Araştırma değil aklama komisyonu!
Soma Katliamı’nın ardından madenlerdeki kölelik koşulları teşhir olurken düzen güçleri yeniden gerçekleri maskelemeye çalışıyor. “Soma'daki Maden Faciasını Araştırma Komisyonu” da bunun için Kozlu madenlerine indi. Brifing alan komisyon üyelerine, özel maskeleri nasıl kullanacakları öğretildi, baretlerindeki lambalara entegre edilen çiple yer altında hangi noktada olduklarının takip edileceği aktarıldı.
’92 yılında 263 madencinin yaşamını yitirdiği madenlere giden komisyon adına yapılan açıklamalarda ‘madencinin fıtratı’ işaret edilip devletin sınırlı önlemlerine methiyeler düzüldü.
Komisyon Başkanı Ali Rıza Alaboyun, madenlerdeki çalışma koşullarını yerinde görmeyi ve “empati yapmayı” amaçladıklarını söyledi.
Alaboyun, “Zonguldak, dünyanın en zor üretim şartlarının olduğu bölgemiz. Böyle bir bölgede ölümlü kazaların olmasını istemediğimiz çalışma ortamı yaratıyor genel müdürümüz ve arkadaşlarımız. Onlara teşekkür ediyoruz" dedi.
Kozlu’da komisyon üyelerine verilen ve tüm işçilerde olduğu söylenen çip durmadan vurgulanırken, işçi güvenliği önlemlerinin hiçe sayıldığı katliamlar gizlenmeye çalışıldı.
Alaboyun, TTK'da alınan önlemleri, işçilerin hepsinde çip olduğunu anlatırken mevcut şartların sınırlı sayıda madende uygulandığı bilgisini es geçti. Kozlu’da daha geçtiğimiz yıl 8 işçinin hayatını kaybetmesi de Alaboyun’un ifade etmedikleri arasında.
“Öncü kuruluş TTK” iş cinayetinde de öncü
Alaboyun “Öncü kuruluş TTK” anlatımlarıyla övgü yağdırdı. Ancak hatırlanacağı gibi, TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait ocakta 17 Mayıs 2010’da grizu patlaması meydana gelmiş, 30 işçinin yaşamını yitirmişti. Söz konusu madenin sorumlu işletme müdürü olan İsmail Güner, şimdi TTK Genel Müdür Yardımcısı.
Faillerin sorumluluğunu yükselten TTK taşeron şirketleri arttırarak da yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarıyor. Soma’da olduğu gibi rödovans anlaşmalarıyla madenlerde köleliği onaylıyor.
Soma’nın katillerine de savunma
Kozlu’daki gezi sırasında sözde katliamı araştıracak komisyonun başındaki Alaboyun kendilerine verilen oksijen maskelerine dikkat çekip “Soma madeninde oksijen maskesi yerine karbonmonoksit maskesi vardı, o çok belli şartlarda çalışan bir maskeydi. Dolayısıyla burada gördüğümüz şeylerden memnunuz. Uygulamayı da yerinden göreceğiz. (...) Onlar da yeni yeni karbonmonoksitten oksijen maskesine geçmeye başlamışlardı. Türkiye, bu süreci tamamlamalı” dedi.
Fakat ne Soma Holding’in katil müdürleri ne de bizzat madenciler tüm işçilere oksijen maskesi verileceğine dair bir bilgi geçmedi.
Şirket yetkilileri katliamın ardından yaptıkları basın toplantısında işçilerin ulaşabilecekleri yerde oksijen maskesi olduğunu iddia etmekle yetinmişti.
Manipülasyonla, yalanla katliamları yaratan kölelik düzenini savunan Alaboyun ‘şartlara’ vurgu yaparak ve Soma’nın şartlarını bilmediklerini söyleyerek konuşmasını bitirdi.
“Başka Somalar olmasın!”
Sincan’da demokratik kitle örgütleri ve ilerici güçlerin katılımıyla oluşturulan “Sincan Emek ve Demokrasi Güçleri” 29 Haziran günü Soma’da yaşanan iş cinayeti ile ilgili bir panel gerçekleştirdi.
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, Petrol-İş Ankara Şubesi Eski Başkanı Mustafa Özgen, Maden Mühendisleri Odası İkinci Başkanı Can Doğan ve DİSK Sosyal-İş Sendikası Uzmanı Onur Bakır’ın yanı sıra Soma’da yaşanan katliamdan sağ kurtulan maden işçilerinden Eren Malkoç ve Halit Yılmaz’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde ilk sözü Somalı maden işçileri aldı.
Konuşma sırasında zaman zaman duygulanan ve konuşmakta zorlanan maden işçileri “Keşke arkadaşlarımız yanımızda olsaydı da biz 1000 TL’ye çalışmaya devam etseydik!” derken bugüne kadar hiçbir eyleme katılmadıklarını ama bundan sonra tüm eylemlere katılacaklarını ifade ettiler. İşçiler, çalışma koşulları, taşeron sistemi ve Genel Maden-İş Sendikası’nın ihanetçi tutumlarına dair anlatımlar gerçekleştirdiler.
Meslek odaları ve sendika temsilcilerinin de konuşmalar yaptığı panel, soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde de Soma’daki çalışma koşullarına, ekonomik mücadele-politik mücadele ilişkisine, Greif deneyimine ilişkin tartışmalar yürütüldü.
Kızıl Bayrak / Ankara
DEVA’da örgütlenmeye saldırı ve direniş!
DEVA Holding, kurduğu üretim tesisleri ile Türkiye'de en kapsamlı üretim yapan yerli ilaç şirketi konumundadır. Üretimine Çerkezköy-1, Çerkezköy-2 ve Kartepe (Kocaeli) fabrikalarında devam eden DEVA Holding, yıllık 500 milyon kutu ilaç üretim kapasitesiyle, Türkiye’nin en önemli ilaç üreticisi firmalarından biridir.
Fabrika, 2010 yılında, Toplu İş Sözleşme hakkı bulunan Türk-İş'e bağlı Petrol-İş Sendikası’nın yetkisini düşürmüştü. Yetkiyi düşürdükten sonra, ikramiyeleri maaşlara yansıtıp dört yıl boyunca zam yapmadı.
Bu süreçlerde yaşanan birkaç örgütlenme girişimini patron, çeşitli bahanelerle işçileri işten atarak savuşturmuştu. Geçmişte sahip oldukları sosyal haklara tekrar sahip olmak isteyen işçiler çareyi yine sendikalaşmakta buldular. Ve son yaşanan sendikalaşma girişimi karşısında da patron çareyi işçileri işten atmakta buldu. 1’i kadın 4’ü erkek işçi olmak üzere 5 öncü işçiyi işten attı. İşten atma nedeni olarak da, mola saatleri dışında sendikal faaliyet ve işçilerin patronu karalaması gibi bahaneleri gösterildi.
İşten atma saldırısına karşı işçiler de fabrika önünde çadır kurup direnişe geçtiler. Direnişe geçmeden sendikanın bir orta yol bulma çabalarına karşılık vermeyen patron, sendikayı muhatap olarak görmüyor. Bu görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine, geçtiğimiz hafta fabrika önünde yaklaşık 400 işçinin katılımıyla bir basın açıklaması geçekleştirildi. Açıklamanın ertesi günü de direnişe başlandı.
İşe iade davaları açılarak işten atma saldırısına karşı hukuki mücadele de sürdürülecek. İşçiler direnişlerini kararlılıkla sürdüreceklerini ifade ediyorlar.
Kızıl Bayrak / Trakya |