29 Kasım 2013
Sayı: KB 2013/46

Dinci-gerici iktidarın rant dalaşı kızışırken…
Dış politikada iflas derinleşiyor!
CHP “hizmete” hazırlanıyor...
2014 Bütçesi açıklandı...
Devletin KDK makyajı çabuk döküldü!
ODTÜ yolu, rant ve yerel seçimler!
Sermaye düzenini sel aldı
Öğretmenler Günü hediyesi: Gaz, cop ve tazyikli su!
Petrol-İş Sendikası’nı sorumluluğa davet ediyoruz!
Korozo işçileri: Sendika sendikalığını yapmalı!
MİB MYK Aralık ayı toplantısı...

Kıdem tazminatı sermayenin sofrasında...

Mısır’da “gösteri yasası”na karşı gösteriler
Anlaşma sağlandı!
Baskıcı ve gerici ablukayı dağıtmak için...
Emekçi kadınlar mücadeleyi büyütmeye çağırdı
25 Kasım’da kadınlar şiddete son dedi!
“Polis terörünün emrini verenleri yargılayın!”
İzmir’de Gezi duruşmaları
82 yıl sonra gelen ‘adalet’! 
Çare direniş!
Devlet tutsakları öldürmeye çalışıyor!
“İşçi sınıfının onurlu birliği için...”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devletin KDK makyajı çabuk döküldü!

 

AKP’nin en temel icraatlarından biri, sermaye devletinin temel baskı aygıtlarını pervasızca kullanırken bunların inkarı ve meşrulaştırılmasına yönelik hamleleridir. “Muhafazakar demokrat” kimlik tanımı yapan AKP iktidarı, bugüne kadar gerçekleştirdiği tüm saldırıları “işkenceye sıfır tolerans”, “ileri demokrasi” ve “yargı reformu” gibi isimlerle süsleyerek hayata geçirdi. İşkenceye yönelik yaptırımların arttığı algısı yaratılırken işkence sokak ortasında, her eylemde, her gözaltında uygulanan bir sistematiğe ulaştı. Keza “yargı reformu” ile 35 yıllık yasaklı kitapların cezası kaldırıldığı öne sürülürken daha üzerinden yıl dolmadan aynı kitaplara toplatma çıkarılabildi, daha basılmamış kitaptan gazeteci tutuklatıldı.

Sermaye hükümeti AKP’nin ilk dönemlerinden beri sergilediği “demokrat” maskenin son ürünlerinden biri Kamu Denetçiliği Kurumu (Obdusman) oldu.

Ombudsmanlık yani “bireyi devlete karşı koruma yükümlülüğü” ile görevli kişi iletilen şikayetler temelinde devletin hata yapıp yapmadığını denetlemekle hükümlü. Devletin işlediği suç, yarattığı sorun, şikayet ile Obdusman’a taşınacak. Bir devlet kurumu olarak Obdusman, denetim sonunda varsa ilgili devlet kurumuna eleştirilerini ve de tavsiyelerini sunacak.

Kurumun tüm işlevi bu. Fakat işçi ve emekçileri düzen içi kurumlardan beklentiye sokmak adına yapılan propagandayla birlikte Obdusmanlık önemli bir yer tutmaya başladı. Özellikle Haziran Direnişi gibi geniş halk kitlelerinin öfkeyle meydanları zaptetmesinin ardından tek başına düzen kolluğunun set çekemeyeceği bir kez daha görüldü. Bundan dolayı KDK’nın 1 Mayıs ve Haziran Direnişi sürecindeki polis terörü ile ilgili denetime başladığı haberleri servis edilmeye başlandı. Bir kez daha işçi ve emekçilerin sokaktan çekilmesini sağlamak, talepleri için çözümü yargıda, Obdusman’da, seçimlerle mecliste aramaları salık veriliyor. Meclisin ve yargının onlarca sabıkalı pratiği yeni bir kurum olarak KDK’yı parlatıyor.

Hatırlanacağı üzere Kamu Denetçiliği Kurumu, Haziran Direnişi günlerinde şikayetleri incelemek, ‘arabuluculuk’ yapmak için Taksim Dayanışması’nın görüşüne başvurmuştu. Direnişin gücünü gölgeleyerek KDK’nın sorunu çözeceği propagandası yayılmaya çalışılmıştı. Düzen güçleri ve liberal-reformistlerin ufku itibariyle zemin bulan Obdusmanlık bugün yeniden öne çıkarılıyor.

Fakat kurumun resmen çalışmaya başlayarak, bireysel başvuruları değerlendirdiği 29 Mart’tan bugüne kadarki işlevi dahi değerlendirilse kurumun ne kadar içi boş bir süs paketi olduğu görülüyor. 10 başvurudan 4’ünü sonuçsuz bırakan bu işlemeyen denetim kurumu, devletin en çok “yasadışı”, “hukuksuz” ve “keyfi” hareket ettiği alanda, polise yönelik başvurularda temel devlet reflekslerini taşıyor. Bunun örneklerinden biri de polis baskınlarına ilişkin inceleme kararı.

Adalet Bakanlığı ve AKP Genel Merkezi’ne yapılan silahlı eylemin ardından 26 Mart günü Ankara’da Genel-İş ve Liman-İş sendikalarının binaları basıldı. Polis Özel Harekat Timleri’nin okul bahçesine helikopterle inerek, kapıları kırarak gerçekleştirdiği operasyon Ombudsman’a şikayet edildi. İncelemelerini tamamlayan Ombudsman ise yaptığı açıklama ile hala bu düzen kurumlarından beklenti taşıyanlara ibretlik bir sonuç veriyordu. Polisin hem yönetmeliğe, hukuka hem de hakkaniyet adına hatalı olduğunu, yapılan baskının yanlış olduğunu tanımlasa da Ombudsman, polisin hareketini meşru sayıyordu. “Ulusal güvenlik, kamu düzeni ve başkalarının hak ve özgürlükleri” gerekçelerini öne süren kurum, böyle bir durumda polisin şov yaparcasına, sendikaları itibarsızlaştırmak için yaptığı baskınları savundu. Sendikayla ilişkisi eylemden 14 yıl önce kesilmiş bir kişiyi arama bahanesiyle sendikanın muhasebe odasının dahi kapısını kıran polis tüm aramalarda sadece 1999 öncesi kayıtları almıştı. Fakat Obdusman bu gerçeği görmezden gelerek kırılan kapı zararının karşılanmasına, mahkemeden izin alınmış olunmasına vurgu yapıyor. Böylece denetim denen oyun tamamlanırken çıkan sonuçsa “hatalı davranıldığının kabulü” demenin ötesinde “hiyerarşik makam olan İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne tavsiyede bulunulmasına” karar vermekten başka bir şey yapmıyor.

Basın tarafından şişirilerek yansıtılan Obdusman’ın polis şiddetine dair denetimleriyse İstanbul 1 Mayıs eylemi ve Haziran Direnişi soruşturmaları. 1 Mayıs’ta Dilan Alp’in ağır yaralanmasına neden olan polis şiddetine dair ‘yanlış yapmışlar’ minvalinde tespitler yapan Obdusman bunu söylerken diğer yandan referans aldığı yasal mevzuatı da meşrulaştırarak aslında polisi destekliyor.

Zira Obdusman’ın bağlı kaldığı ve polise eleştirisinde kullandığı bir talimat alıntısıysa çok söze gerek bırakmıyor. Obdusman, İçişleri Bakanlığı’nın Şubat 2008 tarihli göz yaşartıcı gaz silahları ve mühimmatları kullanım talimatını referans alarak aktardığı maddelerden ikisi şöyle:

* Gaz spreylerinin polise yapılan direnişle orantılı olarak en az 1 metre mesafeden sıkılmasına özen gösterilir.

** Göz yaşartıcı maddeler direniş ve saldırısına son vermiş kişilere karşı asla kullanılmaz.”

Yani gaz kullanımın yoğunluğu eylem devam ediyorsa sorun görülmüyor. Polisin “orantılı güç kullanıldı” açıklamalarına paralel bir vurgu taşıyan kurum böylece Haziran Direnişi için hazırlayacağı rapora dair veri sunmuş oluyor. Sonuçta 1 Mayıs ve Haziran Direnişi eylemleri karşılaştırıldığında polisin artan şiddeti yine eleştirilse de kurum bunun orantısını yine devlet refleksiyle görecektir.

Talimat ve genelgelere geldiğinde İçişleri Bakanlığı gaz bombasının 45 derece atışla atılması gerektiğini, kapalı alanda biber gazı kullanılmaması gerektiğini söylüyor. Fakat pratik bunun tersiyken uygulanan polis şiddeti yok sayılarak aklanılıyor. Ayrıca “direnmeye devam edene kullanım” açıklamalarıyla saldırı meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Tamamen göz önünde olan, teşhir olmuş polis şiddetine dair suçlayan bir açıklama dahi yapılamazken Obdusman, işçi ve emekçilere umut olarak sunulmaya çalışılıyor. AKP’nin bu son “ileri demokrasi” makyajı daha ilan edildiği gün aslında dökülmüştü. Çünkü sırf Obdusman’ın başına atanan kişi bile kurumun alacağı kararları belli ediyor.

Obdusmanlık kurumunun başında duran isimse sermaye hükümeti AKP’nin ödüllendirdiği özel isimlerden biri. Obdusman’ın başında Hrant Dink’e TCK 301. Madde (Türklüğe hakaret) davasında cezayı onayan Yargıtay üyelerinden Nihat Ömeroğlu bulunuyor. Ömeroğlu, Obdusman olduktan sonra cezaya attığı imza gündeme geldiğinde “ben Hrant Dink olduğunu bilmiyordum. Bakmadan imzaladım” demişti. Aslında düzen yargısının işleyiş esasına ilişkin de bir itirafı taşıyan bu açıklamasıyla Ömeroğlu, Obdusmanlık görevini de düzen için gerektiği gibi hayata geçireceğinin rengini vermişti.

Bugün düzen Haziran Direnişi’nin sarsıntısından kurtulmaya, kendini yeni hareketlenmelere karşı hazırlamaya çalışırken kolluk gücü kadar “adalet” kurumlarına da yaslanıyor. Bu içi boş kurumların işleyişini yansıtmak bile kofluğunu gözler önüne sermeye yeterlidir. Önemli olan bu kadar içi boş kurumdan medet umulmasını sağlamaya çalışanlara karşı işçi sınıfının ve emekçilerin fiili-meşru mücadele kanallarını kullanmasının önemini ortaya koymaktır. Bir kez daha Haziran Direnişi bunun en can alıcı örneği olarak önümüzde duruyor. Zira mahkemelerde yürütmeyi durdurma kararı verdiren, AKP iktidarına geri adım attıran Obdusman değil işçi ve emekçilerin mücadeleleridir.

 
§