yaptığını söylemesi karşısında “neden önlem alınmadı?” sorusunu sordu. Bölgede altyapının yetersiz olmasından kaynaklı konutların atık sularının fosseptik çukurlarına boşaltıldığını ve bunun da toprağın suya doygun olmasına yol açarak yağan yağmuru emmemesi ve taşkınlar oluşması sonucuna etki ettiğini ifade etti.

“Doğu Karadeniz’deki şiddetli yağışların oluşturduğu taşkınların nedenlerinden biri de usulsüz ve doğa dengesi gözetilmeden yapılan yollardır” diyen Ayçiçek, Karadeniz Sahilyolu başta olmak üzere bu yolların doğal bir set işlevi görerek suyun denizle buluşmasını engelleyerek taşkınlara neden olduğunu belirtti.

Devlet Su İşleri’nin Artvin bölgesinde 15 baraj ve 166 nehir tipi HES yapmayı planladığını belirten Ayçiçek, HES yapımı sırasında zeminde yaratılan tahribatların bitki örtüsüne de zarar vererek erozyona yol açtığını ifade etti.

Doğal afet değil yapay afet”

“Kapitalist tüketim kültürünün enerji hırsını Karadeniz sularının dengesini bozarak ortaya koyması da yaşanan sel felaketinin başlıca etkenlerinden biridir” diyen Ayçiçek, yaşananın “kader-fıtrat” olmadığına dikkat çekerek bölgedeki risklerin önceden belirlenmesi ve bu risklere karşı gerekli önlemlerin alınması gerektiğine vurgu yaparak sözlerini tamamladı.

Ayçiçek, Karadeniz doğasına rağmen planlanan projelerin iptal edilmesi, akarsu yataklarının düzgün bir akış için düzenlenmesi, bölgenin afet risk analizinin oluşturulması, gerekli yerlere taşkın uyarı sistemlerinin kurulması, doğal dengeyi bozacak baraj ve santral yapımlarının durdurulması taleplerini sıralayarak Hopa halkıyla dayanışma içinde olacaklarını belirtti.

Ardından sözü İstanbul Hopa Dayanışması adına Ertuğrul Çelik aldı. Hopalıların uzun süredir böyle durumlarla karşılaşacağını bildiği için talan projelerine karşı mücadele ettiğini ifade eden Çelik, selin ardından hala yolları açılmayan köylerin olduğunu belirterek sorunların oradaki yerel dayanışmayla çözüldüğü bilgisini verdi. “Yaşanan felaket sermayenin, AKP’nin doğayı rant için talana açmasından kaynaklanmaktadır” diyen Çelik, yaşananın doğal afet olmadığını söyledi. Çelik bu durumlar karşısında hukuki süreçlerin işletilmesi gerektiğini ancak asıl olarak topyekûn mücadelenin belirleyici olacağını vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Son olarak TMMOB olarak hasar tespiti yapılması için bölgeye bir heyet gönderileceği ve yaşanan durumu istismar etmek isteyen kişilerin para toplamaya çalıştığını ancak bölge halkının böyle bir talebi olmadığı belirtilerek bu çağrılara itibar edilmemesi çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Rize Valisi’ne ‘Yeşil Yol’ tepkisi

 

Karadeniz’de yöre halkının tepkisiyle karşılanan ‘Yeşil Yol’ projesinin Fırtına Vadisi ayağında geçtiğimiz hafta jandarma eşliğinde yapılan çalışmalara karşı 24 Ağustos’ta Rize Kaymakamlığı önünde eylem yapıldı.

Fırtına İnisiyatifi'nin yaptığı açıklamada Samistal Yaylası'nda yol çalışması yapılan bölgenin milli park ve doğal SİT alanı içerisinde kaldığı belirtilerek, “Üç beş memurun çay içerken verdikleri hukuksuz izinlerle yasal kılıfa sokmaya çalıştıkları bir yolu inşa etmeye çalıştılar! Kendilerine sorduk: ‘Biz 10-15 kişi nöbet tutarken, siz niye bu kadar kalabalık geldiniz?’ Bize ‘Devletin kararlılığını göstermek için buradayız’ dediler. Biz de kendilerine aynı yanıtı verdik: ‘Biz de, Samistalı, Kavrunu ve Kaçkarları korumaya kararlıyız’” denildi.

Vali Yazıcı’dan jandarma eşliğinde yapılan çalışmaya mahkeme kararları açıklanana kadar son verilmesi istenen açıklamada Fırtına Vadisi’ndeki asıl büyük sorunun 17 yıldır doğal SİT alanı olmasına rağmen koruma amaçlı imar planlarının bir türlü yapılmaması olduğunun altı çizildi. Ayrıca Vali Yazıcı’ya yönelik son çağrı olarak “Biz de biliyoruz o yol, trajikomik bir şekilde jandarma/polis gücüyle yapılır. Ama o yol tarihe dünya doğal ve kültürel miras alanını parçalayan ‘kara yol’ olarak geçer! Bunun da vebali büyük olur. Bugün değilse, bir gün bunu size birileri hatırlatır” ifadeleri dile getirildi.

 

 

 

 

Termik santrale dava

 

DOSAB Termik Santrali’ne Hayır Platformu üyeleri, 25 Ağustos’ta Bursa Bölge İdare Mahkemesi önünde toplanarak termik santralin önünü açan ÇED raporuna karşı dava açtı. Mahkeme önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Bursa Barosu Çevre Komisyonu Üyesi Eralp Atabek, santralin yapılması sürecinde en önemli aşama olan ÇED raporuna itiraz ettiklerini söyledi. Atabek, DOSAB yönetiminin değerlendirme raporu hazırlanırken, yasada yer alan halkın katılımı toplantısının yapılmasından kaçındığını belirterek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da aynı şekilde halkın katılımı toplantısını yaptırmadığını, sadece bürokratlar arasında bir toplantı düzenleyerek ÇED’in olumlu rapor vermesini sağladığını söyledi.

Atabek, daha sonra şunları söyledi:

Temel savunma noktalarından biri olan DOSAB’daki pek çok kirletici bacanın ortadan kalkacağı iddiası aslında bir suçun itirafıdır. Ne valilik, ne belediye, ne de DOSAB yönetimi bu şekildeki bacaları engellemeyip, onların içine bir baca daha katılmasını ve böylelikle havamızın daha da kirlenmesini sağlamaktadırlar. Bu sebeple biz bu davayı açıyoruz.”


 
§