20 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/49

Bu pisliği devrim temizler!
İktidar dalaşı AKP’nin ipliğini pazara çıkardı
İşçi çocuklarına simit, burjuva çocuklarına gemicik!
Dershane tartışmaları ve ötesi - Haydar Baran
“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”
Roboski’den Gever’e
“ÇHD’ye sahip çıkmak üzere bekliyoruz!”
BDP milletvekillerine tahliye yok!
Çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığı
Bütçe tartışmalarında eğitim
Aliağa-Çiğli İşçi Birliği’nden etkinlik
Ankara’da devrimci sınıf faaliyetleri yoğunlaşıyor
Feniş işçilerinden coşkulu etkinlik
Feniş işçileri yolaçmayı bekliyor!
Kadın İstihdam Paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 3 K.Toprak
Burjuva siyaset sahnesinde gelişmeler ve reformist solun seçim heyecanı
AKP’nin hevesleri ve Libya ordusunun eğitimi
AB’yle kirli işbirliği!
Dünyadan eylemler
Suriye’yi yağmalamaya devam
Üniversitelerde faşist baskı ve saldırılar
Erdal Eren sosyalizm mücadelesinde yaşıyor!
Vanlı depremzedeler kalıcı konut istiyor!
ÇHD’den tutsak avukatlarla dayanışma gecesi
İnsan hakları karnesi zulümle dolu!
Bakanlıktan çocuklar için ‘eylem planı’!
Cumartesi Anneleri: Adaleti biz getireceğiz!
Ahırda tepişenler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“ÇHD’ye sahip çıkmak üzere bekliyoruz!”

 

18 Ocak 2013 tarihinde bir gece yarısı ÇHD’nin Genel Merkezi, Ankara ve İstanbul şubeleri, Halkın Hukuk Bürosu başta olmak üzere toplamda 17 avukatın ev ve büroları “savcı” olmaksızın, baro temsilcisi gelmeksizin kapıları kırılarak basıldı ve polislerin haneye tecavüz suçunu işlemesiyle başladı bu operasyon. Burjuva basının manşetten verdiği kirli dezenformasyonlar, kozmik odalar, ajanlık safsataları ve 11 çelik kapılar eşliğinde 9 devrimci avukat 21 Ocak 2013 tarihinde tutuklandı. Onlar tutuklandı ama emekçilere verilmek istenen mesaj yerine ulaşmadı ve devrimci avukatlarla emekçilerin arasına örülmek istenen duvarlar bir türlü örülemedi. Toplumsal mücadelede, ÇHD’ye destek de bu operasyonla ivme kazandı.

Ne bu operasyon şaşırttı bizi ne de bu tutuklamalar... Siyasi iktidar, Terör Mahkemeleri eliyle uyguladığı tutuklama ve gözaltı terörüyle, tüm muhaliflerini sindirme ve toplumsal muhalefete yön veren kurumları itibarsızlaştırma politikasına hızla devam ediyordu. Zira 22 Kasım 2011 tarihinde, 41 Kürt avukatın tutuklanmasıyla siyasi dava avukatları açısından “avukatlıktan sanıklığa” giden yolda ciddi aşamalar katedilmiş, avukatların kitlesel tutuklanmaları çoktan başlamıştı. Ardından ÇHD’ye yapılan baskın geldi.

Bugün, meslektaşlarımız, tutuklanmalarının üzerinden bir yıl geçmeye 25 gün kala, hakim karşısına çıkarılmaları için bir cezaevinden bir başka cezaevine götürülecekler. Duruşma Silivri’de, gözden ırak bir jandarma bölgesinde yapılacak. Savunmayı temsil eden avukatların dahi tutuklu gibi muamele gördüğü, binlerce klasör karşısında sanıklara “10 dakikalık savunma hakkı” verildiği, izleyicilerin sık sık coplandığı, dövüldüğü bir yargılama pratiği ile başlayacak duruşma.

Yargılamada tutuklu meslektaşlarımız devrimci avukatlığı, yeri geldiğinde mahkeme salonlarında jandarmaya karşı müvekkillerini korumak pahasına kendini siper eden ve müvekkillerinin cenazelerini dahi almaktan imtina etmeyen siyasi dava avukatlığını, yaratılan burjuva hukuk sisteminin büyüttüğü adaletsizlikleri, bu adaletsizliklerin yarattığı yoksullukları, zulme karşı dik duran devrimci avukatlık geleneğini ve bu gelenekte doğan Çağdaş Hukukçular Derneği’ni anlatacaklar.

Bizler, devrimci avukatların savunmanı olarak, 49 klasörden oluşan dava dosyaları içinde boğulmadığımızı, binlerce sayfaya rağmen ne ÇHD’ye, ne de meslektaşlarımıza gölge düşürecek tek bir delilin bulunmadığını haykıracağız. Ağırlaştırılmış müebbet istedikleri meslektaşımız Av. Ebru Timtik hakkında düzmece deliller ve bir polis ajanının ifadesinden başka delilin bulunmadığını, tanıkların ülkenin ücra köşelerindeki adliyelerinde, duruşmadan önce alelacele dinlendiğini konuşacağız. O tanıkların duruşma salonuna, bizim karşımıza getirilmesini isteyeceğiz. Hukuka aykırı delilleri, bir çocuk oyuncağına çevrilerek tahrip edilen, üzerinde oynanan dijital verileri anlatacağız. Burjuva hukuk sistemindeki “avukatın müvekkil seçme özgürlüğü”nün terör yaftasıyla elinden alınmak istendiği, genel olarak avukatlık mesleğinin, özel olarak devrimci avukatlığın yargılandığını konuşacağız. Avukatlık mesleğinin olmazsa olmazı olan “müvekkil ve iş seçme özgürlüğü”nün hiçbir biçimde sınırlandırılmayacağını, iddianameye istatistiki bilgi olarak (2011-2012 yılları arasında tutuklu avukatların hangi suçtan şüpheli olduklarını gösterir veri) konulan ve terör örgütü üyeliğine delil olan bu bilgilerin hangi hukuk sistemiyle dahi bağdaştığını ve bir hukukçunun kaleminden çıkmış olmasının dahi utanç verici olduğunu konuşacağız. Siyasi iktidarın elinden çıkmış bu belgelerin hukukiliğini tartışacağız. Özel Yetkili Mahkemeler’den bir gecede devşirilerek doğurulan bu mahkemeleri tartışacağız.

Türkiye’nin insan hakları mücadele tarihi, siyasi iktidarın yargılama faaliyetlerinden elini çekmesi için mücadele tarihidir aynı zamanda. İstiklal Mahkemeleri’nden Sıkıyönetim Mahkemeleri’ne, DGM’lerden Özel Yetkili Mahkemelere ve nihayetinde Terör Mahkemeleri’ne kadar uzanan olağanüstü yargılama tarihinde siyasi iktidarlar her dönem olağanüstü yargılama biçimlerini olağanlaştırmaya ve yargı sayesinde muhaliflerin sesini kısmaya çalışmışlardır. Olağanüstü yargılama faaliyetlerinde gelinen son nokta ise, devrimci avukatların, müvekkilleriyle aynı hücreleri paylaşmalarından başka bir amaca hizmet etmemiştir. Tecrit edilen, uslandırılmak, hizaya çekilmek istenen devrimci avukatlar ve “dışarıdaki avukatlar” olarak hedefe konulan savunma avukatları 24-25-26 Aralık’ta Silivri’de olacaklar.

Biz ÇHD’liler, sokak ortasında vurulduk yılmadık, hakkımızda sayısız davalar açıldı korkmadık, tutuklandık susmadık. 40 yıllık gelenekten aldığımız kararlıkla yolumuzda yürümeye devam edeceğiz.

18 Ocak’ta bize sahip çıkan, günlerce dondurucu soğuğa rağmen bizi adliye kapısında bekleyen dostlarımızı, sokak ortasında infaz edilen müvekkillerimizin ailelerini, direniş çadırında hep birlikte karda kışta beklediğimiz işçileri, gözaltından disiplin soruşturmalarına kadar yanında olduğumuz öğrencileri, sürgünlerinde, gözaltılarında yanında olduğumuz memurları, konduları başına yakılmasın diye nöbet tuttuğumuz mahalleleri, gazetecileri, siyasetçileri, tüm demokratik kitle örgütlerini 24-25-26 Aralık’ta avukatlarına, Türkiye’nin en önemli hukuk örgütü olan ÇHD’ye, Halkın Hukuk Bürosu’na ve devrimci avukatlığa sahip çıkmak üzere bekliyoruz.

1974’ten beri susmadık, susmayacağız!

Devrimci avukatlar onurumuzdur!

Av. Zeycan Balcı Şimşek

ÇHD Genel Merkez Yöneticisi

 

 

 

 

Kokartla desteğe hücre cezası

 

Gebze Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan Özlem Taşdemir, ÇHD’li avukatların tutuklu yargılanmalarını protesto etmek için, hastaneye sevk edildiği 28 Ekim’de yakasına “Devrimci avukatlara özgürlük” yazılı bir kokart takarak, dışarı çıktı.

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, cezaevi aracına giren 2. Müdür Seher Karaahmet ile iki başmemur, kokartı çıkarması gerektiğini, aksi takdirde hastaneye gönderilmeyeceğini söyledi. Taşdemir karşı çıkınca kokart zorla alındı, idari soruşturma başlatıldı. Taşdemir, ifadesinde, avukatının tutuklu olması ve avukatına özgürlük istediği için kendisi tarafından yapılan kokartı yakasına taktığını söyledi. Kokartın zorla alındığını vurgulayan Taşdemir, bu sırada elinde sıyrıklar olduğunu söyledi.

Gebze Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı, 4 Kasım’da verdiği kararında, kokart takmanın 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da karşılığının olmadığını belirtti. Fakat aynı kanunun 48. maddesine göre, “kanunda tanımları yapılmamış eylemlerin nitelikleri ve ağırlıkları bakımından” diğer maddelere benzemesi halinde bu suçtan ceza verilebileceğinin düzenlendiği kaydedildi. Buna göre, yasanın 44. maddesine göre, “suç örgütlerine ait her türlü bez, afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek” suçundan 11 gün hücre cezası verildi.

Taşdemir’in, bu cezayı haber vermek üzere Radikal muhabiri İsmail Saymaz’a gönderdiği mektuba da, ilgili yasanın, “kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmesine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez, gönderilmez” şeklindeki 68. maddesine göre el kondu.

Taşdemir aynı mektubu ikinci kez gönderdi.

 
§