11 Ekim 2013
Sayı: KB 2013/40

AKP paketlerinden kölelik dayatmaları ve polis devleti uygulamaları çıktı
AKP’nin ‘demokrasi paketi’...
Haziranları Ekimler’e taşımak için...
Ekim Devrimi’nin 96., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 15. yılında...
İşçi ve emekçi iktidarı için saflara!
Ferit’in katili çürümüş düzendir!
Kadın istihdam paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır!
10. Çalışma Meclisi toplantısı gerçekleşti…
Sendikal harekette neden ve nasıl tasfiye?
Feniş’te mücadele kararlılıkla sürüyor!
“Hakkımızı alana kadar...”
Penti’de direniş bitti!
“Eylemlerimiz devam edecek!”
Ortak olan soruna temelden farklı yaklaşımlar
“Altın Şafak” ve Alman burjuvazisinin ikiyüzlülüğü...
AKP’nin ikiyüzlü mülteci politikası

Gençlik direnişe, 6 Kasım’da alanlara!

Gençlik hakları için direnişte...
Çocuklar şehre geri döndü...
Gezi tutsaklarından BİR-KAR’a...
Burcu Koçlu için eylem!
Zindanda baskılar sürüyor…
BİR-KAR’dan Gezi tutsağına…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Zindanda baskılar sürüyor…

“Saldırılarla bizleri teslim alamazsınız!”

 

Bundan tam 14 yıl önce bir direniş bayrağı yükseltildi, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde. Siper yoldaşlığının en somut göstergesiydi, Ulucanlar Direnişi.

Tam 14 yıl önce 26 Eylül günü sermayenin kolluk güçleri kapılara dayanmıştı. “Teslim olun” çağrılarına tok bir sesle yanıt verilmişti. Komünistler ve devrimci tutsaklar direniş bayrağını göklere çekmeyi tercih etmişti. Sermaye devleti robokopları, özel harekât timleri, jandarmalarıyla saldırıya geçti. Tutsakları dört duvar arasında kolay lokma olarak görüyorlardı. Ama yanıldılar. Çünkü karşılarındakiler sadece bir beden olarak durmuyorlardı. Onlar işçi ve emekçileri, yoksul köylüleri, gençleri, kadınları kısaca tüm ezilenleri temsil eden ve temsil ettiği sınıfı tam bir güvenle “ölümü göze alan bedel ödeyerek kazandığımız mevzileri bedel ödeterek koruyacağız” diyen komünistler ve devrimci tutsaklardı. Acze kapılan sermayenin kolluk güçleri, bütün güçleriyle saldırdılar. Ve on yiğit devrimciyi bedenen aramızdan aldılar.

Ancak sermayenin planladığı hiçbir şey yolunda gitmedi. Devrimcilerin kitlelerle bağını kesemedi. Bunu 14 yıl sonra Haziran Direnişi ile başlayan kitlelere öncülük yapmak için büyük çaba harcayan, her gün aynı kararlılıkla barikatın önünde çarpışan devrimci ve ilerici güçlerde gördük. Haziran Direnişi karşısında ne yapacağını bilmeyen sermaye kendi koyduğu yasaları bile çiğneyerek bizleri tutsak etti.

Biz sınıf devrimcileri, 3 aydır Kırıklar 1 No’lu Cezaevi’nde tutsağız. 14 yıl önce Ulucanlar’da fiziki saldırılar yapan sermaye, bugün de devrimci tutsakları teslim almak için sistematik bir şekilde saldırıyor.

Demir kapılar, parmaklıklar, 6 metre uzunluğunda duvarlar ve duvarları yetmiyormuş gibi çelik jilet teller. Her gün iki kez sayım ve daha bizim bilmediğimiz şekillerde pencerelerden gözetlemeler. Ayda bir hücre aramaları her görüş, avukata ve revire çıkma, gibi faaliyetlerde üst arama, ayakkabıya bakma son zamanlarda detektörlerle bakma. Böyle bir alanda böylesi saldırılar...

Biz devrimci tutsaklar, bütün bu saldırılar karşısında devrimci duruşumuzu yitirmeden, sindirilmeden mücadeleye devam ediyoruz. Bütün bu olaylar, saldırılar karşısında devrimci irademizi teslim alamayanlar bizleri başka yöntemlerle teslim almaya çalışıyorlar. İlk önce 6 metre duvarları, çelik jilet telleri, gizli gizli gözetlemeleri yetmiyormuş gibi, şimdi de 32 metrekare olan havalandırmamıza kamera takarak deniyorlar. Bu saldırılarla psikolojimizi bozmaya çalışarak her an her dakika gözetleniyoruz psikolojisini yaratmaya çalışıyorlar.

Bizler, kamera takılırken ve takıldıktan sonra protesto ettik. Ve sonra kameraları yerinden çıkardık. Bu eylemimiz karşısında cezaevi müdürlüğünce ‘’firar’’ teşebbüsüyle aynı ‘’ceza’’ olan yirmi gün hücre cezası aldık. Hemen ertesi hafta kameraların tekrar takıldığı haberini aldık. Bu sefer kameralar ilk seferki gibi müdahale etmememiz için çelik kafeslerle korunarak takılacakmış. Bizler de hemen sloganlarla protesto ettik. Ve eğer takılırsa aynı tutumu sergileyecektik.

İkinci kez takılmasına karşı başka bir eylem daha gerçekleştirdik. Kapı dövme eylemi. Bütün bu protestolara karşın kamera ikinci kez ve denildiği gibi demir kafesle korunacak şekilde takıldı. Tutumumuz önceki gibi oldu. Bu ikinci eylemimizin ne tür “ceza” ile sonuçlanacak bilmiyoruz. Ve ilk kamera eylemimiz için kamu malına zarardan 596 lira istemiyle dava açıldı. Birkaç hücre mahkemeye çıktı. Son olarak da bu saldırılar karşısında slogan attığımız için soruşturmalar açıldı. Hemen her gün elimize iki soruşturma tutanağı geçiyor. Şu an elimize 13 tutanak geçti. Tutanaklarda geçen sloganlar “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!”, “Kamera işkencesine hayır!”, “Hücreler bizi yıldıramaz!” gibi en demokratik sloganlar.

Şunu belirtmekte yarar var; bu soruşturmalar çok anlamsız. 10 Eylül’de mahkemesi olan arkadaşlar, doğal olarak burada olmadıkları için, slogana katılmadılar. Ama o tarihte elimize geçen soruşturma tutanağında onların da adı vardı. Bu da burada soruşturmaların nasıl ve neye dayanarak açıldığını gösteriyor. Bu soruşturmaların cezaları başladı. Şu an iki soruşturma için 2 şer ay iletişim, mektup, faks, telefondan yoksun bırakma cezaları aldık. Şu an itiraz aşamasında.

Buradan tekrar yineliyoruz. Bu saldırılarla bizleri teslim alamazsınız. 32 metrekare bile olsa alanımıza giremezsiniz. Verdiğiniz hücre cezaları, açtığınız soruşturmalarla bizleri yıldıramazsınız. Ve son olarak bu duvarlar arasında bizleri kavgaya davet ettiniz. Davetiniz kabulümüzdür.

Kamera işkencesine hayır!

Soruşturmalar, cezalar, baskılar bizi yıldıramaz!

Devrimci irade teslim alınamaz!

Soner İnanç
BDSP Gezi tutsağı

 

 

 

 

Tutsakların temel talepleri karşılanmalıdır!

 

Merhaba dostlar;

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi idaresi yıllardır iaşe hakkımız üzerinde keyfi tasarruflarda bulunmaktadır. Yemekler kötü, yetersiz, sağlıksız çıkmakta, yıllardır almadığımız piknik türü kahvaltılıklar ısrarla dağıtılmaktadır.

Hapishanelerde tutsakların bir sorunu da yetersiz beslenmedir. Bugün pek çok tutsak beslenme sorunlarına bağlı olarak çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşmaktadır. Bu sorunu yetkili mercilere (savcılık, bakanlık, infaz hakimliği...) defalarca iletmemize rağmen değişen bir şey olmamıştır. Aksine keyfi olarak yapılan pek çok uygulama gibi bunun da devamı yönlü bir yaklaşımla karşılaştık.

Tutsakların en temel talepleri dahi bu hapishanelerde yaptırım aracı olarak kullanılmaktadır. Belirttiğimiz iaşe-kahvaltılık sorunu da bunun bir örneğidir.

Talebimiz sağlıklı ve yeterli beslenmeye uygun iaşe düzenlenmesi, kahvaltılık dağıtılmasıdır. Asgari de olsa bu tutsakların sağlığı için önemlidir, basit görülmemelidir.

Başarı dileklerimizle...

24.09.2013

R. Oğuz Arslan

Nihat Konak

Cemil Erdem

Not: Gönderdiğiniz Kızıl Bayrak dergisi düzenli olarak elimize ulaşıyor. Teşekkürler...

 
§