30 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/34

Tüm NATO ve ABD üsleri kapatılsın!
Halklara karşı yeni cephe açıyorlar
Suriye’ye yönelik işgal heveslerini kursaklarında bırakmak için
AKP’nin “Çözüm” süreci daha fazla savaş demektir!
Dolar 2 TL’yi aştı yeni kriz emareleri çoğalıyor
Ali İsmail Korkmaz soruşturması katilleri aklama yolunda ilerliyor
Forumlarda dayanışma ruhu sürüyor
İnsanlığın kurtuluşu işçi sınıfının dirilişinde
Kıdem tazminatının gaspında son perde!
“Grev silahını” kuşanan tekstil işçileri kazandı
Celladına aşık olmak ve tekstil grevi - D.Umut
Büyük tekstil grevinin GOP’taki yansımaları üzerine
Suçlarınızın üzerini örtemeyeceksiniz!
Savaş, anti-emperyalist mücadele ve Partimizin programı/1
Mısır’da çalkantılı geçiş süreci
Güney Afrika’da büyük grev dalgası hayatı durdurdu

Lübnan’da Şii-Sünni çatışması kışkırtılıyor

Sahte gözyaşlarınız kanlı saltanatınızı ayakta tutmaya yetmez!
Gençlik direnişe, barikata özgürleşmeye
Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Yağmanın ve doğa katliamının yeni kılıfı: Olimpiyatlar
İzenerji’de yaşananlar üzerine
Komünist bir işçiden sendikalaşma çalışması ile ilgili uyarılar
“Kadın bedeni süs, cariye caiz...”
Burcu Koçlu’dan mektup
“İki, üç daha fazla Vietnam!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Halklara karşı yeni cephe açıyorlar…

Emperyalistlerle işbirlikçilerine karşı direnişi yükseltelim…

 

Suriye yönetiminin, başkent Şam yakınlarındaki Doğu Guta bölgesinde kimyasal silah kullandığına dair haberlerin piyasaya sürülmesi ve hızla dünya gündemine yerleştirilmesi, savaş baronlarının Ortadoğu halklarına karşı yeni bir saldırı başlatma niyetinde olduğunun işaretiydi. Çünkü emperyalistler, ancak halklara karşı yeni bir savaş açmaya hazırlandıkları zaman kimyasal silahtan söz ederler. Tıpkı Irak işgali öncesinde olduğu gibi…

Savaş tamtamlarını çalanların, “Suriye halkını korumak”tan başka bir dertleri yokmuş gibi açıklamalar yapmaları, emperyalist savaş borazanı medyanın ise aynı telden çalan haber, yorum ve makalelerle dolması, en hafif tabirle, -Suriye halkı başta olmak üzere- tüm halklara hakarettir. Bu, “Evet, savaş makinelerimiz ülkenizi bombalayacak, yakıp yıkacak, sizi kitlesel bir şekilde katledecektir. Fakat bunu sizi kurtarmak için yapıyoruz” demekten başka bir anlam taşımıyor.

Çetelerin gücü yetmedi, savaş baronları devrede!

Savaş gemilerinin rotalarını Suriye sahillerine doğru çeviren emperyalist orduların generalleri Washington, Londra ve Paris’ten gelecek emirleri beklemeye başladılar. İki yıldır tetikçileri eliyle Suriye’ye karşı yürüttükleri savaşa fiilen katılmaya hazırlanan savaş baronları, bu komşu ülke şahsında tüm Ortadoğu halklarına karşı yeni cephe açmanın eşiğindeler.

Emperyalistlerin bölgedeki “baş tetikçileri” olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar üçlüsü tarafından finanse edilen, silahlandırılan, eğitilen, himaye gören ÖSO çeteleri ile 40’ı aşkın ülkeden devşirilen cihatçı katiller, Baas yönetimini yıkıp Şam’da “dinci-Amerikancı” kukla bir rejim kurmayı başaramadılar. Görünen o ki, çetelerin yarım bıraktığı işi, “Uygar Batı’nın savaş baronları ile Ortaçağ zihniyetli dinci-Amerikancılar (Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve diğerleri…) tamamlamaya hazırlanıyor. Savaş tamtamlarını dört koldan çalmaları, bu hazırlığın göstergesidir.

Hedefte Ortadoğu halkları var

Savaş baronları (ABD-İngiltere-Fransa) ile bölgedeki tetikçileri (Türkiye-Suudi Arabistan-Katar-Ürdün ve diğerleri) generaller düzeyinde Ürdün’ün başkenti Amman’da toplandılar. TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) generallerinin de katıldığı toplantının gündemi, Suriye’yi hedef alacak emperyalist saldırının ayrıntıları.

Başını ABD’nin çektiği bu ‘ölüm koalisyonu’ ve tetikçi olarak kullandığı ÖSO çeteleri ile cihatçı katiller, Suriye şahsında bölge halklarına karşı yürüttükleri savaşı bir üst aşamaya taşımaya hazırlanıyorlar. Daha önce sahada esas olarak tetikçiler yer alırken, bundan sonra NATO veya ABD’nin güdümündeki orduları da savaş sürmek istiyorlar.

Önceden planlandığı iddia edilse de, Amman’daki toplantının gündeminde, orduların savaşa katılım biçimlerinin saptanması vardı. ABD ve İngiliz donanmalarına bağlı savaş gemilerinin Suriye’ye doğru harekete geçmeleri, Adana’daki İncirlik ve İzmir’deki NATO üslerinin, saldırının merkezi olacaklarına dair haberlerin yayınlanması ve başkentler arasında süren uğursuz görüşme trafiği ve diğer gelişmeler… Tüm bunlar, emperyalistlerle suç ortaklarının savaş hazırlığı yaptıklarını somut olarak gösteriyor.

Bu savaşın öncelikli hedefi Suriye olsa da, tehdit tüm bölge halklarını kapsıyor. El Kaide’yi Afganistan-Pakistan üssünden Ortadoğu’nun merkezine taşıyan ABD komutasındaki savaş koalisyonu, bu tehlikeli silahla (El Kaide ve uzantıları) tüm bölgeyi tehdit etmekle kalmıyor Irak, Libya, Suriye, Yemen, Mısır ve Lübnan’da halkları fiilen de katlediyor. Öyle ki, patlayıcı araçlarla sivil halkın kitlesel bir şekilde katledilmesi, son aylarda “günlük olaylar” halini aldı. Özellikle Irak, Libya ve Suriye’de…

Suriye’yi hedef alan emperyalist saldırının, savaşın tüm bölgeye yayılmasını tetikleme ihtimali yüksektir. Bu da Ortadoğu halklarının ciddi bir riskle karşı karşıya bulunduğuna işaret ediyor. Bu tehdidi ciddiye almak ve buna uygun anti-emperyalist bir duruş sergilemek, gelinen yerde kritik bir önem taşımaktadır.

Türk devleti “ileri karakol” rolü üstlenmeye hazır…

Emperyalist orduların Suriye’ye saldırıya hazırlanmaları, göründüğü kadarıyla en çok AKP’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu sevindirmiş. Çünkü bu zat, kimyasal silah tartışmalarının piyasaya sürüldüğü 21 Ağustos’tan beri, tam bir savaş çığırtkanı olarak hareket ediyor. Adeta “beklediğim an nihayet geldi” histerisine giren Davutoğlu, “müflis bir bakan” olduğunu unutarak, BM kararını beklemeden Suriye’ye saldırı düzenlenmesi gerektiğini vaaz ediyor. Başını ABD’nin çekeceği savaş koalisyonuna katılmaya hazır olduklarını da ilan eden dinci-Amerikancı bakan, “ne pahasını olursa olsun, Suriye yakılıp yıkılmalıdır” diyenlerin başını çekiyor.

Amman’a generalleri gönderen AKP iktidarı, ÖSO çeteleriyle cihatçı katillere (körfez şeyhlerinin parasını ödediği) 400 tonluk silahı sevk ederek, savaş ateşinin tüm Suriye’yi sarması için, adeta çırpınıyor. Amman’daki savaş zirvesine katılım, İncirlik ve NATO üslerinin komşu Suriye halkına karşı kullanıma hazırlanması, silah sevkiyatı, yandaş/yalaka medyanın savaş borazanlarını çalması, AKP’li bakanın açıklamaları vb. Tüm bunlar, Türk devletinin, birkez daha ABD emperyalizmi safında Ortadoğu halklarına karşı savaşa hazırlandığının kanıtları sayılmalıdır.

Birleşik direnişi yükseltmek günün temel görevidir

Ortadoğu’nun işçileri, emekçileri, ezilen halkları ve ilerici-devrimci güçleri, gelinen yerde, “ABD güdümündeki savaş koalisyonu Suriye’yi vuracak, bu bizi ilgilendirmiyor” deme lüksüne sahip değildir.

Öncelikle, emperyalist saldırıya maruz kalan bir halkla dayanışma içinde olmak siyasi olduğu kadar ahlaki bir sorumluluktur aynı zamanda. İkincisi, unutulmamalıdır ki, bölge halklarının kaderi ve geleceği, artık birbirine bağlıdır. Dolayısıyla bir halkı hedef alan saldırı, özü itibarıyla tüm bölge halklarını da hedef almış oluyor. Doğrudan veya dolaylı bir şekilde emperyalist/siyonist güçlerin güdümündeki kökten dinci selefi çeteler, savaşı zaten bölgesel bir noktaya taşımış bulunuyorlar. Yukarıda adını andığımız ülkelerden birinde veya ötekinde ya da birkaçında her gün katliam yapıyorlar.

Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin ve devrimci-ilerici güçlerin sorumluluğu ise daha da ağırdır. Çünkü iki yıldan beri silahlı çeteler aracılığıyla zaten savaşın tarafı olan Türk devleti, hazırlanan emperyalist saldırının ileri karakolu olmaya da hevesli olduğunu gösterdi. Bu koşullar bize, Gezi Parkı Direnişi’nin birikim ve deneyimlerini de seferber ederek, emperyalist saldırıya ve Ankara’daki savaş kışkırtıcısı işbirlikçi iktidara karşı meşru/militan mücadeleyi yükseltmenin tam zamanı olduğunu hatırlatıyor.

 
§