13 Haziran 2014
Sayi: KB 2014/24

Sermaye iktidarı çözümün değil
sorunun kaynağıdır!
“Çözüm” değil, eşitlik ve özgürlük özlemlerini boğma süreci…
Şovenizmle suçlarını örtmeye çalışıyorlar!
“Çözüm süreci” kalekol güvencesindeydi!
Lice katliamına yaygın eylemlerle yanıt
Taşeron köleliğine karşı mücadeleye!
Sendika ağaları
destek veriyor!
Yatağan işçileri Türk-İş Genel Merkezi’ni işgal etti!
Seyitömer işçisi
yine direnişte!
Soma ve Seyitömer’in öfkesini
Greif deneyimiyle birleştiren sınıf yenilmez!

DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’na Rıdvan Budak damgası

Metal grup TİS süreci başlarken...

MİB MESS Grup TİS süreci genel toplantısı

Bunalımlar, savaşlar ve devrimin olanakları-A. Eren
Finans kapitalin militarizasyonu: NATO ve AMB kararları
ABD ile işbirlikçilerinin beslediği IŞİD Musul’da
Brezilya kupaya grevle hazırlanıyor!
Ekim Gençliği II. Yaz Kampı’nda buluşalım!
Gençlik hareketinin örgütlenme ihtiyacını karşılamak için...
İşçilerin cansız bedenleri üzerinde yükseliyorlar
Kadına yönelik
şiddet raporu
Çocuk istismarı- 2
“Hayatın olduğu her yerde savaşmak istiyorum!”
Eserleriyle ışık saçmaya devam eden büyük yazar
Greif direnişinin deneyim ve dersleri tartışılıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şovenizmle suçlarını
örtmeye çalışıyorlar!

 

Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde kalekol yapımına karşı ortaya konan direnişe dönük saldırıda iki kişinin katledilmesinin ardından Kürt halkı sokaklara döküldü. “Çözüm” aldatmacasıyla oyalanan, gerçekte ise talepleri bir kez daha yok sayılan Kürt halkı, öfkesini ve dinamizmini bir kez daha gösterdi.

Katliam ve Kürt halkının öfkesi karşısında sessiz kalan düzen güçleri, eylemler sırasında Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’ndaki bayrağın indirilmesini fırsat bilerek karşı saldırıya başladılar. Ülkenin dört bir yanında şoven histeriyi körüklediler. Faşist güruhları sokaklara saldılar.

Katliamcı gelenek sürüyor

Lice’de iki kişinin katledilmesi, sermaye devletinin Kürt sorunu karşısındaki geleneksel politikalarının sürdüğünü, AKP’nin “çözüm” aldatmacası adı altında bu geleneksel politikanın taşıyıcısı olduğunu bir kez daha gösterdi. Öyle ki, gerillanın çekilmesini fırsat bilen AKP iktidarı, Kürdistan’ın dört bir yanında karakol ve kalekol inşaatları ile askeri amaçlı HES projelerini hızlandırarak bölgedeki askeri varlığını güçlendirmek için kolları sıvadı. Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini karşılamak şöyle dursun, her seferinde bu talepleri yok saydı, bunu yapamadığı yerde de baskı ve zorbalıkla ezmeye çalıştı.

Ancak Kürt halkı düzenin karşısına çıkardığı tüm oyunlara rağmen direnişi elden bırakmadı. Kürt emekçiler, on yıllardır süren direngenliğin deneyimiyle, düzenin saldırılarının karşısına fiili ve militan eylemlerle çıktı. Kürdistan’ın bir dizi yerine yapılmak istenen kalekollara karşı direnişe geçtiler.

Düzeni korkutan şey de tam olarak buydu. Zira “çözüm süreci” etiketli tüm yalanlara karşı, başını emekçilerin ve gençlerin çektiği halk direnişi elden bırakmadı. Oysa düzen bu aldatmacayla beraber Kürt halkını teslim almak ve etkisizleştirmek istiyordu. Son yaşananlar bunun mümkün olmadığını da bir kez daha gösterdi.

Yavuz hırsız’ iş başında

Kürt halkının Lice’deki katliama karşı duyduğu öfkeyi sokaklara akıtması sırasında Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’ndaki bayrağın indirilmesini fırsat bilen düzen güçleri, buna dört elle sarılarak gündemi çarpıtmaya, katliamdan çok bayrak indirilmesi olayının tartışılmasını sağlamaya çalıştılar. Faşist güruhların iplerini çözerek sokaklara saldılar. Bir dizi yerde yapılan “bayrağa saygı” eylemleriyle şoven histeriyi yaydılar. Faşist saldırıların önünü açtılar. Lice için yapılan eylemlere yönelik linç girişimlerini meşrulaştırdılar, bununla da kalmayarak örnek gösterip teşvik ettiler. Salyalarını akıta akıta, hesap sorulacağı nidaları attılar.

Sermaye düzenin faşist güçleri beslenebilecekleri bir av bulmuşçasına saldırıya başladılar. Dinci-gerici AKP iktidarı da “hem suçlu hem güçlü” deyimini doğrularcasına karşı saldırıya geçti. Bulunmaz bir fırsattı ne de olsa; şovenizmi körükleyerek hem suçunun üzerini örtecek, hem de Kürt halkının eylemlerini şovenizmle güçlendirilmiş zorbalıkla bastıracaktı.

Saldırganlık daha da devam edecek. Devlet erkânı tarafından yapılan açıklamalara göre, bundan sonra yapılacak eylemlere, yol kesme gibi uygulamalara “tahammül edilmeyecek” ve ezilecek.

İşçi ve emekçiler; Kürt halkıyla dayanışmaya!

Dincisiyle, faşistiyle, sosyal-demokratıyla; düzen güçlerinin başlattığı saldırı, hem Kürt halkına, hem de her ulustan işçi ve emekçilere dönük saldırganlıktır.

Kalekollarla Kürt halkının üzerindeki askeri ablukasını arttırmak, şoven dalgayı kullanarak Kürt halkının taleplerini bastırmak isteyen düzen, aynı baskıyı işçi ve emekçiler üzerinde de kurmaya çalışıyor. İşçi sınıfın en meşru eylemlerinin karşısına polis ordularıyla çıkan sermaye düzeni, şovenizm zehri soluyan işçi ve emekçileri bölüp parçalamaya ve azgın sömürü koşullarına karşı duyarsızlaştırmaya, kendilerine yönelik tüm saldırıların gözardı edilmesini sağlamaya çalışıyor.

Sermaye düzeninin saldırısını püskürtmenin yolu ise “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarı ile Kürt-Türk, tüm ulus ve milliyetlerden işçi ve emekçilerin mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.

 

 

 

 

Lice’de katliam...

 

Lice’de 7 Haziran’da yol kapama eylemine katılan 15-20 kişilik eylemciyi askerlerin çapraz ateşe alarak taraması sonucu iki kişi hayatını kaybetti. Çok sayıda eylemciyse açılan ateşte, gaz bombalı saldırılarda yaralandı.

Yukarı Çalıbükü (Biryas) Köyü’ndeki silahlı saldırının gerçekleştiği saatlerde Cellik bölgesinde de askerler saldırıya geçti. Buradaki çatışmalarda da 4 eylemci yaralandı. Yaralılar arasında bulunan gençlerden birinin göğsüne gaz bombası kapsülü isabet etti.

Hayatını kaybedenlerin isimleriyse Ramazan Baran ve Hacı Baki Akdemir olarak açıklandı.

Katliama “arbede” savunması!

Hayatını kaybedenlerin cenazesleri gece saat 01.00 sularında Lice Devlet Hastanesi morguna getirildi. Katliamın ardından kitlesel sahiplenmeden duyulan korkuyla savcı otopsi için Malatya’ya gönderilmesine karar verdi. Cenazeyi götürmek için hastaneye polis sevk edilirken Akdemir’in akrabaları polislere izin vermedi.

Cenazeyi almak üzere hastane önüne 2 TOMA ve çok sayıda Akrep tipi zırhlı araçla gelen polisler, burada toplanan emekçilerin tepkisiyle karşılaştı. “Katiller buradan defolun!” diyerek polisler protesto edilirken savcının görevlendirdiği iki polis Akdemir’in yakınlarıyla konuştu. Aile bireyleri telefonla savcıyla da görüştü. Savcının kararına, “Gerekirse bizi de burada öldürün ama cenazemizi vermeyiz” diyerek karşılık veren yakınları cenazenin alınmasına izin vermedi.

Bu sırada Akdemir’in ablası Mahire Kaya, polislere “Köpekler buradan gidin, Ben kardeşimin cenazesini sizin kanlı ellerinize vermem” diye haykırdı. Sonuç alamayacağını gören polisler, hastane önünden ayrıldı.

Savcı daha önce otopsi için yeterli donanımın olmadığı için sevkin gerketiğini iddia ettiği Lice Devlet Hastanesi’ne gelerek otopsiyi yaptırdı. Otopsi raporuna ölüm nedenini “arbede” diye yazdırmaya kalkması üzerine tartışma çıktı. Akdemir’in cenazesi Kali Mahallesi’ndeki camiye getirildi.

Binler uğurladı

Ramazan Baran’ın cenaze törenine katılan emekçilerde büyük bir öfke vardı. Cenazenin defnedileceği Yeniköy Mezarlığı’na götürüldüğü güzergahta bulunan devlet ve Gülen cemaati kurumları tepkilerin hedefi oldu. Ayrıca Diyarbakır 2. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile kepenk kapatmayan BİM ve A-101 marketleri yürüyüş sırasında taşlandı.

Baran ve Akdemir’in cenazeleri on binlerce kişinin katılımı ile toprağa verildi. Konuşmalar, sloganlar ve marşlar eşliğinde yapılan cenaze törenlerinde Kürt emekçiler öfkelerini haykırdılar.

 
§